• atari salonlarinin mudavimi olan ve asla cebinde jeton alicak parasi bulunmayan bucurlerin herhangi bir sahsin street fighter da yeniliyo gibi olmasiyla yanasarak sarfettigi kelam
  • bu lafi eden guru elemanı cok fazla reddedip sinirlerine dokunursanız, guru gider son parası ile bir jeton alır ve sizi evire çevire döver.
  • atari salonlarında street fighter, mortal kombat, tekken gibi oyunlarda yenildiğiniz anda duyarsınız bu sözü. o salonun gurularından olan bir çocuk sizin yenildiğinizi, hatta feci şekilde dayak yediğinizi görmüştür, size yardım etmek istemektedir. (hayır, sizin jetonunuzla oyun oynamak değildir amacı, sadece iyiniyetlidir o)
  • 1995 yazı boyunca gerede de bulunan tek atari salonunda sürekli kurarak, sabahtan akşama kadar cebimden bir kuruş jeton parası çıkmadan oyun oynamamı sağlayan soru cümlesi.

    ebeveynlerim beni, sürekli atari salonuna gittiğim için ceza olarak, anneannem ve büyükbabamın her yaz gidip soğuk soğuk dinlendiği gerede'ye postalamıştı, sanki orada aklım başıma gelecekmiş gibi. tabii ki oraya gider gitmez ilk yaptığım iş kendi yaşıtım çocuklarla kaynaşıp, "atari salonu var mı?" yoklaması yapmaktı.

    vardı.

    tabii ki hiç bir yaşıtımın anne babası atari salonu konusuna sıcak bakmıyordu, özellikle gerede gibi bir yerde. allem edip kallem edip bir şekilde buldum yerini, büyük bir hevesle içeri dalarken durduruldum. küçük olduğumu, giremeyeceğimi söylemişlerdi. dünya başıma yıkılmıştı. bir gece öncesinde vega seçip milleti havada döndürme hayalleri yapan ben, tıkanmış kalmıştım o ufacık halimle.

    gözlerim doldu. "abi istanbuldan geldim bak, orada hep oynuyordum, annanemlerleyim burada, izinleri de var" diye yırtındım epey. baya baya yırtındım. çünkü içeride mortal kombat vardı, pit fighter vardı, street fighter vardı, double dragon (neo geo) vardı, varoğlu vardı. hatta fatal fury ii yi ilk defa orada görmüştüm, şaşırtıcıydı.

    bir şekilde adam bana, "tamam oyna ama tek jeton" dedi ve para uzattığımda, "kalsın, oyna ve çık" dedi. çok çok çok sevinmiştim.

    istanbul/fikirtepe piçiyiz tabi, okul dışında bütün hayatımız atari salonlarında geçiyordu o yaşlarda. her oyunun az çok kurdu olmuşuz. 12 adamlı street fighter dolu olduğu için 8 adamlıya attım jetonu. aldım ryu abimizi. alışmışız pata küte dalmaya. tabii ki ortama yabancıyız ya, diğer çocukların da gözü hemen kaydı makinaya, bir tanesi girdi yanıma. aldı ken. yamulttum. biri daha girdi, büyükçe bir abi. aldı blanka. onu da yamulttum. sonra ısrar etmediler. seyretmeye başladılar. alışmışlar oryukenci adam görmeye, benim tekme ağırlıklı, seri (weak) tekmelerle oynadığım oyun onlara yabancı ve çekici geldi. daha önce bana yenilen adamlar, ben sagat ile dövüşürken bana "hadi vur, kır ağzını deyyusun!" diye destek oluyorlardı. salon başıma toplanmıştı.

    oyunu bitirdiğimde, salondan alkış koptu ve "helal olsun mubarek"ler, "nerelisin sen?"ler gelmeye başladı. girişteki jetoncu abi bile gülümsüyordu. onun gülümsemesinden gaza gelerek, biraz daha salonda kaldım. param da vardı ama jeton almadım, vermeyeceğinden korktum, çekindim.

    sonrasında 12 adamlı street fighter oynayan abinin yanına gidip seyretmeye başladım oyunu. klasik bir şekilde sahte* ken seçmiş abim, guile'dan araba araba dayak yiyordu. ilk round bitti ve dayanamadım. klasik bir fikirtepeli atari salonu piçi gibi "abi geçeyim mi?" dedim. kabul etti. 2. ele başladım, tek yumrukla pörfek bozdurdum, 3. elde direk pörfek koydum bitti. sonra adam geri verdim kolu. adam her kaybettiğinde geçip, adama geri bırakıyordum. son adam m.bison (herkes kaptan diyordu) a gelindiğinde nefesler tutulmuştu, oyun sahibi eleman ilk elde mortoyu çekmişti. ikinci eli aldım, üçüncü elin sonunda son enerjisi kalana kadar dövdüm, sonra "kırmızıya bas" diyerek oyun sahibine son yumruğu attırıp oyunu bitirtmiştim.

