• ziya gökalp'in şiiri:

    küçüktüm ufacıktım
    top oynadım acıktım
    buldum yolda bir erik
    kaptı bir alageyik
    geyik kaçtı ormana
    bindim bir ak doğana
    doğan yolu şaşırdı
    kaf dağından aşırdı
    attı beni bir göle
    gölden çıktım bir çöle
    çölde buldum izini
    koştum tuttum dizini
    geyik beni görünce
    düştü büyük sevince
    verdi bana bir elma
    dedi dinlenme durma
    dağdan yürü kırdan git
    altun köşke çabuk yit
    orda bekler ezeli
    seni dünya güzeli
    bin yıllık çile doldu
    bunu dedi sır oldu
    yedim sırlı elmayı
    gördüm gizli dünyayı
    gündüz oldu geceler
    ak sakallı cüceler
    kesik başlar yürüdü
    saçlarını sürüdü
    korkunç devler hortladı
    cinler cirit oynadı
    bir de baktım melekler
    başlarında çiçekler
    devlere el bağlıyor
    gizli gizli ağlıyor
    kılıcımı çıkardım
    perileri kurtardım
    kurtardığım periler
    adım adım geriler
    kanadını açardı
    selam verir kaçardı
    az uz gittim dolaştım
    altun köşke ulaştım
    bir kapısı açıktı
    öteki kapanıktı
    kapalıyı açarak
    açığa vurdum kapak
    at önünde et vardı
    it önünde ot vardı
    at et yemez ağlardı
    it ot yemez bakardı
    eti ite yedirdim
    otu ata yedirdim
    açtım bir elmas oda
    dev şahını uykuda
    gördüm kestim başını
    dedim ey ifrit hani
    nerde dünya güzeli
    dedi elinde eli
    döndüm baktım bir kırgız
    elbiseli güzel kız
    durmuş bakar yanımda
    şimşek çaktı canımda
    güldü dedi türk beyi
    tanıdın mı geyiği
    beni kimse bu devden
    alamazdı ancak sen
    kaya deldin dağ yardın
    geldin beni kurtardın
    ah o imiş anladım
    sevincimden ağladım
    dedim turan meleği
    türkün yüce dileği
    yüz milyon türk şu anda
    seni bekler turanda
    haydi çabuk varalım
    karanlığı yaralım
    sönük ocak canlansın
    yoksul ülke şenlensin
    indik iti okşadık
    at sırtına atladık
    geçtik nice dağ kaya
    vardık demir kapıya
    kapanması çok yıldı
    açıl dedim açıldı
    yol verince gizli yurt
    aldı bizi bir bozkurt
    kaf dağından aşırdı
    türk iline getirdi
  • abla kardeş versiyonunun sözlerini de yazayim da tam olsun:

    -ikimizi de göstersin
    -ya kızım beni göstersin, ben şiiri söylicem ya
    -ikimizi de göstercek
    -aaa benim yarısı gözüküyo banane ben
    -sen azıcık beri gelivir şöyle yapış bana, şöyle sen de gözükücen ya ben de gözükmek istiyom
    -ama şiiri ben söylüyorum
    -hötü şiiri sen söylülülü(??!!) git şöyle ileri git acıcık..
    -tamam dur bi dakka şöle

    -alaa geyiiik küçüktüm ufacıktım
    çaaaaaat oynadım acıktım

    buldum yerde bir erik
    kaptı bir ala geyik

    geyik kaçtı ormana
    bindim bir ak doğana

    doğan yolu şaşırdı
    kaf dağından aşırdı
    ....
    geyik beni görün...
  • halil'in aşık olduğu zeynep değil gece vakti kendisini dağa çağıran o büyük alageyiktir. bazı erkekler herhangi bir şeye aşık olabilir. alageyiğe, bakır elementine, su motoruna vs.
  • cuneyt arkın'ın gerdek gecesi geyik avlamaya gidip bok gibi ortada bıraktıgı taze gelinin "off, hep geyik hep geyik!" repligiyle hafızalara kazınan bir basyapıt.
  • "bu köy orospu yatağına döndü bacım, dolabın düzenbazlığın haddi hesabı yok" der aliye rona ve dağlara doğru dönerek "ulen haliiil, ulen halliiiil geyik oldun çıktın be, dön artık köyüne, döööön !" der.

