• ne dediği belli olmayan film.

    --- spoiler ---

    ulan yani herif evli olmasaydı her şey okeydi öle mi? püüü

    --- spoiler ---
  • sonunu sevmedim. ba$tan iyi ba$ladi, kizimiz serpildi, deneyimlendi, eglendi. aile de kendini acti biraz. sonunu duzgun kotarsalar tum o veriler bo$a gitmeyecekti, ama ne oldugunu kendi bile bilmeyen bir film olarak sonlandi maalesef.

    --- spoiler ---
    baba--> kizini bir okutmaya kalkiyor, bir evermeye. kendisi de farkinda sacmaligin, ama bu ne soyluyor ben tam anlayamadim. kizlar, babaniza guvenmeyin mi? erkeklere de guvenmiyoruz. e napiyoruz biz yahu, zira egitim de sikici? zaten cali$amiyoruz da. anne desen zaten kikirdek bir yan figur.
    david--> bu adama ba$tan nasil guvendiniz de sonunda $a$tiniz ya? adam gelmi$ kac ya$ina, egitimi hakkinda alenen yalan soyluyor, kizi alip paris'e goturuyor, i$i desen $aibeli. sonunda evli cikmasa bu adama kizi verecektiniz, nasil i$? hulusi kentmen film izleyin de babalik ogrenin biraz bari.
    kiz--> kizim anladik gencsin, derslerden baymi$sin, oxford mezunu olup yine evleneceksen butun bu i$lerde bir mana goremiyorsun falan. iyi de sonuna gelmi$ken sinavlara girmemek nedendi, hakikaten evlensen ne olacakti, sevmiyor muydun ki sen okumayi, neden egitimi sadece "gorev" belliyorsun, "evlilik", "okul" sadece gorev olarak birbirinin yerine gecen i$ler mi olmak zorunda? sen edebiyattan zevk almiyorsan zaten neden gidip okuyasin var ki?

    butun film boyunca cemkirip durdugu degerleri sonunda oxford'a girip tani$tigi oglanlara "paris'e hic gitmedim" diyerek yucelten kizi ben napayim. son on be$ dakika farkli olsa sevecektim filmi, ya$adiklarindan bir $eyler anlayip daha bir kendisi olsa guzel olacakti. ama ne oldu, diger hatunun "cirkin universiteli kizlar" dedigi sinifa soktu kendini, ama "farkli" saydi bir yandan da. "onlar gibi degildim" deyip paris'e gittigini sakladi filan. film kadinlara "tecrubelerinizi saklayiniz, guzelliginizi saklayiniz" mesaji vermiyor mu $imdi. ya zekisin ya guzel, ikisi olamiyorsun. ya egitiliyorsun ya evleniyorsun, ikisi beraber olmuyor. ustelik ikisi de "gorev", tercih degil. kafalar cok kari$ik anla$ilan.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    türkiye'de şu isimle gösterime girmesi gerekirdi:

    (bkz: bu da bana ders olsun)
    --- spoiler ---
  • senaryosunu nick hornbynin yazdığı henüz çekilmekte olan yeni lone scherfig filmi. şu an için filmin tek ilgi çekici yanı nick hornbynin ilk kez romanı yazmadan direk senaryoyu yazması . bence beceremicek hornby. içimde öle bi his var. dün rüyamda süleyman demireli gördüm. süleyman demirel ve nick hornbynin bir arada bi paragraf içinde ilk ve son kez yer aldığı şu entrymi film gösterime girene kadar yalnız bırakıyorum. ksacası an education sikko bi film olcak. ve eğer yanılırsam süleyman demirelden özür diliycem.
  • hani film olur, 10. dakikasina dahi gelmeden, 'cok kotu olacak hissediyorum ama dur belki duzelebilir' diye izlersiniz de bir turlu duzelmez ya..iste oyle bir film bu. duzelecek gibi oluyor, olmuyor. oyle bir seyirlik. kotu eser/yapim izlemislige ozgu kafam dustu.
  • --- spoiler ---

    sırf tarantino'nun bu sezon beğendiği 8 film arasında diye gittim filme. tarantino'nun filmleri falan başka bir şeydir; lakin iyi bir izleyici olduğunu biliyorum. beraber izlediğim arkadaş filmi pek beğenmedi sanırım. lakin ben beğendim. işin ilginç yanı bende acayip bir jean-luc godard tadı bıraktı. onun kadar sert değil elbette. birazcık da ingiliz mizahı.

