hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • benim bildiğim casuslar elde ettikleri bilgileri gazete üzerinden halka servis etmez gizli saklı rakip devletlere satar. can dündar'ın yaptığı bırakın casusluğu tam bir gazetecilik örneğidir. illa casus arıyorsanız o görüntüleri can dündar'a temin eden adamı bulun. can dündar'a şu diktatörlük döneminde de böyle cesurca bir haber yaptığı için madalya takın. ya da durun en iyisi siz o madalyayı gotunuze sokun nasıl olsa 13 senede bundan zevk alır hale geldiniz.

  • --- birleşin lan ---

    bahar: bu elbiselerde o kirli parayla mı alındı. di mi o parayla alındı, söylesene abla

    bu sahne sırasında bahar üzerindeki ilk şeyi attıktan sonra sıra giydiği elbiseye geldiğini düşününler, hatta hızını alamayıp ''çıkar çıkar onları da çıkar'' diye bağıranlar ve dışa vuramayıp içinden '' çıkarsana onları ya, onlar da o parayla alındı aslında '' diye düşünenler birleşin lan ! inanıyorum birleşirsek bu ülkede çoğu şey değişebilir. bütün her şeyi yıkar geçeriz, yeni bir türkiye yaratabiliriz !

    --- birleşin lan ---

  • siri'ye alarmı kurmasını söyledim. hangi güne kurmamı istersin? diye sorunca önce hafif bir tedirgin oldum. bu sabah saat 08:00 kur dedim. sonra ismimle hitab ederek, ''alarmın bu sabah saat 08:00'e kurulmuştur.'' dedi. yusuf yusuf titrek sesle teşekkür ederim dedim, o da bana rica ederim, yardımcı olacağım başka bir şey var mı? dedi. yok sağol dedim, o da bana iyi geceler dedi.

    bu saate kadar korkudan uyuyamadım amk, alarmı iptal ettim siri'yi de kapattım.

  • burada millet vergiye tepki gösteriyor. adamın cevabı “otomobil alana müstahak”. anana müstahak gerizekalı herif seni. fransızların 250 yıl önce yaptığını, şimdi bırak yapmayı altyapısını bile oluşturamıyoruz. işte bu gibi sığırlar yüzünden. yarın bir gün gıdaya %10000 vergi konsa “gıda alan adama müstahak” der bu gerizekalılar.

    edit: sanki bu ülkede kullanmadığın/almadığın bir şeyin vergisi düşüyormuş gibi bilmiş bilmiş yazıyolar bi de. sen önce hiç kullanmadığın köprünün, tünelin parasını öde.

  • esas vurucu olan bu gidanin turk gida kodeksine uygun olmasidir. iyi icinde cimento yok, sukredin.

  • yerden göğe kadar haklı olunan bir hususta, oldukça zahmetli bir süreç sonunda varılan noktadır. çelik gibi sinir ve kırılmaz bir azim gerektiren mücadelenin buruk zaferidir. sonuca ulaşmak için benim başımdan geçen olaylara bakıp ibret alınabilir:

    sene 2011, bizim küçük baldız elinde güzelim samsung telefon varken tutturdu “nokia isterim de isterim” diye. ben de o aralar vakit bulup ona uygun bir telefon araştıramadım. aradan da zaman geçince eniştem benimle ilgilenmiyor diyerek büyük baldızla birlikte gidip bir telefon almışlar. izmit real avm’de gold bilgisayar’dan... aldığı gün eve gelip kullanmaya başlayınca telefon açılıp kapanmaya başlamış şarj olurken de açılıp kapanıyormuş. ertesi gün telefonu aldıkları şubeye gidip durumu izah ederek yeni sağlam bir telefon istemişler. tabi ki yetkili arkadaşlar hemen servise sevk etmişler hastayı. değişim ve para iadesini servis karar veriyormuş???

    zira olay bana birkaç gün sonra intikal etti. benden habersiz cep telefonu almaları yetmiyormuş gibi aldıkları telefonu da benden habersiz servise yollamışlardı. en iyi ihtimal ile 45-60 gün sonra hiçbir şey düzelmemiş olarak geri gelecekti. daha sonra da lanet olsun deyip yeni bir telefon alınacaktı. olay bana intikal edince fatura ve servis formu ile gold bilgisayar’a gittim. telefonun yerine daha üst model bir telefonu arada ki fiyat farkını ödeyip almayı teklif ettim. arızalı bir telefona 430 tl verip bir gün bile kullanılmadan servise gitmesinin insanın kanına dokunduğunu, kendi başlarına gelse ne düşüneceklerini sordum. tabi ki hepsi hak verdi fakat bunun yapmaları geren bir işlem olduğu, özellikle telefonların kanunen böyle işlem görmesi gerektiği gibi pek çok zırvalık anlattılar. sonra tv’de radyoda hep adından söz edilen tüketiciyi koruma kanunu ve tüketici hakem heyeti aklıma geldi. biraz araştırdım, bu heyete başvuru ilçe kaymakamlıklarında yapılıyormuş. dedim bir bakalım neymiş ne değilmiş.

