• kendisinin manchester united'ı çalıştırdığı süre içinde yılmaz vural 27, güvenç kurtar 18, sakıp özberk 18, hikmet karaman 15 takım çalıştırmış, seda sayan 5 kez evlenmiştir.

    edit: seda sayan'ın evlilik sayısı 6 imiş. uyarı için r7'ye teşekkürler...
  • kırmızı kart kararından sonra yaptığı "siktim ananı cüneyt" kalkışı şimdiden efsaneler arasına girmiştir. büyüksün başkan.
  • maçtan sonra gazetecinin biri akl-ı evvellik yapıp şöyle bir soru yöneltmiş kendisine;

    - 93te hayal kırıklığı yaşamıştınız. yine öyle oldu. 19 yılda bişeyler değişti mi?
    +evet, iki kez kupayı kazandık!

    adam bu yüzden manunun başında yıllardır demek ki. işte zihniyet farkı. mına koyim bunlar büyük zaferler kabul ama bir de bu takımın 6 grup maçının 4ünü üstüste kazanıp kalan 2 maça 18-23 yaş arası gençlerle çıktığını, her sene kupada ve kendi liginde -ki dünyanın en zor ligi- zirveye oynadığını unutmamalı. sonra gelip veriyor ayarı elin adamı!
  • 2001 yilinda emekliligine karar verip bunu yonetime bildirdiginde ailesi araya girmis ve karisinin "sagligin yerinde ve seni evde istemiyorum" sozleriyle de bu kararindan vazgecmis. ancak daha o zamanlarda "bana cok alistilar ve koskoca manchester united'in benden sonrasi plani yok" diye de dusunmeye baslamis.

    o donemde istifa etseydi yerine sven-göran eriksson'un gelecegini dusunuyormus. bir kac kez yonetimin ve hatta paul scholes'un agzini yoklamis ancak net bir cevap alamamis.

    yillar icerisinde ise bu goreve tam olarak uygun gordugu bir yardimcisi olmus aslinda; carlos queiroz. gerek kisisel ozellikleri, gerekse de teknik yeterliligi acisindan bu gorev icin ondan daha uygun birisi olamazdi diyor kitabinda ama queiroz ulkesine duydugu ozlemle portekiz'e donunce bu da olmamis.

    bu arada kendisi united icin o kadar buyuk bir efsane ki, birakma karari duyuruldugunda takim 10 macta 5 galibiyet 5 malubiyet alirken, kalacagini acikladiktan sonra hayvani bir galibiyet serisine giriyor.

    tabii ki kendisinin de hatalari var ve kabul etmekten de cekinmiyor. sanirim bu hatalarinin en unlusu peter schmeichel sonrasi karmasik bir kaleci donemi ve jaap stam. sir aslinda schmeichel'dan sonra kaleyi edwin van der sar'a devretmek istiyor ama o donemde juventus araya girince bir iki sacma deneme sonrasi fabian barthez'de karar kiliyorlar. fakat barthez "the butter fingers" icin de pek olumlu konusamiyor tabii ki. sonrasi malum...

    stam icin ise, hem yasi hem de tendon sakatligi nedeniyle "artik gonderebiliriz" dusuncesine giriyor ve yerine de lauren blanc'i wes brown'a da mentorluk etsin diye takima katiyor. ancak hem blanc isteneni veremiyor, hem de stam'in takima katkisi ayrildiktan sonra cok daha iyi anlasiliyor. rio ferdinand gelip uyum saglayana kadar da savunma aksamaya devam ediyor.

    hatalari oldugu gibi, kendisine karsi isyan bayragi da acilmamis degil haliyle. manchester united gibi bir takimi yonetiyorsaniz mutlaka buyuk egolarla da kapismaniz gerekir ve roy keane de bunlardan en uyumsuz olanidir herhalde. o kadar ki isler sonunda mahkemeye kadar gelmis.