    leziz filmdir vesselam, her izleyişte tat verir.
    ve bir toros öyküsüdür elbet.
  • cuneyt arkin'in (halil) -koy basma sahnesinde- bilal inci'ye sarfettigi "ben senin adini karacali sanirdim; nerden bilirdim kancik ali oldugunu!" deyisi ile belleklerde tek kol araligi hizaya gelen turk sinemasi klasiklerinden biri (daha). antrparantez; aliye rona bu filmde burundugu erkek fatma rolu ile "gaz veren tecrube timsali tasakli koylu kadini" oynamistir.

    kendi payima bu tarz filmleri izlerken buyuk bir haz alirim. zira, dar butce ve zor sartlar altinda ortaya getirilen bu filmlerdeki en can alici taraf, setin bulundugu mekanlara ait manzaralarin insani cezbetmesi ile ilgilidir. inceden bir nostalji hayiflanmasi yasatir insana.

    [nizam-i edit]:

    bir arkadasa bakip cikacaktim.
  • filmin bir de insanı alıp götüren bir müziği vardır. cüneyt arkın daha bi cüneyt arkın, aliye rona daha bi aliye rona'dır bu filmde. bir de yaşlı adam filmin sonuna doğru bağırır ya "halil dur, pusuya gidiyorsun !" diye, o ses, o hitâb da bir bambaşkadır. zaman zaman gaza gelen arkadaşlara böyle söylerim; "halil dur, pusuya gidiyorsun !!!" derim, onlar anlamazlar, halil kim, ben ne demek istiyorum.. işte o replik de bu filmdendir.
  • "küçüktüm ufacıktım
    top oynadım acıktım
    buldum yerde bir erik
    kaptı bir alageyik
    geyik beni kaçırdı
    kaf dağından aşırdı..."

    diye başlayıp devam eden, gerisini maalesef hatırlayamamakla kalmayıp bulamadığım ziya gökalp şiiri, bi yerde at ile it vardı, atın önünde et, itin önünde ot vardı, at et yemez, it ot yemez idi, şahane şiirdi, literatürde sırf "küçüktüm ufacıktım" kısmına yapılan göndermeleri saymaya kalksam sayfalar tutar. ne de başarılı dizedir ki aniden çocukluğumuza götürür bizi.. ancak çocuk şiiri değildir kesinlikle, hatta hafızam beni yanıltmıyorsa oldukça türkçü tandanslı bir şiir idi. (bkz: kızıl elma)
  • moğolların en güzel şarkısı

    ben de gittim bir geyiğin avına ah aman aman(*2)
    geyik de çekti beni kendi dağına ah aman aman dağına(*2)

    ben giderken kaya başı kar idi ah aman aman(*2)
    yel vurdu da ıklım ıklım eridi ah aman aman eridi(*2)

    tövbeler tövbesi geyik avına ah aman aman(*2)
    siz gidin kardaşlar kaldım kaya başında aman aman kayalar başında(*2)
  • ziya gokalp'in buyuklere masallar misali siiri olan alageyik hayat ansiklopedisinde bir kutuda yazilmisti -ya ziya gokalp basligi altinda ya da kizil elma altinda. ben de isim gucum yokmus gibi 7-8 yaslarindayken oturmus ezberlemistim bunu sular seller gibi. dusununce o zamanlar isim gucum gercekten yoktu ve 80gblik harddiskini doldurmak icin onune geleni download etme merakina dusenler gibi herseyi ezberleme hevesindeydim. bizim hard diskin artik hata ustune hata verip, kapasitesinin sinirina yaklastigini burnumuza dayadigi su demlerimizde, dun gece birden aklima geldi, kucuktum ufaciktim top oynadim aciktim... alageyigin dinlenme durma dedigi noktaya kadar bir cirpida saydim da gerisi gelmedi. "atli, kopekli, etli otlu birseyler vardi ama, ingghh, neydi ya?" dedim, gelmedi. anlayacaginiz, alageyik siiri yillar icinde beynimin ne kadar porsudugunun gostergesi oldu benim icin. bir gun gelecek, top oynayip acikilan yerden gerisi gelmeyecek ve o noktada ben bir meczup olarak sokaklarda ona buna laf atacagim. bilemiyorum gerci, alageyiki iyice unutup onun yerine bir telefon numarasi hatirlasam isime yarar, bir yazar-yonetmen-teori ismi falan hatirlasam en azindan havam olurdu. alageyik'i hatirlamak bana ne kazandiriyor ki artik cok uzak oldugu icin uzen cocukluk anilarindan baska?
hesabın var mı? giriş yap