• 60'lı yıllarda vapur iskelesi yoktu. yolcu gemisi açıkta demirler,adadan gelen kayıklar cüz'i bir parayla yolcuları karaya çıkarırlardı. 1964 veya 1965 te yaz tatilimi kardeşimle burada geçirdim.
    köy evinin bir odasını misafirlere ayırmışlar.az bir parayla yer yatağında yatıyorduk.odada galiba 3 kişiydik. üçüncü kişi bize yabancı idi.yalnız gelmişti.sanırım 15 gün kaldık . bir lokanta vardı sezonluk. büfemsi bir yerde testi ile şarap satılıyordu afyonlu diyorlardı. alabildiğine uzun bir plajı vardı insansız.

    yapılaşma filan yoktu. vapur, sanıyorum haftada bir geliyordu. zaman zaman batıdan esen bir rüzgar bayağı bir dalga yapıyordu.
    denizin dalgalı olduğu bir zamanda vapur gelmişti. yolcuları almak için motorlu kayıklar gemiye yanaşıyorlardı. yolcular zorlukla bindiler kayıklara. bu kayıklardan biri kıyıya yaklaşırken alabora oldu.kayık yolcuları batıp çıkıyordu.biz plajdan bu hengameyi izlerken , birden bir dalga bir yastık gibi bişey getirdi. yastık sandığım şey meğer bir kundakta bebek imiş. koştuk yanına . sağdı.
    eskiden bebeklerin altlarına muşamba bağlar sonra kundaklarlardı. sanırım bu yüzden bebek batmadan kıyıya kadar gelmişti.

    anne babası da galiba kurtarılmıştı.
  • çocukluk aklıyla altı yedi saat yürüyüp dört tarafının sularla çevrili olup olmadığını bizzat denetlediğim ve olumlu rapor verdiğim kara parçası.. artık gönül rahatlığıyla adadır diyebilirim.. valla bak..

    (bkz: ampirik bilgi kendi imalatımızdır)
  • son yıllarda popülaritesi çok artmıştır ve bu yüzden artık yazları insan kapasitesini aşmış, gece çarşısında yürünemez hale gelmiştir. feridun karakaya ile emel sayin'in annesinin yillardir yazlarini gecirdigi ada. her yil avsa sanat ve kultur senlikleri yapilir. tarkan ilk kasedini cikardiktan sonra buraya gelmis ve coskulu bir konser vermistir. yine kenan dogulu, kivircik ali, nuray hafiftas, tayfun duygulu gibi sanatcilar da konserler vermistir.
    *****
    marmara denizi ortasında kapıdağ yarımadası'nın uzantısında oluşmuş adalar grubundan biri. bir ismi avşa, diğer ismi türkeli, halk arasında ise şarap adası olarak ünlenmiş. istanbul'a çok yakın olmasına rağmen istanbul'dan çok farklı. marmara'dan çanakkale boğazı'na kucak açmış. ege havası var . deniz suyu lezzetiyle ege gibi tam karşınızda kara biga, arkanızda tekirdağ, yanınızda marmara adası, elini uzatsanız ekinlik, koyun, paşa limanı, biraz ilerde erdek.

