• fakirlerin bile artık giyebildiği ürünleri olan spor markası. eskiden bir kaç yüz liraya aldığınız şeyin, fakirlerin üstünde görmek resmen saygısızlık. fakirsin sen ya, git kumaş pantalon kösele ayakkabı giy. sana mı kalmış adidas original giymek.
    edit: bu entry de yapılan ironide domuz yağı kullanılmamıştır.
  • bedduası fena tutmuş mazlum marka.

    türkiye a milli futbol takımı bunları bırakıp nike'a kaçtığında üst düzey bir yetkilisi "biz 8-0'lardan, 5-0'lardan sonra bile türkiye'yi bırakmamıştık, bu ayrılık bizi çok üzdü" demişti.

    adamların ahı öyle bir tuttu ki...
    ne 2006 almanya dünya kupası'na
    ne 2010 güney afrika dünya kupası'na
    ne de euro 2012 'ye gidebildik. euro 2008'de götümüz çıktı... ben severdim adidas'ı.
  • adidas tricolere. yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık on kişi para birleştirip bu topu almaya karar vermiştik. tam bir imece usulu yani. ülkealan pasajı'na gidip alt kattaki adidas mağazasından almıştık topu. mağaza sahibi abi bize topu överek "bu top 3 ay garantili. patlarsa getirin. alın bu da garanti belgesi. imzalayın tekiniz şurayı" diyerek garanti belgesi vermişti. herkes birbirine boş ve salak bakışlarla bakmıştı. zira kimse abinin dediği laflara inanamıyordu. ya abi bizimle dalga geçiyordu ya da 3 ay boyunca patlarsa geri verebilecegimiz bir topumuz olmuştu.

    ilk haftalarda bebek popusu yumuşaklığındaki dış yüzeyine herkes gözü gibi bakıyor, maçlarda abananlara "yavaş vur la" diyerek uyarıyordu. aradan bir ay zaman geçmiş bizim top hala patlamamıştı. ilk zamanlarda sadece halı sahada kullandıgımız, gözümüz gibi baktıgımız topumuz asfalta inmiş ve haliyle dış yüzeyinden eser kalmamıştır. neredeyse şambreli gözükecek topun garanti süresinin de yavaş yavaş sonuna geliniyordu.

    o zamanki yaşımız itibariyle garanti kavramını götümüzden anlamış olacağız ki üç ay dolmadan topu patlatmanın yolunu aradık. top patlayacak ve üç ay boyunca patlamama garantisi vermiş abiye topu götürüp yenisini alacaktık. en sonunda imece grubunun oy birliği ile aldıgı karar sonucunda topu belediye otobüsünün altına atmıştık. haliyle top ortadan ikiye ayrılmış, topun üzerinden geçen otobüs şoförünün "kusura bakmayın" der gibi kaldırdıgı eline karşılık, "hiç sorun değil" diyerek ellerimizi gögsümüze götürmüştük. sevinmiş, doğmamış çocuğa ad koyar gibi, hemen mahalle maçı bile ayarlamıştık. çocukluk işte.

    hikayenin sonunu belli. bize iki ay önce garanti veren abi elimizde futbol topu olduğu bile belli olmayan ortadan ikiye ayrılmış bir top ile karşısına geçince gülmekten kendini alamadı. biz "ama garanti belgesi" dedikçe daha çok güldü. sonra bizi meclis'in arka tarafında adidas ankara bölge şeyine gönderdi. elimizdeki şeyin adidas tricolore olduguna dair bir kağıt istedi. elimizde top, oraya da gittik ve orada daha çok güldüler.

    o günden sonra adidas'a güvenim kalmadı.
    forza nayk.
  • adidas nazarımda başarılı, kurumsal, tutkulu, sapasağlam bir spor ürünleri markasıdır. alman ruhunun* sportif yeniden üretimidir. kalite, sağlamlık, estetik ve rahatlık vaat eder. homo sovieticus geleneğinden gelen slav halklarının adidas eşofmanlarına duyduğu arzu; berlin duvarı'nın ve varşova paktı'nın yıkılışında en az reagan ve yeni dünya düzeni kadar etkilidir.

    küçükken babama bana adidas alsın diye yaptığım lobinin aynısı türkiye ab'ye yapsa, ab'nin merkezi bugün belçika'da değil türkiye'deydi. lakin peder de bir türlü almadı o istediğim adidas nice modelinden. beyaz üstüne üç tane mavi çizgi. zaten iyi ki almamış, meğer nice, kız modeliymiş. sonra dayanamadı gitti adidas berlin aldı bana. beyaz üzerine kırmızı/siyah çift renkli üç çizgi... milan formasi gibiydi.
  • avustralya'da yılda 7 milyon kangurunun avlanıp etinin yendiği bilmeyenlerin bok attığı firma. 7 milyon havyanı zaten avustralya halkı kendisi yiyor derisini de adidas gibi firmalara satıyor. bu haber türk hava kurumunu kurban derisi topluyor diye katliam yapmakla suçlamakla aynı şey.

    merak edenler için link.
    http://en.wikipedia.org/wiki/kangaroo_meat

    edit: konu hakkında daha da detaylı bilgi için. he canım avustralya hükümetide yalan söylüyor.

    http://en.wikipedia.org/wiki/kangaroo_industry
    http://www.environment.gov.au/…d-harvest/index.html
  • bugüne kadar aynısından en az 10 tane aldığım yüzücü gözlüklerinden sonuncusu arızalı çıktı.

    suda ilk kulaçta gözümden çıkan gözlüğü , kendilerine gönderdim, kusuru bende buldular. müşteri hizmetlerini aradım , bişey yapamayız dediler.

    türkiye'de ulaşabileceğim başka yer yokmuş. ne yapayım bütün adidas ürünlerini götürüp bir mağazalarının önünde yakayım mı, yoksa tüketici mahkemesine mi gideyim?

    50 tl'lik gözlük için sözlüğe yazarsam en azından etrafıma söylediğim "adidas almayın müşteri hizmetleri berbat" sözünü daha çok kişiye duyurmuş olurum diye düşündüm.
  • 8-9 yıl önce bunların ürettiği t-mac çift taraflı basketbol şortunu almıştım. belki de hayatta en çok kullandığım giysidir. nasıl yaptılarsa, ne biçim şortsa ne bir dikişi attı, ne lastiği bozuldu. yüzlerce kere yıkanmasına, evde ve dışarda her tür hor kullanıma rağmen hala ilk günkü gibi. ipinin ucundaki minik plastik şeyler bile duruyor. olacak iş değil.

    şimdi çamaşırları asarken aklıma geldi ve bir entry'i hakettiğine karar verdim. çocuklarıma bırakmayı düşünüyorum.
  • adolf (adi) dassler isminde bir alman tarafından kurulmuştur.
    1936 yılında jesse ovens münih olimpiyatlarında bir altın madalya aldığında "dassler" marka bir ayakkabı giyiyordu.
    1948 yılında firma "adidas" ismini almıştır.
    adolf'tan bir yıl sonra kardeşi rudolf dassler puma adlı firmayı kurmuştur.

    die marke mit den 3 streifen
    the brand with the three stripes
    la marque aux 3 bandes
  • kalite konusunda reebok değil denmiş. denmiş denmesine de adidas, reebok'ı satın alalı 10 seneden fazla oluyor. aynı fabrikada, aynı ham maddeden, aynı makinelerle üretim yapıyor. çok da sallamamak lazım yani.
hesabın var mı? giriş yap