    sonra ne mi oldu?, o yaz boyunca gerede'de her gün o salona gittim. bana şampiyon diyorlardı. her takılanın oyununu geçiyordum, arada bedava jeton da alıyordum devamlı. fatal fury ve savage reign i de bu cümle sayesinde çözdüm ve kurt oldum. ne cümleymiş be.
  • bunun en kil versiyonu sizden buyuk birinin "abi geceyim mi" demesidir.
    evet deseniz: a- jeton gider, dayak atamazsiniz b-oyunu gecince, birak bunu da geciyim derler.
    hayir deseniz: a-jeton atip yenerler b- doverler c- jeton atip yenilip doverler.
    (bkz: deneyimden konusmak istenilmeyen seyler)*
  • seksenlerin ataricilerinde sık sık karşılaşılan bir soru.

    oyun oynamak için, binbir zahmete girip, anne-babanızın "ders çalış", "soru çöz biraz", "atariye mi gittin gene" gibi baskılarından kurtulmak, bi de yasaklandığı için atariyi matah bişey zannetmek yüzünden, buzdolabının üstündeki 250 gramlık yuvarlak plastik sarelle kabının içine konan bozuklukları ufak ufak aşırırsınız. jeton 100 lirayken, eski sarı 500 liralar çok işe yarardı. 5 jeton demek, izleme ve öğrenme çabalarıyla birlikte 3 saat falan demekti. tabi o jetonu da harcamaya kıyamazsınız, zira o zamanlar oyun bitene kadar değil, 3 dk boyunca yeterdi jeton. 3 dk sonra, üstte alarmlı kırmızı ışık yanıp söner, 15 saniye içinde jeton atmazsan oyun yanardı. (bkz: insert coin) mesela giana sisters bitirmek istiyorsanız, en az 15 jeton gerekiyordu. ya da bizim mahallenin ataricisi bizi çok fena kazıklıyordu. tabii aklımız ermez, ne bilelim, meğer yeni açılan game city'de jetonlar daha pahalı olmasına rağmen oyun bitene kadar oynanabiliyormuş. vay anasını sayın seyirciler. ama orası uzak tabii, taa 1 kilometre ötede. bizim atarici yan apartmanda, hem game city sadece atarici, burda bilardo falan da var. böylece, abilerimizin yaptığı sıkıcı, anlamsız, ama merak edilesi faaliyetleri de izleme imkanı var. içeri kalabalık olunca, atarici gelir, "jetonu olmayan çıksın, hadi bakıyım" diye kovar. bu yüzden beşinci jeton asla harcanmaz, akşam ezanı okunana kadar cepte durur, atarici gelirse göstermek için.

    neyse efendim, ben bu oyunları asla bitiremediğim gibi, ne aduket çekebiliyorum, ne scorpion'la oklu ip atabiliyorum, ne liu ile uçan tekme atabiliyorum, ne buz fırlatabiliyorum, ne blanca'ya topaç yapabiliyorum, ne pacman'de iki bölüm geçebiliyorum, ne de en sevdiğim oyun giana sisters'ta (32 bölümdür) onuncu bölümü olsun bitirebiliyorum. bu yüzden, iyi oynayan ve yüz aşinalığım olan, yarı tanıdık yarı arkadaş, bir kısmı abi olan minik türk vatandaşları, başlıktaki soruyu en çok bana şu şekilde sorarlardı: "sana bu bölümü geçiyim mi?" ben de bir sonraki bölümü oynayıp kendimi geliştirmek için, bi de jeton boşa gitmesin diye "tamam" derdim. böylece, atarinin başına geçen arkadaş, alır başını gider, birkaç bölüm oynardı. bunlar bi çeteydi aynı zamanda, 1 tane jeton alırlar, onu harcamadan milletin oyunlarını geçerlerdi. nasıl becerirlerdi anlayabilmiş değilim. zira ben hayatımda 2 ya da 3 kez aduket çektim, sonrasını da hatırlamıyorum, hepsini bilinçdışıma bastırdım, o kadar yüksek bir başarıyı kaldıramazdım zira.

    sonra oyun becerisiyle ilgili efsaneler türedi: "ben bu oyunu öğrenmek için, nerden baksan 100 jeton harcadım olm". hasiktir, 100 jeton, büyük harflerle yüz. 100 çarpı 100 = 10,000. on bin lira nerden bulunurdu ki? buzdolabının üstündeki en yüksek meblağ, 2-3 bini geçmiyordu. biriktireyim desem, çatapat, leblebi tozu, gazoz, plastik top, şalgam suyu (ali baba evde yapardı, hayatımda öyle şalgam suyu içmedim bir daha) gibi şeylerden vazgeçmem lazımdı. olmazdı tabii, jeton uğruna. (bkz: memur çocuğu olmak)

    neyse, tabii mortal combat, street fighter, giana sisters gibi oyunları, sadece izlemekle yetinip, becerebildiğim oyunlarda denedim şansımı. bir tane uçak oyunu vardı, onda epey ilerleyebiliyordum. ama bi türlü şansım yaver gitmiyordu, kader işte. sonunda oyunumu buldum: "space invaders". o hep aynı şeyi yaptığın, hiçbir ilerleme, başarı, bölüm geçme hissi vermeyen, halay çeken uzaylılar'ın (copyright saruman, #6129885) yere inmesini önlemekten başka hiçbir atraksiyonu olmayan bir oyunu sevmiştim. hem onun başında sıra da olmuyor, gider gitmez oynayabilyordum.