    ege, akdeniz'in kıyılarının keşfedilmediği, yollarının olmadığı yıllarda, istanbulluların bir numaralı tatil merkezi olan erdek ve avşa inanılmaz ölçüde rağbet görür, avşa'da tatil dilden dile dolaşır, anlatıla anlatıla bitmezdi. avşa'ya bir gelen ne yapar yapar "yedi kez daha gelir, kumu çeker" denirdi. deniz suyu öylesine net, dip öylesine berraktı ki yolcu motorları iskeleye yanaşırken 10-15 yaşındaki ada çocukları 1 lirayı 50 kuruşu denize at dibi bulmadan çıkaralım diye teklifte bulunurdu. avşa'ya gelen ziyaretçilerin denize attığı nikel paraları çıplak gözle 8-10 metrede yakalar su yüzüne çıkarırlardı. size de bu küçük bahşiş karşılığı seyir zevki yaşatırlardı. hemen hemen her köşede açık şaraplar satılır avşa şarabını içen gençler geceleyin kumsalda yaktıkları ateşle sabaha dek şarkı söyler, kumsalda dans edip neşelerini bulurlardı. bu anlattıklarım 60'lı yıllardaydı. şimdi ise 2002 temmuz'unun ilk haftası avşa'dayız. internet'ten deniz otobüsü seferlerine bakıyoruz, bir telefon yerler hazır. hareket saatine 15 dakika kala 09:45'te bostancı'dan gelen deniz otobüsüne 10:15'te yenikapı'dan biniyor, air condition salonun serin havası içinde hareketle 12:45'te marmara adası'na uğrayarak 13:15'te avşa'nın yeni yapılan ve marmara'nın sayılı iskelelerinden biri olan 260 kazıklı 4600 metrekarelik platforma yanaşıyoruz. yazlığa tatile gidenler malum. her gün 3-4 kıyafet değiştirme zevkine sahip olduklarından mı bilinmez, evden eve taşınır gibi koca koca valizlerle geldikleri için deniz otobüsünün valiz bölümü önünde az da olsa bir kargaşa yaşanıyor. valizini kapan avşa belediyesi'nin tahsis ettiği plakalı 3 tekerlekli, şu bizim bildiğimiz seyyar satıcılarının kullandığı çek çek arabalarına binerek çıkışa doğru harekete geçiyorlar. çıkış yakınlarını karşılamak isteyenlerle huni misali daraltılsa da kucaklaşmalar, hasretle hararetli ayaküstü sohbetleri kaçınılmaz oluyor. gelen yolculara pansiyon görevlileri de boş odaları olduğunu, fiyatları, şartları ayaküstü fısıldıyorlar. avşa iskelesi, bilet satış, çeşitli büfeler, turizm information, jandarma noktasını geçip atatürk heykeli'nin sağına ve soluna uzanan plajlar geri planda yer alan yazlık ve pansiyonlarla kıyı boyunca uzanırken arada kalan daracık sokaklar hediyelik eşya tezgahlarının iyice daralttığı kaldırımsız geçitler arasında ilerliyorsunuz. iskele çıkışında belediye binasına doğru direk yürüyenleri gölgelikli durakta bekleyen taksiler karşılıyor. yaz mevsimi boyunca trafiğe kapatılan sahil yolu kullanamayan araçlar çarpık yerleşim nedeniyle labirent misali arka yollardan yol alıyorlar. avşa merkezinde, sahil kesiminde üstü açık yiyecek satan dükkanlar, cafeler, hediyelik eşya tezgahları, lokmacılar ve plaj iğne atsanız yere düşmeyecek türden. kumsal ise neredeyse görünmüyor. genelde nüfus genç. aile ve özellikle hanım oranı dikkat çekiyor. belediye bahçesinde osmanlı mezar taşları, bizans kalıntıları, lahit parçaları, rumlar'dan kalma amforalar, granit taş örnekler görülebiliyor. belediye başkanı odasında antik şarap küpleri, amfora, mezar stelleri korunarak teşhir ediliyor. sahilde yer alan düzgün parklar içinde geçtiğimiz yıllarda yapılmış etkinlikler arasında granit taşların biçimlendirilmesi yarışmasıyla kazanılmış "uyuyan kız" heykeli, ortopedik oturma grupları, çeşitli granit heykeller gözü okşuyor. alışverişte büyük farklılıklar yaşanıyor. örneğin bir pet şişe suyu her dükkandan başka fiyata alabiliyorsunuz. avşa esnafında samimi, sıcak, güleryüz gibi özelliklere rastlanmıyor. 