• kıl çadırlarda gözleme, yörük ayranı satmaktan ibaret değildir.
  • ''deveyi deveye çattım,
    yularını üstüne attım,
    ninni nazlı bebeğim de ninni.''

    yörük ninnisinde dile getirildiği gibi, bebeğini dahi çoğunlukla yürürken uyutan yörük anaları,bölgede "yörük kaçırtan sıcağı" denilen yaz günlerinde develeri ile bir yayladan diğer yaylaya göç ederler; hareket halinde bile ihtiyaçlarını ve bazı el sanatlarını da üretirlerdi.

    toros dağlarında birçok yayla, otlak ve meranın bulunması, yüksek rakımı, asya tipi yaşam koşullarına elverişli olması; 11. yüzyıldan itibaren anadolu'ya gelen yörük ve türkmenler'in başlıca yaşama alanı olmuştur. claude cahen'in, anadolu'da kırsal alanların türkleşmesine yol açanlardır dediği türkmenler, yüzyıllar boyunca anadolu kırsalının efendileri olan konar göçer topluluklardır. fatih kanunnamesi'nde "yörük" tabir olunan türkmenlerin teşkilat ve vazifeleri, yerli ve yabancı çok sayıda halkbilimcinin öncelikle araştırma konusu olmuştur. koçi bey risalesi'nde:"ve rum ili eyaletlerinde yirmi bin defterlü akıncı ve kırk bin yürükân ve müselliman var idi." diye yazar.

    claude cahen'de türkmen sözcüğünü şöyle açıklar: "göçebe müslüman türkleri, bir yandan yerleşik türkler'den, bir yandan da göçebe ama müslümanlığı kabul etmemiş türkler'den ayıran bir deyim olmuştur" uğraş alanları hakkında ise: "selçuklular döneminde sık ormanlarla kaplı toroslar'daki türkmenler'in çoğunun ve bunların arasında ağaçeri denenlerin ormancılıkla uğraştıkları bilinmektedir".

    kilikya ermeni krallığı'nın, mısır'da bulunan türk memluk sultanlığı tarafından ele geçirilmesi sırasında, mısır ordusunda türkmen toplulukları da bulunmaktaydı. bu türkmenler'in çoğu üç ok koluna mensuptu ve üç oklar'ın en güçlü boyu da yüreğirler idi. 14. yüzyılın ortasında yüreğirler ve onunla birlikte çukurova'nın fethine katılmış olan kınık, bayındır ve salurlar; çukurova ve toroslar'ı yurt edindiler. bu sıralarda yüreğirler'in başında ramazan bey bulunuyordu. dulkadiroğlu karaca bey'in bazı memluk emirleri ile birlikte 1352-1353'te memluk sultanı'na başkaldırması üzerine kendisi azledilerek türkmen emirliği üç oklu ramazan bey'e verilmişti. yörükleri oluşturan oymaklar arasında; kayılar, bayatlar, döğerler, avşarlar, bozoklar'dan; çepniler, salurlar, eymirler ve kınıklar'da üçoklardandır.

    türkmenler, konya başkentli anadolu selçukluları'nın orta anadolu'da yerleştikleri dönemde, güney doğu anadolu toroslar'ında ve antitoroslar'da dolaşıyorlardı.

    yörükler, büyük bir olasılıkla türkmenler'in bir kolu ise de, giysileri, yerleşme biçimleri, gelenek görenek ve ağız değişiklikleri, bu iki topluluğu birbirinden ayırmaktadır. bunun, anadolu'ya değişik tarihlerde gelmiş olmalarından kaynaklandığı söylenebilir. güneybatı ve güney anadolu'daki yörük ve türkmen oymaklarına bağlı boylardan abdal, akçakocalı, takami, karakeçili, çepni, avşar, sancaklılar türkmen; yağcılar, tahtacılar, kınıklar ve alpaslanlar gibi boylar, ağız özellikleri bakımından daha çok yörük öbeğine girmektedirler.

