hesabın var mı? giriş yap

  • bugün nefret edilen insanların, o dönemki hallerinin sempatikliği ile burukluk yaratmıştır, ne olurdu o dönemki halleriyle kalsaydınız.

    söz konusu ünlüleri sempatik bulmamda kaybeden adayların dahi kaybettikleri şarkıyı hep beraber söylemesinin de etkisi var sanırım bugün böyle bir sahneye şahit olmak çok zor kanımca. zaten bugünün popüler şarkıcıları ile o günküler arasında dağlar kadar fark var.

    hatırlamayan veya bilmeyen arkadaşlar için belirteyim, kral tv video müzik ödülleri o dönemin en prestijli müzik ödülleriydi, kral tv zaten başlı başına türkçe müzik piyasasının bir numaralı aktörüydü, o ödülü kazanmış olmak büyük bir prestij ve maddi getiri demektir, buna rağmen ödül alamayan isimlerin çıkıp sahnede mustafa sandal'ın şarkısını söylemeleri muazzam bir olay.

    bu arada merak eden varsa ödül töreninin tamamı ve daha fazlası kral müzik youtube sayfasında paylaşılmış, 1996 yılını izlemek isteyenleri buraya alalım.

  • çalıştığım şirkette mesai bittikten sonra
    özellikle kadınlardan oluşan 20-25 kişilik bir part-time temizlik ekibi vardı.
    personel gittikten sonra akşam 19.00 gibi gelir 21.30'a kadar temizlik yaparlardı.

    bir iki gün yoğunluk dolayısıyla geç çıkmak zorunda kaldım.
    ben bilgisayarda mail yazarken ellerinde bezlerle yanımdan geçip gittiklerini gördüm.
    işe gömülmüştüm önemli bir iş vardı yetişmesi gereken.
    büfeye gidip bir kahve alayım dedim.
    o esnada o muhteşem kahkahayı duydum.
    içten gülen, kahkaha atan insanları hep sevmişimdir.
    bir anda mutluluk aşılarlar insana.
    sahibini tanısanız da tanımasanız da...

    baktım temizlikçi kadınlardan biri.
    beni görünce sıvıştı.
    çekindi herhalde.
    ülkemizde, kahkaha atan kadın imajı sonuçta pek iyi gözle bakılan bir şey değil.

    ertesi akşam bu durumun bir benzeri yaşandı.
    yine aynı kahkahayı duydum ve yine gülümsedim.
    başka bir departmandan benim gibi mesaiye kalmış bir arkadaşım vardı.
    adı esin.
    o onlarla haşır neşir oluyordu.
    kız muhabbeti yapıyorlardı.

    kahkahanın sahibini sordum ona.
    esin anlattı;
    kadın mide kanseriymiş.
    kocası bir inşaatta çalışırken düşmüş felç olmuş.
    evde yatalak durumdaymış.
    o sene üniversiteye hazırlanan bir kızı varmış.
    kadın gündüz evlere temizliğe gidiyor akşam da bizim şirkette çalışıyormuş.

    bu kadar zor durumda olan, zor günler geçiren bir kadının bu şekilde kahkaha atması
    bana çok ilginç geldi.
    aradan günler geçti.
    esin bir gün beni ve birkaç arkadaşımızı toplantıya çağırdı.
    mevzu bizim kahkaha atan temizlikçi kadınımızdı.

    kadının kızı dershaneye gidiyormuş.
    dershane parasını da kadının evine temizliğe gittiği bir avukat kadın ödüyormuş.
    ilk 2 taksiti vermiş ama sonra avukata icra gelmiş ve ortadan kaybolmuş.
    dershane de, parayı ödemezsen gelemezsin diye kıza söylemiş.

