hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.

  • alkol aldıkça hissedilen vücut sıcaklığındaki artış, sadece hissedilen bir artıştır. çünkü aslında alkol alınca vücut sıcaklığı artmaz, sadece kan damarları genişler. soğuk havalarda yüzeyden ısı kaybının önlenmesi için normalde deriye yakın kan damarları daralır. alkol alınca bunlar genişler ve iç bölgelerdeki hayati organlar için saklanan kan yüzeye daha çok çıkarak deriyi ısıtır. ısı algı hücrelerinin deride bulunması nedeniyle deri ısınınca sanki genelde bir ısı artışı hissi oluşur. soğuk havada alkol almak yarattığı sıcaklık hissiyle insanı canlandırsa da, bu sıcaklık hissine güvenerek aşırı alkol almak, sokakta sarhoş olmak, zom olup sokakta sabahlamak, deriden sürekli ısı kaybı yaşanması nedeniyle normalde donulmayacak bir havada bile donmaya, can kaybına yol açabilir.

  • italya'nin bu hayvani savunmasiyla finale adini yazdirmasi surpriz olmaz. chiellini-barzagli-bonucci dunyanin belki de en iyi uclu stoper hatti olup ayni zamanda juventus'ta beraber oynamaktalar. klasik kati ve markaji iyi uygulayan italyan savunma anlayisinin ustune hizli ve varyasyonlu hucum modifikasyonu yapmislar. candreva ve giaccherini ile hizli top getirip pelle ile iyi bulusturuyorlar. pelle kaleye sirti donuk oyunu da cok iyi yapan bir adam. geri geli top aliyor, hava hakimiyeti muazzam ve akilli bitirici vuruslari var. italya'ya yeni toni hayirli olsun diyelim. gobekte uc tane ciger tasiyan bir marco parolo var. de rossi futbolun gurusu olmus cikmis zaten. candreva hem teknik, hem suratli, hem sutlari iyi hem de savunmaya cok yardima gelen bir oyuncu. eder'in pelle'yi rahatlattigini ve gobekten gelen toplari iyi dagittigini gorduk. conte cok iyi monte etmis onu takima. 120 km gibi hayvani bir kosu mesafesi yakaladi bu macta italya.

    beni ilk macta heyecanlandirdilar. stratejisiyle adeta bir final maci oynadi italya.

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.