hesabın var mı? giriş yap

  • teşhir veya gerçek en azından nereye sıçılacağı konusunda yeni nesilde bir ilerleme var. ülkemiz ve milletimiz adına umut verici olması gerekendir.

  • olm mal mısınız? beyni kullanım dışına mı bıraktınız?

    dışarı çıkan biri şu çağda en sıradan şey olan(fakir ülkeler hariç); cluba gidip eğlenebilir mi? hayır, bara gidip canlı performans dinleyip dilediğince içebilir mi? hayır, her hafta kiloyla et alıp manzaralı bir yere gidip yanına meze alkollü/alkolsüz içki akıtabilir mi? hayır, bisiklet alıp kendini dağa vurabilir mi? hayır, elektronik hobileri olabilir mi? drone, xbox vs. çok zor, güzel restaurantlarda yemek? hayır...

    insanlar mcdonald's tarzı kahveciye gidip 25tl'ye, ki mecbur 25 tl altına dışarıda ancak bankta su içer simit yersin, kahve içiyorlar ve saatlerce oturuyorlar ancak bu bile size lüks geliyor hala doluyor diyorsunuz.

    size bunun lüks gelmesi bile ayrı bir inceleme konusu, güdülmüşsünüz her şeyi kabullenmişsiniz mal sürüleri. dalgasına geyiğini yapanlar hariç gerçekten böyle düşünenler var, onlara ithaf edilmiştir.

  • babam ve oğlum'u izlerken herkesten çok ağlamaktır. annenin veli olması durumunda, soyadı farklılığından ötürü veliye teslim edilmesi gereken her belgeyi başkalarına göstermemek için strese girmektir. yakalanınca, niye soyadınız farklı sorusu karşısında minicik kalbinizin bir an durmasıdır. arkadaşların sorduğu baban nerede, görüşüyor musunuz hala, onu seviyor musun, niye ayrılmışlar gibi zalimce sorular karşısında boyun bükmektir, kuytularda ağlamaktır. kırılmaktan korkmaya başlayıp, kendi kabuğuna çekilmektir küçücük yaşta. kendi halinde, sessiz, sakin, çekingen diye tanımlanmaktır. küçük yaşta ayrılmış olsalar bile, bunun son derece normal olduğunu ancak ergenlikten sonra idrak etmektir. herkesten çok empati yapmaktır ikili ilişkilerde. sevince daha çok, daha nazik sevmek, özünde kırılgan ve duygusalken güçlü görünmektir. doğmamış çocuğunuzun doya doya baba dediğini hayal edip aptal aptal gülümsemektir.

  • müstakbel eşimle evlenmek için yanına taşındığımda içinde bir adet eş kişisi, çift kişilik yatak, kablolu tv bağlanmış bir adet antika bilgisayar ve üç çatalla gelen evdi bizimkisi. bir de dışarda yeme artık demem sebebiyle bir yıl kadar önce aldığı ve hiç kullanmadığı uyduruk tencere tava seti vardı ki ben ciddi bir ev aşçısıyım. alet edevat lazım diye çemkirmedim. öyle evlendik, bir yandan tayin bekleyerek.

    garaj üstü, buralarda kaynana dairesi denen bir artı bir minnicik bir evimsi. bazan o da yeter, en azından ihtiyaçlarınız netleşene kadar. yani bir kere evleniyorum diyerek sanki bir daha hiç vaktiniz, naktiniz olmayacakmış gibi ihtiyacım var mı yok mu diye düşünmeden her bir şeyi alıp kendinize yüklenmeyin. mühim olan sizsiniz ve sizin içinde bulunduğunuz şartlar. bana kendi çevremden manyakmısın diyenler de çıktı, hiç canımı sıkmadım. kendileri " eviniz mülk, çıkar kiracıyı otur. bahçedeki bit kadar evin neresine sığacaksınız. bir kere gelin oluyorsun, ne istiyorsan aldır ilerde nazın geçmez. hem yarın çocuğunuz olacak, bık bık vıdı " diye rengarenk yumurtalar yumurtladılar, aldırmadım. tayin gelse, başka yere taşınsak eve zurt diye kiracıyı kim bulacak. altı üstü iki kişi olan bizim için alınmış kervanlar dolusu eşyayı taşıma derdine kim düşecek. ne güzel içinde oturanı var zaten, biz ufak yerden ve gerekirse sadece birbirimizle başlarız ortak hayatımıza diye düşündüm.

    şimdi bakıyorum, iyi ki öyle alel acele ev dayayıp döşememişim. tayin olmadı ama çok daha güzel bir ev bulduk burda. knik arm ve karlı dağları yuva bilmiş insanların ışıkları uzaktan göz kırpıyor bu uğurlu eve. kapalı havalarda bulutlar altımızda kalıyor ve güneş altın başını gösterdiğinde öyle güzel süzülüyor ki ışıklar. kocaman pencerelerden yıldızları izleyerek battaniyelerin altında dürüm yapıyoruz kendimizi uzun kış gecelerinde. yeni taşındık, küçük evde geçen süre zarfında ihtiyaçlar oldukça listeledim ve çoğunu sakin zamanda, çok daha uygun fiyatlara alıp kutularında muhafaza ettim. buna rağmen hala televizyonumuz yok, salonda ışıl ışıl bir noel ağacı ve tombik bir kanepe var sadece. bu sadelik çok hoşuma gidiyor. yeniden evlenmiş gibiyiz. minik evimizi boyadım, şimdi kiraya vereceğiz. onu bunu, hemen şimdi istemek yerine mali kaynaklarımızı düzenlemişim iyi ki.

    yani evlenirken onca telaş arasında güzel huzurunuzu bozmayın, maddi manevi kendinizi cendereye sokmayın. yuva kuruyorsunuz ve madem ömürlük bir yol, uzunca zamanınız var ihtiyaçlarınızı temin etmek için.

    o yüzden eşya derdine düşmeden önce iki gönül bir olun, samanlığı seyran edin gitsin. gerisi kendiliğinden gelir.

