hesabın var mı? giriş yap

  • telefoncu m.kemal abinin, parçalardan başka telefon yapabileceğini bilmeyen ,yazar hezeyanı.

  • ortada hiçbir şey yokken dağ gibi adam aforoz edildi her yerden.

    sonra işin aslında öyle olmadığı ortaya çıktı ve hala çıkmaya devam ediyor, nasıl oluyorsa bu kadının projeleri yolda.

    arkadaş kaç tane daha kanıt ortaya çıkmalı bu davanın bitmesi için?

    bir tanesi daha, "coni beni sürekli dövdüğü için şu markanın şu ürününü hep yanımda taşıyordum" dediği ve mahkemeye de avukatı tarafından sunulan ürünün, bahsi geçen yıllarda (2014-2016) henüz üretilmemiş olduğu direkt üreticisi tarafından duyuruldu. adamlar 2017 yılında sürmüş piyasaya. şurada bir de linki var.

    ben anlamıyorum ki bu işi, kadın çıkıyor meydana adam beni dövdü diye, herkes adamı linç ediyor. olayların tersi şekilde olduğu, kadının en başından beri yalan söylediği ortaya çıkınca da "yaauvv aslında karşılıklıymış, coni de ektiğini biçmiş" oluyor.

    herkes delirmiş anasını sattığımın dünyasında.

  • yıllardır yaptığım iştir. tişört tasarlayarak ayda 20.000 lira civarında kazanıyorum. amacım ukalalık değil size de anlatmak. şu ekonomik çöküşümüzde siz de yapın. türkiye'de bu işi yapan ilk insan olabilirim.

    hele gelin şöyle, çöküp dinleyin bi bu ekonomik buhranda nasıl mışıl mışıl uyurken para kazanıyorum ve nasıl siz de yapabilirsiniz anlatıyorum.

    not: önce büyük bir emek harcadım, sonra ekmeğini yemeye başladım. ona göre okuyun. ayrıca uydurduğumu düşünenlere kanıtlar getirdim.

    not 2: reklam falan yapmıyorum. iyi niyetle paylaşmak istedim. hiçbir referanslı link falan paylaşmadım. bu işten hiçbir çıkarım yok.

    çok uzun, okuyamam diyenler için: 7 yıldır tişört tasarımlarımı amerika'da satarak düzenli olarak dolar kazanıyorum. hem de sadece tasarım yapıp yükleyerek. işleri büyütüp birden fazla tişört hesabı açtım ve her birinden aylık 200-300 dolar para geliyor. ben bu işi redbubble'da ve teepublic'te yapıyorum ama birçok site var aynı işi yapan. şu an ise naçizane youtube kanalı açtım ve bu konuları anlatıyorum ama burada link verirsem binlerce dislike alıp dolandırıcıkla suçlanacakmış gibi hissediyorum. o yüzden sadece yazı yazdım.

    bundan 7 yıl önce 2015 yılında, üniversiteye yeni başladığım sıralarda, bu pasif gelir olaylarına kafayı takmıştım. o zamanlar bannersbroker gibi sitelere para yatırıp katlanmasını bekliyordum. paralar gitti tabii. sonra bu clicksense affiliate, reklam izle para kazan, anket doldur para kazan gibi saçma sapan yöntemlerle ayda 2-3 dolar kazanabilmeyi başardığım zamanlar oldu. başlarım dedim böyle işe.
    sonra bi gün iskin diye bi firma gördüm. telefonlar için baskılı kılıflar üretiyordu. aha dedim ben yapacağım işi buldum. o zamanlar league of legends çok meşhur. gidip yüzlerce mockup oluşturup sahibinden'e telefon kılıfı diye koydum. millet önizlemesini görüyordu, sipariş gelince gidip istanbul zeytinburnu'nda boş telefon kabına siparişe göre lol tasarımı bastırıp kargoluyordum. bir keresinde hiç unutmam, kargoyu da karşılamıştım ve 1 tl kâr etmiştim.

    baktım bu iş de olmayacak oturup araştırmaya başladım. sonra karşıma bu print on demand siteleri çıktı. türkiye'de tisho vardı. yabancı olarak da spreadshirt, teespring, teepublic, redbubble gibi siteler buldum. bu sitelerin şöyle bir avantajı var. siz tasarımınızı yüklüyorsunuz, gerisine karışmıyorsunuz. baskıyı, kargolamayı, ödeme almayı, iadeyi falan onlar hallediyor. sistem nasıl işliyor peki?

