hesabın var mı? giriş yap

  • hala pr çalışması, beğeni alınca aktı, cingöz recai diyen, aşağılık kompleksinden kurtulamamış insanların olduğunu bize gösteren nefis twit.

    işin ilginci adamın milyarlarca dolar serveti var, istese tüm dünyada üretebildiğinden fazla iş bağlayabilecek potansiyeli var, uzaya uydu göndermiş, sen daha iyi fikri olmadığını ve twitterdan atatürk yazarak pr yaptığı söylüyorsun. haklısın tabii.

    büyük oyunu bozdunuz, tebrikler.

  • kurufasülye-pilava dayalı beslenmemizin doğal sonucu. halbuki elin kriminali kaslı, dövmeli. hapiste benç presini aksatmıyor.

  • yıl 2005-2006 falan, üniversitede sınava yetişmeye çalışırken bu hatta yolcu kaptırmama yarışı yüzünden yaşadığımız stresle şemsiyeyle şoföre dalmak suretiyle sonuçlanan bir teröre maruz kaldım. sonra ben bunu süründürürüm diye bir hezeyanla , sınav çıkışı ibb nin sitesinden bulduğum ulaştırma müdürüne ait maile plakayı, her gün yaşadığım bu terörü ve hangi noktalarda bekleme yapıp trafiğin *mına koyduklarını tek tek döktürdüm. yaklaşık 1 ay kadar sonra dilekçemin emniyete , trafik şubeye ve bir yere daha iletildiği; belirttiğim plakaya ait aracın şoförünün ceza alarak minibüsün trafikten çektirildiği ve söylediğim bölgelerde duraklama yapılamaması için önlemler alınacağına dair bir mail düştü. ekinde de dilekçemin ulaştığı birimlerin imzalı yanıtları bulunmaktaydı. bu mailin gelmesinden 1 ay sonra da maltepe minibüs caddesinde şikayet ettiğim noktalara bariyerler çekilerek "duraklama yasaktır" tabelaları asıldı.

    sonra anneannem adamın ekmeğiyle oynadın diye vicdan yaptırmaya çalıştıysa da hiç üzülmedim. çünkü önce benim sonra araçtakilerin, sonra sokaktaki adamın canıyla oynarken 1 dakika bile tereddüt etmeyen bu tarz insan müsveddelerine üzülebilecek kadar hümanist değildim.

    not: o bariyer çekilen noktaları artık kimse sallamıyor.

  • ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken topu başkasının üstüne atan kadındır. bazen bu "abi" kısmına amca, teyze, abla da gelebilir ama genelde abi diyorlar sanırım.

    ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan kadın, "bak abi kızıyor" diyerek şaşkın bebek suratını, yüzüne çevirdiğinde at hırsızı gibi hissediyor insan kendini. ben de "ehe yok ya kızmıyorum" diyorum böyle durumlarda. sıçsın ağzına, bana ne; ben niye kötü polis olayım. bak abi kızıyor bak abi kızıyor diyerek bebeğin suratını iyice yaklaştırıyor suratıma. şaşkınlıktan gözbebekleri iri iri olmuş bebekle birbirimize bakakalıyoruz. diyecek bir şey de bulamıyorsun; tam bire epic fail.

  • güneş sisteminin dördüncü sıradaki gezegenidir. dünya'nın venüs ile beraber komşusudur. 6.779 km. bir çapa sahiptir. günberisi 1.38 au, günötesi ise 1.67 au birimdir. eksen yörüngesi 24 saat 39 dk., güneş yörüngesi ise 687 gün sürer. 25.2°'lik bir eksen sapması bulunur. çekim gücü dünya'nın % 38'i seviyesindedir.

    mars'ın güneş yörüngesinde genel olarak 50 milyon km.lik bir sapma bulunur. bu sebeple güneş'e ve mars yörüngesine kuş bakışı bakacak olursak, güneş yörüngenin tam ortasında yer almaz.

    kırmızı renkte görülmesiyle kızıl gezegen adı da verilir. kızıllığının sebebi yüzeyde demir oksit tozu bulunmasından kaynaklanmaktadır. her gezegenin olduğu gibi mars'ın da "en"leri vardır. olympos dağı, sistemin en yüksek noktasıdır ve yüksekliği yaklaşık 27 bin metredir. yine sistemin en büyük kanyonu da mars'ta ikamet eder. 4000x200 km. ebatlarında olan yarığın üçüncü boyutu ise 7 km.dir.