    "yürüyenler" anlamına gelen "yörük" sözcüğü, kutadgu bilig'de, "yürüme, tavır, hayat tarzı ve maişet" karşılığında kullanılan "yarık" sözcüğünden türemiştir. güz ve kış mevsimlerini ovalarda, ilkbahar ve yazı yaylalarda geçiren yörükler, çukurova kültürünün özgün bir parçasını oluştururlar. osmanlı imparatorluğunun sayısız toplumsal çalkantısı içinde yörükler, ege ve orta anadolu bölgelerinden bu yöreye kaymışlardır.

    selçuklular'dan başlayarak, osmanlı imparatorluğunun son dönemine kadar, merkezi yönetimle sık sık çatışmaya giren türkmenler ve yörükler, yaşama alanlarının dışa kapalılığı nedeniyle özerkliklerini koruyabilmişlerdir. selçuklular'dan osmanlı imparatorluğu'na uzanan yüzlerce yılda, yaşamsal ve kültürel özelliklerini fazla değişmeden koruyan yörükler, 19. yüzyılda yörede önemli bir yer tutmaktadır. bunların 19. yüzyıl ortalarından itibaren pamuk üretimi için çukurova'da zorunlu iskana tabi tutuldukları, zaman zaman dağ geçitlerini tutan devlet güçleriyle çatışmalara girmeleri, pek çoğunun imparatorluğun çeşitli bölgelerine sürülmeleri; çok sayıda araştırma ve yayına konu olmuştur.

    halkbilim araştırmacısı ali rıza yalkın, 2o. yüzyılın başlarındaki duruma değinirken, oymakların zengin kültür birikimine ve özgün halk mirasına dikkat çeker. yalkın'ın gözlemlerine göre, 1920-1930 arasında çukurova'da, toros dağlarındaki yaylalarda görülen oymaklar, aladağ, kozandağı ve binboğalar'da yaşıyorlardı. bu yarı yerleşik ya da yerleşik yaşamda ortaya çıkan türkmen yörük kültürü, yörenin yüzlerce yıllık kültür birikiminin etkilerini taşımaktadır.

    yörük çadırı (kara çadır)

    binlerce yıldan buyana bölgede üretilen ve antik yazarların "cilicium" (kilimin kaynağı olabilir) olarak adlandırdıkları "kara çadırlar; yaşamlarını hayvancılıkla sürdüren, yazın serin yaylalara, kış mevsiminde ise ılık ovalara göç eden eski konargöçer türkler'in barınağı olmuştur. keçi kılından kaba olarak dokunan kara çadırın; sıcağı, soğuğu ve suyu izole edebilmesi, istenilen yere kolayca taşınabilmesi nedeniyle çok kullanışlıdır. 1,2,3,4,5,7 direkle kurulur. oymak başının, aşiret başkanının çadırı en çok direği bulunan çadırdır. çadırın içi yatılacak, oturulacak, yemek: yenilecek bölümler olarak düzenlenmiştir. düğünlerde gelin ve güvey için beyaz çadır kurulurdu. çadır kelimesi, türkçe "çat" kökünden gelir.

    içel yöresi halk oyunları

    içel yöresinde oyunlar, silifke yöresi ve çukurova yöresi olarak iki bölümde incelenir.

    1 - silifke yöresi oyunları
    2 - silifke, mut, anamur ve gülnar ilçelerinde oynanır ve kendi aralarında ikiye ayrılır.
    silifke oyunları : hareketlerindeki kıvraklık, müziğindeki canlılık nedeniyle görsel, işitsel ve duygusal özellik taşır. ilçelere göre oyuncuların giysileri, müziğin sözleri değişiklik gösterir. çalgı olarak davul, keman, klarnet kullanılmaktadır. önemli oyunlar; silifke zeybeği, portakal zeybeği, yayla yolları, keklik, silifke'nin yoğurdu, anamur yolları, tanışman, kullar olam, çay zeybeği, tıbıllı, sallamadır. bu oyunlar genellikle kaşık kullanılarak dört erkek, dört kızla oynanır.

    kırtıl köyü (tahtacı oyunları) : daha çok silifke'nin kırtıl köyünde oynandığı için bu ad verilmiştir. her ilçede tahtacılar tarafından çalınıp oynanır. hareketleri ve müziği ilçelere göre değişiklik gösterir. en önemlileri mengi, samalı, keklik mengesidir.

