hesabın var mı? giriş yap

  • rolex taktığından sıkıntı olmayacağını düşündüğüm yürüme işlemi.

    ama arda bayrampaşa çocuğudur, anternmandan önce yasin suresini okur, instagram'da kur'an-ı kerim'li ve dualı fotoğraflar paylaşır.

    tanım: ortalama yurdum reisçisinin yaşam tarzına yakışır bir hareket.

  • ilk olarak 1950lerde sakinleştirici/yatıştırıcı* olarak roche tarafından piyasaya sürülen ilaç... ilk piyasaya sürüldüğü zamanlarda bağımlılık yapıcı etkisi bilinmeyen bu ilaç özellikle ev işlerinin yoğun temposuna yetişemeyen ve devamlı stres altında yaşayan ev kadınları arasında oldukça popüler olmuştur; ve sözkonusu bu problemleri kısa bir sürede gidermedeki üstün başarısı farkedilince kullanımı giderek daha da yaygınlaşmış, aile doktorları vitamin hapı yazar gibi herkese bu hapı önermeye başlamıştır. nitekim zamanla sırf ev kadınları değil, aile geçindirme stresi yaşayan çalışan kesim - yani çoğunlukla erkekler - arasında da popüler hale gelen bu ilaç, roche'un en çok gelir getiren ürünü haline gelmiştir. ancak zaman geçtikçe ve 70lere gelindikçe ilacı kullananlardan gelen şikayetler gittikçe sıklaşmıştır; nitekim hastalar doktorların yalnızca bir iki aylığına yazdığı bu ilacı senelerce kullanmakta ancak bir türlü bırakamamaktadırlar, keza bıraktıkları takdirde yoğun bir duygusal düşüş yaşamaktadırlar. iyice artan benzer şikayetler üzerine ilacı kullanıp bahsi geçen bu yanetkilerinden muzdarip olan bir kesim roche aleyhine dava açar. ancak valium yıllar geçtikçe ilaç piyasasında en büyük kar payına sahip ürün haline gelmiştir ve tabii ki roche firması bu suçlamaların hepsini reddeder; keza aksi takdirde altın yumurtlayan bu tavuktan olacakları gibi bir de üstüne azımsanamayacak sayıdaki davacılara oldukça yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalacaklardır... en nihayetinde firma herhangi bir cezaya çarptırılmasa da, doktorlar bu ilacı yazarken daha dikkatli davranmaya, insanlar yanetkilerinden haberdar olmaya başlamışlardır. artık valiumun ve benzeri sakinleştiricilerin devri kapanmıştır. 90lı yıllar ise yeni bir mucize ilaç türünün, antidepresanların yükselişine tanık olacaktır. prozac xanax vs gibi bu yeni nesil ilaçlar ilk piyasaya çıktıklarında valium benzeri eski nesil ilaçlar gibi bağımlılık yapmadıkları iddia edilse de, günümüzde bunun da doğru olmadığı bilinmektedir - en azından çoğu bünyeler için...

    (bkz: in pills we trust)

  • (bkz: harry kane)

    tottenham hotspur fc oyuncusudur.

    hızlı okuduğunuzda hurricane " = kasırga " manasına gelir. ailesini tebrik ediyorum.

  • uc berkeley tarafindan bir araştırma ile de kanitlandigini gördüğüm onermedir .

    bunun nedenlerine bakacak olursak;

    1) ateistler dogru olduguna inandıkları bir şeyi yapmak için kendilerini dogmalarda sınırlamazlar, onların bir şeyi yapmak için aradıkları tek kıstas akıl ve vcdanlaridir. sorgulama alışkanlığı olan bir insan nerede ne yapması gerektiğini daha iyi bilir.

    2) ümmetci bir yaklaşım benimsemedikleri için her kesimden insana yardım edebilirler. bugun dindar türkiye her yıl ramazan ayında yardım yapmak için özenle fakir bir müslüman ülke seçip, aynı ya da daha fazla oranda ihtiyacı olabilen haiti gibi ülkeleri önemsemezken, ateistler doğal felaketler yasayan musluman pakistan'a da katolik haiti'ye de yardım etmektedirler.

    3) bilimsel gelişmeler yapıp insanlığın daha da ileriye gitmesini sağlayanlar çoğunlukla ateisttirler. bunu yaparken etik olmak dışında bir sebepleri yoktur. -burada bilimadamından kastım, bir grup, cemaat desteğiyle dünyada ilk 5000'e girmeyen bir üniversiteden kadro almışlar değil,zaten onların bilime bir katkıları olmuyor, her şey kuran'da yazılı-

    4) bugun uluslararası alanda, bütçesine oranla en fazla yardımı yapan ülkeler olan iskandinav ülkeleri yogun oranda ateisttirler.

    5) ateistlerin yaptıkları katkılar cennet/huri gibi beklentiler olmadan yapıldığı için etik olarak daha fazla degerlidirler.