6 milyon'dan başlayıp 25 milyon'a kadar çıkan pansiyonlar için alabildiğine pazarlık yapılıyor. adanın gelişmekte olan faaliyetlerin başında ise marina inşaatı geliyor. kapıdağ yarımadası'nın övgüye değer koyları bir keşfedilebilse, avşa marina'da tekne bağlayacak yerin bulunmaz olacağına kesin gözle bakılıyor. adanın kuzeybatı tarafında yoğun ağustos böceği sesi, kah martı sürüleri, kah suya paralel gruplar halinde uçan karabatak sürülerine tanık oluyorsunuz. rüzgar hep var. nem oranı ya çok düşük ya hiç yok. kıyılarda denizin dalganın oyununa gelmiş, biçimlenmiş, granit anıt kayalar yer alıyor. bazılarının üstünde portakal renkli uzun sürede oluşan bir tür yosuna rastlanıyor. az da olsa ağaçlık bölümler, deniz ortasında fenerler, ada siluetleri panoramayı tamamlıyor. adanın kuzeybatı ucundan ayrılıyor, bu defa tam aksi yöne diğer sahile avşa merkezi haricindeki tek yerleşim köyü olan (araplar) yiğitler'e uzanıyoruz. güzergah üzerinde adanın tek akaryakıt istasyonu bp'nin önünden geçerek gidilen yiğitler'de korunaklı bir plaj olan altınkum'u ilgi görüyor. koca bir çınar, üzüm bağları, birkaç kır lokantası, sahil boyunca uzanıyor. köy içinde balık ağlarını onaran balıkçılar, sahilin uzak ucunda kıyı dolgu çalışması liman inşaatı, birkaç tekne çoğu yerde olduğu gibi yılda 1-2 ay kullanılabilen ve ev sahiplerini bekleyen yazlıklar yer alıyor. adanın en dikkat çeken yeri şüphesiz ki adakarası üzümlerinin hayat bulduğu avşa şarabının ünlü olmasında pay sahibi olan "bortaçina" şarap fabrikası oluyor. rumlar'dan kalma devasa boyuttaki antik meşe fıçılar hazineyi saklarcasına mahzende yer alıyor. mistik hava, fantastik koku, ahududu renkli şaraplar arasında nefes alırken bile kendinizden geçip büyüleniyorsunuz. tüm fıçılardan tatmak, küçük yudumlar alıp ağzınızın içinde dolaştırmak, kadehin iç çeperinde şarabın bıraktığı bacaklara, tadındaki buklelere tanık olmak istiyorsunuz. bortaçina şarapçılık ailesi yarattıkları eserin mağrurluğunu yaşarcasına ağırbaşlı vakur davranıp az konuşuyorlar. fabrika yanına avşa'nın en güzel, en özellikli restoran ve şarap evini kazandırmış olmanın mutluluğunu hissettiriyorlar. 8-10 basamakla çıkılan şarap evinde uzun süre deniz dibinde kaldığı yüzünden belli kocaman bir çıpa göze çarpıyor. tuğla duvarlı salonda şaraplar, fıçılar, masalar, arkada şarap imalathanesi, şişeleme üniteleri bulunuyor. isterseniz fabrikadan alışverişte yapabiliyorsunuz. şarap evinde kahvaltı, öğlen veya akşam yemeği balık, ızgara çeşitleri, balık çorbası ve tabi şarap çeşitleri bulunuyor. alakart dışında 2 mönü var. birinde hamsi omlet (veya hamsi tava)+salata+şarap 3 milyon. soğutmalı fıçılardan litre litre açık beyaz şarap doldurup götürmek isterseniz litresine 3 milyon daha ödüyorsunuz. et mönüde ise kasap köfte veya piliç şiş, pilav+patates+salata+şarap 3 milyon.
    adres: avşa adası yiğitler köyü yat limanı
    beyaz saray koyu
    şimdi de adanın bir başka koyuna gidiyoruz. adı beyaz saray koyu. baştan beri anlattığım kalabalığa, kargaşaya, dükkanlara burada hiç mi hiç rastlanmıyor. özel bir koya kurulmuş iki katlı restoranlı bar ve bahçeli avşa'nın en büyük, en geniş alanına sahip beyaz saray oteli bu koyda yer alıyor. sadece otel müşterilerinin kullandığı kum plajlı koyda, kara biga çanakkale yönünden gelip, denizde filtre edilmişçesine ılık esen rüzgar bir yandan terletmeden, bunaltmadan, açıkçası çaktırmadan cildinizi bronzlaştırırken diğer yandan taşıdığı yüksek oksijen ile enerjik olmanızı sağlıyor. en kötüsü de iştah açıyor, sürekli bir şeyler yiyip içme hissi uyandırıyor. vücuda yapışmayan granit kayası kumu bacak ağrılarını alıyor. vücudunuzda elektrik, stres hiçbir şey bırakmıyor. kumsaldaki