    çukurova yöresi oyunları : bölgesel olmayan bu oyunlar, diğer illerin folkloruyla yakından ilgilidir. çevrede oynanan halaylar, horlar ve halebi oyunları bu bölümün içine girer. ilde en çok mersin, tarsus, erdemli'de oynanır. belirgin bir kıyafet düzeni yoktur. çiçekdağı, şirvani, korki, acem (gelin alma), üçayak, toros halayı, tarsus halayı çukurova yöresi oyunlarının çeşitlerindendir. bu oyunlar davul zurna eşliğinde oynanır.

    giyim kuşam

    yörenin giyim kuşamında, öteden beri değişik etkiler görülmüştür. ekonomik durumdan, etnik ayrılıklardan, doğa koşullarından kaynaklananlar bunların başında gelir. yörüklerin önemli bir bölümü yerleşik yaşama geçmişse de; yaşamın her alanında ve giyim kuşamda geleneksel özelliklerini büyük ölçüde korumaktadırlar.

    içel'in köylerinde kadınlar, özellikle yaz mevsiminde şalvar ve üzerine uzun kollu yakasız renkli bulûz giyerler. başlarına da tülbent denilen beyaz örtü veya renkli boncuklarla işlenmiş yağlık bağlarlar. erkekler ise ceket ve kasket kullanırlar. kışın yaşlı kadın ve erkekler boyunlarına çalma denilen geniş ve uzun boyunbağı bağlarlar.

    yörük kadınları üç etek adı verilen elbiseler giyerler. altına da göz alıcı renklerden yapılmış şalvar çekerler, bulûz yerine ceket kullanırlar. başlarına renkli poşu bağlarlar. yörük giysilerinin hemen tümü dokumalardan yapılmaktadır. yazlık giysiler ince ve boyanmamış ipliklerden dokunur. kışlıklar dokunduktan sonra sıklaşması için suda çiğnenir. buna depme denir. sonra karaya boyanır. giysiler parçalar katlanarak değil de, üst üste getirilerek dikilir. kadın başlıklarında kalın dokuma poşular egemendir. kimileri poşunun altına, alnı kapatacak biçimde, kimileri de üstüne yağlık bağlarlar. ak, mavi ya da sarı, uzunlamasına çizgili gömlek giyilir. yaz mevsiminde erkekler pantolon veya şalvar üzerine gömlek giyerler. dağ köylerinde bu gömlekler üzerine yün kazaklar giyilir. buralarda el dokumacılığı gelişmiştir. pamuklu düz ve çizgili bezleri dokuyup, kendilerine giysi dikerler. ayakkabı olarak çarık ve yemeni giyilmez olmuştur. kentleşme hareketi modern kıyafetin en uzak köylere kadar girmesini kolaylaştırmıştır. günümüzde erkeklerin pantolon, ceket giymeleri, başı açık bulunmaları bölgenin alışılmış kıyafeti olmuştu. kadınlar şalvar yerine entari, ceket yerine manto kullanmaya başlamışlardır.

    içel yöresinde iğne oyası ve kilim dokumacılığı yaygındır.
    erdemlide dağ köylerinde göçebe olan türkmenler'in (yörük) yaşama biçimini yansıtan motiflerle dokunan kıl heybe, çuval ve kilimler üretilmektedir.
    silifke'de halk eğitim merkezinin açtığı kurslarda makrome, tül bez, seramik çiçekler; say mahallesi'nde sıcak döğme, demir araç ve gereçler, ayrıca evlerde nakış, piko, trikotaj işleri; akdere ve ışıklı köylerinde sepet, bıçak, çatak, kıca ve kavak; kırobası, sarıyadın, karadedeli, hasanaliler köylerinde çul, çuval vb dokumaları yapılmaktadır.
    gülnar'da kazanlı ve saray mahalleleri'nde bölgeye özgü halılar kilimler dokunmaktadır.

