• bugün kralın doğum günü. kendi kaleminden hayat hikayesi:

    ben ayhan ışık, şehir çocuğuyum. hem de büyük şehir çocuğu... 1929 yılının 5 mayıs'ında izmir'de, karataş'ta doğdum. yaşımı, altı yıl küçük gösteren nüfus kağıdı taşımadım. babam saraçtı. aiiemin en küçük çocuğuydum. üç kız, iki erkek kardeşim vardı. dört aylık bir bebekken istanbul'a göç etmişiz. zaten, izmir'e, annem ve babam selanik'ten gelmişler. yunan işgali üzerine, osmanlı ımparatorluğu'nun bu güzel şehrini terk edip 'muhacir' olmuşlar. istanbul'da saraçhanebaşı'ndaki babamın büyük saraç dükkanı hala gözümün önündedir.

    altı yaşımdayken babasız kaldım, ilkokulu bomonti'deki 44. okul'da bitirdim. ortaokula başladığım günlerde babıali'ye geldim. çünkü okula gidebilmek için çalışmak zorundaydım. gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye başlamıştım, ilk kazandığım parayı sanki dünmüş gibi hatırlarım: 14 lira. eve koşup anneme verdiğim bu 'müjde'yi hiç unutmam. yaz tatilinde paşabahçe şişe ve cam fabrikası'nda 'kırık şişe kontrolörlüğü' yaptım. haftada 25 lira alıyordum. vapurla gidip gelirken boş durmuyor, mecmuaların ısmarladıkları ve 'illüstrasyon' denilen renkli resimleri çiziyordum. şirket-i hayriye'nin 63 numaralı 'sütlüce' vapuru sanki benim resim atölyem olmuştu.

    günün birinde fabrikada işim bitti. kendime yeni bir iş aradım, istanbul darphanesi'nde ressamlığa başladım. daha sonra bir inşaat müteahhidinin yanında katiplik... istanbul güzel sanatlar akademisi'ne devam ederken, yazı işleri müdürlüğünü sezai solelli'nin yaptığı 'yıldız' mecmuasına ressam olarak girmiştim. yıldız, o zamanın tek sinema dergisiydi. 1951'de açılan 'kapak yıldızı yarışması'na, solelli'nin teşvikiyle katıldım ve birinciliği kazandım.

    o günden bugüne kadar geçen 16 yılın hikâyesini, sayısı milyonları geçen yerli film seyircileri çok iyi biliyorlar. onun için sinemada geçen 16 yılımı anlatmaktansa, hakkımda çıkarılan bazı söylentilere, kendi kalemimle cevap vermek isterim.
    ben, bir gazinoya gidince etrafımdaki kadınlı masalara içki veya meyve gönderen, hacıağa zihniyetli, halk temsilcisi rolü oynayan, sözde artistlerden değilim. 'çarıklı erkanıharp' olmayı bir nevi riyakarlık sayarım. olduğum gibi görünürüm ve göründüğüm gibi olurum. ekmeğimi alın terimle kazandığım, halk adamı, alçak gönüllü olduğum gibi, milyonların sevdiği ve her hareketini örnek aldığı bir sinema yıldızı olduğumu da unutmam. ben sinema yıldızlığının gerektirdiği hareketleri yaptığım için bazıları beni gururlu, kendini beğenmiş sanır, insanları seven, alçak gönüllü bir artist olarak tanınmak için sahte gösteriler yapmayı çirkin buluyorum.

    eli sıkı olmaya gelince... barlarda, meyhanelerde zil zurna sarhoş olup tefeciye kırdırdığı bonoların parasıyla etrafa caka olsun diye ziyafet çekmek mi cömertliktir? yoksa, iki gün sonra ne olacağını bilmediği ve kira evlerinde oturduğu halde 'parti' verenler mi cömerttir? ben hesabını bileri insanım. evimi, eşimi, evladımı gören benim hasis olmadığımı hemen anlar. hiç, hasis bir adam 180.000 liralık araba alır mı?

