ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yurt dışı telefon kayıt harcının 1500 tl olması
-
bunun aciklamasi yilin ilk alti ayinda 78.6 milyar lira acik veren butcenin ve 5 milyar lirayi bulan saray harcamalarinin bedelini halka yeni vergiler yoluyla yikmaktir, baska da bir sey degildir. hadi vatandas pamuk eller cebe.
sevgilisine 3 liralık dürüm yediren erkek
-
(bkz: kız sevgili)
debe editi: yazar arkadaşlardan çok acayip mesajlar alıyorum. olm ben de istemezdim bu entry ile debe'ye girmeyi, niye kılıçlarınızı çektiniz saldırıyosunuz. başlık yazımındaki anlatım bozukluğuna dikkat çekmek istemiştim sadece. buna da bir bakarsanız güzel olur bence;
mutluluğun sırrı (bkz: #37803677)
mesajı gördüğü halde 7 saat sonra cevap veren kız
-
“insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” paul auster
muayeneden sonra facebook'tan mesaj atan doktor
-
"geçmişmiydi"deki "miydi"yi ayırmayan doktora diplomasını veren fakültenin temelini kazan kepçenin operatörünün ebesini...
sinema tarihinin en iyi yemek sahnesi
-
the hobbit unexpected journey filmindeki sahne de bunlardan birisidir.
hangimizin canı çekmedi ki o ağzına kadar dolu ambardaki etlerden, yuvarlak peynirlerden, tahta bardaklarda içki içmekten?
http://www.youtube.com/watch?v=i202e-csc18
amerikan filmlerinde özenilen şeyler
-
bazen isterdim ki, oğlumla konuşurken, amerikan filmlerindeki gibi; "bak evlat ben küçükken babam bana şunu demişti" ya da " dedem derdi ki" diye başlayan cümleler kurmak, ona bilge bir akrabamdan, ya da sadece sıradan bir söz söyleyerek beni ta çocukluğumda bile etkileyebilen annemin bir lafını örnek verebilmek isterdim gerçekten. ama bakıyorum bakıyorum, arıyorum tarıyorum, yok ulan, bir tane ilaç olsun diye beni ciddiye alıp bir şey diyen olmamış mk.... ya "atkını sıkı sar üşütürsün" demişler, ya da "oğlum şu bakkaldan bi ekmek al eve gelirken" demişler. insan iki özlü söz eder, o yıllarda aklını alır evladının değil mi be hey ebeveynlerim.
amerikan filmlerinde en çok buna özeniyorum aq... işe bak
sokak köpeklerinin illallah ettirmesi
-
a noktasından b noktasına yürüyerek gitmek mi istiyorsun. gidemezsin kardeşim bu lanet olası şehrin her sokağında köpek çıkıyor karşına. bazen 2-3 tane bazen 10-15 tane. bilmen mümkün değil saldırgan mı değil mi.
spor olsun diye koşmak mı istiyorsun kardeşim, yakında bir yerde parka mı gideceksin koşmak için. gidemezsin kardeşim. parklar da artık köpeklerin elinde. hepsinde bir sürüsü hayatını geçiriyor. koşsan peşinden gelecek mi ne yapacak bilemezsin.
insanların hayatlarını kısıtlayan köpeklere artık bir çözüm bulunması gerekir.
not: istanbul
göksel'in okul yıllığındaki fotoğrafı
-
kardeş payı dizisindeki kartal değil mi lan bu?
pınar boykotçularının şimdi ne yaptığı sorunsalı
-
hâlâ almamaya devam ediyorum. 10 yıl sonra sebebini gerçekten unutsam bile almamaya devam edeceğim muhtemelen.
belki pınar'ın umurunda değildir. onun umurunda olmaması da benim umurumda değil.
p.s. i love you
-
öyle pek romantizm, aşk hikayesi tadında filmleri sevmem fakat bu filmin bir sahnesi var ki, hönkürerek ağlatıyor. aşkla bağlı olduğu kocasını kaybeden zavallıcığım kadın, cep telefonundan evi arayarak telesekreter mesajında konuşan kocasını dinleyip duruyor. bu nasıl bir çaresizlik, nasıl bir acı durumdur. insan da kendini bir o kadar çaresiz hissedip zırıl zırıl ağlamaya başlıyor kadınla birlikte.
suat altın inşaat kayseri erciyesspor
-
(bkz: halil pazarlama aston villa)
a 101
-
her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.
neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)
şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...
tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...