hesabın var mı? giriş yap

  • yeni yikanmis, yumos kokulu, tertemiz carsaf ve yorgana gomulup yine ayni temiz/mis kokulu pijamalardan giyinmis vaziyette uykuya dalmaya hazirlanmak. tam porsiyon kuzuyum yeminle, misil misil uyurum, beni kimse tutamaz.

  • kabullenmek kolay da, kabullenmenin acısını hafifletme yöntemleri gerek. yani oturup paşa paşa kabullenip bir de üstüne kendine çay ısmarlamak gerek. bunun öldürücü bir son olmadığını kabul edip -kaderci yaklaşımları sevmesem de böyle konularda inanasım tutuyor- "nasip" demeyi öğrenmek gerek. dıştan söylerken içten hırsını, acısını çekmeden hem de...

    bir de bana şunu hatırlattı;

    "birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa bundan çok güzel kaos çıkar. bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. ama sevgine karşılık çıkar mı? o biraz zor işte.."

    (bkz: ali lidar)

  • 2005 ağustosun son haftası.

    2 ay önce eşimle ailelerimizin redlerine rağmen hepsini karşımıza alıp 2 arkadaşımızı şahit yapıp evlenmişiz. yeni mezunuz ve işe başlayalı sadece 10 ay olmuş. yani eşim ve benim maaş toplamımız kuş, evlendikten sonra karşımıza çıkan kira, fatura, mutfak, beyaz eşya taksiti, koltuk taksiti vs. gibi giderler ise dev kadar. iş yeri küçükyalı'da kiralık evimiz çengelköy'de. şirketten erken maaş istemişim ancak muhasebe departmanından yeni mezun çömeze cevap yazmaya bile tenezzül edilmemiş. cebimde kalan para sadece iş yerinden gebze harem minibüsüyle hareme gidecek kadar. ayağımda tabanı artık yırtılmış ancak üstten bu yırtığı görünmeyen, yürüdükçe yoldaki tozları içine dolduran bir ayakkabı.

    harem'de indim. çengelköy'e yürüyorum. 15 dakikada bir eşim arıyor. her defasında sözler veriyoruz birbirimize hiç kimseye muhtaç olmadan ayakta kalacağız diye. yaklaşık 1,5 saat sonra ayakkabımın içi toz toprak dolu varıyorum evime. sarılıyoruz eşimle. yine sözler veriyoruz birbirimize.

    maaşa daha 1 hafta var. bir hafta boyunca evde tek yemek makarna. 1 haftalık süre içinde kozyatağı'nda çalışan üst komşumuzdan rica minnet beni de en azından kozyatağı'na bırakmasını istiyorum çünkü işe gidecek param yok. her gün sabah akşam aynı ayakkabılarla kozyatağı'ndan küçükyalı'ya yürümeye devam.

    çaresizlik...

    şu an 32 yaşındayım. ev, araba gibi istanbul'un temel ihtiyaçlarının hepsine sahip olduk. borcumuz harcımız da kalmadı. 2 tane dünya tatlısı çocuğumuz var. artık tüm yatırımımız onların üstüne. daha özgür bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. onları dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz.

    sözlerimizi tuttuk, mutluyuz. o ayakkabıları hala saklarım...

  • gerçekten var olsa dünyadaki en mükemmel adam olacak olan edebi karakter. sonsuz bilgeliği, karizmatik ve etkileyici kişiliğiyle unutulmaz bir portre çizmiştir rowling kendisini yaratırken. çok gençken yaptığı trajik bir hatadan dolayı yüz yıldan fazla bir süre güce uygun olmadığına inanarak siyasi güçten uzak durması da kanımca aslında o gücü ne kadar hak ettiğinin en iyi kanıtıdır.

  • 79. günde, geriye dönüp baktığımda üç kez dışarı çıktığımı fark ettim. dışarı çıkmak dediğim de market alışverişi ihtiyacını gidermeye yönelik. ve bunun neticesinde koronavirüse karşı elimdeki en büyük kozumu kullanmış oldum.

    (bkz: yakalanmamak)