hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye’nin ilk selfie’lerinin çekildiği fotoğraf stüdyosu. havacılık tarihinde mühim bir yeri olan emrullah ali yıldız isimli mucit tabiatlı bir kişi tarafından 1940’lı yıllarda beyoğlu’nda açılan stüdyo, 1970’li yıllara kadar faaliyet göstermiş. stüdyoya ismini veren ve dönem itibariyle gerçekten büyük bir yenilik olan sistem ise şöyle işliyor: müşteriler fotoğraf kabinine giriyorlar ve kabinin içinde bulunan aynanın karşısında diledikleri pozu verdikten sonra aynanın altındaki delikten uzanan deklanşör kablosu ile kendi fotoğraflarını kendileri çekiyorlar.

    elimde bu stüdyoda çekilmiş iki fotoğraf mevcut. ilk fotoğrafta aynadan uzanan deklanşör kablosunun düğmesine basmakta olan eli açıkça görüyoruz. küçük kızın belinden dolanan ele dikkat: görsel

    ikinci fotoğraftaysa düğmeye basan bir el görmek mümkün değil fakat sağdan ikinci kadının sağ eliyle şalını tutuş şekli deklanşör kablosunun ucunu gizleme amacı güdüyor gibi geliyor bana: görsel

    stüdyoya ait küçük boy fotoğraf muhafaza zarfının ön ve arka yüzü: görsel görsel

    zarf şeffaf olduğu için okunması zor olabilir. yazıya dökmekte de fayda var.

    ön yüz:

    görçek
    foto stüdyosu
    patent sahibi
    âli yıldız

    ihtira beratı no. 4029
    hiç bir suretle taklit edilemez

    adres:
    beyoğlu, galatasaray karşısı
    çiçek pasajı üstü
    istanbul
    tel: 44 62 31 (81 de olabilir)

    arka yüz:

    görçek

    1-modern fotoğrafçılığın icaplarına göre hazırlanmış ideal bir sistemdir.
    2-kimsenin müdahalesi olmadan çok tabiî olarak resminizi çekebilirsiniz.
    3-herkes istediği resimden istediği kadar alabilir.

    zevk.. heyecan..
    üstün kaliteli bir fotoğraf.
    rakipsiz ucuzluk

    ve yine telefon numarası

    bonus olarak sençek isimli bir stüdyodan yine koleksiyonuma ait bir fotoğraf paylaşayım: görsel

    maalesef görçek ile aynı prensipte hizmet veren sençek isimli bu stüdyo hakkında hiçbir bilgi edinemedim. öyle ki fotoğraf kartında yalnızca stüdyo ismi yer aldığından, istanbul’da bulunduğu bile meçhul. patent sahibi ali yıldız, başkalarına da mı bu yöntemi kullanma izni vermiş, yoksa stüdyosunda bir dönem isim değişikliğine mi gitmiş bilemiyoruz. belki bir gün öğreniriz...

  • nisan ve guney (3,5) özgüven patlamasından yıkılıyorlar.
    her şeyi bildiklerini iddia edip, insanı münazara ortamından tiksindirtiyorlar.

    daha bu sabah nisan bana broş' un yakada değil de kalça üzerinde çok daha hoş duracağına ilişkin bir brifing verdi.(broş nisan'ın bu arada)

    güney ise beline ip olan pantalonun iğrenç ve bebeksi bir şey olduğu konusunda aşırı ısrarcıydı. kemer takmak zorunda olmadığımız, ipsiz ve lastiksiz pantalonlar neden hep hep hep hep satılmıyordu?
    bunun birşey yemediği için cılız kalması ile ilgili olduğu konusunu ben açamadım bile...

    sabah, baba rrr yarım saatlik ayakkabı seçimi sırasında sinire kesti.
    ve dedi ki;

    "sen daha 3,5 yaşında bir çocuksun nisan, bizim anne-baba olduğumuzu unutma. biz sana faydalı olacak şeyleri biliyoruz, moda ne demek, hangi mevsim ne giyilir biliyoruz. çünkü biz gazete okuyoruz, dergi okuyoruz, internette gezip öğreniyoruz."