    keane kuskusuz zamaninin en etkili defansif ya da box to box ortasahalarindan biriydi. ancak mevki ve rol geregi yaslanma ile birlikte verimliligin en hizli dustugu bolge de burasidir tabii. ferguson da bunu fark ettiginde artik eskisi ileriye cikislar yapmamasini, orta cizgiyi gecmemesini tembihlese de keane eski aliskanliklarindan vazgecmiyor ve vucudu da eski tempoyu kaldiramadikca kotu maclar cikarmaya basliyor haliyle. ancak kocaman egosu bir yandan suclayacak ve ustune gidecek bir seylere ihtiyac duydugu icin bir gun antrenman kampini begenmiyor, bir gun calisma yontemlerini sacma buluyor ve hatta sir'un kiymetlisi carlos queiroz'u sorgulamaya bile basliyor. tum bunlarin ustune is en son united tv icin bir roportajda butun takima tek tek sallamaya kadar geliyor. dusunun ki tv'de yayinlanacak bir programda takim kaptani cikip herkes hakkinda tek tek bir seyler salliyor.

    kaset yayinlanmadan roportaj ferguson'in kulagina gidiyor ve o da "butun takimla bu kasedi izleyecegiz ve yayinlanmasini isterlerse o zaman yayinlanacak" kararini veriyor. sonuc; keane, van der sar'a saldiriyor ve ruud van nistelrooy da arkadasini korumak icin ileri atlayinca olaylar buyuyor.

    ertesi gun ferguson idmanda takima kaptanlarini gondereceklerini soyluyor ve manchester'in gercek sahibinin kim oldugunu gosteriyor. daha sonralarda keane'nin aciklamalari yuzunden united yonetimi kendisini mahkemeye vermeyi bile dusunuyor ama sir bunun keane'nin show'u olacagi gerekcesiyle yonetimi bundan vazgeciriyor.

    arsene wenger ile aralari baslarda iyi olsa da, invincibles'in yenilmezlik serisine son verdikleri mactan sonra buyuk bir kavgalari oluyor. hatta soyunma odasinda cesc fabregas kendisine pizza firlatmis olaylar sirasinda.

    jose mourinho'nun ilk aciklamalarindan sonra (bkz: special one), "kustah" diye dusunse de, sonrasinda ne kadar icten ve samimi oldugunu gorup cok iyi arkadas oluyorlar.

    calistirdigi en yetenekli oyunculari sayarken paul scholes, ryan giggs ve eric cantona'yi soyluyor. ancak tabii ki en yukarda cristiano ronaldo var. daha genc bir oyuncuyken bile nasil bir sey oldugunu ve transferini de anlatmis; (bkz: #104059131)

    ruud van nistelrooy ile de sorun yasiyor kendisi; (bkz: #104311269)
    david beckham ile malum krampon olayi var; (bkz: #103899870)
    owen hargreves'in sakatliklarindan dolayi saglik ekibini suclamasi isleri neredeyse mahkemeye tasiyor;

    futbolun disinda ise;

    *futbolu 32 yasinda biraktiktan sonra bir yandan st mirren takimini calistirirken, bir yandan da glasgow'da pub isletiyormus.

    *kendisine 99'da ingiltere milli takimi icin teklif gelmis ancak bir iskoc olarak bunu olanaksiz bulmus. "ingiltere'yi 150. yapacagim, 149. da iskocya olacak" diye espriler yapiyormus hatta.

    * sosyalizm gorusunu benimsemis bir isci partiliymis kendisi. aktif olarak rol almasa da "beni james cameron'in yaninda goremezsiniz" diyecek kadar da netmis tavirlarinda.

    * neredeyse her zengin briton gibi kendisi de atlara cok duskun. hatta yaris atlarindan birisinin cok onemli iki birinciligi varmis. atin ismi de "what a friend" bu arada.*

    * sarap da tabii ilgi alanlarindan biri olmus.

