• kendini ibadete vermek.
  • (bkz: vera)
  • takva-vera-zühd mertebelerinin sonuncusudur. helal malın fazlasından, şüphelilere düşme korkusu ile mubahların çoğunu terk etmeye ve dünya sevgisinden sakınmaya zühd denir.
  • isteksizlik, rağbetsizlik, aza kanaat, dünyaya ve maddî menfaate değer vermemek, çıkarcı, menfaatperest ve bencil olmamak, kalpte dünya ve çıkar kaygısı taşımamak, kanaatkâr olmak demektir. "elde olan dünyalığa sevinmemek ve elden çıkana üzülmemek, elde bulunmayan şeyin gönülde de bulunmamasıdır" şeklinde de tarif edilir.
  • (bkz: zühtü)
  • nasreddin tusi'nin evsafu'l eşraf adlı eserinde insanın allah'a ulaşmasında engellerin ortadan kaldırılmasında sahip olunacak altı özellikten biridir. zahid, masivaya rağbet etmez. hayatlara baktığımızda insanların sıkıntıların özündeki en biricik nedenin, sınırsız arzular ve bunları elde edemediğinde oluşan huzursuzluk olduğunu görürüz. isteksizlik, huzura açılan bir kapıdır adeta. epiktetos'un dediği gibi: "çok şey istiyorsun, elde edemiyorsun, daha az iste."
  • bi'nevi günahlardan sakınmak için inzivaya çekilip sonsuz yaşam için hazırlanmak ve dünya nimetlerine sırtını dönmektir.ali şeriati bu konuda şöyle der; ''islam tarihinde sade yaşama yönelik tekelci vurgu, dünyadan el etek çekme veya sapık, anlamsız zühde eğilim gösterme, en ilerici müslümanın en gerici olmasına sebep oldu.''
    dini otoritenin ezberlenmiş mottolarıyla hükmetmeleri, inisiyatif kullanmayı sakıncalı bulmaları, siz ehil değilsiniz, biz ne dersek onu yapın demeleri, yaşama sevincini alıp götürüyor insanlardan. yaşamak çile doldurmak anlamına geliyor. bilgiyi sezgi ile yaşamın ta kendisi ile harmanlayamayanlar da yaşamdan, yaşamın hızından geri kalıyorlar. '' nefsini silenlerden değil, bilenlerden ol'' sözünün de işaret ettiği gerçeklik budur bence; yaşamak hediye gibi bir şey. bunu bir kenara atıp emir ve yasaklarla yaşadığını sanmak, yaratıcıya ve insan varoluşuna haksızlıktır. kendimizi donatıp bilgi ile görgü ile güzelleşip yaşama artı değer katabilmek ve gerici olmamayı başarabilmektir insan kalabilmek!
  • 'insan' yeterince tanınsa idi, çeşit çeşit huylarla yaratılmış olduğu daha iyi bilinseydi 'o niye kendini hayattan çekiyor, bu niye yarı ölü gibi yaşıyor, niye güçlü kuvvetli görünmüyor' gibi eleştirilerde bulunulmazdı. çünkü insanlardan bir kısmı hem dindar olup hem güçlü kuvvetli olacak, bir kısmı hem dindar olup hem kabuğuna çekilmeyi tercih edecek, bir kısmı hem dindar olup orta bir yol tutturacaktır. insanlar farklıdır. kendilerine yüklenmiş belli özelliklerle varolurlar. bebeklikten itibaren de bu özelliklerini belli ederler. canlı capcanlı bir bebek ne olursa olsun, ileride ne kadar dindar olursa olsun asla zühd hayatını seçmeyecektir, çok dindar olacaktır ama yol olarak zühd ü seçmeyecektir. bazıları lider olacaktır, bazıları biad edecektir, bazıları derviş olacaktır, bazıları başka bir şey seçecektir vs. vs. dolayısıyla ne zühdü, ne de bir başka yol'u 'islama yakışmıyor' diye eleştirmenin pek bir manası yok. kimin sözü olduğunu unuttum fakat şöyle bir şey biliyorum, 'allah'a giden yollar insanların nefesi sayısıncadır."
  • ebu abdullah haris el muhasibi bu konuda el-kasdu ver'rucu'u illallah eserinde;

    zühdün yalnız terk etmek ve sevmemekten ibaret olmadığını söylemektedir. halbuki o zühd ile ilgili konuları ele alırken, zühdün dünyalık şeyleri terk etmek değil, bilakis dinen yasak olan yerlerde kullanmamak olduğunu söyler.

    hatta a'mâlü'l ve'l-cevarih kitabında, sayfa 43'te;

    " insanın malını dinen yasak olan yerlerde kullanmayıp elinde tutması, bir cimrilik ve nala karşı düşkünlük davranışı değildir. bu durumdaki insan, büyük bir servete, mal varlığına sahip olsa dahi zahid kabul edilir. aynı şekilde malını haram mı helal mi olduğuna bakmaksızın her yere ya da dinen tavsiye edilmeyen yerlere harcayan insan da bu cömert harcamasına rağmen dünya malına düşkün kabul edilir."
hesabın var mı? giriş yap