    - diyelim bir tasarım yüklediniz. bu siteler önce o tasarımın bulunduğu bir ton önizleme oluşturuyor. mesela o zamanlar ben bir league of legends karakteri olan yasuo'yu içeren bir tasarım yüklemiştim. bu siteler yasuolu tişört, telefon kabı, banyo paspası vb. gibi önizlemer oluşturmuştu. buraya kadar tamam.

    - daha sonra internette yasuo tshirt diye arama yapan birisi sizin tasarladığınız tişörtü buldu ve diyelim ki 25 dolar ödeyerek satın aldı. bu siteler baskıyı yapıyor, ödemeyi alıyor, kargoyu hallediyor ve müşteriye teslim ediyor. size de ürünün tasarımcısı olduğunuz için komisyon veriyor.

    - bu komisyon 1 dolar da olabilir 10 dolar da olabilir. genellikle siz belirliyorsunuz ama çok yüksek komisyon oranı belirlerseniz ürünlerin fiyatı şiştiği için pek satılmıyor.

    ben bu sitelere 5-10 tane tasarım yükledikten sonra hiçbir şey olmadı. dedim bu iş de tırt çıktı ama sonra aradan 3-4 ay geçti ve bir tane mail geldi. hatta duruyorsa buraya ekran görüntüsünü koyacağım.

    buldum. bunlar ilk satışlarım: https://ibb.co/104jbl5

    bu da ilk kazancım. lol'deki thresh karakterli bi tasarımım laptop skin'i olarak satılmış. $5.62 kazandırmış. https://ibb.co/gpqfcxw

    aha dedim ben yapacağım işi bu sefer buldum. tam memlekete (denizli'nin bir kasabası) gideceğim sıralardı ve kendimi iki hafta kapatıp photoshop ve ıllustrator öğrendim, onlarca tasarım yaptım. ilk satışımı redbubble'dan yaptığım için buraya hayvan gibi abandım. iki haftada yaklaşık 150-160 tasarım yükleyip evime geri döndüm. inanır mısınız bilmiyorum ama tasarımlar deliler gibi satılmaya başladı.
    satışlar genellikle amerika'dan olduğu için her gece uyurken 5-15 dolar gelmeye başladı. sabahları uyandığımda para kazanmış olarak uyanıyordum. hayatımda bu kadar güzel bir his yaşamamış olabilirim. ilk aylarda kazandığım parayı ekliyorum buraya: https://ibb.co/yjyvk7d

    öğrenci olarak böyle paralar kazanmak ve bunu uyurken başarabilmek benim için büyük bir adımdı. tasarım yüklemeye devam ettim. kendime 3-4 tane daha hesap açıp odaklandığım tasarım kategorilerini ayırdım. 7 yıldır düzenli para kazanıyorum. bu da bana en çok kazandıran yalnızca bir hesabımdan gelen aylık kazançlarım: https://ibb.co/yjyvk7d

    şu an ise hiçbir şey yapmama gerek kalmadığı için başka işlere yöneldim. tasarımlarım zaten satılıyor. pek fazla yeni tasarım ekleme ihtiyacı duymuyorum. bu meselede birçok kişiden daha tecrübeli olduğuma inandığım için bir youtube kanalı açtım, onunla ilgileniyorum. kanalda nasıl üye olunacağını, ödeme almak için payoneer'in nasıl bağlanacağını vs. anlatıyorum. arada da tasarım yüklemeye devam ediyorum. kanal linkini verirsem binlerce dislike ve dolandırıcı suçlamaları alacakmışım gibi geldiği için yazıyı burada bitiriyorum.

    sitemizin adı redbubble. paypal yasaklı olduğu için payoneer ile ödeme alınabiliyor. araştırmalarınızı ona göre yapabilirsiniz.

    edit: arkadaşlar telif ile ilgili sorular geliyor. artık eskiden olduğu gibi league of legends vb. tasarımları koyamıyorsunuz. telif işine dikkat etmek gerekiyor ama aşağıdaki yazar arkadaşın dediği gibi davalık bir durum olmuyor. en fazla hesabınız kapatılır.

    edit 2: youtube kanalımı söylemem için çok ısrar geliyor: https://ibb.co/rh2tw4l

    arkadaşlar burası ekşi sözlük. burada adamı çiğ çiğ yerler ve kanalımı dislike yağmuruna boğarlar. kusura bakmayın.

    edit 3: pes ediyorum. kanalımın adı kummbara. iki m harfiyle, evet. inşallah pişman olmam

  • bu platformda gördüğüm en büyük rezalet olabilir.
    10/10
    haysiyetsiz opet
    biz neden bu kadar sahipsiziz ya?
    kul hakkı zırt hakkı zurt hakkı deyince mangalda kül bırakmayan esnaf ve türk firmaları tuttuğunu seviyor.
    allah'ın belaları.