    nisan" hayıy, ben biliyoyum. siz hic de güsel giydirmiyosunuz" şeklinde söylene söylene evden çıktı, ikna olmuşa benziyordu. arabada güney ile konuşuyor;

    n-güney, sen öneme yurdu' nu biliyor musun?
    g-hayıy nisan bilmiyorum. sen biliyo musun?
    n-evet çüknü gazetede!!! okudum, ben hep okuyoyum gazete, dergiii
    (aldık biz mesajı)
    g-peki öneme yurdu mu ödeme yurdu mu nisan? öneme yurdu olduğuna emin misin? ödeme yurdu olmasın? (yani ödeme yurdu da çok anlamlı değil ama kredi yurtlar ödemesi olabilir belki?)
    rrr- hah şöyle babacım, sorgula sorgula, atıyor çünkü bazen
    n-hayıy atmıyoyum. haber-turk' te izledim bi kere!
    (ohannes, evde hiç haberturk açılmadı, nisan ve güney yatmadan jojo-jetix-nickledon dışı birşey de açılmadı hatta)
    g-nerde izledin sen habey turk'u?
    (genel yayın yönetmeni ya, rating merak ediyor)
    n-feribotta izledik ya? (allaaam neler oluyor?)

    öneme yurdu' nu merak edenler için aradan geçen 10 dakika sonra nisan' dan bestesini duyunca anladım;
    önemeeee yurduuuu
    (sönmedeeen yurduuuumun...)

  • - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim sizi...
    - ...
    - ve ben onu çok özledim...
    - ...
    - sizin gibi renkli kocaman bakan gözleri vardı onun da... saçları sarıydı, teni beyazdı... gerçi son gördüğümde saatlerce kucağımda uyuttuğum için onu, doyamadığım için oynamaya onlarla, dağınıktı biraz saçları mesela, ama her zaman bakımlıydı...

    gülünce dişleri kocaman görünürdü, ve hiç sevmezdi bunu; çok düşkündü güzelliğine... oysa ben de tam tersine, en doğal zamanlarında, gerçekten içten güldüğü anlarda aşık olurdum ona... şimdi düşünüyorum da, hep ima etmişim, hiç söylememişim onu "çirkinken" daha çok sevdiğimi... inanmazdı muhtemelen, ama söyleseydim keşke...

    gülünce tombullaşırdı yanakları, işte tam da o anda avuçlarımın içine alırdım güzelim yüzünü; gözlerimi gözlerine dikerdim, kırpmadan bakardım ona... gözlerimiz dalarken koyu sohbete, biz susardık... sahi, ne kadar da "bir"mişiz aslında...

    gizli saklı haberleşirdik, kimselere belli etmezdik... telefonu açtığımda "naapıyosun sen bakiim" derdim çocukça, "sen yaapıyosun" derdi... havadan sudan konuşurduk, hep kaçak oynardık, ertelerdik asıl söylenmesi gerekenleri, söylemek istediklerimizi...
    bir sessizlik olurdu konuşma arasında tam yeri geldiğini belli eden... "özledim seni" derdi, "burnumda tütüyorsun" derdim... inanırdım, inanırdı...

    yanyana geldiğimizde iki yabancı gibi bakardık birbirimize... yasaktık sanki nedense... mesafeli kalırdık başka insanların yanında, heyecanla yalnız kalacağımız anı beklerdik... ilk fırsatta dokunurdu dudaklarımız... öyle ateşli öpüşmeler değil, eşsiz dokunuşlardı bizimkisi, benzeri olmayan...

    günler birktirirdim ona, anlatılması gereken hikayelerle geçen günler... hepsini anlatmaya vaktimiz olmazdı hiç, çoğunlukla onu dinlerken, onu izlerken öldürürdüm zamanı... vazgeçmek ne kolaydı, ucunda o olunca... hep anlatan ben, hep ketum oluverirdim onun yanında...
    yanıbaşında...
    ne güzeldi hep onunla olmak, yanıbaşında... nefesini kıskandıracak kadar yakınında, omuzlarımız birbirine dokunacak kadar dipdibe... parmaklarını parmaklarıma dolayabileceğim kadarlık mesafede...