    mut'da kilim dokumacılığı çok yaygındır. kıldan dokunan bu kilimler geometrik ve bitki motifli olup, renk uyumları çok güzeldir. bu kilimler desenlerine göre değişik adlar alırlar; "mor ayak", "yürek üstü" gibi. dağ köylerinde koyun ve keçisini otlatan çoban boş zamanlarını, ya kaval çalarak ya da ağaçtan yaptığı tek mil ile çorap örerek, ip eğirerek geçirip özellikle hacıahmetli köyünde dokunan kıl heybe, kilim ve çullar; renk, desen ve dokunuş bakımından yörenin bütün özelliklerini taşır. mut'un yakın köylerinde genç kız ve kadınların işledikleri beyaz danteller de çok ünlüdür.

    bozyazı'da boncuktan çanta, kolye, bilezik, su kabağından biblolar, abajurlar yapılmaktadır. anamur'da bozdoğan, güleç, karalar bahşiş köylerinde koyun yününden bölgeye özgü desenlerle karakteristik "ala kilim' ve seccade dokunmaktadır.

    tarsus'da halk eğitim merkezi ve kız meslek lisesi öncülüğünde kamıştan biblo, buğday sapından tablo ve benzeri eşyalar yapılmaktadır.

    çamlıyayla'da, sebil'de yapılan iğne oyaları yörenin en özgün etnoğrafik eserleridir. biçimlerine göre bu iğne oyaları "kızlar coşturanı", "mindilli", "adalya", "menekşe", "sevda çiçeği", "kayıklı", "karpuz çiçeği", "berber aynası", "elma çiçeği", "gül domuru" gibi adlarla anılmaktadır.

    kaynak
  • "ekin ekme eğlenirsin
    bağ dikme bağlanırsın
    sür sürüyü çek davarı
    günden güne beğlenirsin"

    yörük olmak bambaşka dünyalarda yaşamaktır. topraktır, doğadır, emektir.

    ata tarafından benim de bağlı olduğum sarıkeçililer için şöyle bir facebook sayfası yapmışlar. biraz da aktifler, güzel paylaşımlarda bulunuyorlar;

    https://www.facebook.com/…lilerresmisayfasi?fref=ts
  • harika insanlar
  • has anadolu kültürü değil direkt göçebe türk kültürüdür.
  • rifat görar, mustafa genç ve ekrem ali görar'in hazirladigi leziz otesi bir kültürel miras projesi.

    https://w3.sdu.edu.tr/…_files/files/yoruk_kitap.pdf

    ısparta çevresi yörük kültürü/ ısparta’nın
    somut olmayan kültürel mirası

    "türk kültür tarihinin günümüze kadar kesintisiz taşıyıcılarından biri de yörüklerdir. küçükbaş hayvancılıkla geçinen, otlak bulmak için yaylak ve kışlak arasında yer değiştiren, kendine özgü kültür ve sanatı olan yörükler, orta asya’daki bozkır kültürünün anadolu’daki devamı ve yansımasıdır denilebilir.