    2000 tl civarı bir şey.
    esin ve ben şirkette çalışan herkese mail atıp durumu anlattık.
    1 hafta içinde 3500 tl gibi bir para toplandı.
    dershane parası ödendi üzeri de kadına verildi.

    aradan 2-3 ay geçti.
    kahkaha atan kadına bir yerden az buçuk maaş bağlanmış ama
    sigortalı bir yerde çalışırsa alamayacak.
    şirkete demiş ki ''ben yine çalışayım ama sigortasız olur mu?''
    haliyle şirkette hayır demiş olamaz.
    sigortasız çalıştıramayız.

    o günden sonra kahkaha atan kadınla yollarımız ayrıldı.
    aradan bir süre geçti.
    şirketin balkonunda sigara molasındayım.
    telefonum çaldı.
    açtım.
    - quente bey
    - buyrun benim
    - ben gülcan
    - gülcan?
    - kahkaha atan kadın ( ama bu sefer atmadı )
    çok şaşırmıştım.
    - buyrun gülcan hanım
    kahkaha atan kadın ağlamaya başladı.
    bir süre dinledim, anlaşılmıyor.
    arada sesi gidip geliyor ağlamaktan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
    - hayrola dedim dur bir nefes al.
    - quente bey, benim kızım hacettepe üniversitesini kazandı, allah sizden, esin hanımdan
    diğer arkadaşlarınızdan razı olsun ...

    boğazım düğümlendi.
    ellerim titremeye başladı.
    hayatımda hiç görmediğim bir kız üniversite kazandı diye bunlar olur mu?
    ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı...

  • çüş amk o kadar tuz artı soda tansiyondan beyin kanaması geçirmeseler iyi. limonun da yarısını heba etti amk.

  • günlerden bir gün arkadaşlarınızla diablo 2 oynamak için bilgisayar başına geçince şöyle bir bakayım diye ekşi sözlüğe girersiniz ve sol frame' de bir başlık görürsünüz. ilginizi çeker bu başlık ve açar okumaya başlarsınız. girilen genelde komik, kinayeli, serzenişli yazıların arasında bir yazı dikkatinizi çeker "vay benden başka böyle düşünen adamlar da varmış." dersiniz. nickine şöyle bir bakar aratır yazılarını okumaya başlarsınız. sizin gibi yeni bir yazardır, o da yazdığı ilk yazılardan biridir şans eseri tam o anda ekşi sözlüğe girip fark etmişsinizdir onu. sonra aklınızda kalır ismi, hergün onlarca yazarın yüzlerce yazısını beğenmenize rağmen bu yazarın adı aklınızda kalır. öyle badi butonunu falan kullanmayı bilmediğinizden her seferinde arama butonuna basıp yazdığı yazılara bakarsınız, sessizce takip edersiniz yazılarını. "ben buradayım seni takip ediyorum" temalı bir yazı yazrsınız arkadaşınıza. bir gün bir yazısı sizi çok şaşırtır aylarca seninle aynı kafadan olduğunu düşündüğün adam aslında bayandır. bu şekilde yıllar* geçer yazılarını okudukça kafa yapınızın ne kadar uyumlu olduğunu anlarsın. bir gün artık dayanamaz selam edersin, haliyle pek sıcak karşılamaz senin selamını ama bir şekilde sürer diyaloğunuz. sonra bir gün birden bir şekilde o da seni fark eder. görüşmek istersiniz ama kader buna izin vermez çünkü daha zamanı değildir. iş için bir çok defa onun bulunduğu şehre gitmene rağmen kah onun sınavı olur**, kah sen arabayla şarampole uçar ölümden dönersin* defalarca denersiniz ama bir türlü görüşemezsiniz çünkü daha zamanı değildir taşlar yerine oturmamıştır. konuşmaya devam dersiniz sürekli her gün zevleriniz ne kadar kesiştiğini ne kadar uymlu olduğunuzu fark edersiniz. kimseyle konuşamadığınız muhatab bulamadığınız şeyleri konuşur gece saat 10-11 gibi "5 dk konuşup yatayım sabah işe erken gidicem" derken ne olduğunu anlamadan saati sabahın 4 ü edersiniz. bir gün ne olduğunu o an anlayamadığınız bir sebepten kavga eder ve konuşmama kararı alırsınız. için için üzülseniz de belli edemezsiniz gurur herşeyden önemlidir çünkü. şuydu buydu derken tekrar konuşmaya başlarsınız ve size bir süre sonra konferans için oturduğun şehre geleceğini haber verir. korkuyla beklersiniz o günü bu kadar zamandır uğraşamanıza rağmen türlü felaketler ve kaderin oyunları sonucu görüşememişsinizdir. o gün sonunda gelip çatar ilk defa o gün telefondan sesini duyarsınız heyecanlanırsınız. ve onu, 4 sene boyunca yazılarını takip ettiğiniz hayal ettiğiniz, hayallerinizde göklere çıkardığınız kişiyi köprünün üzerinde size doğru yürürken görünce yanınıza gelip konuşmasını duyunca hiçte hayal ettiğiniz gibi olmadığını hayallerinizdekinden çok daha mükemmel olduğunu görürsünüz. şimdi onu o köprünün üzerinde hafif tebessüm ederek size bakarken görüşünüzden tam 4 ay sonra onunla evliliğe doğru adım adım ilerlerken bazen 4 sene önce sözlüğe girip sol frame de onun yazısını görüşünüzü hatırlar ve "işte hayatı değiştirecek mükemmel tesadüf böyle bir şey olsa gerek" dersiniz.
    (bkz: bu da böyle bir anımdır)