    "senden de, senin sevginden de vazgeçemiyorum, ne olur sen de vazgeçme benden" demişti son defasında... vazgeçtiğimi söyleyecek cesareti toplayamamıştım ona, yapamamıştım;
    meğer ne kadar zordu sadece onun için herşeyden vazgeçmeyi göze aldığımı söyleyebilmek...
    hep yazdıklarımı, ancak yazarken anlatabildiklerimi kulağına fısıldayabilmek isterdim, yapamadım...
    "seni seviyorum" diyordu," özledim" diyordu... "eskiden olduğu gibi günün bilmemkaç saatini birlikte geçirebilmek için neler vermezdim" diyordu...
    ama sadece "geliyorum" dese yeterdi bana;
    demedi, diyemedi...

    hani siz az önce telefonla konuşurken gülümsüyordunuz, gözleriniz kısılıyordu ya, ne bileyim, ona benzettim sizi birden fena halde... ne kadar canlıymış anılarım, ne kadar tazeymiş yaralarım, ne kadar kırıkmış hayallerim meğerse...

    * * *
    - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim de sizi, dalmışım biraz... çok özür dilerim...
    - herneyse, önemli değil...
    - tekrar özür dilerim, iyi günler...

  • daha fazla "dsmart'ın yeni kampanyaları", daha fazla kombi bakımcısı, daha fazla "20 bin lira ihtiyaç krediniz onaylandı", daha fazla "bekar anneler sik arıyor"...

    off yazarken yoruldum. hayatımızın geri kalanını her gün bu konuşmalardan bir iki tanesini yaparak geçirirken bakalım yorulacak mıyız.

    ek: triggered bir ablamızla olan mesajlaşmamız günümü şenlendirdi. öte yandan bu veri satışı işinin ne olduğunu anlamayanlar da olduğunu gösterdi. bakın işte bu bilgi satışı işi, tam olarak bu işe yarıyor: "bekar anneler sik arıyor" mesajlarının evli barklı kadınlara değil de 36 yaşındaki bekar erkek olan bana gelmesine.

    --- spoiler ---

    (#117901523) bekar anneler ... arıyor ne demek.bu nasıl bir örnek . çok saygısızca!

    07.01.2021 13:43 ...
    atesikus -> : telefonumda en az otuz tane bu mesajdan var onu napacaz?

    07.01.2021 13:59
    normal birileri değildir eminim bu işin ticaretini yapıyordur muhtemlen ama siz genelleme yaparak tüm anneleri karaliyorsunuz

    07.01.2021 14:02 ...
    ayrıca benim telefonuma neden gelmiyor böyle mesajlar bence siz kimlerle takildiginiza bir bakın.

    07.01.2021 14:04 ...
    atesikus -> : siz okuduğunuzu anlama özürlüsünüz ama gene de açıklayayım:

    telefon numaramızın "üçüncü şahıs iş ortaklarıyla" paylaşılması nedeniyle bu numaranın sahibi şu yaşta bekar erkektir şeklinde profilimizi alan şirketler dolandırmak için bu mesajları atıyorlar.

    ben ve tüm anneleri karalamak ne alaka?

    07.01.2021 14:05
    --- spoiler ---

  • bu konuda çok uzun süredir fikrim sabittir
    kendi ayağıyla gelip ben sünnet olmak istiyorum diyen erişkin bir bireye yasaklanmasın tabii ki, neden yasaklansın ki.

    ama bilgilendirilip onam alınacak yaşta olmayan bir çocuğun bedeni hakkında ailesinin karar verip sünnet yaptırması yasaklanmalıdır
    çocuk cerrahı olsaydım da tıbbî sebeplerle yapılan zorunlu sünnetler hariç, böyle bir müdahaleyi asla yapmazdım.

    edit: abi siz gerçekten ruh hastasısınız. insan hakkı, çocuk hakkı, vücut bütünlüğüne izinsiz müdahale gibi bir konu hakkında fikrimi yazıyorum; dırzonun biri mesaj atıyor diyor ki sünnetsiz mi seviyorsun. yok birader bence sorun değil de anan sünnetsiz seviyormuş, dedi ki yonca kızım senin takipçi sayın çok, bu kanayan yaraya bir parmak bassan. onun için yazdım.

  • bi donem tum ford sahiplerini hirsiz yapmisti.

    ya arkadas resmen zincirleme hirsizlik dalgasiydi bu. ipnenin biri zamaninda nasi kaybettiyse anteni kaybetmis. sonra gidip baska bi forddan calmis. o anteni calinan da baska forddan caliyor. o oburunden o oburunden çala çala bitmeyen bi döngü oluyor. arada biri gidip yedek parcacidan alsa zincir kirilcak ama olmuyor. tum turkiyeyi ebe misali dönen toplu ve sirali bi hirsizlik akimi.

    neyseki yeni modellerde kaldirdi ford da sanirim bu sacmaligi.