hesabın var mı? giriş yap

  • 9 yıl önce tanıştık. 7 yıldır evliyiz. 6 yaşında bir oğlumuz var. internetten tanışılan kişiye aşık olmak diye bişey var.

    3 yıl sonra gelen edit: artık tanışalı 12 yıl oldu. evlilikte 10'uncu yılı da devirdik. 9 yaşında bir çocuk da olsa koca yürekli bir adamım var ve hala iddiamın arkasındayım.

    bir 3 yıl sonra daha gelen edit : bir hafta önce tanışmamızın onbeşinci yılıydı. otuzu da görüp buraya yazmak dileğiyle. adamım artık çocuk değil, ufaktan ergenliğe geçiş yapmaya başladı.

    (bkz: iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir)

  • hastalandığında o beğenmediği muhalif doktorların kapısında yatıp kalkarlar , başı sıkıştığında o muhalif avukatlara koşarlar.

    o televizyonda gördükleri ateist , muhalif kadınlara ve erkeklere ağızlarının suyunu akıtırlar ama konu ülkenin kurtuluşu olunca tabelaları çakarlar.

    o zaman kardeş hastalandığında gittiğin doktora erkek gibi muhalif misin diyeceksin ! bak bakayım o muhalif diye küçümsediğin adam seni dışarı mı atıyor tedavi mi ediyor.

    bir nesili kürtlere düşman etti bu kitle , şimdide muhaliflere düşman edecekler.

    cehaletinizde boğulun !

  • roma'da turistik bolgelerdeki marmaris carsi misali buyrun efendim aciktiniz mi iceri buyrun diyen garsonlara sahip restoranlar haric yemek yiyeceginiz her yer iyidir. birkac ufak noktaya dikkat ettikten sonra kotu bir sey yemek gercekten zor. nedir bunlar? oncelikle turist kafasindan cikmak lazim. siz oraya bir kulturu yasamaya/deneyimlemeye gidiyorsunuz. roma yemek kulturunde ise en onemli sey yoresellik ve neyin mevsimi simdi sorusu. hangi ayda gidiyorsaniz gitmeden bunu bir arastirin veya vaktiniz yoksa oraya gidince bakin pazarda hangi sebzeler, meyveler var (pazarlari gezmek ayri bir zevk). mesela baharda gidiyorsaniz o unlu enginarlari goturmenin tam zamani! italya'da bizde de oldugu gibi adamina gore muamele var. sadece restoranlarda degil kiyafet satan dukkanlarda bile. bu yuzden siparis verirken bruschetta, makarna, tiramisu uclusunden cikmak cok onemli. hani bunlari soylerseniz de kotu yemek yiyeceginize ihtimal vermiyorum ama kelimenin tam anlamiyla vasat bir tabakla karsilasmaniz cok olasi. e zaten 3-5 gunlugune gidiyorsunuz bogazinizdan sadece mukemmel seyler gecmeli! o yuzden mumkun oldugunca gunun menusu, ayin menusu tarzi seylerden siparis vermeye calisin, pisman olmayacaksiniz.

    ben sahsen gitmedim ama vedat milor ustadin tavsiye ettigi su restoran var: (bkz: la gatta mangiona). dedigine gore sehirdeki en iyi napoli usulu pizza burada yenirmis. (farki ne ola ki diyenler icin sehirde dolasirken goturdugunuz dilim pizzalar roma usulu oluyor)
    bu da ilgili videosu,
    https://www.facebook.com/…50279041837378&permpage=1

    bizim gittigimiz restoran ise yeni nesil restoranlardan urbana 47 idi. buradaki yemeklerin karbon ayak izi* sifir. yani her sey roma ve cevresinden geliyor. dolayisiyla her sey cok taze. bulundugu sokak da aksam yemekten sonra takilmak icin oldukca canli. ayrica yukaridaki bahsettigim olayi desteklemek gerekirse, ben artik son gecem oldugu icin tiramisu yemeden gitmem modundaydim. orada bulundugumuz zaman ise kestane ayi imis. neredeyse butun yemekler kestane ile ilgiliydi. neyse efendim ben tatli olarak tiramisu soyledim kiz arkadasim ise kestaneli bir tatli. aradaki farki kelimelerle anlatmam imkansiz. biri cennetten dusen bir lokma iken digerinin hicbir esprisi yoktu acikcasi. o yuzden en basta soyledigim uzere restoran muhim degil onemli olan mevsimine gore siparis vermek!
    http://www.urbana47.it/

