hesabın var mı? giriş yap

  • her sabah komşumuz bay adams'ın çim biçme makinesinin sesiyle uyanmamla birlikte gerçekleştirdiğim eylemdir...

    lanet olası ihtiyar bir günde çimleri biçmesen ne olur sanki !!!

  • 8 yasinda ki kizima sordugum sorudur.
    kendisi kalem dedi, bende bak cilek te olabiliyormus deyip haberde yapilan agac-yer aciklamasini yaptim, kalem plastik olabilir dedi, yarin amerikaya nasaya gidiyoruz, bill gates' ten randevu aldim.

  • akp adına bir mahçubiyet ve başarısızlık, çekenleri/çevirenleri/oynayanları için ise daha da vahim, bir kara cv halini alacak gibi duran film.

    bu proje büyük fiyasko oldu. akp, tabanını çok iyi tanıyan parti diye bilinir. burada bu hatayı nasıl yaptı anlamak zor.

    öncelikle kaba 3 grupta kitleyi kümeleyelim. yazarken anlatmak ve anlaşılmak için lazım olacak.
    akp cenahı, cemaat ve ulusalcılar diyelim. siz anlarsınız.

    cemaat bunu önceden yaptı. allah'ın sadık kulu barla ile denediler. öncesinde de bir animasyon çalışma vardı, unuttum arattırmayın bana, neyse, kısmen başarılı oldu, ya da bilemiyorum belki çok başarılı oldu. en azından asla başarısız olmadı. çünkü çok önemli bir olay var.

    tabanların eğitim düzeyi...

    kumpas da kursan, montaj da yapsan, delil de yerleştirsen, devlete de sızsan, hizmet de etsen, türkü ve türklüğü de yüceltsen, islamı da yorumlasan, türkçeyi de ihya etsen, müspet/menfi hangisine inanırsanız inanın, "eğitim şart" beyler. cemaat tabanı okur, ilahi dinler, sanat müziği/pop dinler, yerine durumuna göre rock dinler, beğendiği sanatçı vardır, şarkıcı vardır, köşe yazarı vardı, beğen beğenme taraflı de ama gazete okur vesaire. cebinden kitaba, dergiye para çıkar, çıkmasa da evinin ihtiyacıdır entelektüel bir nesne. yani adam az çok eğitimli, mürekkep yalamış, kendini yetiştirmiş.

    ulusalcı gezici tayfayı çok yazmaya gerek yok. çok büyük oranda sanat camiasının üreticisi, tüketicisi, kafa yoranı, yaratanı, doktrini yazanı onlar. 3 kesimin açık ara en eğitimlisi.

    gerisi kim? akp seçmeni. hani anketlerde çıkıyor ya, istanbul boğazını hiç gömemiş, şu kadar yıldır tatile hiç gitmemiş, sinemaya gitmemiş, tiyatro'dan haberi yok... müzik desen seçim şarkısı neyse o, dombıra. geriye bunlar kalıyor. şimdi sen bu adamı ilçe teşkilatı otobüs kaldırmadan sanat ürünü için bireysel olarak mobilize edemezsin. mitinge bile gider adam da sinemaya gitmez. gitmiyor, gitmedi... adamın fıtratında yok! çalışkan, olabilir, pragmatist, olabilir, lidere sadık, olabilir, örgütçü, olabilir ama entelektüel değil kardeşim. şimdi ulan ben doktora yaptım akp'liyim deyip çıkmayın karşıma ama genel ve ortalama olarak böyle görünüyor.

    o yüzden film ile propaganda akp'de tutmadı, tutmaz gibi...

    yeri gelmişken filmden uzaklaşıp ifade edeyim.

    toplumlar ve toplum kesimleri temelde 3 şeyden güç alırlar. ve bir parametre de bunlar arasındaki ilişkinin sıkılığı da ayrı bir değişken olur. bu gizli madde, toplamları ile ifade olunan toplumsal kesimin gücünde çarpan etkisi yaratır. buna network diyelim.

