• carl gustav jung'un erkeklerin içinde yer aldığını savladığı kadın imgesi. ama bir imge olduğu için gerçek bir kadının ruhsal bütünlüğünden yoksundur.

    nedir anima, ne işe yarar, erkeğin hangi eksik fonksiyonlarını -sağlıklı bir bünyede- tamamlar?

    jung'u ilk okumaya başladığım dönemlerde, bir akşamüstüydü, günün yorgunluğuyla serildiğim kanepede aklımda bu sorular vardı...
    derken uyumuşum. düşümde mahallenin bakkalından bir şeyler alıyordum.

    kapıdan yaşlı bir amca girdi zorlukla yürüyerek;

    "evladım" dedi bakkala. "ben bişeyler alcam ama yanımda para yok, emekli maaşım yatınca versem?"

    "yok amca olmaz"

    "ama..."

    "aması yok, veresiye veremeyiz."

    -ki gerçek hayatta asla bunu demeyecek biriydi, rüya işte-

    yaşlı amcanın umutsuzca ayaklarını sürüyerek çıkmasını içim parçalanarak izledim. "dur ben alayım ihtiyacını" diyesim geldi, gururunu incitir miyim diye çekindim.

    onun çıkmasıyla bakkala genç bir kız girdi. mekan aynı mekan, ama ortamın atmosferi değişmişti; sanki az önce yaşananlar orada geçmemiş ya da bir tiyatro gösterisiymiş gibi.

    20'li yaşlarda siyah giyimli, uzun siyah saçlı, beyaz tenli bir kızdı. doğrudan gözlerimin içine bakarak yanıma geldi. dudaklarında hafif alaycı, hafif anlayışlı bir tebessümle;

    "demin o yaşlı adama acıdın, merhamet duydun ya... o benim yüzümdendi." dedi.

    o an şaşkınlıkla uyandım.

    belki beynimin bir oyunuydu ama ilginç bir deneyimdi.
  • --- spoiler ---

    thom yorke'un kartal-kadıköy metrosunu kullanıp uzunçayır'dan yürüyüp metrobüse aktarma yaptığı 15 dklık muazzam müzikal. özellikle beyaz zemindeki sahneler müthiş yaratıcı ve estetikti.
    --- spoiler ---
  • erkeğin dişi arketipi. carl gustav jung’a göre her erkekte doğuştan bir kadın imgesi var ve bu, erkeğin bilinçdışında bazı değerlerin oluşmasına neden oluyor. erkek buna göre seçim yaparak kimi kadını beğeniyor, kimini itici bulup ondan uzak duruyor. erkek çocukta animanın ilk yansıdığı kişi anne, kız çocukta animusun yansıdığı kişi ise baba.
  • psikiyatride jung ekolüne göre, yin yang misali erkeğin içindeki kadın. güç ya da mantığın dışında doğru bilmeyen erkeklere merhameti, duygusallığı, gözyaşını belleten dişi. hayvanların populasyonunun matematiksel modellemesini yapmış bilim adamına, yaptığı işin anlamsız olduğu bile bile sokak köpeğine elindeki simiti verdiren, elinin tersi ile çarpası adamlara bir duble ile gözyaşı döktüren, everemediğimiz fahriye abla. ama dişinin biraz bilinç yoksunu hali olduğu için, af buyurula biraz orospu, çokça da duygusal varlık... erkeklerin içinde varlıklarını tamamlamak için var olan, sayesinde kadın ruhunun bir parça anlaşıldığı, çokça da uzak kalındığı...
  • carl gustav jungun analitik kuramında kişiliğin komponentlerinde bulunan arketiplerden bir tanesidir. (diğerleri; persona, animus, gölge ve selftir.) ''jung'a göre anima erkek psişesinin kadınsı öğesidir. erkeğin ebediyetten beri kadınla olan yaşantıları sonucu gelişmiştir. anima iki şey yapar:
    -erkeğin kadınsı özellikler kazanmasına neden olur
    -erkeğin kadınlarla etkileşimine bir çerçeve sağlar

    erkeğin kadınlarla ilişkisi yüzyıllar boyunca çeşitli bakımlar içermiştir; bakım (anne), cinsellik (sevgili), arkadaşlık,... gibi. bu özellikler animayı içeriğini oluşturur ve kişi yaşamı boyunca karşılaştığı kadınlara bu özellikleri yansıtır.
    bir arketip her zaman ideal olarak varolduğu için, gerçek yaşamdaki kadın bu arketipe uymayabilir. gerçekçi bir uyum yapabilmek için ideal olan ile gerçek olan arasında bir uzlaşma sağlanmalıdır. eğer bir erkek belli bir kadının bu içsel kadın imajına uyduğu konusunda ısrar ederse, ikisi arasındaki ilişki acı sonuçlar doğuracaktır.''