    ısparta yaylaları, göç yolları üzerinde olmasından dolayı yüzyıllardır yörüklerin en önemli yurt’larından olmuştur. “cefa istersen ek-biç, sefa istersen kon-göç” diyen yörüklere, sorgun, melikler, anamas ve diğer yaylalar ev sahipliği yapmıştır. yörükler doksan dokuz pencereli çadırlarda, doğaya ve insan ruhuna uyumlu yaylalarda, kendi meteorolojilerini, tedavi yöntemlerini, sanat ve zenaatlerini geliştirmişlerdir. bu durum ise kendi kendine yetebilmeyi sağlamıştır.

    yörük olmak yükü az olmaktır.
    günümüzde yörüklerin yaşam tarzlarındaki değişimler birçok geleneksel değer ve ritüeli ortadan kaldırmıştır. bu değişim ve yok oluş sadece türk kültürü açısından değil aynı zamanda evrensel kültür açısından da büyük bir kayıp olarak değerlendirilmelidir. çünkü yörük kültürü gelecek umudumuzdur.

    kitabın yazarları rifat görar, mustafa genç ve ekrem ali görar yörük hayatının içinden geldiği için metinler tamamen hatıralarına ve derlemelerine dayanmaktadır. bu yönüyle de birçok araştırmaya kaynaklık edeceğine inanıyoruz.

    üniversitelerin bulunduğu bölgenin kültürünü tespit, arşiv, tanıtım ve yereli evrensele taşıma sorumluluğu bilinci ile yörük kültürünün tanıtılmasına katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu eseri sizlere sunarken yine sözü yörüklere bırakıyoruz: ""
  • https://dergipark.org.tr/…nload/article-file/389478

    """konar- göçer sarıkeçili yörükleri, orta toroslarda kış aylarında mersin iline
    bağlı erdemli, silifke, gülnar, aydıncık, bozyazı sahillerinde, yaz aylarında karaman,
    seydişehir, beyşehir, bozkır, ahırlı, akören ilçelerinin yaylalarında dağınık hâlde
    konaklayan bir yörük grubudur.

    güz ve bahar göçü olmak üzere yılda iki defa göç ederler. geçmişten günümüze daralan yollar, azalan otlak alanları, artan köy sayıları, dikim alanları, ormanlık alanda keçi otlatma sorunu, mera kullanımında yaşanan sıkıntılar, konar-göçer sarıkeçililerin yaşamını gittikçe zor bir hâle getirmektedir.

    bunun yanısıra eğitim, sağlık güvencesi vb. birçok soruna acil çözüm bulunması
    gereklidir. sarıkeçili yardımlaşma ve dayanışma derneği, sarıkeçili yörüklerinin
    sıkıntılarına çare bulmaya çalışan bir sivil toplum kuruluşu olma hedefiyle 2004 yılında kurulur.

    derneğin asıl amacı kıl keçinin ormana girişinin yasaklanmasına karşı çözüm
    üretmek, konar-göçer yaşamda karşılaşılan güçlükleri gündeme getirerek çözüm yolları geliştirmektir. kuruluş yıllarında görev alan dernek başkanları sürdürdükleri konargöçer yaşam biçimi nedeniyle bürokratik sürece hâkim olamadıkları için dernekle gerektiği kadar ilgilenememiş ve dernek başkanlığını yürütememişlerdir.

    başkanlığa yerleşik bir sarıkeçili olan pervin savran geldikten sonra derneğin sesi özellikle yazılı ve görsel medyada daha da duyulur hâle geldi.

    pervin savran, yapılan kültürel etkinlikler sayesinde kendilerini tanıtmak için
    uygun bir zemin oluşturabildiklerini ve bu sayede kamuoyunun sarıkeçili yörükleri
    ve sıkıntıları hakkında bilgi sahibi olduklarını düşünmektedir. yapılan kültürel
    etkinlikler arasında (2004, 2008-2016 yıllarında) on bir kez düzenlenen “sarıkeçili
    göç kervanı şöleni” de yer almaktadır. bu şölenlerle sarıkeçili yörükleri hakkında
    bilgisi olmayan halkı haberdar etmek ve devletin yetkili makamlarından isteklerde
    bulunmak amaçlanır.

    medyada özellikle atlas dergisi (212-kasım 2010, 222-eylül 2011) çeşitli
    sayılarında konar-göçer sarıkeçili yörükleri hakkında yaptığı yayınlarla sürece destek
    vermiş, birçok fotoğrafçı ve belgesel yapımcısı da sarıkeçili yörüklerini görsel olarak
    kamuoyuna tanıtmıştır.

