hesabın var mı? giriş yap

  • varlığından bu güne kadar haberdar olmadığımız gıda komitesi bu akşam toplanarak "son dönemdeki gıda artışını" ele alacakmış.

    bre utanmazlar, bre gösterişten iş yapanlar topluluğu.
    bu fiyatlar ocak 2021 de mi artışa girdi de harekete geçtiniz?
    şimdiye kadar ner-dey-di-niz?
    aldığınız her kuruş maaşta hakkım varsa haram zehir zıkkım olsun

    bkz: 1 mayıs 2020 türkiye'de hayat pahalılığı

    ps: bu komiteden ve yaptığı toplantıdan vatandaş lehine icraat bekleyen vurdum duymaz akepeli olsun.

    kaynak

    edit: gıda komitesi 9 aralık 2014 tarihli resmi gazete’de yayınlanan 2014/20 sayılı başbakanlık genelgesiyle oluşturulmuş. evet yanlış okumadınız bu amcalar/teyzeler 2014 ten beri boş beleş maaş alıyorlar.

    edit2: bu da burada dursun (m. yavaş twitter headerı)

  • kahvedeki hikmet dayıyla flört eden yazarın isyanı. kafayı dışarı çıkarınca 500 tl gidiyor zaten amk.

    tostuna eşli batak mı oynadınız?

  • geçen gün mezarlıktan geçerken bir mezar taşı gördüm aynen şöyle yazıyordu; "biz de gezerdik siz gibi siz de geleceksiniz biz gibi..." ulan adam ölmüş hala laf sokuyor...

  • psikolojide fobi ve baska bir takim davranis bozukluklarinin tedavisinde kullanilan bir yontemdir. ingilizcesi “systematic desensitization”. bu yontem hastanin kendini rahat hissettigi bir ortamda korku ya da tedirginlik kaynagi ile yavas yavas artan dozlarda yuzlestirilmesi sonucu tedirginliginden zamanla kurtulmasi uzerine kurulmustur. ornegin orumcek korkusu* olan bir kisi icin once cam bir kavanozda bulunan orumcege uzaktan bakma seklinde baslayan tedavi, orumcegin hastanin elinin uzerinde gezinebilmesi ile son bulmaktadir.

    buraya kadar hersey iyi, hos. ancak bir zamandir bu ifade sık sık kulagimda cinlar oldu. ozellikle haberlerde kafalarina kursun sikilan insanlari sicacik evimde ayaklarimi uzatmis izlerken, afrika'da acliktan ve savastan kirilan insanlara portakalimi soyma esnasinda soyle bir goz atarken, bir okuldaki can pazarini aksiyon filmi tadinda merakla takip ederken. simdilerde cok sevilen bir soylem var: biri olan biten bir takim seylerden rahatsizlik duydugunu ve gelecek icin endiselerini dile getirdiginde hemen “paranoyak olma” yaniti yapistirilmakta. ama saniyorum ki azicik paranoyanin kimseye pek bir zarari yok. paranoya yapilmasi gereken bir durum da bugunku medyanin yuklendigi “misyon”. vahset goruntuleri gunun her saatinde dizi, film, hatta haber diye tanimladiklari sey kapsaminda bile rahatlikla yayinlanabilmekte. bu durum olume ve aciya karsi duyarsizligi gelistirmenin yanisira toplumdaki siddet egilimindeki artisa tek basina olmamakla birlikte onemli bir katki saglamaktadir ki bu ikinci etki ayri bir basligin konusudur.

    medyanin sistematik duyarsizlastirma politikasi televole, bbg, gelinim olur musun, unluler ciftligi gibi sistematik beyinsizlestirme ve apolitizasyon programlari ile birlesince hos bir tat elde edilmektedir. bir de bunun ustune fantastik-mistik gerilim turunde programlarla cila cekildiginde afyon yutmus, kivama gelmis bir toplum artik servise hazirdir. afiyet olsun.

  • çinde kıtlık olduğu için uydurulmuş yalandır. ulan adamlar canlı fare yutuyor, canlı maymun beyni yiyor, adı sanı duyulmamuş bilmem ne sikim hayvanından tut olmadık yarasaları yiyip kovidi dünyaya yaydılar da kala kala araştıracak yumurtanın zararı mı kalmış? ahhah.

    bir de sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan beyefendi gibi dünya lideri yok ki başlarında adamların karnı doysun.

  • şehir içinde 50, hatta okul bölgesinde 30 ile gittiğiniz için size sinirlenen, sizi tahrik eden ibnelerden birisi değilse ne olayım.

  • defne samyeli'nin (46) acun'un (50) kaynanası olması hadisesi. deren talu'nun da (defne samyeli 2.0) üvey babası cem yılmaz (45) oluyor. aile ağacı büyüyor, büyük şehir çalışıyor.

    ozan güven'i de alın oyuna. yazık çocuk dışarıda kalmasın.

  • ehliyet kursuna gidiyorum. olabileceğin en kötüsüyüm. debriyaj olayını anlayamadım, arabayı bağırtarak kaldırıyor, park edemiyor, türlü hatalar yapıyorum. işin kötüsü yakın arkadaşımla gidiyoruz o benden de fena. biz kursa gidince direksiyon hocalarımızın suratı asılıyor, çaktırmamaya çalışıyorlar. yine böyle bir ders günü bir köprünün üzerindeyiz ve geri döneceğiz.
    hoca: şimdi napacağız?
    ben: geri döneceğiz.
    hoca: geri döneceğimizi kim biliyor?
    ben: (noluyo lan, ne demek istiyor acaba? öldürüp beni köprüden atmasın bu!!!) ben biliyorum hocam.
    hoca (yükselmiş ses tonu ve sinirli bir ifadeyle): başka kim biliyor?
    ben (demek benim sonum da böyleymiş): siz biliyorsunuz.
    hoca: başka kim biliyor?
    ben (eşhedü enlaa…): başka kimse bilmiyor hocam.
    hoca artık sabrı tükenmiş ve sinir katsayısı tavan yapmış bir şekilde : sinyal veer herkes bilsin, sinyal ver herkes bilsin!!!

    o gün bu gündür ıssız dağ başında şerit değiştirsem sinyal veririm.