ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
şuhut'ta petrol bulundu ama 2023'te çıkaracağız
-
halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyen kim varsa şerefsiz, namussuz, onursuzdur.
russell crowe'a istanbul'da verdiğim ayar
-
'sade kahve'den sonrasini okumadim, cunku rasil'i taniyanlar bilir, o sadece ince belli bardakta seylan çayi içer.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"dedemle nenem zamanında çok kavga etmişler dedem de dayanamayıp güvercini duvara fırlatmış, telefon yok o zamanlar tabi"
italo calvino
-
bazı yazarlar vardır, belli yaş aralıklarına hitap ederler. ergenliği tamamlamadan önce dostoyevski okumak tehlikelidir, oscar wilde'ı ise orta yaşa varmadan anlamak gerekir mesela. calvino ise her zaman geri dönmek isteyeceğiniz bir isim. herşeyi bildiğinizi zannetiğiniz genç yaşlarda da, olgunlaştığınızı sandığınız zamanlarda da; bir silkelenip kendinizi tekrar bulmanız gerektiği anlarda başvurmanız gereken müessesedir.
letgo'da hiçbir şeyin satılamaması
-
60 liraya yazdığım ürüne pezeveng yazmış:
"merhaba 30 lira diyelim el sıkışalım inşallah yarın gelir alırım"
puşt herif sanki bende malı 30 liraya satacağım adamı dört gözle arıyordum.
bende yazdım "sana 120 tl"
arka kamera kasasında 2 tane süs kamera vardır
-
reeder telefonlardaki kamera sahtekarlığı iddiası sonucu reeder firmasının web sitesine eklediği uyarı. o aslında olmayan 2 kamera süs kameraymış. telefonu süslemişler, herhangi bir fonksiyonu yokmuş.
görsel
(bkz: tüketiciyle dalga geçmek)
john lennon
lgs 2022'de sorulan skandal at sorusu
-
süper sorudur. okuduğunu gözünde canlandıramayan veletleri eler.
cep telefonu çıkmadan önce sıçarken yapılanlar
-
yumos'un arkasini filan okuyorduk mk
saniyelik salaklıklar
-
geçen haftalarda yaşadığım, saniyelik olmasa da, 30 saniyelik bir salaklığımın, başlıkta zirveye oynayacağından eminim ve yazıyorum:
evimin yanında bir 'metro market' var *. sabahladığım ve de yoğun şekilde çalıştığım bir gecenin sabah 8'inde bu marketten kahvaltılık alışveriş yapmak için buraya gittim, park ettim ve de kapıya doğru yönlendim. tabii sabahlamanın verdiği 'neredeyim lan ben?' tadındaki his ile henüz çevreme adapte olamamış bir haldeyim.
neyse, içeri girdim, karşılama standındaki 2 genç kıza 'günaydın' dedim ve de onların hemen karşısında, benim ise sağımda bulunan alışveriş arabası sırasının başına yönelip bir alışveriş arabasını çıkarmaya çalıştım fakat market henüz yeni açıldığı ve de arabaların geceki düzeni ile durmasından dolayı arabayı çıkaramadım. ardından çıkarabilmek için biraz daha sert çektim, yine çıkmadı. böyle olunca da pozisyon alıp baya sert bir şekilde çektim ve de bu sefer çıktı.
arabayı düzleyip tam gidecekken baktım ki en az 30 tane alışveriş arabası bana doğru gelmeye başladı, arabaların öbür ucu bile gözükmüyor, o kadar fazla araba yani. 'ulan sabah sabah işe bak, tutmak gibi bi adanmışlığa hazır mıyım?
tutmazsam da karşı reyona çarpacak, yer de eğimli değil ki nasıl kayıyor bunlar?' diye düşünürken araçlar da gelmeye devam ediyor. o an kararımı tutma yönünde verip hafifçe tuttum arabaları, durmadılar, bu sefer yine biraz daha itmeye çalıştım, yine durmadılar. en son 'yeter lan' diyip bütün kuvvetimle, yerden destek alarak ittirdim ve de araçlar durdu ama bıraksam, tutmasam tekrar yürüyecek arabalar, karşı kuvveti hissediyorum yani. bu sebeple hemen girişteki kızlardan birine 'bunları tutmamız lazım, geliyorlar, çarpacaklar!' diye seslendim, tabii bu sırada tamamen kendimi adamış şekilde arabaları tutuyorum. pozisyon da şu: basketbolda pas atarken göğüs hizasından atarsın da, dirseklerin yanlara açılır ya, heh işte, onun sabah 8de alışveriş arabası tutan ve de dizler hafif kırılmış versiyonu. zaten içeri girdiğimden beri tek yaptığım hasan şaş tadında pozisyon alıp durmak iken, bir yandan da 'ulan ben ne ara bu olayın içinde kaldım?' diye de düşünüyorum fakat görev adamıyım, 'yapılacak' işi yaparım yani kafamdaki inanmışlık seviyesi o en azından. seslendiğim kız bana baya şaşkın gözlerle 'ne yapıyor bu?' dercesine baktı. ardından kafasını arabaların öbür ucuna çevirdi. saniyelik olarak 'allah allah ya, burada böyle büyük bir olay yaşanıyor, ilgilenmedi bile' diye düşünürken, arabaların öbür ucundan bir ses geldi: yav bıraksana kardeşim!!
ulan meğersem oranın çalışanı adam, arabaları yerinden çıkarıp düzenlemek için öbür taraftan ittiriyormuş.. düşünsene, saat sabah 8, işini yapmak için arabaları yerinden çıkarmak istiyorsun, ittiriyorsun, manyağın biri geliyor ve karşı taraftan bütün kuvvetiyle, kendini adamış bir şekilde geri ittiriyor. bir de yerden falan destek alıyor pozisyon alıp. tabii olayı farkettikten sonra hemen 'aa siz mi ittiriyordunuz ya hehe' diyip uzadım oradan.
muhtemelen arkamdan 'çattık ya sabah sabah' demişlerdir, hala da birilerine anlatıyorlardır...
türkiye'de müthiş bir pahalılığın yaşanması
-
ne aradığına bağlı. bazı alanlarda çok ucuz bir ülkeyiz. mesela geçen 24 kişinin canı yok pahasına gitti.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''eğer ki o diploma olsaydı; akp liler profil resmi yapar, havuz medyası çarşaf çarşaf yayınlar, yetmez diploma-i şerif diye ziyarete açarlardı''
24 bin lira aylıkla ülkene geri dön programı
-
gelmeyin yalan söylüyorlar. akademik çalışmalar için verilen bap ödeneklerini artırsalar ve halen devam eden çalışanlara belgelendirmek şartıyla aylık belli bir akademik çalışma ödeneği verilse daha mantıklı olurdu. ama mutlaka dışarda endonezya vb ülkelerde desteklenecek çok değerli ilahiyatçı bilim insanları vardır kesin. ...