    evine düşkün olmayı kılıbıklık olarak değerlendirmek ise çok yanlış bir şeydir. güle-oynaya evlendikleri halde birkaç ayda boşananlar ve karısını evden mahkeme kapılarına sürükleyenler, iğfal davalarına adı karışanlar mı iyi erkek sayılır? ben mutluluğu evimde buluyorsam hata mı ediyorum?

    sık sık kendilerine 'halk çocuğu' diyenlere ise gülüyorum. onlar halk çocuğu da biz zadegan sınıfının çocuğu muyuz? halk çocukları, her şeyden önce, gerçekten namuslu kızlarla evlenirler. yalan söylemezler, kimseyi aldatmazlar. dejenere bir hayat yerine insanlığa faydalı olmayı düşünürler. 'kral' sıfatını bana halk verdi. kendi kendime 'ben kralım' demedim. şöhretten, servetten başım dönmedi; ahlakım, karakterim değişmedi. bugünün gençleri, şöhretli kimseleri kendilerine örnek alıyor. ben de, meşhur insanların taşıdıkları büyük sorumluluğu bilerek yaşıyorum. seyircilerime olan borcumu ödemek ve torunlarıma iyi bir nam bırakmak istiyorum. eğer bunları yaptımsa kendimi bahtiyar sayacağım...

    kaynak 1
    kaynak 2
    kaynak 3
  • 1960'li yillarda kisa bir donem turk sinemasinda da etkisi gorulen kara film (bkz: film noir) tarzinda cekilmis filmlerde basrol oynayan yakisikli aktor. 60'larin o siyah beyaz sinemasinda cogunlukla hollywood'dan kopya/taklit de olsa film noir eserler gormek cok keyifli aslinda. cunku daha sonra turk sinemasini esir alacak melodram ve komedi turlerine gore taklit bile olsa film noir ornekleri hem sinematografik acidan cokca emek verilmis olmasi sebebiyle gorsel olarak etkileyici, hem de konularinin daha suca donuk/karanlik tonlarda olmasi dolayisiyla izlemesi keyiflidir. eski amerikan arabalarinin havasi, eski istanbul'un tas sokaklari, arnavut kaldirimlari bogazin henuz bozulmamis guzelligi kopruleri olmayan bir bogaz manzarasi ve tenha bir istanbul panoramasi ile gorsel olarak cok etkiler izleyeni. muziklerde amerikan jazz baskindir. iste o kisa turk sinemasinda film noir doneminde ayhan isik kara filmlerin muhtesem estetiginde isil isil isildar.

    ben de filmlerden sahsen sevdigim ve internette kolayca bulunabilen 5 tanesini vereyim ki belki izlemek isteyenler olur;

    1- rifat diye biri

    basrollerinde ayhan isik ve muhtesem guzelligiyle semra sar'in oynadigi keyifli bir film noir ornegi.

    islemedigi cinayetlerin uzerine yikilmasiyla hapse atilan rifat intikam almak icin hapisten kacar. rifat'i kendisine asik ederek kullanan bilezikli zisan (femme fatale ornegi) bu haber uzerine yeni bir komplo kurarak islenen yeni cinayetleri de rifat'in ustune yikmaya calisacaktir. bu surecte rifat'in kacarken sigindigi evin kizi lale kendisinin en buyuk yardimcisi olacaktir.

    gayet keyifli akan bir senaryosu vardir, sadece galata koprusunde sabah salep icme sahnesi icin bile izlenebilir.

    http://youtube.com/watch?v=1cmpc9zaw-w

    2- maceralar krali

    ayhan isik, sadri alisik ve guzeller guzeli semra sar'in basrollerde oynadigi bir baska basarili film noir ornegi. tabii ayhan isik'la sadri alisik'i basrollerde gorunce sanki komik eglenceli bir film izleyecegini sananlar yaniliyor. film fazlasiyla karanlik ve karamsar bir yapida. hatta ayhan isik bayagi bayagi kotu ve kalpsiz bir adam rolunde oynuyor.

