hesabın var mı? giriş yap

  • fenerbahçeli cemil.
    alman kaleci mayer.
    franz bekenbauer.
    tacsız kral pele.
    nadya komanaçi...

  • 1999-00 sezonu uefa kupasi 4.round 2.bacak maci. ilk maci deplasmanda 2-0 kazanan galatasaray' in oldukca rahat, zorlanmadan, kendini fazla sikmadan 0-0 bitirdigi ve ceyrek finale ciktigi mactir.
    97 cl macinda bulent korkmaz' in me$hur iskasiyla 1-0 kaybettigimiz macin rovan$i da alinmi$ oldu bu turdaki maclarla.
    bu mactan sonra galatasaray' in uefa kupasinda final oynayabilecegine kar$i umudumuz daha da artmi$ti.

  • çapulcu dediğin gençler cnn int'te çatır çatır ingilizce röportaj veriyor,sen van minütten öteye geçemiyorsun :):)

  • tam kelimeleri hatırlayamıyorum. önünden tempolu yürüyüşle geçilen bir marketin dışarı yerleştirilmiş sebze kasaları arasında alışverişe gelmiş ilkokulun ilk sınıflarında olması gereken pek efendi, büyümüş de küçülmüş bir bey. üniversite çağlarında olması gereken başka bir efendi genç de market görevlisi. aralarındaki diyalog kendi karanlığıma gömülmüş giderken yakaladı ve gülümsetti beni:

    küçük bey: biliyorsunuz, eğer yeterli olmazsa beni tekrar markete gönderecekler.

    görevli genç: o yönden haklısınız tabii ama sanırım bu kadarı yeterlidir aileniz için.

    şu nezaketin birazını hayatımıza yedirebilseydik bu diyalog belki böyle şaşırtıcı ve gülümsetici olmayacaktı. akşam akşam zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeyecektim.

  • resmi dil derken?

    bir bölge, bilgilendirmeler kürtçe nin bir lehçesinde de yapılsın demiş. habere göre arapça, farsça ve türkçe yapılıyor kürt vatandaşlar anlamıyormuş.
    dezenformasyon içeren başlık açan yazara göre isviçre hükümeti türkçe, arapça ve farsçayı resmi dil olarak kabul etmiş mi oluyor?

  • "oğlum 7 aylıktı, nisan ayı...

    benim evi sanırım, ev gibi hissettiğim zamanlar. nereden hatırlıyorum; salonun bir köşesinde saksı çiçekleri var. rahmetli kayınpederim benimle yaşıyor, yarı felçli. çok şık bir adam. zar zor yürüyor, titreye titreye iniyor merdivenlerden, pastaneye gidip çay içiyor, dönüşte mutlaka bir çiçek alıp geliyor. çok zarif bir adam, yattığı yerler nur dolsun. belki karısına, çocuklarına çok çektirmiş ama beni seviyor. ben de onu.

    salonun bir köşesinde oğlumu emziriyorum ve telefon çalıyor. oğlumu koltuğa bırakıp telefona bakıyorum. telefonda ablam;

    -babam iyi değil, yoğun bakımda. doktor, çocuklarını çağırın dedi. gel...

    diyor. gel dediği yer, istanbul dışında. ama o an aklımda sadece "babam iyi değil" cümlesi yankılanıyor, bu istanbul dışılık endişesi dışında. eşim evde, ne olduğunu soruyor, anlatıyorum ağlamadan. "babam iyi değilmiş, ablam çağırıyor, babam yoğun bakımdaymış" dedikten sonra salıyorum çeşmeleri. hiç hareket yok. "bakarız" diyor.

    "bakarız..." işe gidiyor, deli tavuk gibi dolaşıyorum evde, ne yapacağımı da bilmiyorum. hapisanede gibi yaşıyorum zaten, tek başıma bakkala markete gidemezken, şehir dışına çıkma endişesi sarıyor her yanımı. "babam gidicem, doktor çocukları gelsin demiş, niye bekliyorum ki?" diye kara kara düşünüyorum. hava bir açıyor, bir kapıyor. ablam bir daha arıyor;

    -gelmeyi düşünmüyor musun? durum ciddi, beyin kanaması geçirdi ve durumu çok kötü!

    annemlerde kimse yok, sanki kocaman şehirde tek başıma kalmışım gibi, ne yapacağımı bilmez bir vaziyette, rutin yaşamaya çalışıyorum. oğlumu emziriyor, altını değiştiriyor, gülen yüzüne bakıp, gülmeye çalışıyorum. ama, kafam allak bullak. bir şey eksik ? saat, akşam sekize doğru eşim geliyor. sormuyor hiç, şaşırmıyorum ama daha fazla dayanacak halim yok.

    -ben gidicem!

    diyorum. o mutfağa girip, bir bardak rakı doldurup içiyor ve;

    -bekle!

    diyor.

    bekliyorum... saat 12'ye doğru, çıkıyoruz evden, o? o zil zurna sarhoş, ben korkak... benimle gelmesini istemiyorum, çünkü, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyorum. hem zaten gezmeye de gitmiyorum ki. babam, babam iyi değilmiş, doktor çocukları gelsin demiş. belki bir daha görmem... korkuyorum... oğlum kucağımda, o, söylene söylene çıkıyoruz. yarım saat geçiyor belki babam yok artık, bilmiyorum... bir şey eksik...