    gezegenin en düşük sıcaklığı -87°c, en yüksek sıcaklığı ise -5°c'dir. ayrıca dünya gibi bir manyetosfer katmanına sahip değildir. sonuç olarak gezegen, hayallerde yer alan kolonileşmeye henüz hazır görünmemektedir.

    atmosferinde % 95.3 karbondioksit, % 2.7 nitrojen ve % 1.6 argon ihtiva eder.

    phobos ve deimos isimli iki adet uydusu bulunur. uyduların şekilleri uydu gezegenden daha çok, bir meteoru veya kuyruklu yıldızı andırmaktadır. bir "ay" şeklinde değildir.

    mars, 27 ağustos 2003 tarihinde 60.000 yılda bir meydana gelen bir olayla dünya'ya 56 milyon km. mesafeye kadar yaklaşmıştır. mars o gün sekiz köşeli yıldız görünümüyle izleyicilerini kendine hayran bırakmıştır. ben de o şanslı izleyicilerden biriydim.

  • (bkz: #87509487)

    öncelikle yukarıdaki entry'nin yazarı @nhk ni youkosu'na teşekkür ederim durumu açıkladığı için. verdiği keyword'lerden yola çıkarak durumu ayrıntılandırmak istedim çünkü afişleri sıralı görünce cidden şok oluyorsunuz.

    bu afişlerde silme mavi gökyüzü kullanılmasının sebebi teal/orange isimli bir renk düzenleme tekniği. bu teknik özellikle son yıllarda popüler olan bir yöntem (teal: cam göbeği, göl mavisi gibi bir renk. orange ise bildiğiniz turuncu). kullanılma amacı kontrast yaratarak kadraj içindeki objeler arasındaki derinliği artırmak. türk işi komedilerde afişler haricinde, film içinde kullanılıyor mu bilmiyorum ama bu, büyük bütçeli hollywood filmlerinde sahne sahne kullanılmakta.

    peki neden başka bir renk ikilisi değil de teal/orange? çünkü esas objelerimiz olan insanların teni turuncu renk spektrumunda yer alıyor. ve renk skalasında onunla kontrast yaratmak için en iyi seçenek teal denilen mavi renk. insan figürlerini belirginleştirmek için arka planlar ve gölgeler mavimsi bir renk tonuna getirilerek tezatlık artırılıyor ve figürler öne çıkarılmış oluyor.

    bu tekniğin bir başka kullanılma sebebi ise izleyicide sıcak bir izlenim uyandırması. mavi huzuru, turuncu ise eğlenceli ve hareketli bir duyguyu temsil ediyor diyebiliriz. birleşimleri, gökyüzünün en berrak ve güneşin en tepede olduğu güzel bir öğle saatini anımsatıyor.

    yerli komediler ise büyük ihtimalle maliyetten kısmak için bunun gibi en popüler ve basit teknikleri bol bol kullanıyor. sıfırdan, yaratıcı bir film afişi tasarlatmak, maliyeti düşük bu tür filmlerin bütçelerine oranla hatırı sayılır bir gider kalemi yaratacağından bir grafikere afişi hallettiriveriyorlardır muhtemelen. başrolleri kırptıktan sonra arka plana da teal/orange'ı çakıveriyorlar. görüntü, bu renk düzenlemesi sayesinde minimum kontrastı sağlıyor ve gökyüzü, başka bir tasarım gerektirmeyen bir dolgu hissi sağlıyor. umarım ileride daha ileri seviyede işler çıkartabiliriz.

  • aman tanrım o nasıl bir heyecan!

    ykm'ye gidip alisveris yaptim. kot, kazak, ayakkabi ve mont aldim. heyecanim tavan yapmis. eve gidip yikandim paklandim giyindim ve istanbul'dan izmir'e gittim.

    evinde bulusacaz ve tanisma kaynasma evde gerceklesecek. verilen adrese gittim kapiyi caldim otomata bastilar. kalbim atmıyor trampet çalıyor! neyse asansore binip 3. kata ciktim. yemin ediyorum heyecandan ruhumu teslim etmek üzereyim. asansörün kapsını açar açmaz biriyle göz göze geldik! karşımdaki kapının önünde bir kadin elinde minik mavi bir leğen. ne olduğunu anlamadan leğeni elime tutusturdu.