    eski bir suc sebekesi lideri olan erol (ayhan isik) sartli tahliyeyle saliverilip yeni bir hayata baslamis ve taksicilik yapmaktadir. daha dogrusu yuzeyde oyle gozukmekteyken aslinda arka planda buyuk bir suc orgutunu yonetmektedir. kumardan eroine, kacakciliktan santaja her isi yoneten erol kendisini hapse tiktiran savci ihsan beyin kizi nevin'le tanisir. eski bir suclu olmasi sebebiyle nevin kendisinin cazibesine kapilip asik olur. erol ise bu durumu savci ihsan beyin nufuzunu kullanarak kendi islerini buyutmek icin kullanacaktir. nevin'i sahte bir cinayete karistirip bu durumu santaj icin kullanmaktan cekinmez. butun bu kotulugune en yakin arkadasi ayyas ismet (sadri alisik) karsi cikar.

    gorsel acidan da hikaye acisindan da fazlasiyla karanlik tonlari olan basarili bir filmdir

    http://youtube.com/watch?v=9yqytr9h3b4

    3- olum saati

    ayhan isik ve sevda ferdag'in basrollerde oynadigi bir baska film noir ornegi. cogu sahnesi klasik film noir filmleri aratmayacak kadar basarilidir.

    soforluk yaparak hasta annesine bakan ahmet bir gun arabasina binen bir kadini otele goturur. kadin aslinda buyuk bir servetin sirrini tasimaktadir. pesindeki kisiler tarafindan oldurulur ve bu cinayet sofor ahmet'in ustune kalir. kendini aklamak icin gercek suclulari aramaya baslayan bir taraftan da polisten kacan ahmet cok buyuk bir sebekenin tuzagina dusecektir.

    kesinlikle izlenesi bir turk film noir ornegidir.

    https://alkislarlayasiyorum.com/…-ferdag-1967-74-dk

    4- krallar olmez

    ayhan isik ve semiramis pekkan'in basrollerde oldugu bir turk film noir ornegi. kara film gorsel estetigini fazlasiyla yansitir. sahnelerdeki isik ve golge oyunlari, sokak aralarindaki araba fariyla aydinlatilmis sekanslar kesinlikle kalburustudur. konu biraz fazla amerikanvaridir ama kesinlikle oyuncu kadrosu ve cekimlerin kalitesi sebebiyle bu senaryo siritmamaktadir.

    sevgilisi mine'nin ortadan kaybolmasiyla onu oldu zannedip bunalima girerek kendini ickiye veren eski polis murat hic beklemedigi bir anda kendini olaylarin icinde bulur. sevgilisinin olmedigini ogrenen murat sevgilisini bulmak icin uluslararasi bir cetenin suclarini ortaya cikarmak zorundadir. milletler arasi mucevher hirsizligi ve kadin kacakciligi isini yoneten dragon adli birilerinin hedefi haline gelen murat'a bir kadin yardim edecektir.

    https://youtube.com/watch?v=ttoz8w9sajc

    5- siyah otomobil

    ayhan isik ve ajda pekkan'in basrollerinde oldugu basarili bir turk film noir ornegi. gorsel estetigi ve muthis muzikleriyle on plana cikan bu film cogu film noir ornegindeki gibi karamsar ve acimasiz bir senaryoya sahiptir. ajda pekkan ve orkestrasi sayesinde filmin muzikal yonu de harikadir. cogu sahnesi wallpaper yapilacak kadar iyi gorselliktedir.

    polis kenan ogluyla beraber yasayan ve geri hizmete cekilen durust bir memurdur. bir gece klubunde calisan kadinin arabayla ezilerek oldurulmesi vakasini arastirmak icin gorevlendirilir. pespese siyah bir otomobille ezilerek oldurulen kadinlarin artmasi uzerine bir gece klubunun sahibi en buyuk supheli haline gelir. uluslar arasi kadin kacakciligi cetesinin merkezi konumundaki klubun sahibi hicbirseyden habersiz kadinlari kontrat bahanesiyle yurtdisinda calistirmaya ikna ederek fuhusa zorlamakta, karsi cikanlari ise oldurmektedir. polis kenan'in arastirmasi derinlestikce bu cetenin hedefi haline gelip buyuk acilar yasayacaktir. bu surecte kendisine gece klubunde sarkicilik yapan bir kadin yardim edecektir.