  • ab ülkeleri, efta üyesi ülkeler ve israil, makedonya, bosna-hersek, fas, batı şeria ve gazze şeridi, tunus, mısır, gürcistan, arnavutluk, ürdün, şili, sırbistan, karadağ, kosova, güney kore, morityus ülkelerinden ithal edilen ürünleri kapsamayan gümrük vergisidir.

    muhtemel olarak sadece çin mallarından tüketiciyi korumak üzere yapılmıştır. katma değeri yükselten italyan ya da isveç mobilyalarını vs. kapsamamaktadır.

    çinden ithal edilen mobilyalar yıllık 300milyon doların üzerinde ve birinci sırada. bu cari açığın artmasına neden olan önemli kalemlerden birisi. çin'e gidecek bu parayı iç pazara çekerek cari açığı hafifletmek ve aynı zamanda kalitesiz, katma değer yaratmayan çin mallarından tüketiciyi korumak iki ana hedef denilebilir.

  • herkesin malumu olan bi' gerçek. hangi mekan ki yuvarlak tabak yerine kare/dikdörtgen tabakla yemek getirir, o mekan çok fena hesap kitler... evet.

  • gençler hatırlamaz. cem yılmaz doksanlarda levent kırca'ya isim vermeden sürekli bir konuda dokundurmaya çalışırdı. "bazıları güldürürken düşündürmeye çalıştı hep bu ülkede" diye girerdi lafa... "ben mi? ne düşündürücem lan ben dümdüz kırar geçiririm alayınızı" derdi. hatta yanlış hatırlamıyorsam doğru düzgün güldüremedikten sonra düşündürsen ne olur gibi şeyler de söylerdi. vardır eski şovlarında. açın bakın.

    başka konular da vardı aralarında gerçi. pek yakında filminin intihal olduğu iddiası üzerine de bi davaları oldu sanırım. ayrıca gezi sürecinde cem yılmaz'ın bazı tweetleri'ni silmesi üzerine levent kırca'nın tepkileri de haberlere konu olmuştu.

    bu olaylardaki haklıyı haksızı bilmem. ama yıldızları pek barışmadı senelerce bu iki komedyenin. benim anlatmak istediğim ise başka bi konu.

    insan yaşlanırken bazı şeyleri eskisi gibi yapamaz. bu doğanın kanunu... ben cem yılmaz'ı, bazı konularda çok büyük konuştuğu için her zaman biraz endişeyle izlerdim. "güldürürken düşündürmek ne lan ehehehe" diyen hallerinden, o isim vermeden eleştirdiği adamların yaşlarına geleceğini de bilirdim. rahatsız olurdum o cüretkarlıktan.

    nitekim o günler geldi. hatta cem yılmaz şu an levent kırca'nın prime döneminden daha bile genç bir yaşta. ona rağmen "ne düşündürücem lan kırar geçiririm dümdüz" hallerinden çok uzakta. kaldı ki son gösterilerinde bir şeyler düşündürme derdi de olan bi adam izlenimi veriyor açık açık...

    demek ki hayat seni öyle bir yere eviriyor ki eleştirdiğin şeyin ta kendisi haline gelebiliyorsun.

    şimdi gelelim asıl meseleye. levent kırca hayatı boyunca kime ne söyleyecekse çatır çatır karşısına çıkıp lafını ağzının içine gömmüştür. sonrasında "ben onu kastetmedim, siz anlamamışsınız" diyeceği hiçbir polemiği yoktur.

    bugünkü paylaşımında cem yılmaz'ın açık açık birine bir şey anlatmadığı ortada. ancak bir şeylerle dalga geçmiş olabileceği hissine kapılabiliyoruz.

    ama işin kötüsü, hissettiğimiz şeyde levent kırca'nın; en avam skecinde bile böyle bir basitlik kullanmayacağını biliyoruz.

    yani ne bir alenen diyeceğini deme duruşu var mesajının, ne de amaçlanan mesajda bir asalet...

    cem yılmaz iyi bir komedyen midir? bir zamanlar öyleydi. büyük bir sanatçı mıdır? bu sebeplerden dolayı benim nazarımda hiçbir zaman olmamıştır.