  • başlık: türk kizi google dan mail hesabi...

    entry1: alamaz cünkü adamlar cep telefonu numarasi istiyor. olmaz olamaz.

    başlık: camide nike ayakkabimi caldi picin teki

    entry1: iyi ilerde zekat vermedim demessin

    entry2: vay amk 15 senedir camiye gitmiyorum nasıl lan hala aynı mı bi değişiklik var mı?

    entry3: ben bugün parmak arası terlikle gittim nikeyle döndüm

  • bozulmuş olan bir şarabı tespit önemlidir. özellikle ülkemizde şarap yıllandırma konusundaki yanlış bilgiler sebebi ile sık sık şaraplar bozulmakta, ziyan olmaktadır. (bkz: #25009677)

    bir şarabın nasıl bozulabileceğini konuşursak; genellikle güneş alan bir yerde ve hava sıcaksa bir şarap bir ay içerisinde bozulabilmekte. ayrıca yıllandırmaya uygun olmayan bir şarabı uzun bir süre bekletmek de en yaygın olarak kullanılan şarap bozma metodlarından.

    peki şarabın bozulup bozulmadığını nasıl anlayabiliriz? genellikle kırmızı şaraplar ile münasebetim olması sebebiyle sadece onlardan bahsetmem daha doğru olur; önce kadehe sadece bir parmak kadar şarap koyun, iyi ışıklandırılmış düz beyaz zemin üzerinde kadehi yatırarak şarabın rengine bakın (bu işlem şarabın yaşını tahmin etmede de kullanılır ama bu başka bir yazının konusu), nasıl bir şarap olursa olsun renk parlak canlı kırmızı olmalıdır. eğer renkte hafif bir kiremit kahverengiliği algılıyorsanız, ve şarabın rengi biraz donuklaşmışsa, şarap muhtemelen bozulmuştur. ayrıca şarabın içerisinde bozulma durumunda parçacıklar da görürsünüz fakat dikkat, normal sağlıklı şaraplarda da üzümün muhteviyatı sebebiyle bu çökeltiler olabilir. ayrıca şarabı kokladığınızda burnunuz hafif bozulmuş bir koku algılayabilir, ama burası biraz tecrübe gerektirebilir. ve elbette son test, şarabın tadına bakmaktır! bozulmuş bir şarabı bozuk tadıyla da algılayabilirsiniz.

  • mekan: sakarya üniversitesi eğitim fakültesi b blok 3102 nolu salon
    ders: eğitim tasarımı

    öğretmen: soru 4 yazın öğretim tasarımına koyulan...
    öğrenci: öğretim tasarı...?
    öğretmen: ...mına koyulan

    2. quiz ve 70 kişilik sınıf iptal oldu.