    pervin savran, 23-24 eylül 2010 tarihleri arasında düzenlediği
    sarıkeçililere sadakat - 5. göç yürüyüşü” adını taşıyan şölenin amacını internetteki sosyal paylaşım sitesinde şu cümlelerle aktarmıştır: “bu etkinlikle amacımız; 17 ekim 2003 tarihinde unesco genel kurulu’nda imzalanan ‘somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi’yle ülkeler için bir uluslararası sorumluluk alanı haline gelen türkiye’mizin de 2006 yılında taraf olduğu, bu sözleşme yükümlülüklerinin sarıkeçili yörükleri için de uygulanmasını sağlamaları yönünde yöneticilerimizin dikkatlerini çekmektir.” (www.facebook.com/ pervin çoban savran2010).

    konar-göçer sarıkeçili yörüklerinin kültürlerinin korunması ve yaşatılması
    adına yapılan dernek faaliyetleri ve harcanan çabalar, kültür ve turizm bakanlığı -
    araştırma ve eğitim genel müdürlüğü’nce değerlendirilmiş ve 2009 yılı içerisinde
    sarıkeçililerin kültürel değerlerini tespit etmek amacıyla konya ve mersin’de
    folklor araştırmacıları ile iki ayrı bilimsel derleme çalışması yapılmıştır. ayrıca
    sarıkeçili yardımlaşma ve dayanışma derneği tarafından 2009 yılında organize
    edilen “sarıkeçili yörükleri 3. göç kervanı şöleni” kültür bakanlığı tarafından maddi
    olarak desteklenmiştir. konar-göçer sarıkeçili yörüklerinden “emine karadayı” 2009
    yılında “dokumacılık ve doğal boyamacılık ustası” olarak “yaşayan insan hazinesi” ilan edilmiştir. mart 2011’de “konar-göçer sarıkeçili yörükleri yayla göçü”, acil koruma gerektiren somut olmayan kültürel miras listesinde değerlendirilmeye
    alınmıştır.

    2010 yılında radikal gazetesi’nde “avatarların zirvesi” başlığı ile kaleme
    alınan yazıda tahrip edilen doğa ve hes’ler hakkında görüşlerini bildirerek yörüklerin
    sorunlarına da dikkat çeken pervin savran, göçer yaşamın sorunlarını farklı
    platformlara da taşıyarak daha geniş bir ses getirmeyi hedeflemiştir (sönmez 2010:
    12-14). 2011 yılındaki şölen türkiye su meclisi’nin, doğa derneği’nin de içinde
    bulunduğu “büyük anadolu yürüyüşü” hareketiyle birleştirilir (pervin çoban savran25.09.2009). bundan sonraki adımlarda doğa derneği, buğday derneği, tema vakfı sarıkeçililere destek vermiş ve dernek bölgesellikten çıkıp ulusal kapsamda bir çalışma sergilemeye başlamıştır.

    son yıllarda ise şenlik yapmaktan vazgeçen pervin savran, yoluna doğaya
    saygılı gençlerle yürüyüş adını verdiği etkinliklerle devam etmektedir. kırsal kalkınma girişimi grubu 9. toplantısını “göçerlik ve geleneksel gıda yöntemleri” adıyla 12- 14 nisan 2013 tarihlerinde mersin ilinin gülnar ilçesinde yapılan 8. sarıkeçililer geleneksel göç etkinliği ile eş zamanlı olarak gerçekleştirmiştir (www.tr.boell. org/web/101-1592.html). bu ve benzeri etkinliklerle pervin savran, göçer yaşamın korunmasının doğayı korumakla eş anlama geldiğini vurgulamak istemiştir. çünkü bugün toroslardaki yerli kıl keçinin ve devenin varlığı yörüklerin varlığına bağlı görünmektedir.""

    https://www.google.com/…mqaw&biw=1920&bih=880&dpr=1
hesabın var mı? giriş yap