• can dündar ın kendine has kıvrak zekası ve içtenliğiyle yazdığı kısa denemelerden oluşan,muhteşem betimlemeler, göz kamaştırıcı tasvirler ve düşündürücü konularla başucu kitabı olmaya layık güzide kitap.
  • "siz de farkında mısınız, günümüzde hayatı nasıl beynimizde devasa prangalarla yaşadığımızın?.. örgütsüz, savruk ve yalnız yakalandığımız yaman bir tufanda, tek tek hapsedildiğimiz hücrelerimiz içinde nasıl gönüllü bir esarete mahkum edildiğimizin farkında mısınız?.."
  • icinde bulunan 'kolejli kizlar neden mutsuz' baslikli yaziyla ulkenin dogu bati arasinda sıkısıp kalmis degismez durumunu ve bunun erkekler ve kadinlar uzerindeki farkli yansimalarini fevkalede bir sekilde anlatmis ara ara okunasi kitap.
  • kitapta beni en çok etkileyen bölümlerden biri de: *

    ikizler
    zordur ikizler için tercih... bir yanını seçmek, çoğu zaman öbüründen vazgeçmektir. çünkü birini feda ettiniz mi, "ikiz" değilsinizdir artık...
    sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir.
    değeriniz, "diğer"inizdedir.
    bütün haziran doğumlular bilir bunu...
    o yüzeden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine...
    ne kahkaha saçan neşeye ne ansızın bastıran hüzne...
    ne iyimser güne ne karamsar geceye...
    ne ciddiye ne muzibe...
    ne çocuğa ne büyüğe...
    ne sadeliğe ne debdebeye...
    kıyamaz herhangi birini elleriyle öldürmeye...
    bilir ki yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde, söylenmiş sözde, yakılmış türküde o tepişmenin sancısı vardır.
    sancı durdu mu ne akarsu ne ters akıntı kalır.
    ölü bir denizde döner durursunuz.
  • can dündar'ın en sevdiği ve ikinci defa düzenleyip "haziran duygulu" yazılarını topladığı kitabıdır.
  • kitabın arka kapağından..

    "katran karası bir geceyi haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay...

    "sana samanyolu getirdim" dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur gülümsedi koltuğumun başucunda...

    ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet...

    sonra penceremi açıp onu içeri aldım.

    dolunay, samanyolundan ışıklarla eteklerinde; "haydi" diyordu penceremin dibinde; "haydi... ebedi baharın ülkesine..."

    lakin, dolunaya inat, öylesine bitkin ve naçar ki hayat... kopamadım akşam haberlerden, dünyevi kederlerden... açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, cahit külebi'den bir şiir fısıldayarak kulağına:

    "bir gün geleceğim

    alıp şu başımı

    bir gün geleceğim..

    belki de haziran

    bulacak naaşımı

    belki de haziran..."

    haziran, bir ozanın naaşını kaldırıken, dolunay samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı. bakakaldım peşinden...

    ne gözümü alabildim, ne göze alabildim!.."
  • can dündar'ın su gibi akıp giden kolayca okunan deneme kitabı. içinde ikizler burcuyla ilgili dikkat çekmiş 'ikizler', sevgililer gününde sevgililer için yazılmış 'eğer' ve yine özlemi anlatan acıklı 'özleme dair' yazıları mevcut. bunların dışında benim şahsi olarak en dikkatimi çeken yazılardan birisi ise bilyeler ve bıçaklar. okunası bir kitap velhasıl. yalnız bir günde bitirilesi değil. her gün 2-3 denemesi okunacak, çay, kahve keyfi misali. ve keyifli ve huzurlu bir aradan sonra günlük hayatın telaşına devam edilecek.
  • can dündar'ın 1998 yılında imge kitabevi yayınları'ndan çıkardığı kitabın adıdır. can dündar'ın uzak ara en başarılı kitabıdır. özellikle "siluet", "plastik düğünler" ve "dört nesil dört hayat" yazıları çok başarılıdır.
  • haziran doğumlu, baskın bir ikizler olarak merakla ve severek okuduğum kitaptır. şahsen kitaplarına gözü gibi bakan, kimseye ödünç vermeye kıyamayan, kaldığı sayfayı kıvırmayan, kenarına notlar tutamayan, hatta altını bile çizemeyen biriyim. böyle garip alışkanlıklarım var. ama ilk kez bu kitapta birkaç cümlenin altını çiziverdim, hem de tükenmez kalemle -ki bu benim için bir milattır efenim-

    "pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmişiz."
    "mağlubiyetin takısıdır 'keşke'

    velhasıl güzeldir.
  • unutmuştum, misafirliğe geldiğim evde görünce hatırladım bu kitabı. tavsiye için tutuşturdu elime, "okudum ben bunu dedim." aslında universite yıllarında doğum günü hediyesi olarak gelmişti bana. "ikizlersin ya, anla" notuyla. özellikle bazı kısımlarının altı çizili bir halde hem de. hani söylenemeyen ama soylenmek istenen cümleler olur ya, biri senin yerine yazar sen de iletirsin karşındakine. öyle bir durumdu bu da herhalde. böyle kitaplar sevmememe rağmen okudum, etkilendim. ama ne o altı çizili sozler gerçekte soylendi ne de hayatlarımızda bir şey değişti. her şey aynı şekilde devam etti. hoş, bir daha da bana ne bi şiir, ne de hisli bir yazı gönderen olmadı. edebi sevmek, sevilmek zor iştir nihayetinde. herkes beceremez. ya da önceden başkasını sever de artık seni öyle sevmek istemez.
    yine de şanslıyım, deneyimledim bu hisleri.
    bir kitaba bu kadar cok anlam yuklenmemeli belki de ama öyle bi atmosfer vardı ki bu kitapta, okuduğum anda alıyordu beni içine, kopup gidiyordum. düşününce bile aynı hisler oluşuyor içimde. öyle de güçlü. sonra ne oldu bilmiyorum ama kayboldu bu kitap ortadan. göze alıp bi ara yine edinmek lazım bu kitabı, ama...
hesabın var mı? giriş yap