  • kapalı kutu yani sıfır ve faturalı verdiğim bir ilan için belirlediğim fiyat 1100 tl iken ;

    - 450 tl veriyim ,çocuk sevinsin

    diye mesaj atan ölücülerdir.

  • orantısız zeka göstergesidir.
    bu ülkenin yobazı haggaten gerizekalı arkadaş. gerizekalılığın bir dibi olsaydı orada türk yobazı olurdu. ekşi sözlük de bildiğin gerizekalılığın prim yaptığı bir yer işte.

    maymun-insan, kaburga kemiği-kadın meselelerine hiç girmeyeceğim. durum şu. ateistler maymunun değil onun atasının milyonlarca yıl evrim geçirdikten sonra insan olduğuna inanır. bildiğin maymunun birkaç yılda insan olduğuna değil.
    salaklar.

  • kısa boy ya da seçim şansınızın olmadığı başka herhangi bir özelliğiniz yüzünden sizi kendilerine layık görmeyen insanlardan uzak durun.

    hatta kısa boyunuz bu tür gereksiz insanları sizden uzak tuttuğu için kendinizi şanslı sayın.

  • office'in en öngörülemez karakteri. tam bir wild card. ve bence göründüğünden daha derin bir karakter.

    diziye ilk başladığında bugüne kadar gördüğün hiçbir karaktere benzememesi ile ve belki biraz da diğer karakterlerin tepkilerinden etkilenerek en nefret ettiğin karakter oluyor. iğrenç espriler yapan, inanılmaz cahil biri gibi geliyor insana önce. o konuşurken duvarlar üzerine geliyor. yeter be adam diyorsun.

    biraz daha iyi tanıyınca özünde kötülük olmadığını anlıyorsun. aslında kullandığı kelimeleri kötü niyetle kullanmadığını, yaptığı şakaların çoğunlukla herhangi bir gizli anlam içermediğini anlıyorsun. tek istediği yaptığı şakalara gülünmesi olan dışlanmış bir adam görüp üzülüyorsun.

    ve sonra insanların michael scott'a biraz haksızlık ettiğini düşünmeye başlıyorsun. şakaları sosyal açıdan uygunsuz olsa da daha iyisini bilmediği için böyle şakalar yaptığını anlıyorsun, ve onları göz ardı etmeye alışıyorsun.

    sonra, michael scott'ın çocukluğuna ve kişisel yaşamına biraz daha eğildiklerinde taşlar yerine oturuyor ve onu sevmeye başlıyorsun.

    benim için michael scott'ın karakter gelişiminde ve izleyici üzerinde uyandırdığı hislerin belirlenmesinde birkaç kırılma anı var.

    --- spoiler ---

    en önemlisi bence çocukların işe geldiği bölümde onlara izlettiği kaset. michael'ın bu garip kişiliğinin çocukluktan beri devam ettiğini ve sebebinin de akranları tarafından dışlanması olduğunu anlıyoruz.

    çocukların acımasızlığı ile başlayan bir süreç sonunda 40lı yaşlarda bile iletişim kuramayan, tek istediği şakalaşıp eğlenebileceği arkadaşlara sahip olmak olan bir çocuk adam olmuş michael.

    belki de hep dışlanıp hor görüldüğü için sosyal ortamlarda nasıl davranması gerektiğini kavrayamamış. işinde başarılı olup terfi alması bile insanların saygısını kazanmaya yetmemiş.

    kafamda kaldığı kadarıyla, sanırım ilk kez bu bölümle michael için üzülüyor ve onu anlayıp ona sempati beslemeye başlıyoruz.