    (youtube ve diger yerlerden kaldirilmis, nedendir bilmem. ama zaman zaman tekrar ekleniyor)

    -----

    kisacasi ayhan isik eger sadece kucuk hanim serilerindeki zuppe asik rolleriyle degil, turk film noir orneklerindeki rolleriyle de diger butun jonlerden ayrilmaktadir. nasil soyadi gibi isiyan piril piril bir enerjisi oldugunu bu filmleri izleyerek gorebilir, karizmasinin hakkini verebilirsiniz.
  • ayhan ışık 1960 sonbaharında metro goldwyn mayer tarafından amerika'ya davet ediliyor. konu, türkiye'deki haklı şöhreti referans alınarak hollywood filmlerinde oyunculuk yapması. fakat o kabul etmiyor teklifi, zira ortalama rolleri canlandırmasını, olsa olsa ikinci adamı oynamasını istiyorlar kendisinden. türk olmaya özgü garip bir gurur duygusu vardır yakından tanıdığımız, biraz da hamasetle karışık. hani ömer seyfeddin'in incili kaftan'da anlattığı gibi falan. sanırım öyle bir hissin kucağına düşüp, biraz da şöhrete leke sürdürmemek için reddediyor teklifi ayhan ışık, ve türkiye'ye geri dönüyor. fakat amerika'da kaldığı birkaç ay içinde çapkınlık etmeyi de ihmal etmemiştir ve eleğinden geçirdiği kadınların sayısı da öyle hiç az buz değildir. her neyse, bu kadınların arasında kendi halinde bir televizyon sunucusu olan nick clooney'in karısı nina clooney de var. nina clooney genç ve epey güzel bir kadın, evvelden de yerel bir güzellik yarışmasında birinci olmuş. clooney'lerin evlilikleri pek iyi gitmiyor o ara ve nina teselliyi yeni tanıştığı bu mağrur türk aktörünün kollarında arıyor. ilişki sonucunda nina hamile kalıyor. birkaç hafta sonra ayhan ışık amerika'yı ve nina'yı bir daha geri dönmemek üzere terk ediyor. genç kadın, gizli aşkını herkesten saklayarak ikinci çocuğunu yani george clooney'i doğuruyor. ne gerçek baba ayhan ışık bir oğlu olduğundan haberdar, ne de resmi baba nick clooney oğlunun gerçek kimliğini biliyor. tâ ki nina yıllar sonra olayı ailesine açıklayana kadar.
    ayhan ışık 1979'da son bulan dolu dolu yaşanmış hayatı boyunca, uzak bir ülkenin uzak bir eyaletinde yaşayan george clooney adında, en az kendisi kadar yakışıklı bir oğlunun büyümekte olduğunu ve bu çocuğun yıllar sonra sinemanın en şöhretli aktörlerden biri olacağını ise maalesef asla öğrenemiyor.
  • filmlerden kazandığı ilk para olan 250 lira avansla aldığı ilk şey kol saatiymiş. nedeni de randevularına artık meydan saatlerine bakıp gitmek istememesi...
  • bu adamı izlemeden jön kelimesinin manasını bildiğini sanan nesiller yetişiyor olması çok üzücü. gerçi benim gibi 80 sonrası doğumlular bile filmlerini pek bilmez, televizyonda sık rastlamayız zira.
    izleyebilmek için özellikle siyah-beyaz yeşilçam filmlerine alaka gösterip araştırmak gerekir.

    jön diyordum. kadir inanır, tarık akan, ediz hun filan hikaye kalıyor birkaç ayhan ışık filmi izleyince. belki en yaklaşanı kartal tibet.