    * john f. kennedy ile ilgili takintisi varmis. biyografiler ve hakkinda cesitli kitaplara sahipmis. otopsi raporunu bile edinmis hatta.

    yillardir kendisinin yerini doldurmaya calisiyor manchester united ama ole gunnar solskjaer kadar kimse yaklasamadi buna hala. oyle bir isim ki kendisi, artik bazi konularda "constant" olmus, her goreve baslayan teknik direktor icin "x'in alex ferguson'i olacak" diye hedef konuluyor.

    yasayan efsane.
  • acun ılıcalı tarafından iç saha maçında rooney ile başlamadığı için eleştirilen teknik direktör.ferguson'a acun'un kim oldugunu anlatsak sürekli bahsettiği futbol heyecanından vazgeçip evinin bahçesinde çiçek yetiştirmeye başlar.
  • man utd başında 1500 maça çıkmış.. 1500. maçıyla birlikte de hem man utd'a hem de futbola veda etmiş. lakin o 1500. veda maçı da bir enteresan, 5-5 biten west brom. maçı.

    ferguson, maçı "man utd'ı tek bir maçla anlatmanız gerekse 5-5 biten west brom. maçı olurdu. eğlenceli, çılgınca, harika, rezil!" kelimeleriyle özetlemiş.

    maç hem ferguson'un veda maçı, hem 1500. maçı, hem de premier ligin 5-5 biten ilk maçı olması açısından da ilginç. deplasmanda 5-2 önde götürdükleri maçta, o zamanlar west brom.'da kiralık oynayan romelu lukaku hat trick yapıyor, maç berabere bitiyor. aynı lukaku bir dönem man utd. kadrosunda yer alıyor ve gol atamadığı için de sıkça eleştiriliyor. lukaku'nun man utd. öncesi durağı ise everton takımı. everton aynı zamanda ferguson'dan sonra man utd. teknik direktörü olmuş david moyes'un da eski takımı. böyle böyle anlatılacak boş beleş hikayeleri de var yani maçın arkasına bağlayabileceğimiz.

    futbol dışında 3 takıntısı var; atlar, şarap ve jfk suikasti. ilk ikisini anlayabiliyorum, ki sanıyorum yaklaşık 50 ata ortakmış. kendisini fazla abartmadan iyi şaraptan anladığını da söylüyor. ancak jfk suikastine olan ilgisi bana enteresan geldi. bir iskoç'un, abd başkanına olan takıntısı kennedey'nin sağlık sorunlarına, arkasından çevrilen dolaplara ve 3 yıllık kısa görev süresine rağmen gerçekten de o zamanlar dünyayı pozitif anlamda etkilemiş olduğunu düşündürtüyor.

    kitaplığının en önemli bölümünü dünya liderleriyle ilgili kitapların oluşturduğu bilgisi onu dünyanın en önemli teknik direktörlerinden birisi yapan insan ilişkilerindeki ve yıldızları yönetmedeki ustalığı, yani liderlik vasıfları düşünülünce hiç de garip gelmiyor. öyle ki tony blair başbakan olduğunda gordon brown'dan kurtulma konusunda, her ne kadar ferguson "superstarlar ile nasıl baş ettiğine" dair sorduğa soruya genel bir cevap verip gordon brown'ın isminin geçmediğini belirtse de alex ferguson'dan fikir istediğini yazmış biyografisinde. (o sıralar gordon brown, ferguson'un komşusudur bu arada.)

    "işimin en önemli unsuru hakimiyettir. hakimiyetini tehdit etmeye başladıkları anda onlardan kurtulman gerekir.
    ...kullanmak istediğiniz takdirde güç işinize yarar ama bunun çoğunlukla işçi sınıfından gelen futbolcular arasında ses getireceğini sanmıyorum. lakin benim hedefim hakimiyet sağlamaktı. istediğim takdirde gücümü kullanabilirdim ve kullandım da fakat united'da benim ulaştığım mevkiye ulaştığınız zaman güç de kendiliğinden gelir. o tür bir işte verdiğiniz önemli kararlar dışarıdan bakıldığında genellikle güç gösterisi gibi görünür, oysa işin aslı hakimiyet sağlamakla alakalıdır."

    yolu türkiye'den geçen yıldızlar:
    alex ferguson değirmeninden geçmiş futbolcular arasında türkiye'de de forma giymiş olanlar olması şaşırtıcı değil tabi de insanın özellikle de kendi taraftarı olduğu kulüpte oynamış bir oyuncu hakkında ferguson gibi bir futbol adamından olumlu yorum gelince daha bir ilgi çekici oluyor.