yürüyüşünüz sonrası, her şeye boş veren dertsiz, nötr biri olup çıkıyorsunuz. kum yürüyüşünüz kondisyon kazandırıyor. adale ve mide kaslarınızı güçlendiriyor. eğer varsa sarkan göbek kaslarınız geriliyor dimdik oluyorsunuz. hasır şemsiyeler, ortopedik plastik şezlonglara veya kuma yatıyorsunuz. çığlık çığlığa ağustos böcekleri geri planda çalan tom jones parçalarına vokal yaparken sabah sesleriyle uyandığınız kumsalı yalayan dalgalar sürekli denize girmeniz için adeta size davetiye çıkarıyorlar. bahçede oturma üniteleri gruplar halinde ağaçlar altına yerleştirilmiş, içinde puf yastıklar bulunan hamaklar, ağaçtan ağaca gerilmiş beşik gibi uyumanız için hazırlanmış. çimlerde çıplak ayakla dolaşabiliyor isterseniz iskelede güneşlenebiliyorsunuz. gözlerden uzak huzur ve sakinlik arayanların gözdesi olan beyaz saray'da kalkan özel servis avşa'ya gitmek isteyenleri 10 dakikada iskeleye götürüyor. sırf iş olsun diye gelen gemiyi karşılamaya gidip avşa'ya kimler gelmiş, kimler gidiyor diye bakabilirsiniz. yada gazete vs. gibi siparişlerinizi gitmeden verebilirsiniz. akşama doğru gün boyunca bikinileri ile dolaşıp bronzlaşan hanımlar bu defa bikiniden biraz daha büyük elbiseleri ile sahile yürüyüşe çıkıyorlar. güneş bile bu saatlerde batmak istemezcesine ufuk hattına yaklaşırken bir müddet asılı kalıyor ve çevreyi, gri ve kızıla boyuyor. başka yerde rastlanmayan böylesi bir durum avşalılar'ca şölen gibi izleniyor. gece yaklaşıp gökyüzü yeterince lacivertleşince beyaz saray otel bahçesinde renkli spotlar, ağaçlara sarılmış tüp lambalardan çıkan renkli ışıklar, adeta dans ederek koyda kaybolan güneşin renklerine misilleme yapıyorlar. hele mehtap varsa, yakamoz farklı oluyor, takılıp kalıyorsunuz. ağustos böcekleri susuyor, ütülenmiş gibi dümdüz görünen denizin kokusuna avşa şaraplarının ve rakının kokuları karışıyor. ayak altında dolaşan kedi, kolunuzu yüzünüzü ısıran sivrisinek olmadığı için gecenin ilerleyen saatlerine kadar huzur içinde oturabiliyorsunuz.
    coğrafi durum
    marmara'nın yüzey suları genellikle az tuzlu olup ortalama binde 22 tuz oranındadır. 15-20 metrelik bir katmana sahip yüzey suları sıcaklığı 24 derece civarında seyrederken ege'ye doğru yüzey, karadeniz'e doğru dip akıntısı bulunur. marmara denizi'ni güneybatısında üç büyük ada olan marmara, avşa, paşa limanı ve dokuz küçük ekinlik, koyun, mamali, hasır, pala, fener, asmalı, paşa limanı koyunda iki adacık görülür. avşa 20,62 km2 yüzölçümü ile çevresinde 33 km.lik yol bulunuyor. adayı çevreleyen koylar arasında kuzeyde değirmen, mavikoy, kambur tarla, çiftlik, aleko, küllü yalı, yiğitler, güneyde aksa, manastır, beyaz saray, çınar, kum burnu, altınkum, koy ve plajları yer alıyor. arazi yapısı bakımından ayit, granit, grays, kristalin, sist ve mermer egemen olup granit ve grano diyotrit anakayasından oluşan kumlu topraklar görülür. istanbul'a 65 mil uzaklıkta yer alan avşa, dördüncü zamanın sonunda denizin yükselmesiyle diğer adalar gibi kapıdağ yarımadası'ndan ayrılmış. en soğuk ayı ocak'ta, en sıcak günleri temmuz'da, en çok yağmuru aralık ayında görüyor.
    tarihçesi
    kizikoslu diogenes, propontis marmara adaları'ndan bahsederken ofiousa ile fisia"yı birbirinden ayırıyor. pilinius bu adaya ophiussa diyar diyor. bizans tarihinde adanın ismi afousia olarak geçiyor. toprak durumu yüzünden hiçbir zaman zengin olamamış ve bağımsız idareye kavuşamamış olan bu ada, tarihi akışına göre çevresinde hakim olan kuvvetlerin egemenliğine girmiştir. ada hıristiyan din adamları için sürgün yeri olarak kullanılmış. ve gedeon'un iddiasına göre ortaçağda boş kalmış. (internetten)

