hesabın var mı? giriş yap

  • ovacık'tan kalkan'a kadar yürüdük. aklımda kalan bazı iyi, kötü ve çirkin şeyler var.

    ekipman kısmı: su hariç 13 kg'yi geçmek enayiliktir. en önemli ekipmanlar sırasıyla; ayakkabı, çanta, baton, şort, karabina...

    ayakkabı: sıfır ayakkabı ile ilk kez giyip yolculuğa başlamak en büyük 2., ucuz ayakkabı alayım, kullan at yaparım demek 3. büyük günah. paraya kıyılacaksa ayakkabıda kıyılmalı ve sert tabanlı, kaydırmaz, bileği saran, ayağa tam oturan bir model seçilmeli.
    çanta: min. 60 lt, maks. 60 lt olmalı. fazlası ve azı da yine enaylik, başka bir şey değil. boş ağırlığı 2 kg'yi geçen çanta bizden değildir. 1.5 kg'lik çanta, ne güzel çantadır. onu koruyup kollayınız.
    baton: başta ben buna karşıydım. ne gerek var yeaa diyordum. en kötü iki dal alırım yeaa diyordum. neyse ki verilmiş sadakam varmış ve likya tanrıları beni çarpmadı. çarpmadı çünkü son anda baton almaya karar verdim. bu kadar insan yanılıyor olamaz dedim. teşekkürler bu kadar insan. (batonsuz likya yolu'nu yürümek, hayko cepkin ile uçağa paraşütsüz binmek gibi bir şey.)
    şort: yine direkten döndüğüm bir obje, bir kurtarıcı daha. yandan ve bol cepli, eğilip kalktığında sürtünmeye sebebiyet vermeyen, kemersiz bir şort.
    karabina: anlatmaya gerek yok. joker. bu kadar işlevsel olduğunu düşünmemiştim.

    wikiloc bu iş için pusulamız. acayip faydalı. yıllık üyelik 60 küsür liraydı sanırım. likya ve diğer parkurlar için çokça kayıtlı rota mevcut. internetin çekmediği yerlerde de aktif. nerede çeşme var, konaklama yerleri, bakkal vs. tümünü işaretli bulabiliyorsunuz.

    her rota başlangıcında yanınızda 3 lt su olmalı. su, oksijen kadar önemli. hatta bazen daha önemli. su dışında, kuruyemiş, bar, kuru meyve de can kurtarıyor kesinlikle. gözleme sevmiyorsanız, bu yolu bir daha düşünün. gözlemeye doyacaksınız....

    yola çıkmadan, bir gece konaklayıp, sabahında başlamak daha mantıklı bence. o yüzden, şehir dışından geldiğinizi varsayarak, bir gün önce gelip, fethiye'de veya ovacık'ta konaklayıp çıkılmalı. üzerinizde nakit olmalı. kredi kartı hiçbir yerde geçmiyor. kamp tüpü vs, uçakta getiremeyeceğimiz için, bunu fethiye'de bulabiliyoruz. likya outdoor. sahibi gevezenin teki ama yine de eksik gedik her şeyinizi burada tamamlayabilirsiniz. pazarlık yapmadan kendisi indiriyor fiyatı. bir garip geveze adam. fethiye merkez otogardan 07:00'den itibaren minibüsler kalkıyor. kredi kartı ile ödeme yapılıyor bu minibüslere. ve tabii şoföre likya yolunu sorduğunuzda, doğru noktada inmenizi sağlıyorlar. indiğiniz noktada bir işaret vs yok, sola doğru, otel reklam tabelalarının olduğu yönden gidiyorsunuz ve 3-4 dk sonra o meşhur sarı likya yolu tabelasına ulaşıyorsunuz. evet, o tabelanın altından başlamıyor rota. (herkes şok) ileriye doğru devam ettiğinizde, soldan 2. patikadan çıkıyorsunuz. he bir de tabii, şu meşhur işaretler. kırmızı çarpı gördüyseniz yanlış yoldasınız. kırmızı beyaz şerit gördüyseniz devam, doğru yoldayız. bir de taşları üst üste koyma olayı var. başta gülünç gelmişti ama çok hayatlar kurtardı bu da. aro üst üste taş koyanlar.....

    ovacık - faralya arası ilk parkur. ölüdeniz manzaralı full tırmanış. manzara şov. ilk günden manzaraya doymak bir bakıma faydalı, fotoğraf çekme hevesinizi köreltiyor en azından. ilk 6 km çeşme vs yok. ona göre hareket etmeli. zaten bu çeşme, irtifa, bakkal, konaklama işini wikiloc çözecek. o yüzden bir daha yazmamaya karar verdim. faralya'da nejla abla'nın (gül market) bahçesine çadır kurduk. duş, tuvalet, elektrik kişi başı 70 tl aldı. marketinde de fiyatlar ortalama.