    dirk kuyt mesela man utd forması giymese dahi ferguson tarafından takdir edilmiş hatta kendilerini sıkıntıya sokan liverpoollu futbolcular arasında en dürüst olanlardan birisi diyerek işaret ettiği oyunculardan. bizim de bitmek bilmeyen enerjisiyle tanıdığımız kuyt, ferguson tarafından da "takıma, boyu 1,88 iken gelip 1,73 olarak ayrıldığına eminim çünkü bacakları koşmaktan kesilmiş olmalıydı" diye tanımlanmış.

    gene fenerbahçe forması giymiş ve kısa zamanda taraftarın hafızasında yer etmiş nani de alex ferguson'un tekniği, mental ve fiziksel özellikleriyle taktirini kazanmış oyunculardan birisi. man utd forması giydiği dönemde nani'nin içten içe ronaldo'nun gölgesinde kaldığını yazdığı biyografisindeki satırları okurken anlıyorsunuz. nani'nin başrolünde olduğu bir kırmızı kart pozisyonu nedeniyle türk hakemlerden cüneyt çakır da alex ferguson'un aklında yer edinmiş isimlerden birisi bu arada. 2013 senesinde real madrid'e kaybettikleri şampiyonlar ligi maçında çakır'ın nani'ye gösterdiği ve haksız bulduğu kırmızı kartı da hala unutamamış ferguson.

    "...futbol için harika bir içgüdüye sahipti. topu iki ayağıyla kontrol edebiliyor, iyi kafa vuruyordu. fiziki kuvvetiyle öne çıkıyordu. iyi orta yapıp şut çekiyordu. bütün bu yeteneklere sahip bir futbolcu aldığınızda marifet bunları belli bir düzene sokmaktır. biraz dağınıktı ve daha istikrarlı olması lazımdı. ronaldo'nun gölgesinde kalması kaçınılmazdı çünkü portekiz'den gelen bir kanat oyuncusu olarak bazı nitelikleri onunla aynıydı..."

    hatırladığı tüm futbolcular arasında bir isim var ki ama şaşırtıcı derecede önemli bir yere sahip ferguson için; o da robin van persie. fenerbahçe taraftarının içinde kanayan yara olarak kalmış olan van persie'yi neredeyse ronaldo, eric cantona gibi (cantona-esk gibi bir tabir kullanıyor hatta) oyuncularla aynı kefeye koyacak kadar beğeniyor ferguson. futbol zekası, tekniği ve fiziğiyle yere göğe sığdıramamış van persie'yi. öyle ki, takıma ilk katıldığı dönemlerde saha içi liderliği verecek kadar değerli buluyor van persie'yi.

    van persie ile ilgili bir diğer ufak detay da oyuncu arsenal'den ayrılacağı dönem man city'den de teklif alıyor ancak daha düşük bir ücret karşılığı man utd forması giymeyi tercih ediyor.

    yolu türkiye'ye düşmüş bir başka man utd futbolcusu ise beşiktaş formasını giymiş (daha doğrusu yan bağları kopunca çok kısa bir süre sonra ingiltere'ye geri dönmüş) bebe. portekizli oyuncu ile ilgili ilginç detaysa (muhtemelen jose mourinho'dan real madrid'in de oyuncuyla ilgilendiği tüyosunu alması nedeniyle acele etmek istemesi nedeniyle) ferguson'un ondan "maçını izlemeden transfer ettiğim tek futbolcu" diye bahsediyor olması.

    kendisine iki kez ingiltere milli takımı teknik direktörlüğü teklif edilmiş. ilk 2001 senesinde sven-göran eriksson'un göreve getirilmesinden önce, diğeri de kevin keegan'ın başta olduğu 1999 civarında. ikisinde de görevi kabul etmemiş, ki şöyle kafa buluyor durumla:

    "beni, bir iskoç'u o işi yaparken gözünüzde canlandırabiliyor musunuz? görevi kabul edip milli takımı alt sıralara düşüreceğime dair espri yapıp duruyordum. ingiltere dünya sıralamasında 150. olacak, 149.da iskoçya olacak diyordum."

    futbolcu sakatlıklarına, daha doğrusu kendi futbol oynadığı dönemler de dahil eski oyuncuların şimdikilere nazaran daha az veya daha kısa süreli sakatlık yaşamasına dair ilginç bir bakış açısı var.