    resmi ismi turkeli olan balikesir'e bagli ada.
    http://www.geocities.com/yarard/avsa.html
  • çocukluğum, gençliğim, dünyaya karşı algılarımın oluştuğu yer.

    nasıl anlatılır bilmiyorum. nereden başlanır. her adım attığımda zamanı geri almış gibi oluyorum. 6 yaşındayım. tepemde kocaman bir hasır şapka avşa'ya yaz tatiline getiriliyorum. aynı şapkanın bir boy büyüğü annemde var. reis pansiyon diye bir yerin önünde iniyoruz. sarmaşıklarla kaplı bir pansiyon. denize sıfır. aman tanrım! burası çok güzel. gördüğüm en mavi deniz, gördüğüm en güzel sokaklar. pansiyonun altı hamburgerci, kumpircilerle dolu. etrafımda sınırsız çocuk! bir minik tatilci hanım daha ne ister* özlem diye bir kız var. pansiyoncunun kızı. benden biraz büyük. yosunları temizliyor elleriyle ben denize gireyim diye. hayatımdaki ilk gerçek arkadaşımı buluyorum galiba.

    sonra her sene yine aynı pansiyona geliyoruz. önde denize bakan bir odası var. içinde gemide gibi hissediyorsunuz. onu tutalım diye tutturuyorum hep babama. ama hep arka odaları tutuyoruz.

    sonra bir yaz o oda bizim oluyor. hayatımın en büyük sevinci! bir sürü arkadaş ediniyorum. geceleri sıra sıra dizili olan deniz kenarındaki barlar var pansiyonun yanında. içeri dalıp zıplayıp çıkıyoruz kimse bir şey demiyor ahajks

    seneler geçiyor. ben 10 yaşına geliyorum. yazlık alıyoruz oradan. bir sitede. sitedeki çocukların burnu büyük. ya da ben çekingenim. alışamıyorum ortama. bir köşeye çekilip kitap okuyorum geceleri. beni çağıracaklar diye korkuyorum. pansiyonu arıyorum ben.

    yıllar geçiyor. ergene evriliyoruz. sitedekilerle yavaş yavaş arkadaş oluyorum. lunapark geceleri, kumda oturmalar, o serin kumsal havası, zeytin ağaçları ve dev yıldızlar ilk gençlik kokuyor. tanz'a çıkmak avşalı yazlıkçılar arasında bir deyim. mezarlıkta tabelası var. çıplak ayakla yürümesi ve mezarlıktan geçme gibi ritüelleri var. eğlenmeye gideceksen buna mecbursun. zamanla yanına yeni yerler açılıyor seneler sonra. hevesler alınıyor. geziliyor, yeniyor, içiliyor. tadı çıkarılıyor. küçücük gruplardan büyük dostluklar kuruluyor. özkan sitesi'ne yürünüyor, kumtur'a gidiliyor, altınkum'a çıkılıyor, çınar'a yüzmeye gidiliyor.