  • bugun salkım domates alırken yükte hafif çeksin diye saplarini kopardim. artik ben de ev ekonomisinden anlamaya basliyorum galiba. domatesin 4.5 lira olduğu bir dünyada cocugumu aç komaktan korkuyom. burcumu degistirsem faydası olur mu acaba?

  • başlık: otobüsle memlekete gidiyorum.

    entry: otobüste wi-fi yokmuş ben de telefonu modem olarak açtım adına arabanın plakasını yazdım. millet sürekli muavine wi-fi şifresini soruyor adam delirecek az kaldı aq.

  • serçenin bir tanesi bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.
    bir anda farketmiş ki, bir yolun üstünde uçuyor ve karşıdan da motorsikletli bir adam geliyor.
    her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar ama nafile...
    serçe "çotan daank" diye kaska çarpıp düşmüş.
    şimdi, motorcu arkadaşımız, allahı var sıkı bi hayvansever.
    doğal olarak hemen atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına.
    serçe baygın yatıyor...
    kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.
    eskiden kalma bir de kafesi var evde..
    baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş..
    yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış....
    bizim serçe bir müddet sonra ayılmaya başlamış..
    daha tam seçemiyor ortalığı..
    hafif bulanıklık var yani...
    bi bakmış parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
    birden dank etmiş vaziyet:
    motorcuyu öldürmüşüz beeeee...!!!!!!

  • israil neden islam topluluklarına üstün geliyor?

    hiç öyle yok nüfus falan demeyin. katar nüfusu ne kadar? 2 milyon. o nüfusla zenginlik o biçim. e ne buluyor bu adamlar hacı? bakın israil'de yapılan çalışmalar ile gelecekte göz tedavisini (miyop gibi uzağı görme sorunu falan) damla ile çözmeyi planlıyorlar.

    islam alemi de ramazanda oruç tutmayan kâfir midir sorusundan öteye gidemedi. halen ramazanda yemek yiyorlar diye dövecek adam arayan primatlar bile var.
    bu kadar müslüman ülkesi bir israil düzeyine ulaşamadı ya çok üzücü.

  • ermenilerin yalanlarını anma günü olan 24 nisan tarihinde “bazı yaralar zamanla iyileşmez” paylaşımı yapan şahıs.

    bu paylaşımının ardından içerisinde “sesi saraya kadar gitsin!, kıbrısta barış engellenemez” sloganları atılan kendisi gibi bir avuç cahilin yer aldığı video paylaştı.

    atalarının canını kast eden, kanlarında boğan, malına mülküne çöküp, işkencelerden işkence beğendirip diri diri yakan rum kesimine de değil mesajları, kendilerini kurtarmak uğruna tüm dünyadan ambargo yiyen, yoklukta bir dilim ekmeğini bölüşen garip anadolu halkının devleti olan türkiye cumhuriyetine. neymiş, “saray duysun”. sizi rum vahşetinden kurtaran saray değil, türkiye cumhuriyetiydi. hazar ergüçlü denen sözüm ona türk, eşine dostuna atalarına yapılan işkenceleri katliamları sineye çekebiliyor ve yaraları iyileşebiliyorken, kıbrısta türklere yapılanın bir başka versiyonunu ermenilerin anadolu’da yaptığını başta ermeniler olmak üzere herkes bal gibi biliyorken “bazı yaralar zamanla iyileşmez” paylaşımı öncelikle kendisine yedirilip yutturulup, şahsi düşüncesine göre ‘soykırımcı’ olan bu milletin sırtından kazanç elde edebilme hakkı sonlandırılıp erivana gönderilmelidir. bakalım “masum ermeni halkı” kendisine kaç gün yaşama hakkı verecek, gidip yerinde görsün.

    türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayıp, ekmeğini yiyip suyunu içeceksin, sonra da kalkıp katil ilan edeceksin. türkiye öyle bir ülke oldu ki, uğruna gözünü kırpmadan canını verebilecek olanlar kodeslerde çürütülüp, vatan haini ilan ediliyor, tarih bilmez, utanmaz, içerisinde türk geçen bir şey varsa ‘kesinlikle karşısında olmalıyım’ kafasındaki bu kadın gibileri rüyalarında göremeyecekleri refah ve zenginlik içerisinde yaşayıp baş tacı ediliyor. yaptığı paylaşımın, içerisinde yaşadığı halkı rencide edeceğini de biliyor, paylaşımlarını yorumlara kapatmış. amacına ulaştı, katil olarak yaftalanmak bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak beni rencide etti, savcılara açık çağrımdır; türkleri soykırımcı bir millet olarak yaftalayan kampanyaya katılımını bildiren bu hanımefendiyi huzurunuza çağırıp, haddini bildirin. ibret olsun, tüm türk düşmanlarına.

  • sert, absürt mizah ve hiciv sevenler için bir hazine.

    kesinlikle dilini yumuşatmaya çalışmıyor, kimliksel duyarlılıkları takmıyor. "bir takım çok alıngan insanı üzer miyim?" korkusu yok. bu yüzden "klişelere takılmıyoruz", "samimi mizah yapıyoruz", "eski mizahı yerelim, tek gerçeklik yok" paradigmasından yola çıkan, artık kendisi bir klişeye dönüşen mizah ürünlerinden ayrılıyor.

    son dönemde yapılan mizah üretimi içinde ileri bir noktada.