    sinema hayatı boyunca sadece başrol oynamış, ilk filminden 1979'da henüz 50 yaşında ölene kadar görünüş itibariyle çok değişmemiş, seyirci beni böyle seviyor diye yemesine, içmesine, sporuna dikkat edip baysepsini traysepsini ihmal etmemiş, star ışığı denen şeyden bolca nasiplenmiş olması hasebiyle sinemanın altın çağını yaşadığı zamanlarda prodüktörleri ihya etmiş, halkın teveccühünü kazandığı için de tüm sinema emekçilerinin çalışma şartlarını düzeltebilmek adına belli standartları paragöz prodüktörlere kabul ettirebilmiş, iş disiplini ve ciddiyetiyle birçoklarına örnek teşkil etmiş, köylüyü oynarken de iş adamını oynarken de, abuk subuk mayolar giyerken de ve dahi o cibilliyetsiz ince bıyığa rağmen karizmasından hiçbir şey kaybetmemiş, hele sigara içişindeki karizmaya ayrı bir hayran bırakmış, kısacası taçsız kral ünvanını gerçekten hak etmiştir.

    eğitimini resim üzerine almış olan ışık, yeşilçam ünlülerinin sahnelere transferi furyasında bir de kırkbeşlik doldurup türk sanat musikisi icrasını da kıvırabildiğini göstermiştir. şurada duyduğumuz üzere konuşma sesi de oldukça toktur, keşke tüm filmlerinde kendisine dublaj yapsaymış dedirtir.

    entry'e dönüp bakınca da ayhan biraz anlatılmaz ki ya diyen rahmetli sadri alışık'a hak veriyorum sanırım.

    mekanları cennet olsun.
  • cingoz recai ile zirvesini yapmis buyuk oyuncu. genelde ukala, kendini begenmis, zuppe, capkin ama duygusal tarzdaki basrollerde oynamistir. soyadi gibi beyaz perdede "isiyan" piril piril bir havasi vardir. renkli filmlerde de rol almasina ragmen ayhan isik denince akla siyah beyaz bir istanbul portresi, buyuk amerikan arabalari ve filtresiz sigaralar gelir (dunya uzerinde kendisinden daha karizmatik sigara icen nadir kisi vardir). ozellikle komedi tarzindaki ( mesela kucuk beyin kismeti ) capkin adam rollerindeki o meshur kahkahasi ve vurdum duymaz tavirlari tamamiyle ayhan isik'a ozgudur. yine de cogu diger jon gibi usta seslendirmen abdurrahman palay'a cok sey borcludur o da.

    sadri alisik ile cok iyi dost olmalarinin nedenlerini sadri babanin kendi agzindan duymak icin asagidaki videoyu izlemeniz siddetle tavsiye edilir.

    http://www.youtube.com/watch?v=otvgsf4gjsw

    not: youtube a erisemeyenler vtunnel veya ktunnel adresini kullanabilirler.
  • tipki 'krali' oldugu turk sinemasi gibi, 60'li yillar kendisinin de en verimli oldugu ve en cok yoruldugu yillardir.

    sadece 1963-1967 yillari arasi, bes yilda toplam 58 filmde (maceralar krali, saskin baba, sipsevdi, yarali aslan, yavas gel guzelim, helal olsun ali abi, aysecik canimin ici, bahriyeli ahmet, ilk goz agrisi, kirik anahtar, kucuk beyin kismeti, soforlerin krali, tasrali kiz, kanun karsisinda, katilin kizi, kocum benim, kral arkadasim, muhtesem serseri, op amcanin elini, halk cocugu, hizir dede, hizli yasayanlar, sahane zugurtler, kadin berberi, kolejli kizin aski, kadin isterse, namusum icin, sayili dakikalar, fisek necmi, gunese giden yol, sevinc gozyaslari, sonsuz geceler, soforun kizi, yasak cennet, tamirci parcasi, katiller de aglar, kumarbazin intikami, istanbul dehset icinde, siyah otomobil, idam mahkumu, bicaklar fora, kanun benim, vur emri, allahaismarladik istanbul, altin kollu adam, aslan pencesi, aslan yurekli kabadayi, aci gunler, beni katil yaptilar, krallar olmez, buyuk kin, demir bilek, yikilan gurur, kizil tehlike, gecelerin krali, yilmayan adam, olum saati, galatali mustafa) rol almistir. bu, ayhan isik filmografisinden kisa bir kesit ustelik.