    (bkz: animus)
  • izlerken adeta büyülendiğim paul thomas anderson imzalı kısa film.
    thom yorke sen ne güzel adamsın!
  • thom yorke adlı zehir tacirinin son albümü. berberinde netflix'te de aynı ismi taşıyan 15 dakikalık mini film de gösterime sunulmuş. thom abinin malı aldığı tedarikçi her kimse, etkisi bana kadar geliyor. dawn chorus ile vücudumu dopamin kaplıyor. derin inspirasyon ve derin ekspirasyon yaptırıyor. pupillerimi dilate ediyor. bir nevi uyuşturucu bu.
  • internette okuduklarimi teyit etmeden buraya yaziyorum ama thom yorke’un yeni albumunun ismi.

    edit: evet varmış böyle bir şey ama albümün ismi anima olmaya da bilirmiş. birkaç gün önce londra sokaklarına ve metrolarına şöyle broşürler asılmış. reddit'te bir kullanıcı, broşürde verilen numaraya mesaj atınca şöyle bir cevap gelmiş. verilen cevap thom yorke'un yayınlanmayan the axe adlı şarkısının sözlerinden alınma.

    harika bir pr çalışması olmuş bence. sokaktaki bir broşürde ''sakın üzülme. bu numarayı ara ya da mesaj at senin için rüyalarını bulalım.'' ya da '' rüya kamerası icat ettik. artık rüyalarınla sonsuza kadar eğlenebilirsin.'' tarzı yazılar görsem ben de merak eder arardım. çok umutluyum bu albümden.

    tabii ''dream'' kelimesini rüya diye çevirdim belki hayal/amaç da olabilir.
  • bana göre thom yorke'nin müzik dehası olduğunu kanıtladığı son albümü.

    neden deha diyorum? çünkü öyle bir tınısı var ki şarkıların hepsi ama hepsi sizi alıp geçmişinize götürebiliyor. yaşadığınız hoş ya da sevimsiz bir hatırayı yüzünüze çarpıyor. radiohead albümleri de genelde böyledir. hitap ettiği kitle genellikle aidiyet duygusunu yitirmiş kişilerdir.

    --- spoiler ---

    hatta black mirror 5. sezon 2. bölümde şirket stajyerini rehin alan chris, arabada smithereens yetkilileri ile konuşurken ona bekleme müziği olarak spotify'da en çok dinlediği şarkılardan biri olan radiohead'in daydreaming şarkısını dinletiyorlar. aynı şirket yetkilileri chris'i "yüksek zekalı düşük gelir grubu"na dahil ediyorlar ve bu grubun öfkesinden bahsediyorlar.

    --- spoiler ---
  • thom yorke'un üçüncü solo albümü.
    yaşayan en büyük müzik dehalarından biri olduğunu kanıtlar nitelikte bu albüm.
    dinlerken hiç bu kadar kendimi kaptırdığım şarkılar olmamıştı daha önce ,bir tür trans hali, daha sonra şarkılar hakkında daha detaylı yazmak istiyorum.öncesinde,şarkılarını çok iyi anlatan bir film gösterilmiş bizlere.

    -------------------------

    “anima” filmi bir banliyö treninde açılıyor.karanlık, gevşek üniforma giymiş yolcular görüyoruz .aralarında yorke ve insanlar dik dururken uykuya daldıklarında koreografik bir versiyona sürükleniyorlar. bir tür taş ocağına veya maden ocağına doğru yöneliyorlar, ancak saçlarını gevşek bir topuzun çektiği yorke, bir turnikenin içinde sıkışıp kalıyor ve biri metal öğle yemeği kutusu ile yürüyor,onun için mücadele ediyor.

    sonra..

    trende kısa bir süre göz teması kurduğu bir kadını (italyan aktris dajana roncione ) görüyor. sonunda birbirlerini çek cumhuriyeti'nin herhangi bir yerinde bulup koşuyor,sarılıyor,sevişiyorlar.

    --------------------

    yorke, işgalci bu modern dünyanın içinde sürüklenmeyi engellemenin en iyi (ve belki de sadece) yolu, kendi kalbimizin atışını korumak ve önceliklendirmek olduğunu söylüyor.

    modern dünya bedenimizi,aklımızı ne kadar zorlamaya çalışsa da, ruhumuza odaklanmalıyız.
    bu dünyanın açgözlülüğü ,cehaleti,empati eksikliği içinde sevgiyle kırılacağımızı gösteren kısa/derin bir film-albüm.
hesabın var mı? giriş yap