    sonra tekrar sakinlik başlıyor. artık herkes üniversiteli. şöyle bir turlanıyor. avşa fm'den yıllardır anons edilen special cornet'e yürünüyor. dondurmalar alınıyor. balkonlarda oturuluyor. yeni heyecanlar paylaşılıyor. büyümenin sancısı vuruyor. avşa yavaş yavaş eski halini yitiriyor..

    seneler geçiyor. staj yaptığım yerden yazın izin alamıyorum. babam avşa'dan arayıp sizsiz yazlığın tadı yok ben "satıyorum" diyor. gözümden bir damla yaş akıyor. ne yapma diyebiliyorum. ne de neden gelemediğimi açıklayabiliyorum. gelirsin, fırsat yaratırsın diyor çünkü. kalbi ona inanmak istiyor. birlikte yıldız motoruyla adaya gelişimizi, birlikte erdek motoruna binip göbeğinde huzurla yattığım tatil dönüşlerini istiyor çünkü. çünkü arabayı tıka basa oyuncaklarımla doldurmamı, muhabbet kuşumu alacağım diye tutturmamı görüyor hâla bana bakınca. başka zaman baba diyorum gelirim bak yine yapma..içinde eşyalarıyla satıyor. salıncağı ve okey takımlarını da verdim diyor. istemez..

    bir daha hiçbir yaz adaya gitmiyor. küsüyor. biz tatile gittiğimizde duymak istemiyor. ne işiniz var orada diyor. babam yaşlı. benden 40 yaş büyük. içim cızz ediyor. ne olur diyorum, bu sene götürelim seni. istemez diyor. biliyorum ki o orada nefes aldığını hissediyordu. ikna edemiyorum. ne olur baba bir kerecik götürebilsem seni.

    avşa, kimileri için bir tatil yeri. benim için çocukluğum işte. çocuk kalan tarafım.
    canım avşa..
  • adada 6 yıldır yaz-kış yaşayan biri olarak şunu açıkça söyleyebilirim, burası eylüldede güzeldir ve fiyatlar düşüktür ama şunuda söyleyebilirim ne yazık ki aynı güzellik burada sözde turizm hizmeti verdigini sanıp sadece insanı nasıl sömürürüm diyen küçük burjuva soytarılarının bolca görüldügü yerdir. 3.5 milyona lahmacun yersin 15-20 milyona birada içersin. işte eylülde burada fiyatlar düşer ama siz yinede burada tekel bayinden alıp içkiyi ucuza marketlerden alıp apart-pansiyonlarda kendiniz yemeginizi yaparak güzel bir tatil yapabilirsiniz. güler yüzün samimi oldugu tekel bayiyi iskele meydanda sinan tekel bayidir. ve adada en güzel çay da yaz-kış serkanın çay ocagında içilir. burada bol miktarda market vardır. güzel tatiller ekşi halkı :)
  • marmara da denizi temiz kalmis bir yer.. kocaman bir plaji var. marmaya gore cok daha turistik cok daha modern daha hreketli.

    adaya indiginizdeki once bos pansiyoncular dalgasina karisiyorsunuz. bundan kurtulmak icin once rezervasyonunuzu yapmanizda fayda var.

    kalinabilecek bir yer olarak da altinel aparti onerebilirim. fiyatlari uygun, konforu da yerinde, hem de avsanin tam merkezinde. bir de web siteleri varmis. http://www.altinelapart.com/

    temmuz ve agustos aylarinda ada genelde agzina kadar dolu ve hareketli oluyor. daha sakin bir ortam icin haziran veya eylul ayi mantikli bir secim olacaktir. ozellikle eylul ayinda ne hikmetse adanin denizi cam gibi, insanlari daha sakin ve dost canlisi oluyor.