    zaten '60-'80 arasi turk sinemasi'nin kimlik kazandigi, daha dogrusu kimlik kazanmak adina cabaladigi yillar olmasi hasebi ile, o yillar(donem) epey bereketli ve hareketli gecmistir. sinema, toplumu direkt etkileyen, topluma ulasmak adina belki de bilinen en asindirilmis patika oldugu kadar, toplumdan da direkt etlilendigi icin, donemin sanayilesme, goc, issizlik, yoksulluk, orta sinifin belirginlesen cizgileri gibi sosyal konulari(sikintilari) disinda, siyasi olarak da calkantili oldugunu goz onune alinca, ortaya bir kimlik koymaya cabalayan turk sinemasi'nin da boylesine hareketli olmasi sasirtici degil. buna paralel, turk sinemasi'nin, nevi sahsina munhasir simalarindan biri olan ve kisisel olarak sadri alisik ile beraber yeri bir daha asla dolduralamayacak dedigim ayhan isik da o yillari boylesine uretken gecirip, eger bugun turk sinemasi adina somut bir seyler bahsedebiliyorsak, bu bahsolunan somutlugu olusturan kocaman bir parca olmayi basarmistir.

    bir de... kadim dostu sadri alisik ile beraber ciktiklari bir avrupa yolcugunda, sadri baba'nin bir ay boyunca bazen elini, bazen ayagini kendisinin uzerine koyup dogru durust bir uyku uyutmamasina ragmen, bu sure boyunca bir kez dahi olsun rahatsiz oldugunu dile getirmeyecek, yolculugun sonunda ''nihayet uyuyabilecegim'' diyerek bir aydir uyuyamadigini naifce soyleyebilecek kadar muhtesem bir arkadas, muthis bir oyuncu ve guzel bir insandir.

    nihayetinde turk sinemasi buyuk oyuncular yetistirdi ve yetistirmeye de devam edecektir. ancak bir ayhan isik ve bir sadri alisik bir daha asla yetismeyecektir.
  • dedemin asker arkadaşı. adam fi tarihinden kalma sepya fotoğrafta bile inanılmaz karizma.
  • geçirdiği beyin kanaması sonrası bilincinin ara ara açıldığı üç günlük koma sürecine dair, yanından hiç ayrılmayan kadim dostu sadri alışık'ın anlatımlarından...

    ''ayhan eliyle bana bir şeyler gösteriyordu. ben serumu işaret ediyor zannettim. değilmiş. pek anlaşılmadı ne demek istediği. bir ara göz göze geldik. baktım, gözleri cam gibi.
    "ayhan neyin var?" dedim. çok zor konuşuyordu. "ben gidiyorum" dedi. gözleri yaşlıydı ki...ben, ayhan'ı en kederli gününde bile gözleri yaşlı görmedim."bu iş bitti ben gidiyorum. serap sana emanet" dedi. "yahu bırak saçmalamayı" dedim. ama ben de perişan olmuştum.''
  • belgin doruk'un anılarından * öğrendiğim kadarıyla küçükhanımefendi serileri çekilmeye başlandığında bir jön arayışına girişilip şöyle bir maceranın kahramanı olmuş sinema oyuncusu: o sırada çok popüler olan göksel arsoy'a teklif edilmiş rol. o da burun kıvırmış. bunun üzerine rol, hollywood'da istediği başarıyı yakalayamayan ve denildiğine göre sönmekte olan şöhretinin enkazında dolaşan ayhan ışık'a teklif edilmiş. o da kabul etmiş. hatta göksel arsoy, rolün ayhan ışık'a verildiğini duyunca "nee, kesin batar o film" diye yorumda dahi bulunmuş.

    iyi ki ömer'i ayhan ışık oynamış diyor insan. ufka bakmaktan başka rol kesemeyen göksel arsoy iyi ki oynamamış.
hesabın var mı? giriş yap