    faralya - kabak - alınca: burada insanlar ikiye ayrılıyor. kabak'a inenler ve inmeyenler olarak. kabak sevdiğiniz bir yer ise, inmeye ve o yokuşu çıkmaya değer. buralarda işaretler iyi. kabak'a inmek büyük karar. çünkü bu inişin, bir de çıkışı var elbette. o yorgunlukla kabak'ta denize girmez paha biçilemez ancak kabak sonrası o çıkış için paha biçilir. kredi çekilir ödenir. ( o neydi yav. ) gerçi kabak'a indikten sonra, minibüs ile tekrar o alınca ayrımına çıkabilirsiniz, (minibüs 80 tl'ye çıkarıyor kişi sayısından bağımsız) ama o zaman da kabak'taki buz gibi şelaleye girememiş olursunuz ki bence çok şey kaybedersiniz. bu rotada lemon cafe iyiydi, kirme köyünde. edit: alınca'da gidilmemesi gereken yeri yazmayı unutmuşum. y****k hasan. evet. bu kadar kafa açan birine rastlamamıştım bu yaşıma kadar. mini bardakta ayrana 15 tl istemesine değinmiyorum bile. düdükledi der geçerim fakat o yorgunlukla kafanızda fillerin tepinmesini istemezsiniz. adam yoktan sustan anlamıyor. alınca'ya varınca tam karşınızdaki yer. işte oraya girmeyin. yanındakine gidin. ulan y** hasan. böyle böyle batıracam seni.

    alınca - gey - bel: alınca'dan sağlam su ile yola çıkmalı. gey'e kadar çeşme yok. 9. km'de suya erişiyoruz. ( yazmayacaktım dayanamadım yine. ) gey'de tahir abi'nin yeri rotadaki en mükemmel gözlemeci, çaycı, kahveci ve her şeyci. mekanın ismi g7. havalı da. çardağı, kedileri ve tavukları ve tahir abi'nin mini sohbetleri çok güzeldi. gözlemeler, çaylar, kahveler ve sodalar, toplam 155 lira.
    bel'de tatava yapmadan fatma abla'nın yerinde kalınmalı. likya yolu'nun en eli bol işletmesi burası sanırım. her şey taneyle değil, doyduğun, içebildiğin kadar. kendi çadırında konaklama, kahvaltı ve akşam yemeği kişi başı 150 tl. çay vs. şirketten. odasında kalırsan 250.

    bel - gavurağılı - patara: fatma abla'dan çıktıktan sonra güzel bir köy yolu başlıyor. bir noktadan sonra lafa dalarsanız sağdan girişi kaçırabilirsiniz. biz kaçırdık, siz kaçırmayın. bir gözümüz manzarada, diğer gözümüz wikiloc'ta olsun, olmalı.

    gavurağılı inişinden sonra zeynep mother yeri dışında bi yer yok. var da yok. yarı açık, yarı kapalı. açsan zeynep mother'da ye. bel patara arası yemek ve su sıkıntı. gördüğün bakkaldan al, boş geçme. iniş çok çok zor. kayalık ve kaygan taşlardan oluşan aşırı dik, uçurumdan hallice bir patika. inişten sonra yola çıkıyorsun. patika gidiş de var patara'ya ama yolu kullanın bence. patika ısırgan otu dolu. şov yapmaya gerek yok. patika dar, dikenli ve kapalıya yakın. üstelik yolun manzarası çok çok daha güzel. gavurağılı inişinden sonrası kolay. patara'da konaklama sıkıntı. esnaf çakal.
    patara'dan kınık'a 12 km. 300 tl istediler. (yuh) minibüs var. 10 tl kişi başı. minibüs durağını sor. patara gelemiş arası rezalet. bu rotayı araştırdıysanız illaki denk gelmişsinizdir. bu rota, muhtemelen likya'nın en kötü rotası. o yüzden, büyük çoğunluk bu kısmı araçlarla pas geçiyor. seraların arasında, manzarasız, tacizci esnaf arasında yürümeyi kim ister? bu yüzden minibüs ile kınık'a geçmek ve letoon ile xanthos'u gezmek çok daha akıllıca.
    kınık merkez, türkiye'nin en kötü kasabası olabilir. her ama her anlamda. marketlerden alacağını al. 5 dk fazla zaman geçirme bu kasabada. minibüs durağını bul, gelemiş'e minibüs ile geç. emin olun böylesi herkes için en hayırlısı. burası eksik kaldı diye üzülmeyin. hiçbir şey kaçırmıyorsunuz. bilakis zaman kazanıp, moral kaybetmiyorsunuz.

