yanılsama
-
(bkz: illuzyon)
-
bir ersin aybars klasiği.
-
varolan bir uyarıcının, değişik algılanmasıdır.
-
-
içinizde kıpırtılar başlamıştır..hani şu harika renkli kelebekler vardır ya, gelip mideniz civarında bir yerlerde uçmaktadırlar..yolda giderken üzerinizde uğur böceği farkedersiniz ansızın, gülümsersiniz, kelebekler "biz burdayız" der gibi harekete geçerler..aynadaki bu harika kadın/adam da kimdir yahu?bu parlayan gözler?hep böyle miydim ki diye düşünür insan.."o" gelir aklınıza..ayna karşısında muzipçe gülümsersiniz.."ayna ayna söyle bana.."ile başlayan sorular sorarsınız o an kimbilir? kalbiniz bir kuş gibi çırpınmaktadır;"allahım 1 saat sonra kokusu beni sarmış olacak" heyecanları ile mideniz burkulur..sağa sola çarparsınız heyecandan,insanlar "ay ne sakarsın" yerine;anlayışlı gözlerle gülümsemektedirler sanki.."ya şimdi bunu neden dedi ki" diye ortada birşey yokken çoğu kez binbir anlam yüklersiniz olmadık anlarda cümlelere..hiç bu kadar güzel, hiç bu kadar mutlu,hiç bu kadar umutlu bakmamıştınız hayata daha önce değil mi?aslında inanması da güzel şeydir, adı àşk denen bu en hoş ve mantık dışı yanılsamaya..midenize yediğiniz yumrukla gerçek hayata dönersiniz bazen..
-
düşü gerçekmiş gibi yaşamanın, olması isteneni ete kemiğe büründürüp beklentinin nesnesi olan kişiye giysi gibi giydirmenin adı. o kişide olmayanları var kabul ederek, hatta var olduğunu bilerek davranmanın adı.
herşey hayallerle, düşü gerçek varsaymayla kalsa yanılsama olmaz yine de. yanılsama olduğunu anlamak için o kişinin üzerinde o giysi yokmuş gibi * davrandığını görmek, ayağın altında olması gereken gerçeklik zemininin buhar olup uçtuğunu hissetmek, boşluktan dibe doğru çekilmek gerekir. kumdan kaleyi dalga dümdüz eder. gerçekliğin üzerindeki perde kalkar. işte o zaman bütün bunların yanılsama olduğuna uyanılır. -
illüzyon denilmekte. daha etraflıca bir tanım gerekirse, algıda hata. birbirine karşılıklı konuma getirilen iki aynanın oluşturduğu sonsuz sayıdaki görüntü gibi bir şey. biri, diğerinin içinde; diğeri öbürünün içinde, öbürü kimin içinde (.......) takip etmesi beyni yoruyor belli bir sayıdan sonra. zaman zaman herkes bu yanılsamanın içine düşer. atlar durur yanılsamanın alt kümelerine. işte o zaman tehlikeli olmaya başlar durum. soyutlanmak çıkar ortaya, kendi dünyanı yaratmak vs. birinin dürtmesi iyidir.
beyin işittiği/gördüğü şeyi yorumlarken, duyulardan gelen verilerde aksaklık olması. -
var oldugu sanilan seyin aslinda olmadigini farketmek. yanilmak degil, hata degil... bile bile yanmak, gercegin ne oldugunu bile bile olmayani yaratmak... bir hayale inanmak, pesinden kosmak...yanilsamak. yanmak icin atese attim kendimi, ama ya o ates de yoksa, o atesi bile ben yarattiysam.. ya sevmek icin yarattiysam seni, yaratilmisin yeniden yaratilmayacagini bilerek. benim yarattigim sen bir yanilsamaydin, asktin...
-
bir memo tembelçizer şiiri
"ne zaman ki dama barrak sokmaya meylettiysem
otuzbir mesgâlesinden azıcık el çektiysem
başım bitten kötüm fikten kurtulmaz hâle geldim
fikime çâre ararken ben nâçar hâle geldim
er kişinin her dakika aklında kadın kötü
o köte fik soksa dahi âkıbet daim kötü
neden dersen otuzbirci, yanıma yaklaş hele
ben anlatayım, sen dâhi, can kulağıyla dinle
dam fikmenin nihayeti damı fikmek olsaydı
damcığı fiktiğin vakit barrak huzur bulsaydı
bi kere dam fikmiş olan buna kanaat ederdi
fikin başı gururundan belki arşa değerdi
lakin fik “dam fiktim” diye gururlanmaya görsün
sanma ki o mağrur dikbaş damdan başka şey görsün
dam dediğin ıvır zıvır değil ki çekmecede
çıkarıp fikfikleyesin her canın istemede
dam sahibi insanlara biz, “kadınlar” diyoruz
buradan kendilerine çok hörmet ediyoruz
kendileriyle esasen yoktur münakaşamız
lakin onların damı var, bizim fik-başşağımız
hâşâ, kadın haklarına lafımız yok, ne demek!
hakkıdır istemeyenin damından fiktirmemek
lakin eğer dünyada varsa bir fikemeyen
mantıken olmak zorunda en az bir fiktirmeyen
kadınlar müsterih olsun, onlar iyi, onlar hoş
aşkı alış-veriş yapan, felek kem, felek nâhoş
sen ki be hey otuzbirci, yolda kötlere bakıp
fikfike niyet ettiysen otuzbiri bırakıp
bundan böyle senin ömrün dam peşinde geçecek
fikin tuttuğun damların pek azından geçecek
vaktinin onda dokuzu dam ardından koşturup
on dakika fikfikteysen, düşün bence bir durup
bütün bu dert ve telâşe bir fikfike değer mi?
yüzbin okka sinek ezsen bir dirhem yağ eder mi?
titreyerek kendine dön, bırak fikiş fokuşu
oflayarak çıkmaktansa, insene şu yokuşu
aklına fikfik geldikçe çıkar barrağı dondan
aldırma sen hiç laflara, duyduğun ondan bundan
elalem bırak konuşsun “bin damcık fiktim” diye
deme hiç “fiktin de n’oldu”, muhattap olma bile
kimseye muhtaç olmadan sıvazla barrağını
tırman fikfik kalesine, yalnız dik bayrağını
sakın ola ki üzülme damların gidişine
onları fiken bulunur, sen bak kendi işine
memo der ki otuzbirdir insanı güçlü kılan
amman dam fikeyim derken köte kaçmasın yılan
tut barrağı, çek otuzbir, bakma köte ve dama
otuzbirdedir hakîkat, fikfik bir yanılsama" -
lodos gibi kokar.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap