hesabın var mı? giriş yap

  • en az 10 yillik satranc tecrubesine sahip profesyonel oyuncularin uyguladigi, siradan oyuncular tarafindan uygulamasi tehlikeli olabilen teknikler butunu.. bilinenleri $unlardir:

    sadece sah'iniz kalmi$sa kuytu bir ko$eye saklanin.. vezir ve filleriyle ortalikta fink atan rakip sizi goremeyince "bu yone gitmi$ olmalilar!" deyip tahtanin yanindan gecip gidecektir.. karanlik bastirinca atiniza atlayip kacin..

  • 1800'lerin sonunda dünyanın dört bir yanındaki büyük şehirler “at gübresinde boğuluyordu”. insanlar, bu şehirleri işleyebilir kılmak için hem insanların hem de eşyaların taşınması amacıyla binlerce ata bağımlıydılar.

    1900 yılında yalnızca londra sokaklarında 11.000'den fazla fayton vardı. ayrıca her biri günde 12 ata ihtiyaç duyan birkaç bin de atlı otobüs bulunurdu. tüm bunlar şehrin içerisinde faaliyette olan 50.000'den fazla at demekti.

    atlı otobüs (1911)

    o zamanlar dünyanın en büyük şehri olan londra'daki at nüfusu bununla da kalmıyordu. şehrin çevresinden şehre mal taşıyan at arabaları da bulunmaktaydı.

    bu kadar büyük bir at popülasyonu büyük sorunlar yarattı. en büyük problem atların sokaklara bıraktığı gübreydi. (bildiğiniz at boku) bir at günde ortalama 7 ila 15 kilogram dışkılar. şehrin içerisinde 50.000'den fazla at bulunduğunu düşünürsek bu, her gün 750.000 kilogram at dışkısı demektir. bu dışkı aynı zamanda sayısız sineğin şehri istila etmesine ve tifo gibi hastalıkların yayılmasına sebep olmuştur.

    her at dışkının yanında günde yaklaşık 8-9 litre kadar da idrar yapmaktadır. 50.000 at üzerinden hesapladığınızda 450.000 litreden fazla idrarın sokaklara aktığını söyleyebiliriz.

    tüm bunlar yetmiyormuş gibi o zamanlar çalıştırılan bir atın yaşam beklentisi sadece 3 yıldı. çalışırken ölen atların leşlerinin de sokaklardan kaldırılması gerekiyordu. ancak, cesetlerin kaldırılması zor olduğu için genelde çürümeye bırakılıp, çürüdükten sonra kolayca parçalanıp o şekilde şehir dışına taşınıyordu.

    londra sokakları insanlarını zehirlemeye başlamıştı.

    ancak bu sorunlar sadece ingilizlerin başını ağrıtmıyordu. new york'un günde yaklaşık 1.500.000 kilogram dışkı ve 900.000 litre idrar üreten 100.000'lik bir at nüfusu vardı.

    the times gazetesi 1894'te "50 yıl içinde londra'daki her sokak dokuz metrelik gübrenin altına gömülecek" tahmininde bulunduğunda sorun doruk noktasına ulaşmıştı.

    bu süreç "1894 büyük at gübresi krizi" olarak tanımlandı ve 1898'de new york'ta düzenlenen dünyanın ilk uluslararası şehir planlama konferansında tartışıldı. ancak bir çözüm de bulunamadı. kent uygarlığı mahvolmuş gibiydi.

    ancak platon'un da dediği gibi "ihtiyaç inovasyonun temelidir" (our need will be the real creator) ve bu sorunun çözülmesi için gerçekleşen buluş motorlu taşıtlardır.

    henry ford'un uygun fiyatlarla motorlu taşıtlar üretme sürecini keşfetmesi ile sokaklarda atlı otobüslerin yerini elektrikli tramvaylar ve motorlu otobüsler aldı. 1912 yılına gelindiğinde, önceden aşılması imkansız gibi gözüken sorun çözülmüştü. dünyanın her yerindeki şehirlerde atların yerini motorlu taşıtlar almış, ana ulaşım ve taşıma kaynağı haline gelmişti.

    kaynak: historic uk

  • deney tüpleri arasında geçen bir ömür. günde 4 saat uyku, 4 tarafı zürriyetsizlerle dolu, yorgun, bitkin ama kendini bilime adamış bir insan. hayata kemeriyle sımsıkı tutunan bir insan.

  • televole'nin televole olduğu zamanlar. yani futbolcular ön planda.

    mustafa adlı takımını,soyadını, hiçbir şeyini bilmediğim bi futbolcunun yanına gidiyorlar. amaç bir tane genel kültür sorusu sormak. şu diyalog geçiyor...

    -merhaba mustafa sana bir genel kültür sorusu sormak istiyoruz.
    -sorun abi.
    -bize, senin isminin harflerinden oluşan bir ülke söyleyebilir misin?
    -(biraz düşünür) valla bulamadım...kaç harfli?
    -3 harfli
    -hımmm... (biraz daha düşünür) baş harfi ne?
    -baş harfi "f".
    -hımmm... yok vallahi aklıma gelmiyor...
    -neyse ben sana kıyak yapıp 2. harfi de söyleyim "a"
    -hımm... faa... hımmm... yok vallahi bulamıyorum..
    -neyse mustafa. sorun değil. ülkenin adını söyleyim mi?
    -söyle abi.
    -fas.
    -hadi lan ordan fas diye ülke mi olur?