    "çoğu yirmi yıl önceki futbolculara nazaran daha formda ve güçlü oldukları halde premier lig oyuncularının eski ligin oyuncularından sakatlığa daha fazla yatkın olmalarının nedenini tam olarak anlayamıyorum. zemin kalitesinin, yüksek sakatlık oranı ile çok ilgili olduğunu düşünüyorum. gerçek şu ki en iyi statların çoğunun zeminleri, oyunu daha hızlı ve izlemesi daha zevkli hale getirmek için bilardo masası yüzeyi kadar pürüzsüz. tabii bu futbolcuların düz bir zeminden ve yere sağlam basmaktan kaynaklanan bir güven kazanmalarına, topu daha uzun süre ayaklarında tutmalarına, daha
    hızlı ve sert mücadele etmelerine de olanak sağlıyor. dolayısıyla futbolcuların çarpışma hızı, benim top oynadığım dönemden çok daha yüksek bir seviyeye ulaşmış durumda."

    "insanlara demir çubukla vurarak onlardan en iyi verimi alamazsınız. bunu saygılarını kazanarak, onları zaferlere alıştırarak ve performanslarını geliştirebilecek yetenekleri olduğuna ikna ederek yapabilirsiniz. bir terör saltanatıyla yöneterek başarısını sürdürebilen herhangi bir teknik direktör aklıma gelmiyor. ingilizcedeki en güçlü ifadenin 'aferin' olduğu söylenir. liderliğin büyük bölümü, insanların sahip olduklarını bilmedikleri %5'lik ekstra performansı ortaya çıkarmakla ilgilidir."

    yukarıdaki alıntıda bahsi geçen "terör saltanatı" sözü aklıma kısa vadede eşekten yarış atı çıkartan, antrenmanların efendisi felix magaht örneğini getirdi.

    futbolculuk yılları da aslında fena değil. ibrox'da glasgow rangers'a 3 gol atan ilk futbolcu oluyor. sonra yolu tek sezon için glasgow'a düşüyor ama celtic'le oynanan bir kupa finalinde az buçuk afaroz edilince ayrılıyor takımdan. aslında gördüğü tepkinin ana sebebini eşinin katolaik olmasına bağlıyor biraz da. celtic - rangers çekişmesinin temelinde yatan katolik - protestan savaşını düşününce haklılık payı olduğunu düşünmemek elde değil. sonrası aberdeen teknik direktörlüğü ile gelen kupa galipleri kupası, iskoçya şampiyonluğu ve man utd yılları zaten. teknik direktör olduğunda antrenman sahası bile olmayan abeerden ile bayern munich ve finalde real madrid gibi takımları yenerek (kadroda teknik direktör olarak tanıdığımız alex mcleish ve bir dönem man utd'de de oynamış gordon strachan dışında bilindik isim yok aslında. bir de ferguson'un man utd'a giderken yanında götürdüğü ama pek başarılı olamayan kaleci jim leighton)
    kazandığı başarı da gerçekten etkileyici aslında.

    kaynaklar:
    never give in, leading, my autobiograpy, the class of 92
  • yerini sör aykut kocaman'ın doldurması bekleniyor. (bkz: şimdi onlar düşünsün)
  • abdurrahim albayrak'ın bu fotoğrafı yeni paylaştığına bakmayın, öğlen 12'den beri içiriyorlar adama.

    http://pbs.twimg.com/…dia/a8lt0lrciaaff_2.jpg:large
  • kendisinin olduğu yerde hala "en iyi teknik direktör" tartışmalarının yapılması anlamsız geliyor bana... unutulmasın ki o hem bir "sir", hem de "bir alex".
  • 6 yedikleri derbinin ardından soyunma odasına giderken taraftarı kendisini alkışlıyordu. 10 tane de yese adam efsanedir, değişmez.
hesabın var mı? giriş yap