    kronolojik olarak doğru olmayabilir ama sanırım bu sıralarda, belediye ile işi bağlamak için jan ve michael belediyeden bir adamı yemeğe çıkarıyorlar. bu bölümde ilk kez michael'ın satış elemanı olduğu yıllardaki performansı hakkında ipucu ediniyoruz. ve iyi bir satış elemanı olmasının şans veya rastlantı olmadığını, michael'ın satış yaptığı insanları iyi tanıyarak başarılı olduğunu görüyoruz. aslında göründüğü kadar aptal biri olmadığını jan ile birlikte fark ediyoruz.

    daha sonra, kampa davet edilmediği için kendi kendine kampa gitme kararı aldığı bölümde de ilk kez michael scott'ın aslında gerçekten de iyi bir patron olduğunu anlıyoruz.

    ofisi idare etsin diye bıraktığı jim, her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor ve michael scott'ı michael scott yapan sahnelerden biri bence geri döndüğünde konferans odasında jim ile yaptıkları konuşmadır.

    o konuşma sonunda fark ediyoruz ki michael aslında kafasına göre hareket eden boş beleş biri değil. birlikte çalıştığı insanları da öyle ya da böyle tanımış, deneyimli bir yönetici. insanlar için sağlamaya çalıştığı bir iş ortamı var. orası gerçekten de onun ailesi gibi.

    sonra, jan'in dava sürecinde yaşadığı şeyler ile de, o güne dek yaptığı işi çok gördüğümüz (veya daha fazlası olamaz zaten dediğimiz) michael'ın aslında çok daha iyi yerleri hak eden bir karakteri olduğunu görüyoruz. bütün hayatını ona hiç saygı duymayan bir şirkete adamış ve hiç karşılığını alamamış bir çalışan.

    ve son olarak holly'nin gönderilmesini telafi etmek için yolladıkları kanada gezisi dönüşünde david wallace ile telefonda yaptığı konuşma çok önemli.

    bütün sadakatini sunup karşılığında bir tutam saygı beklediği şirketin ona karşı olan düşmancıl tutumunu fark ettiği o andan sonra daha başka bir michael var.

    o ana dek hep insanlara değerini anlatmaya ve kendini kabul ettirmeye çalışan biriyken o andan sonra kendi değerinin farkına varıyor michael.

    çünkü gerçekten de dunder mifflin michael scott'ın ne kadar yüksekten uçabileceğini bilmiyor.

    kendi şirketini kurma macerasından sonra geri döndüğünde kendini kanıtlamış biri olarak dönüyor.

    --- spoiler ---

    biri benden michael scott'ın özetini istese bu sahneleri izletirdim.

    her şeye rağmen michael hep biraz sinir bozucu bir karakter olarak kalıyor ama michael'ın kafasının çalışma şeklini çözdükten sonra onu öyle kabul ediyor ve ona karşı bağışıklık geliştiriyorsun.

    ve michael'ın olmadığı bir ofisin ne kadar kötü olduğunu ise maalesef izleyip görüyorsun.

    michael scott ilk lokmada nefret edip sonra vazgeçemediğin bir yemek gibi. bazen onu yemekten sıkılsan da onsuz bir hayat düşünemiyorsun.

    bu arada, bazen steve carell'in mimiklerini donald trump'a benzetiyorum. neden bilmiyorum.

  • tahmin edilebileceği gibi, "alevilik hz. ali'yi sevmekseee..." ön şartına bağlanmış iddia.

    alevilik hz. ali'yi sevmek değildir. kimseyi sevmek değildir. öyle düşünmek veya şöyle inanmak da değildir. bunların hepsidir, her biridir, hiç biridir. alevilik bir kimliktir. alevi olmayan herhangi bir kimsenin "ben de aleviyim" demesi de alevilerin... umurunda... evet umurunda değildir. "x y ise ben de aleviyim"e içkin aşağılamayı, tenezzül tavrını en iyi aleviler hisseder. rte'nin bu lafına alevilerin tav olmasını bekleyen sünni, geri zekâlıdır.

    (bkz: sen gelme ulan ayı)

  • ertem şener: mike tyson'ın yumruk basıncı 3 tonmuş.
    sinan engin: bende lunaparkta yumruk atılan makinayı kırdım.