  • mümkün mertebe uzak dursak da avm'lere bebek arabasıyla gitmek zorunda kaldığımız her seferde karşılaştığımız uyuz tiplerdir.
    dün akşam yine karşılaştık bu tiplerle.
    yürüyen bant olan katlarda zaten kesinlikle kullanmıyoruz asansörü ama yürüyen merdiven olunca güvenlik nedeniyle mecburen binmek gerekiyor asansöre. ama ne mümkün bir sürü gereksiz tip yüzünden binebilmek. adam 1 ya da 2 kat çıkabilmek için yürüyen merdivenin hemen yanındaki asansörün önünde 10 dakika bekleyebiliyor. fıttırıyorum. lan sen gezmeye gelmedin mi bu nalet yeri? geze geze çıksana amk yukarı! yaşın en fazla 30! nasıl bir robotluk bu!

    asansör geldiğinde binebilmek de ayrı bir macera. bebek arabasının yanlarından önümüze geçip binebiliyor insanlar. sıra mıra hak getire. öncelikli olmamız gerektiğini tamamen bir kenara bırakıyorum zira burası türkiye.

    bazen yavruyu kucağıma alıp yürüyen merdivene kaktırıyorum arabayı iki büklüm çıkıyorum üst kata.

    edit: anne değil baba yazdı.

    edit 2: öncelik tanımlanmamış diye atlamış sazan. tanımlanmış tabi ki. asansörün önünde öncelikliler diye bir tabela var ve orada bebek arabası işareti var. işte bu beyinsizler asansörleri işgal eden.

    edit 3: ha bir de memleketi bilmezmiş gibi ne işi var avm'de demiş. lan biz çok mu meraklıyız gidip onca insanın içinde sıkış tıkış hareket etmeye. 'zorunda kaldığımızda' yazmışız bak oraya. yani bu avm denen yerlerden tamamen uzak durmak artık çok zor. illa ki bir işini orada görmen gerekiyor. siz okküzsünüz diye biz kendimizi mi sakınalım. bunu sokak köpeklerine karşı yapıyoruz biz. ısırırlar diye gitmiyoruz onların takıldığı yerlere. sen de mi bu muameleyi istiyorsun. bu heyvanlar yüzünden gitmiyorum mu diyelim.

    debe editi: başlıktaki tüm entirileri okuyunca düşündüğümden daha fazla öküzle birlikte yaşadığımızı gördüm. ellerine sağlık çok güzel açıklayanlar olmuş konuyu. bir öküze anlatır gibi anlatmışlar.
    özetliyorum: kimse bu tiplerden iyilik beklemiyor, asansörden inip yer versin demiyor zaten. sadece sıra beklemesini öğrensinler ve mecbur değillerse kalabalık yapmasınlar yeterli. orada sırası gelen anne-baba asansöre binebilmeli. aksi gerçekten insanı delirtiyor.

  • bir soru cümlesidir.
    ultraslan'ı bilmem de; galatasaray taraftarı bir çatıya ihtiyaç duymadan direnişteler. gerisi teferruat.

    not: fenerbahçeliyim. *

    edit: bilgilendirme. başlık başa kalmış.

  • elf soyundan gelen kuzeyli kadınların bahar ve yaz aylarında yüksek yüksek tepelerde koyun, keçi ve inek sürülerini çağırmak için söylediği şarkılara verilen isim. özellikle inek sürülerini çağırmayla ve isveç'in dalarna bölgesiyle özdeşleşmiştir.

    vallpiga da denilen çoban kadınların söylediği kulning, alp dağları'nın geniş meralarında yankılanarak sürüleriyle iletişim kurmasını sağladığı gibi diğer çobanlarla da haberleşmede kullanılır. bir kadından başka bir kadına öğretilerek günümüze kadar aktarılan kulning, şu sıralar jonna jinto'nun puslu sesiyle insanın da ruhuna işlemeye devam eder. sihir gibi bir çağırma şarkısı için buyrun buradan büyülenin.