    1) siyasal güç: oy oranı, iktidar ile devletin kullanımı
    2) ekonomik güç: toplum kesiminin servet, para, sermaye toplamı
    3) entelektüel güç: kesimin ortalama ve toplam eğitim düzeyi, çeşitliliği vs.

    cemaatte 1-2-3 vardı. network parametresi açıkara en kuvvetlisi. 1 elinden alındı.

    ulusalcılarda 2-3 var. 1 için kasıyor. network gücü gün geçtikçe artıyor ama bir cemaat değil.

    akp'de 1-2 var, cemaat yapıdan sökülünce 3'te büyük sıkıntısı yaşadı. network de ağır yara aldı.

    3. madde beyindir. bileşenlerin en önemlisidir. akp ileriki dönemde her konuda çok zorlanacak. o şekilde okuyorum ben genel durumları.

    şöyle teşbih edelim. cemaat-akp ittifakı devam etse, yani 17-25 aralık süreci yaşanmasaydı ve bu ittifak yine propaganda niyeti ile anti-ergenekon filmi çekseydi. o film dolardı adım gibi eminim.

    bu arada son bir şey de ifade ederek bitireyim. yahu "- propaganda filmi bu, sanatsal değeri yok, senaryo yok, oyunculuk yok..." vs. gibi tiplere de bozuluyorum. yahu holywood neden var? sinema ne? tamam, sanat sanat içindir bence de ama sinema endüstrisi 50 yıldır propagandanın dibidir, çekirdeğidir.

    yapmayın allasen.

  • abimin eşinin babası ile gerçekleştirdim. öpüşenlerden biri bıyıklı ise berbat bir his yaratıyor iki erkeğin dudak dudağa öpüşmesi.

    bundan yıllar önce yine böyle bir ramazan gününde yengemin babası ile tokalaşıp yanak yanağa öpüşmek için kafalarımızı birbirine yaklaştırmaya başladık. malum, uyumlu bir şekilde yanak yanağa öpüşebilmek için iki kişinin de sağ ya da iki kişinin de sol yanağını yaklaştırması lazım. aksi takdirde kafamızı kuş gibi geriye doğru zorlamamız gerekir yanakların birbirine temas edebilmesi için. yengemin babası sol, ben ise sağ yanağımla yaklaşmaya başlayınca bu uyumsuzluk hemen ortaya çıktı ve ne yazık ki bunu ikimiz de aynı anda fark ettik. ikimiz de aynı anda fark edince ikimiz de aynı anda yanak değiştirdik ve yine uyumsuz bir durum yaratmış olduk. kafalarımız hala hızla birbirine doğru yaklaşmaktaydı, zaman daralıyordu ve ikimizden -sadece- birinin yeni bir hamle yapması gerekiyordu. (uzun uzun anlatıyorum ama bunlar tabii ki saliseler içinde oluyor.) beklenen hamleyi yine ikimiz aynı anda yaptık, yine, yine, yine derken sağa sola ufak hareketlerle titrer gibi görünen kafalarımız birbirine iyice yaklaştı ve hasan amca ile dudaklarımız birleşti. muhteşem bir birleşme idi! adamın ıslak bıyıkları ağzımın içindeydi ve ramazan dolayısıyla bıyıklarına sürdüğü hacı misinin bir anda ağzımın tamamını kaplayan iğrenç, yağlı kokusunun tüm benliğimi ele geçirmesi yaklaşık bir saniye sürdü. alt dudağım da hafiften onun dudaklarının arasında kalmıştı. bilirsiniz bazı yaşlılar yanak yanağa öpüşme esnasında iki kollarıyla birlikte gençleri çok fena kavrar; işte o kavrama da duruma eklenince resmen tecavüzü yaşadım ben o gün.

    nasıl kurtuldum hatırlamıyorum. sonrasında kendime ne zaman geldiğim de hatıralarımda net değil.

  • her zaman söyledim yine söylüyorum seçimlerden sonra tüik çalışanlarını çaycısı da dahil olmak üzere yargılatmayan yeni hükümetin allah belasını versin. bu rezilliği, bu sefaleti bu insanlara yaşatmaya kimsenin hakkı yok.

  • çünkü istediğim zaman bozabiliyorum. 3-6-12 ay bağlamama gerek kalmıyor.

    ayrıca henüz o farkı alabilmiş birisi yok, dolayısıyla alınıp alınamayacağının da şu anki ekonomik durumda bir garantisi yok...