ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
#incedenbedellikaybı
-
bedelli askerlik ben de istiyorum da, bedelli olmazsa oy vermem diyenleri görünce kanım donuyor. bu mu yani? bu kadar basit mi?
tanım : haysiyetsizlerin toplandığı bir hashtagdir.
türkiye'nin en hoşgörülü şehri
-
mugla'dir
kur'an kursuyla, pub ayni sokakta.
kimse kimsenin sacina basina orucuna karismaz.
insanlar cok daha sakin ve oturakli.
ataturk'u de sever, orucunu da tutar.
bir izmirli olarak soyleyeyim, kesinlikle izmir degildir.
kleopatra
-
banyo yapabilmek için her gün 700 eşeği sağdırdığı rivayet edilmekte olan antik mısır'ın son hellenistik kraliçesidir. (bkz: http://www.drozdogan.com/…davisinde-yeri-var-midir/) günümüzde eşek sütünün mucizeleri konuşuluyor. kozmetik sanayisinden kanser tedavisine kadar eşek sütü cazip bir ürün olarak görülüyor. kleopatra'nın ardılları olsaydı şimdi onun bu fikirlerinin ve tercihlerinin sonucu olarak "nasıl da bildi taa o zamanlar eşek sütünün mucizesini" diye günlerce konuşurlardı.
o zamanlar mısır'da egemen olan yunanlar mısır toplumuna karışmamak için kendi soylarından olan kişilerle evleniyorlardı. aslen yunan olan kleopatra, babası xı. ptolemaios'un vasiyeti üzerine kardeşi ile evlendi. (bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/vii._kleopatra) kleopatra'nın ardılları olsaydı ensest ilişkilere bakış günümüzdeki gibi olamayabilirdi. ama ardılları yok.
hakkında efsaneler uyduruluyor. yazılıyor, çiziliyor. bu efsaneleri o kadar çoğaltırdı ki ardılları olsa... ama ardılları yok...
yurtiçi kargo için en uygun slogan
-
(bkz: ya evde yoksan)
selçuksportshd
-
bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.
debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim
migros markalı bir gıda ürününü tüketmek
-
ürünlerinin üretim kaynakları altında-arkasında yazmaktadır. kesinlikle vasat altı değildir.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
var galiba herkesin böyle bir anısı… sene 94, yaş 6. annem ile babamın arası kötü ve babam annemi evden gönderiyor. canım annem de cebindeki 3 kuruş parayla bir ev kiralayıp sağdan soldan eşya topluyor, okulumun karşısında ev tutuyor. çektiği çilenin haddi hesabı yok.
bir gün kahvaltı yapıyoruz. çocuğuz ya, saçma sapan oyunlar icat ederiz. ben durduk yere dedim ki “hadi kahvaltıda kim en fazla zeytini yiyecek “ başladım erik gibi yemeye. para yok pul yok. kadın beni bozmadı bir şey de demedi canım annem.
ertesi gün kahvaltıya oturduk. annem dedi ki, ben yeni bir oyun buldum: bir zeytini en fazla kaç ısırışta yersin?
oyun değil mi, kabul ettim. o gün 1 tane zeytini minik parçalar halinde 10-15 kere ısırarak yedim ve anneme “yarışı kazandım” diye sevinirken o gün anlam veremediğim göz yaşlarını gördüm.
sonrasında hikaye güzel ilerledi, mutlu günlerimiz çok oldu ama dibi görmeden iyi günlerin değerini de bilmiyorsun. mekanın cennet olsun canım annem, senin evladın olmak benim en büyük gururum.
sayın erdoğan asla sol el parmağına yüzük takmaz
motor işi sakat abi
-
şu anki aklım olsa zencinin dalına biner, motora binmezdim. bir senedir sürünüyorum, iki ameliyat oldum, üçüncüsünü ağustosta olacağım. dizin altından kaval kemiğini ucu üç parça oldu kazada. buna da şükür, yürüyorum tekrar.
çocukları vakumlu pompa gibi öpen akraba teyze
-
günlerdir bu anı bekliyorlar. hazırlandılar. yarın doğan güneşle birlikte sokaklara inecek ve buldukları tüm çocukları ıslak ıslak öpecekler. nice tazeler bayrama küsecek. nice canlar yanacak.