    gelemiş'te çeyrek camping bohemli gibi, güzel gibi ama değil. kaldığımıza pişman olduk. işletmecisi aşırı rahat ve umursamaz. burada çadır kişi başı 100, bungalov 3 kişi 500, kahvaltı dahil. (sözde) seçenek çok gelemiş'te. çeyrek bu seçenekler arasında olmasın mümkünse. bolulu bir şey usta vardı, orada yanardönerli salata söyleyin. önce gözünüz doysun.

    gelemiş - kalkan: delikkemer'in olduğu rota. burada da başlangıçtan bitişe kadar tek bir çeşme var, yolun ortalarında. sudan emin olamadık ve kalkan'a gelene kadar çöldeki mecnun'a döndük. siz öyle yapmayın. en az 3 lt su! parkur çok eğlenceli. yolda kekik ve adaçayı toplayabilirsiniz. bu parkurda, seraların olduğu tarafa bakarak, kınık kısmını minibüsle geçmenin ne kadar mantıklı olduğuna ikna olacaksınız. asfalt yola paralel bir yol, kalkan'a varana kadar. kalkan'a yaklaşınca işaretler yok oluyor. kendinizi yola atıp devam edebilirsiniz. bence mantıklı olan bu. inşaat, villalar bahsetmeye gerek yok. şimdi bile, yolun içine villalar yapılıyor. 10 sene sonra alternatif bir likya yolu yapılacak. eski yolun bir kısmı yok olacak. maalesef.

    unutmayalım; su, işaretler ve wikiloc kutsal üçlümüz. kate clow'un gücü sizinle olsun! iyi yürüyüşler.

  • yara bandını bir seferde çekip çıkarıyor, soğuk denize hiç tereddüt etmeden atlıyordur. içkiliyken midesi çok bulanırsa da beklemez kendini kusturur. kendisini tanıyorum, sınavlarda soruları bitirdikten sonra cevaplarını kontrol etmezdi. otobüse binmeden önce akbilini çıkarır, sonra da ortalarda oyalanmaz, kesinlikle en arkaya giderdi. hayat çok kesin değildir onun için aslında. her şey bir bulamaç halinde olduğu için bazı sıkıntıların hızlıca aşılmasını istiyordur. o sıkıntılar ise kendileriyle hızlıca yüzleşilse de, bir türlü aşılamıyordur.

  • vakitlice annenin pazardan dökük üzüm almasi. o ne diye sormayin. aciyi çeken anlar, hesabini ödetir, öderim çok agirr.

  • devletin yapılan yollardan ve köprülerden kullanım ücreti alması şu mantığa dayanır.

    devlet vatandaşın kullanması için yol yapar ve bu yolun yapılmasının ardından bu yolun yapım maliyetini çıkarana kadar kullanım ücreti alır.

    ancak bizim ülkemizde bu şekilde olmuyor. 30 sene önce yapılan yoldan köprüden hala para kesilmeye devam ediliyor ki benim şahsi görüşüme göre bu vatandasa atilan arsizca bir kaziktir.

  • eşim 35 haftalık hamile olduğundan çatlaklar oluşmaması için bio-oil adlı yağı kullanıyor.
    ürünü trendyol üzerindne bio-oil türkiye resmi satıcısından 3 tane 125 ml sipariş veriyor.
    https://www.trendyol.com/…il-turkiye-m-300884?sst=0

    ürünler bize geldiğinde paketlerin ağzının açık olduğunu ve ürünlerin 200 ml olduğunu farkediyoruz, siparişler sayfasına baktığımızda satıcının "ruslano cosmo" adlı firma olduğunu farkediyoruz. (mardin'den bio-oil yollayan bir firma)

    trendyol'a bu durumu sorduğumuzda "biz de sahte ürün olmaz ürün orjinaldir" gibi hazır cevapların yanında "nadir de olsa ürün stoğu bittiğinde başka satıcılarla yollayabiliyoruz" diyorlar.