    zeytin, zeytinyagi, sarap, balik adaya geldiginizde tatmaniz, denemeniz gerekenler arasinda.

    ulasim ise istanbuldan ido denizotobusleri, tekirdag, silivri ve erdekten motorlarla gerceklesmekte.
  • yazın geceleri uyumanın zor olduğu ada. ne düğünü eksik olur, ne gürültülü müzik sesleri. gündüz uzak gibi görünen disco tanz, gece yan odanızda dj ile beraber program yapmaktadır.
  • çarşıdan başka herhangi bir yeri merak etmeyip, iki yüz metrekarelik alanda takılanlara zırnık koklatmayacak ada. oysa çok büyüktür avşa. yıllardır gidip de kimselere rastlamadığım koyları vardır. beyaz saray vardır, çınar koyu vardır, altınkum vardır, mavi koy vardır. sabahattin eyüboğlu'nun gizli evi vardır, bir koy gerisinde belgin doruk'un çamlar arkasına saklanmış evi vardır, yiğitler köyü vardır. bunları bilmeyip, hadi bilmemek normal, merak etmeyip, iskeleden iner inmez yüz metre ilerdeki pansiyona çöreklenip kıç kıça denize girip söylenelerin nasıl bir seyahat kültürü olabilir ki? büyülübağ şaraplarını bile bilmez, merak edip araştırmazlar. dönüşe beş dakika kala, iskelenin yanındaki ilk dükkana girip saçma sapan şaraplarla dönerler evlerine. evet, tuhaf tipler gelir, her yerde serdar ortaç çalar, ama bundan kurtulmak çok kolaydır iki yüz metrelik bir hattın dışına çıkmak isteyecekler için. sen koca adaya git, tek bir koy gezme, sonra da söylen dur, olacak iş mi?!
  • 17 yaşında lise 2. sınıfı bitirdiğimiz yazdı. en yakın kız arkadaşımın ailesinin yazlığı vardı avşa'da, ama o yaz orada olamayacaklardi, canlarım bitanelerim sevgili ailelerimiz dediler ki, siz gidin kalın, yazık tatilinizden kalmayın!! kulaklarımıza inanamadık, içimiz pırpır, ağzımız kulaklarımızda, bi arkadaşımız daha katıldı bize, bi de ev sahibi arkadaşımın bizden 4 yaş küçük kız kardeşini gönderdiler bizimle, olduk 3.5 kız. 1 ay avşa'da belki de hayatımın en eğlenceli tatilini geçirdim. yemek pişirmeyi pek bilmiyoruz hergün çeşit çeşit hazır çorba, değişik soslu makarnalarla 1 ay geçirdik. nur içinde yatsın, ev sahibi arkadaşımın babası bi kasa bira alıp koymuşmuş eve, bi de 1 büyük rakı, tabi bizim için değil kendisi için, ama hiç göremedi onları bi daha, tabii ki hepsini bitirdik. e kocaman evimiz var, bütün avşa hergece bizde, gelenler, gidenler, sabaha kadar eğlence... evdeki eğlence de okey oynamak! ha bi de 2 akşamda bir tanz diskoya gidiyoruz. kalabalık bir arkadaş grubu, yaz, yalnızız, geziyoruz tozuyoruz, yiyip içiyoruz, hayat bize güzel yani.
    üzerinden yıllar geçti, nerelere tatile gittim avşa'da geçirdiğim o yaz tatilinin tadı hep damakta. hala bir araya geldik mi konuşuruz o günleri, bi de ailelerimizin bize ne kadar güvenip öyle bi tatile gönderme cesaretlerini!!
  • birçok yerde kredi, banka kartı vs geçmiyor. bankamatikler sadece avşa iskelesi civarında. cebinizde nakit bulunsun, göt gibi kalmayın ortada...
hesabın var mı? giriş yap