    bilet bulamıyoruz. eve dönüyoruz. o, o söyleniyor... bir şey eksik. belki babam? bilmiyorum kocaman bir eksik var ve gittikçe büyüyor. ağlaya ağlaya eve giriyorum. oğlum kucağımda uyuyor. onu yatağına yerleştirip yatak odasına geçiyorum. o, o hala sarhoş ve daha da öfkeli. yatağın ucuna oturup, yüzümü ellerimin arasına saklayıp sessizce ağlıyorum. kapının sesini duyuyorum, içeri attığı adımlar karışıyor sessiz ağlayışıma. tam önümde duruyor ve hala bir şey eksik. bir eliyle kolumdan tutup ayağa kaldırıyor beni... karşı karşıya duruyoruz. gözlerim kızardı biliyorum, yanıyor çünkü. hala eksik, hala eksik...

    bir adım atıyor geriye, elini saçlarıma uzatıyor. oda loş, gözlerini seçemiyorum, gözlerim yanıyor. eksik, eksik... saçlarımı kavrıyor elleri, işte o an göz göze geliyoruz. gözlerinde, hayasız bir parıltı var, içinde ateş var ve öfke. kavradığı saçlarımın kökleri acımaya başlıyor, yanmaya... suratımın orta yerine bir tokat iniyor...

    -gecemi mahvettin!!

    hayatımda ilk defa duydum bu sesi aslında. kafama yumruk attığında. hani şu çizgi romanlardaki "çtönk!!" sesi varya, işte onu duydum kafamda.

    "hayatımı mahvettin" dedi içimde bir ses. işi bittikten sonra, odadan hırsla çıkarken o. eksik bir şey var bu hikayede ki, hala eksik..."

    bu hikayenin ekisiğidir sefkat. daha belki kaç hikayenin. o yüzden gördüğüm zaman aptala döner, çocuklaşırım...

  • tecrübeli bir mali müşavir olarak sahada yaptığım gözlemler ışığında bazı öneriler de ben vereyim, belki bir faydamız dokunur.

    sermaye kavramı önemlidir. belirli ve ölçülebilir bir sermayeniz olsun. bu sermaye yapacağınız işle uyumlu olsun. batı ülkelerinde işletmeler genelde sermayenin 1/10 u ya da 1/5 i gibi hacimlerle işe başlayıp, kar elde ettikçe ve tecrübe kazandıkça iş hacmini artırırlar. 10 birimlik sermaye ile 100 birimlik işlere girmeyin. sermayeniz yeterli olsa bir anda bütün sermayenizle iş yapmaya başlamayın.

    ön muhasebe öğrenin. avrupa'da küçük işletmeleri yönetenler dahi kendi muhasebelerini yapıyorlar. bu konuda eğitim alın. mali müşavirinizin resmi muhasebesi ile yetinmeyin. ön muhasebe için bir program kullanın ve her şeyinizi günlük kaydedin. bu yolla resmi muhasebenizi denetler, ödemelerinizi planlar ve borç-kazanç verilerinizi takip edersiniz. unutmayın:ölçemediğiniz şeyleri yönetemezsiniz.

    aşırı tedbirli, aşırı kanunlara uygun iş yapmak için kasmayın ama devlet diye bir otorite yokmuş gibi de hareket etmeyin. esnek olun, piyasada yer alan sürülerin içinde kalın. sürüden ayrılmayın.

    işler kötü gitmeye başladığında tedbir almakta geç kalmayın. etraftan ya da evden hissetmesinler diye önlem almayıp işlerin daha da kötüleşmesini beklemeyin.

  • bilgi, azim/ calismak, verimlilik, istikrar, basari, beceri ve durustluk gibi kiymetli ozellikleri haiz olanlarin, en yuksek statulere, en yuksek makamlara getirilmesi anlayisini benimseyen; liyakata dayali bir sosyal sistem.

    "ek$i sozluk yuceltme fasilitelerini" sahsi menfaatleri ve tatminleri icin kullanan kisi ya da organize gruplari gozardi edersek, karma, bu siteme en iyi ornek teskil eder. (diger kriterleri atladim, farkindayim)

  • yüzüne gülen kendisine yalakalıkta sınır tanımadığını tahmin ettiğim yetki verdiği insanların arkasından neler çevirdiğini bilse sözlükten ve sözlük konseptinden tiksinecek olan vasat yazar. yarattığı kutsal bilgi kaynağı yetkili abiler için kız bulma databaseine dönüştü. kimsenin kaldırdığı kızda gözümüz yok allah daha çok versin gani gani versin ama yetki verdiğin adam karı kız düşürürken sözlük yetkilerinden faydalanıyorsa benim zirvede parayla içtiğim içeceği yazdığı karılara bedavaya getirip ben eşek gibi sıra beklerken onlara sıra bekletmiyorsa orada isyan ederim. hayır bu saydıklarımla kalsa iyi iyice bokunu çıkarttı yetkili abiler sırf yazdığı kızı etkilemek için kızın sinir olduğu adamlar sözlükten uçuyor artık.

    (bkz: #27237782)

    haksızlığa sessiz kalmak ve haksızlıkları görmezden gelmek de bu durumu onaylamaktır suça ortak olmaktır sedat. meşgulüm ayağı yapıyorsun ama yemeyip içmeyip binlerce entry kasmsışşın, in artık o kaf dağından da al şu kendi eserlerinin ifadesini. ya da alma gold üyelik sistemine geç tüm sözlük kızları birer düşünen hayvan, hümanist yamyam haline gelen kadrona mayolu birer boy fotoğrafını yollasın güzel olanlar gold üye olsun. biz de ona göre bilelim kimler sözlüğün hanım ağası, kimler 100 entry girmediği sözlüğün zirvelerine 10.000 entry giren adamdan önce alınacak, kimlerin lafıyla uçma ihtimalimiz var. ya da hiçbirşey yapmamaya devam et ilk zirvede "ferrarim yok :(" diye ajitasyon yapıp 10 ferrari alacak parayı kazandığın detayını gizlediğin sözlükçüler eski zirvelerdeki kadar rahat konuşmana izin verecek mi birlikte görelim.