  • gecen gun zincirlikuyu'da kapi onumde acilmasin diye dua ettim. kapi onumde acilmasin da sonradan yavas yavas, insan gibi bineyim, ayakta gideyim diye dua ettim, ama acildi... ben, evet ben hayatinda karincayi bile incitmemis yasar usta, hic gozumu kirpmadan butun gucumle yanimdaki kekolari iterek oturdum. yani oturmusum. o kadar hizli gelisti ki sonradan bi baktim oturuyorum.

    butun gucunuzu kullanarak yaninizdakileri ittirmek ne demek arkadas? valla isteyerek yapmadim ama kaburgalarim kiriliyordu aminim.

    gunde iki defa, cogunlukla yogun saatlerde kullaniyorum bunu. yemin ederim insanliktan ciktim iki senede.

  • son derece sakil ve görgüsüzce slogan. iki sene öncesine kadar kimse voleybolun v'sini bilmiyordu. iki senede mi voleybol ülkesi olduk ? sadece takım şampiyonluklarıyla voleybol ülkesi olunmaz halkın da oynaması, sahip çıkması o kültürü sahiplenmesi lazım. türkiye 100 kişi olsa belki 2-3 kişi voleybol maçı izlemistir, son 10 yılda belki 1 kişi voleybol oynamıştır. böyle voleybol ülkesi olmaz. boş yapmayın. ayrıcalıklı, şanslı ve kısıtlı bir kitle basari elde ediyor diye voleybol ülkesi olmuş olmuyoruz.

    hani diyelim öyle voleybol ülkesiyiz. ülke kendini övmez başkalarının söylemesi lazım bu kadar görgüsüz olmayın ya. utanıyorum valla şu sloganı duydukça ve sahip çıkıldıkça. cringe showsunuz.

  • televizyonda moda giyimle falan ilgili bir yarışmada jüri olan hanım. bir kızcağız katıldı ingilizce öğretmeniyim dedi aralarındaki dialog aşağıda;
    - what is your style?
    - ingilizce mi türkçe mi cevap vereyim?
    - ingilizce tabii. [yanındakilere 'bakalim konuşabiliyormu durun']
    - actually i dont have a style..(vs)
    - evat konuşabiliyormuş tamam

    sen kimsin ingilizce öğretmeniyim diyen kızı konuşma sınavına alıyorsun. meydan kimlere kaldı? bu eğitimli denebilecek insanlar kimlerin ağzına maskara önüne meze oldu allahım. bu televizyondaki insanlar kim, eğitimleri sıfatları ne? çıldıracağım az kaldı

  • çok da havası olmayan bir şey olduğu doğrudur. misal ben kahverengi gözlüyüm, sadece "aa snin gözler mkmmel yha, ben de istiyrum bunlardn" gibi sözleri duymuyorum. fakat ben de güneşe bakarken çok zorlanıyorum, hatta bazen güneş gözlüğü bile etki etmiyor, yüzüm otomatik olarak büzüşüyor, güneşe bakarsam bütün gün başım ağrıyor, mağdurum. :/ sebebi göz rengim değil, çünkü zaten yeryüzünde güneşe dimdik bakabilen bir über insan yok, herkesin gözü hassas bu konuda. gören de biz kahverengi gözlüleri güneşe gözlüksüz rahatça meydan okuyabilen tipler zannedecek. biz de en az renkli gözlüler kadar etkileniyoruz maalesef. tek hasar gören siz değilsiniz. :( te allahım.

  • insanoğlu bununla ciddi ciddi sınanıyor demek ki. derler ya hani, ya arkadaşını kaybedersin ya paranı. bazen ikisini de kaybediyorsun da hangisine üzüleceğini bilemiyorsun. ben borç isteyenlere: "valla bozuk yok abi üstümde." diyorum da, babam bu konuda hayır diyemiyor. kendisi kefalet konusunda da bir numara olup hali hazırda bir arkadaşının kredi borcunu da üstlenmiş aşmış bir şahsiyettir. efendim, benim bu babam yine bi gün bir arkadaşına borç verdi. yıllar geçti, adam ödemedi. geçen gün "yea bi mustafa amca vardı, ne oldu ona?" diye sorunca ben, babam sitem etti, arayıp sormuyor, telefonlara çıkmıyor, düğünümüze bile gelmedi, artık sevmeyeceğim, dedi. üzüldüm. çok iyilerdi.

    neden sonra bikaç gün önce, bi telefon gelmiş, mustafa amca babamı aramış. ankara'daymış. kalbinden ameliyat olacakmış. acaba helallik mi istiyor, dedim, şomağızlı dediler, her ameliyat olan ölüyor mu? bilmem. ölmüyor mu? babama sen nasılsın demiş, benden bir isteğin var mı demiş. babam da, canının sağlığı demiş. konseptten ayrılmamış. dur demiş hatta, hastaneye geleyim, göreyim seni bir. ayy canım ya son kez bi görmek istedi demek arkadaşını dedim, şomağızlı dediler, niye son olsun? bilmem. neden olmasın? annem, hastaneye gitmek üzere hazırlanan babamı, işte sen böylesin, çok iyisin, herkesin her şeyine koşuyorsun, saf mısın nesin diye inceden inceye doldururken; benim yüce gönüllü babam, hasta yatağındaki bunca yıllık arkadaşını müdafaa için şunları söylemiş: "gideyim ya, belki parayı verir."