    sonra ne mi oldu? ekşi atariye girip, space invaders oyununda, "tüm zamanların en iyileri" listesine bakınız.
  • bu çocuklardan gıcık olanları iki kişi karşı karşıya oynarken de yenilen tarafa götürürler bu tekliflerini. sinir bozucu bir durumdur.

    ama bu geçiim mi abi çocuğu bilmemektedir ki öys senesindeki sta her dershane çıkışı uzun saatlerini o makinadaki o oyun üzerinde geçirmektedir. tekrar eden haraketlere (yıldız at, ooruken çek) karşı özenle hazırlanmış taktikleri mevcuttur. çocuk, kısa sürede teklifiyle yanaştığı vatandaşın jetonunu harcar. hemen ardından da vatandaş oyunda gördüğü haraketleri çocuk üzerinde uygulamaya girişir.
  • street fighter, mortal kombat gibi oyunlar minimum 2 roundda biter ve de ilerledikçe oyun zorlaşır. ilk roundu kaybedersin yanından pis pis sırıtarak geceyim mi der. "bunu gecsin digerini ben gecerim" diye dusunur insan bazen verir. herif zaten yillardir oynuyordur her jetonla bitiriyordur hemen geciverir. bi de perfect falan yaparlar gözünüze girmek için. turu gecer size verir. yine ilk roundda yenilirsiniz verirsiniz elemana, gecer yine hemen. derken vegaya, m bisona gelmşisinizdir. ilk adamları yenemeyen siz bunları hic yenemeyeceğinizi düşünerek verirsiniz yine bu elemana bitirir oyunu. işin en komik yanı da gidip arkadaşlarınıza " gecen gun street fighteri bitirdim" diye hava atıyor olmanızdır.
  • ben 8-13 yaş arası atari salonlarına gittim, bunu diyen piç de en fazla o zaman 8-9 yaş aralığındaydı.

    gelirdi, oyun keyfinin ağzına sıçardı, seni de komplekse sokardı. giderdi sonra, mağrur ifadeyle.

    büyüdüm, 10 sene geçti. atari salonu falan kalmadı, üniversiteli oldum. bir dersten 4 defa kaldım. işte o zaman çok andım seni abi geçeyim mi diyen çocuk. keşke hayatımda tutsaydım hep seni.

    lazım olduğunda nerdeydin, orospu çocuğu.
  • ilk kariyer seçimim "abi geçeyim mi" ile "jeton atma piç" arasında oldu sanırım.

    atari salonuna ilk gittiğimde kolu tuttuğum zaman ekranı göremeyecek kadar kısaydım. ben izlerken oyunlar değişti, yıllar geçti. beni sürekli atari salonuna götüren kuzenim büyüyüp atariyi bıraktı. ben oynayabilir hale geldiğim zaman tüm oyunlardaki karakterlerin adını çoktan öğrenmiştim.

    mustafa, haggar, mortal combat, metal slug, dead or alive gibi oyunlarda gerçekten çok iyiydim. ama asıl iyi olduğum oyun street fighterdı. kimseye abi geçeyim mi demedim. arada kuzenime abi diyen benim abim yaşındaki çocuklar geçsene bu roundu diyip oynattılar beni. bazen o kadar gelmişken bari kaset sonunu görelim diye bundan sonrasını sen oyna dediler.

    neyse aradan bir zaman geçti taşındık. yeni mahallede eve en yakın atari salonunu buldum. okulun en yakınındakini de biliyordum. babamın iş yerine en yakın olanı da. ilk mahalleden sonra gittiğim hiçbir salonda "abi geçeyim mi" olmadım ben. onun yerine salona girip gözüme kestirdiğim oyunda diğer çocukların karşısına jeton atan piçtim ben. salona girdiğim zaman benim oyunların başında birinin olması yeterliydi. gidip jeton attıktan sonra rakibi süzüp bazen piç gibi sırıtıp havaya giriyordum. rakip benden küçük ve güçsüzse sorun çıkmıyordu da zaman zaman büyükler ve güçlülerle karşılaşınca tartaklandığım dayak yediğim de oluyordu. dayağın şiddeti bir anlamda oyundaki başarımı gösteriyordu bana. "abi geçeyim mi" diyerek huzurlu olmak yerine; "jeton atma piç"'teki gerilimi sevdim ben.
hesabın var mı? giriş yap