    filmde ahlakçı bir eleştiri olmaması hoşuma gitti. david'in filmden bir anda çıkışı, (belki karısı da bir şey söylemese daha makul olabilirdi) ardından hiç öğrenemeyeceğimiz bir aşk: (1) david gerçekten de hanım kızı sevmiş olamaz mı? (2) david hep böyle kızları kandıran şekerlenmiş bir çapkın mı?

    burjuva yaşam tarzına dair önemli bir şey gösteriyor; bazı bedeller ödeniyor ve herkes bunu sessizce kabulleniyor. david'in evli olduğunu neden söylemediklerine çemkiren kıza, esas oğlanın arkadaşından geliyor: "sen de bizim tablo çaldığımızı biliyordun. ama sustun." çünkü bu hayatı istiyordun. oxford'a gitmekle elde edilecek şey ancak zengin bir kocadır o dönemde; onu hali hazırda bulmuşsa aramanın lüzumu kalmamıştır.

    babanın burada illa ki kızını pazarlamak isteyen "kötü" bir adam klişesinden sıyrılması da hoşuma gitti. en sonunda şefkatli bir aile görüntüsü çizerek kızlarını öylece kabullenmeleri önemliydi. oxford ya da cambridge'e gitmek demek, genç kızları eğiten bir okulda öğretmen olmak anlamına gelebilir; lakin bunda utanılacak bir şey de yok. üst sınıfın yaşantısındaki şaşaayı arayan, "aynı masada yemek yiyeceğiz değil mi?" diye soran julien sorel'in tam zıddı bir gurur sergileniyor.

    kız, sadece güzel değil. aynı zamanda zehir gibi akıllı. o burjuva hayata sahip insanların hak etmediklerinden çok hak ediyor orayı. ancak orası için yaşamanın anlamı olmadığını da anlıyor. an education da bu olsa gerek. o süslü püslü, gösterişli, eğlenceli, matrak hayatın içinde kaybolup gidecekken uyanıyor. tam olarak kestiremediği bir adamın peşinde muğlak bir geleceğin, anlık parıltılarındansa, uzun vadede yaşanacak bir ömrün tatminkârlığı öne çıkıyor. edebiyat hocasının, "beni ölü olarak görmene üzüldüm." lafı ve evinde geçen dakikalar da bu karşıtlığı sunuyor.

    az ve öz söylüyor, lakin güçlü şeyler anlatıyor film. sırf bu nedenle iyi film diyorum. çekimler de oldukça sağlam. modern bir hikaye dinlemek isteyenlere önerilir...

    --- spoiler ---
  • filmde geçen bir sözle özetlenebilecek film:

    --- spoiler ---

    the life i want, there is no shortcut.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    benzin istasyonunda jenny'nin torpido gözünü açtıktan sonrasını izlemeyince film daha güzel oluyor.

    --- spoiler ---
  • türkçeye gönül rahatlığıyla eğitim şart diye çevrilebilecek seyri güzel film.
  • oscar adayı filmleri izleyelim etkinlikleri çerçevesinde izlediğim, kötü bulmadığım, lakin çok da iyi diyemeyeceğim bir seyirlik. türk filmi olsa hem senaryosu, hem de gitmeyen temposuyla yerden yere vurabilirdik. carrey mulligan gamzesine kurban bir kız. 25 yaşında 16 yaşında bir kızı oynamış olmasına rağmen sırıtmamış. bu vesilesiyle belirteyim ki peter sarsgaard denen adamı ewan mcgregor - jack bauer kırması bir adamdır, ikisiyle de karıştırılabilir ama iticidir. filme (normalde notu bol biri olmama rağmen) 6 veriyorum. neden bilmem ama daha yükseğine vicdanım el vermedi.
    --- spoiler ---

    bir öğretmen de şu kıza demedi ki "kızım tamam bu hayat güzel parıltılı ama aldığın eğitim , zekan, kültürün olmasaydı, gittiğin konserden, gezdiğin gördüğün yerlerden aynı tadı alabilecek miydin? o zaman ne istersen yap ama önceliğin okul olmalı"
    hep kendi sıkıcı hayatlarından örnekler verdiler"
    bir de şu bizim looser gence çok üzüldüm. o genç yaşında eşşek kadar bir herifle rekabet etmek zorunda olması kim bilir nasıl yaraladı yüreğini. nasıl bir travma yarattı gencecik kafasında. hele ki kızın doğum günündeki masadan kalkışı içimi sızlattı.
    son sözüm de babaya; biliyorum kızın için en iyisini istiyordun ama göz yummayacaktın be abi.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap