ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ispanya olmasaydı dünyada eksik kalacak şeyler
-
(bkz: amınoğlu esteban)
baran
-
iran sinemasının dikkat çeken filmlerinin başında gelmekte. filmde iran'ın farklı etnik kimliklerinin birbirleriyle ilişkileri dahil birçok konuya değinilmekte. iran azerilerinin türkçe konuşmasıda insanın hoşuna gidebilecek bir diğer ayrıntı. filmin konusu standartın çok dışına çıkamasa da işleniş ve çekim açısından kaçırılmaması gereken bir yapıt.
hastası olunan sözler
-
bildiğim en geçerli fizik kanunu: seni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.
akp'nin %16 aldığı istanbul ilçesi
-
muhafazakar kini ve nefretinin odağı olmuş ilçedir. öyleki %60 fark yemiş olmanın acısını tepesinden helikopter, sokağından polis eksik etmeyerek çıkartıyor.
(bkz: beşiktaş)
saat dokuzu beş geçe çalan siren
-
duyulduğu anda hayatının 4. çeyreğini yaşayan babannemin lokmasını yarım bırakıp, ağladığı görünmesin diye gözlerini sıkı sıkı kapamasına sebep olan siren.
[https://eksiup.com/p/sg488501gp7u https://eksiup.com/p/sg488501gp7u]
edit:link
ronaldo luis nazario de lima
-
"ronaldo uce bir yakaladi!!!" sozunun sebebidir.
eskişehir'deki çorap satan çocuk
-
alnının teri ile ekmek parasını kazanan büyük adam. çocuk falan değil bu.
onun yaşıtları medeni ülkelerde şu anda servisler ile okula gidiyor, oyun hamurları ile oynuyor, tablet, bilgisayar gibi teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor, en güzel kırtasiye ürünlerini kullanıyor, bir kere yaşayabileceği çocukluğunun tadını çıkarıyor.
bu garibim de kışın soğuğunda elinde çantası ile 1,25 tl'ye aldığı çorabı 2 tl'ye satmaya ve 75 kuruş çalışmaya çalışıyor.
lanet olsun adaletsiz gelir dağılımına güzel gözlü çocuk.
hem gerçek babanı hiç göreme, hem üvey baba ile büyü, hem üvey olduğunu sonradan öğrenmene rağmen onu hala gerçek baba gibi benimse. böyle bir metanet, böyle bir duruş bir çocuk için çok fazla. yaşamın ve annesinin yükü de omuzlarında.
kameraya çeken adama uyuz oldum. ulan vereceğin 5-6 tl para. sen ne hakla çocuğu "sus lan yalan söyleme" gibi nahoş bir cümle ile azarlıyorsun. şakası bile kötü. bir de hala pazarlık derdinde. gönlüne çaktığım.
senin dinimizle ilgin yok ki
-
adam engizisyon mahkemelerinden beter. seyinin keyfine milleti aforoz ediyor yargiliyor hukum veriyor falan.
sormazlar mi bu dinin zabitasi sen misin diye...
haci senin dininden almayim zaten ben kalsin.
evlendirdiği kızına yapamazsan geri dön diyen baba
-
tabi siz gelinlikle gittin kefenle dönersin diyen baba istersiniz.hayatınıza bi eş değil köle alınca babasının kızına her daim sahip çıktığını görmek rahatsız edici olabilir.
kullanılan ilaçlar haram mı helal mi
-
cevabı belli olan bir soru. 25 yıllık bir eczacı olarak çok açık ve net söylüyorum şu anda piyasada bulunan ilaçların bir teki bile islami ölçütlere göre helal değildir. bu kafaya sahip olanlar sakın ola ilaç falan içmesin. şu temmuz sıcağında 17 saat aç susuz kalıp ilaç da içmeyin, doğal seleksiyona bir katkınız olsun.
beyin cerrahisinin tus'ta en son sırada olması
-
bundan yıllar önce durum tam tersiydi. cerrahi bölümlerin alt sıralara, dermatoloji ve mikrobiyoloji gibi "risksiz" bölümlerin üst sıralara taşınmasındaki temel sebep, doktorların artık risk almak istememesi. çünkü riskli her ameliyat, doktor için de bi risk oluşturuyor. hasta yakını tarafından darp edilebilir veya daha kötüsü dava edilebilir. sonuç çıkmasa bile adam işini gücünü bırakıp o stresi yaşayıp ifadeye çağrılacak, derdini anlatacak. sırf bu dava işleri için hastanelerde dolaşan avukatlar olduğu söyleniyor. amerikan tarzı bu sistem yüzünden yıllar içinde önemli ameliyatları yapabilecek doktor bulmak da zorlaşacak. bizde sağlık sistemi ile gündemden düşmeyen tek şey doktorların maaşı fakat bu çarpıklığı anlayabilmemiz için de hemen her şeyde olduğu gibi yıllar geçmesi gerekiyor.
riskli ve uzun süren ameliyatların yapılmak istenmemesindeki bir diğer etken de kazanç. basit bir cerrahi girişim ile saatler süren bir operasyonun sonunda kazanılan para da neredeyse aynı. dolayısyla önemli bir ameliyatı yapmak yerine daha risksiz daha az zaman ameliyatları yapmak ve sürümden kazanmak daha mantıklı bir hal almış.
bir düşünsenize hastanın masada kalma ihtimali olan 4-5 saatlik bir ameliyatı yapmak mı mantıklı yoksa güzellik için gelen birine botox yapıp durmak mı? kim neden daha az para kazanarak dava edilme riskini alsın?
dolayısıyla tusa giren kişiler de risk içermeyen ve daha fazla para kazanabileceği bölümlere yöneliyor.
velhasıl sağlık sistemini iyi irdelemek lazım. tıpkı eğitim sistemi gibi sağlık sistemi de düşünüldüğü gibi olmayabilir.
yaşanmakta olan ve yaşanan olayları bir bütün olarak ele almak gerekir diye düşünüyorum.
lösev'in kan donduran mart bülteni
-
göz göre göre kanser tedavisinin önüne geçildiğini gösteren kan dondurucu bültendir.
edit: arkadaşlar linkler uçmuş, papucumun entrysi sağ olsun eksiup'a yüklemiş, güncel linkler:
https://s3.eksiup.com/db95e8e1e237.jpg
https://s3.eksiup.com/e51200364261.jpg
https://s3.eksiup.com/8b965add7584.jpg
edit 2: okumak isteyenler için bültenin tamamı:
https://www.losev.org.tr/…19/ruhsat_bulten_2019.pdf
edit 3: arkadaşlar, twitter üzerinden #lösevetamruhsat hashtag'i aracılığıyla elinizden geldiğince tweet atarak olayın yayılmasına ve gereğinin yapılmasına destek olabilirsiniz.
bir bilgisayar oyununda yapılmış en zalimce şey
-
en iyi arkadaşıma yaptım böyle bir zalimliği. sene 2012. yeni telefon almıştı. bir satranç oyunu indirmiş, eşiyle dostuyla satranç oynuyor. iyi de oynuyor pezevenk. bana da ısrar etmeye başladı. benim de hiç o taraklarda bezim yok. sadece kurallarını biliyorum. tepinmesiz oyun sevmem ben. neyse, uzun ısrarlar sonunda bir maçı kabul ettim.
oyuna başlamadan önce bilgisayara satranç programı kurdum. zorluk ayarını da kökledim. telefondan da açtım satranç uygulamasını, arkadaşımın davetini bekliyorum.
davet geldi, kabul ettim ve oynamaya başladık. önümde pc, elimde telefon, adamın yaptığı hamlenin aynısını bilgisayara karşı yapıyorum. en üst zorluk düzeyindeki bilgisayar mükemmel hamlelerle karşılık veriyor. bilgisayarın hamlesini arkadaşıma karşı oynuyorum. adam 10 dakika bekleyip ıkına sıkına hamle yapıyor, ben 2 saniyede karşılık veriyorum. ilk maçı 10 hamlede falan kazanmış olabilirim.
mesaj attı, rövanş yapalım mı diye. kazanacağından o kadar emin ki "rövanş" diyor. tamam dedim, yapalım. ikinci maçı kazanmam 10 hamle bile sürmemiştir. telefonla aradı. heyecanlı heyecanlı soruyor, kursa mı gidiyorsun, doğal yetenek mi bu diye. ben de satranç sevmiyorum ki kursuna gideyim falan diyorum.
7 yıl geçti, adam bir daha oynayalım demedi.