    -saat 1'de burada olsun lutfen ve sicak istiyoruz! dedi.

    elime patatesli borek icini tutusturmus. heyecandan agzimi acip "ya ben kizinizin erkek arkadasiyim siz nabiyonuz amina koyim" diyemedim. legeni alip hizlica asagi indim. yarim saat 45 dakika bekleyip kiz arkadasimi aradim. du bu tarafi diyalog seklinde yazacam.

    -alo canım, annene caktirma, soru da sorma asagiya in hemen!
    -askiiiiimmm geldin miii ay olecem heyecandan, anneeee volkan gelmis asagidaymisss.
    (o telefonda bunlari soylerken ben istanbula dogru kosmaya basladim ama yemin ederim aglamakli bir ifade var yuzumde)
    -lan sus sus soyleme ya :(
    -askim hani ya goremiyorum seni. balkondayim ben. yanlis eve mi gittin eheheh saskinim beniiiim
    -kızım senin allahin yok lan!!

    dedim kapattim telefonu. bildigin tumden kapattim. allahim o kadar caresizim ki yeminle olmek istiyorum. ulan yol boyu neler hayal etmistim. sarip sarmalayacakti beni annesi. cok konusmayacak genelde gulumseyecektim. ben salonda otururken onlar hep birlikte mutfaga gidip benim icin ne muhtesem biri diye yorum yapilacaklardı. ulan firinci ne vardi benden once gidip alsaydin borek icini. ulan firinci senin de allahin yok lan!

    bi sigara yaktim. ne yapsam diye dusunurken gozum bi dukkanin camindaki ben'e takildi. olm fırıncı ney lann? o kadar da alisveris yapip yakisikli olmaya calismistim. olmayınca olmuyormuş demek ki. hani derler ya vermeyince mabud, neylesin mahmud diye he işte bu söz benim için söylenmiş!

    yuzumden akan terler gotumdeki terlerle bulusmus halay cekiyorlar. beynim de vucudum gibi durmus saplanip kalmis oldugu yere. birakin bi atraksyona girmeyi adim atamiyorum adim! bos bos gelip gecenlere bakip sigara iciyorum. kaldirima oturdum kucagimda hala patates. allah sizi inandirsin o an patateslere bakip beynimin icinde borek yaptim hepsini.

    caresiz telefonu actim tekrar. hoop mesajlar gelmeye basladi sevgilimden. neler yazmis neler. cok seviyormus beni(ben de onu), hayatinin en mutlu gunuymus bugun(1 saat öncesine kadar benim de en mutlu günümdü), annesinin beni cok seveceginden eminmis(bok), tanismamizi dort gozle bekliyormus falan filan! halbusi tanistik biz annesiyle de annesi bilmiyor. (firincilarin aski da kurekleri gibi buyuk olurmus ehehe). ne hale dustum lan!

    neyse uzatmicam. aradim durumu tane tane anlattim. gulmesinin gecmesini aglayarak bekledim. bulundugum yeri tarif ettim geldi yanima. o guluyor ben sinirden agliyorum. annesi bana boregi verip kapiyi kapattiktan sonra sevgilimin ablasinin odasina gidip beni soylemis. o nasil firinci lan diye saskinligini belirtmis (bu yalan olabilir ama yine de içimi rahatlatan tek olumlu şey bu).

    yolda boregi firina birakip saat 1'de ve sicak getirmesini tembih ettik ve eve gittik. evde ben haric herkes kahkahalarla gulup beni teselli etmeye calisti.

    saat 1'i 10 geçe borek geldi. yaninda ayranla beraber yemeye calistim. ne yalan soylim yedigim en kotu borekti.

  • bay rte ve davutoğlu'nun derin stratejisi sayesinde türkiye cumhuriyeti uyguladığı sözde dış politika ile başta ortadoğu, kuzey afrika , kafkaslar bölgesinde delicesine güç kaybederken iran 'ın fırsatı kullanıp içinde bulunduğu durumdan son hızla çıtığının resmidir.

    çok değil bir kaç sene içinde bugün hayal bile edemeyeğiniz haberler duyacaksınız iran _ amerika _ avrupa üçgeninde.

    geçmişler olsun.

    nasıl bir derin strateji ise elin oğlu imkansız denilen durumlardan müzakere ve diplomasi ile çıkıyor biz çatışmadır, silah'dır, bomba'dır, mülteci 'dir , savaş riski'dir battıkça batıyoruz ve hala dibi bulamadık.