    bak bak... bana sormadan benim aldığım ürünün satıcısını değiştiriyor.
    ürünün sahte olduğu o kadar bariz ki;görsel

    bio oil türkiye müşteri hizmetlerini arayıp ürünün altında yer alan lot numarasından ürünün sahte olduğu bilgisine ulaşıyoruz.
    görsel

    bakın bu cana kastetmedir.
    benim eşim hamile ve ne idüğü belirsiz bir satıcıdan ne idüğü belirsiz bir yağı kullanması için yolluyorlar.

    trendyol'a "biz ürünün sahte olduğunu öğrendik" diye anlatınca onlarda konunun araştırılması için 5 gün süre istiyorlar.

    neyini araştıracaksın kardeşim? bio-oil müşteri hizmetlerine verdiğim lot numarasından ürünün sahte olduğu belli.

    insanın sağlığıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum.
    özellikle hamilelerin yoğun olarak kullandığı bu çatlak yağında bile insanların hayatını hiçe saymak tam anlamıyla şerefsizliktir.

    edit: trendyol ekşisözlük üzerinden iletişime geçti ve ilgili mağazanın tüm satışlarını durdurduklarını söylediler,
    geçmiş olsun dileklerini ilettiler. paramızı iade ettiler. en azından bu olay için şimdilik teşekkür ediyorum ama denetimlerin çok daha sıklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.

    biz bu olayın farkında vardık ancak trendyol'un bu mağazanın yaptığı bütün satışları takip edip alıcıların mağduriyetlerini gidermesi gerekir.

    dipnot: teşekkürler sözlük.

    edit2: arkadaşlar hayatımda mahkemeye gitmedim ve bu süreçlerin nasıl işlediğini bilmiyorum. bu ülkede adalete güvenim yok.
    tazminat kazanmak gibi bir derdim de yok. tek isteğim; parasını verdiğim ürünün bana gelmesi. çok şey mi istiyorum? entry silme gibi bir durum söz konusu değil. trendyol bu konuda suçludur ve en azından sözlük sayesinde "suçlu" olduklarını kabul etmişlerdir.

    ruslano cosmo adlı satıcı hala satışa devam ediyor gözüküyor. her gün bu satıcının kapatılıp kapatılmadığını takip edeceğim. bakalım ne olacak?

    edit3: trendyol'a teşekkür etmiştim ama teşekkürümü geri alıyorum. dalga geçer gibi mağazayı kapattıklarını söylemişlerdi ama mağaza satışa devam ediyor. sağlığımızla oynayan bu firmaları cimer üzerinden de şikayet ettim.

    edit4: görsel aradığınız mağazaya şu anda ulaşılamıyor. sonunda mağaza kapatılmış ama bu mağazanın isim değiştirip bu işe devam edeceğini herkes biliyor. iki kuruş fazla kazanacağım diye insanların sağlığıyla oynayan bu insanlar öyle ibretlik ceza almalı ki bir daha gün yüzü göremesin.

  • guzel bir restoranda yenen romantik bir aksam yemeginin ertesi günü isyerinde cüzdani karistirirken restoranin fisini bulmak. fise söyle bir göz attiktan sonra 8-10 parcaya bölüp masanin yanindaki cöp kutusuna atmak. sonra "allah allah bu yemek bu kadar az mi tutmustu ya?" diye düsünmek. üsenmeyip cöp kutusundan fisin parcalarini toplamak, birlestirip bantlamak ve fisi tekrar incelemek. icilen sarabin hesaba yazilmadigini farketmek (ki dikkatli bir okur yazimin basinda yemegin "romantik" oldugu belirtmemden sarabin fiyati hakkinda az bucuk fikir edinmis olmak). is cikisi her ne kadar evin ters yönünde teee anasinin terekesinde de olsa restorana gitmek, bize servis yapan garsonu bulup durumu aciklamak ve bu sarabin parasini ödemek istedigini söylemek. garsonun minnet bakislari arasinda durumu müdüre anlatmasi ve müdürün hassasiyetim icin tesekkür ederek sarabi ikram kabul etmemi istemesi. tam o sirada garsonun "bir dakika, bu gözlük sizin mi?" diyerek cekmeceden bir günes gözlügü cikarmasi. meger yepyeni gözlügü restoranda unutmus oldugumu farketmek. garsonla sarilip (evet sarildik) hayretler icinde oradan ayrilmak. bu olaydan sonra karma'ya inanmak.

    ben bilmiyor neden bu olayi böyle geronimo türkcesi'yle anlatmak.

  • ben de ezansız bir ülkede yaşamak istiyorum. her istediğimiz gerçekleşmiyor ama.

    tanım: çöl bedevilerinin taleplerinden birisi. yallah arabistan'a. burası türk yurdu, arap çölü değil.