    gittim izmit kaymakamlığı’na, sordum soruşturdum ve sonunda buldum yerini… baktım iki kişi daha var sırada, anladım ki mağdurlar çok. mevzulardan biri beyaz eşya, diğeri de cep telefonu idi. onların işlemler bitince sıra bana geldi. anlattım yukarıdaki olayı. fatura ve ödeme yapılan slipi yanına da telefonun arızalı olduğu için servise gönderildiğini gösteren gold bilgisayar servis formu’nu istediler. burada dikkat edilecek en önemli husus firmadan böyle bir belgeyi alabilmek. tabi bize bu belgeyi kendileri verdiği için rahat bir işlem oldu. eğer “abi ben gelince ararım seni al bu benim kart ara sıra ara sor” deseydi ne yapardık bilmiyorum. gel zaman git zaman olayı anlatan bir dilekçe ile istedikleri belge ile başvurduk. “3 ay sonra bir zarf ile sonuç gelir” dediler; dumur oldum. zira zaten 1 aya yakın zaman başvursak mı başvurmasak mı slip nerede fatura kimde diye geçmişti. sonra “alacağım ulan bu parayı sizden!” deyip baldızı da tembihledim: “sakın ararlarsa gold’dan yeni telefon verelim diye kabul etme…”

    aradan 1 ay kadar geçti. baldızı gold bilgisayar’dan aramışlar. telefonunuz geldi gelin alın diye. bizimki tabi atlamış hemen “ben paramı istiyorum” diye. . demişler ki “ama bu yeni yepis yeni walla bak”. tabi tembih ettik ya tutturmuş “isterim paramı” diye. gold mağazasındaki arkadaş da çıkarmış ağzındaki baklayı: “bizi tüketici hakem heyeti’ne şikayet etmişiniz” demiş. o da “evet ettik, oh olsun” demiş. karşıdaki de “peki öyleyse al sana telefon” deyip kapatmış.

    aradan 1 ay daha geçtikten sonra tüketici hakem heyeti’nden bir mektup geldi. para iadesinin haklı bulunduğunu, gold bilgisayar’ın parayı ödeyeceğini belirtip, gold’un yaptığı komik savunmayı da eklemişler. savunmaları aynen şu şekilde: “biz telefonu servise gönderdik, 30 iş günü geçti ama hala bize servisten gelmedi, biz ne yapalım…” anlayacağınız adamlar neden şikayet edildiklerini bile fark edememişler. neyse ki bu mektup gelince gold’dan ararlar paramızı nereye yatıracaklarını sorarlar diye düşündüm.

    1 ay geçti arayan soran yok. gittim gold’a bak dedim “hakem heyeti böyle bir yazı gönderdi, verin paramızı” dedim. onlar da kibarca “bize öyle bir yazı gelmedi, tüketici hakem heyeti de kimmiş hadi ikile bakiiim” dediler. ben de “kaymakamlık’da tanıdıklarım var, görürsünüz gününüzü” diyip çıktım. kaymakamlığa dedim “bu kağıdı hiç sallamadılar, onlara gitmemiş bu kağıttan” dedim. sonra baktılar tebligatı alan kişinin adı imzası falan hepsi dosyada var. yani yalan söylemişler. git bir daha konuş ödemeye yanaşmazlarsa ver icraya dediler. tekrar gold’a gittim, müdür olacak adamla görüştüm. arkadaş bana yapabileceği bir şey olmadığını gold ödeye de bilir ödemeye de bilir, isterseniz icraya verin dedi. ben de gittim adliye icra müdürlüğü’ne danışayım diyerek. fakat avukat tut diyen de oldu boş ver iş açma başımıza bilmem kaç yüz bin dosya var bir de sen çıkma diyen de. 430 tl avukat tutmak için pek uygun bir bedel değil zaten, öğrendim ki; 1000 tl altı tüketici hakem heyeti kararı bağlayıcılığı var, üstü için mahkemeye vermek gerekiyor. baktım olmuyor çıktım dışarıdaki arzuhalcilere danışayım dedim. adliyeden emekli bir arzuhalciye danıştım, “hemen yazalım bir dilekçe git başvur” dedi. anlattı süreci de. fakat bunu neden adliyedeki memurus arkadaş anlatmadı avukattı savcıydı yokuşa sürdü anlamadım.

    ertesi gün baldızı aldım yanıma arzuhalci amcaya geldim. doldurdu güzel bir dilekçe (bu dilekçe kolay kolay bir kerede kabul olmuyormuş anladığım kadarı ile fakat bu amca usta olmuş işinde) dilekçe ile gittik icra müdürlüğü’ne. yarım saat bir bayanın pc’sine usb bellekten attığı resimleri düzenlemesini bekledik. şahsi resimlerini yanındaki kızı ile düzenledikten sonra sıra bize geldi. 15 dakika da bilgisayarın bizi bir icra müdürlüğüne atamasını bekledik. aklıma harry potter’da seçici şapkanın büyücülük okulundaki atamaları geldi aklıma. bir an gryffindor diyecek sandım ama 3. icra müdürlüğü dedi. bu arada saat 3.30 falan olmuştu. 3. icra müdürlüğü’ne çıktık. harala gürele bir çalışma herkes ellerinde dosya bir şeyler yapıyor. ne kadar çalışkan memurlarımız varmış diye iç geçirerek bir masada oturan bir şeyler yapan bir bayanın başında 15 dakika bekleyip “icra takibi başlatacaktık bizi buraya gönderdiler” dedim. hanım meğer memur değilmiş. bildigin pc, yazıcı, daktilo olan ve memur masasına benzeyen tüm masaları tek tek dolaşıp bir muhatap aradım. ama ya tüm işler iş takipçileri tarafından yürüyor ya da tüm memurlar bana aynı numarayı çekiyordu. herkes masalarda oturmuş harıl harıl bir şeylerle uğraşıyor ama ortada memur falan yoktu, kendin pişir kendin ye hesabı…

    sonunda kapısında müdür yazan bir oda gördüm, artık müdür koltuğunda da iş takipçisi olacak değil ya deyip girdim içeri. dedim “böyleyken böyle, bir iş geldi başımıza ne yapalım?” o da eliyle birini işaret etti, “git buna işlemini yapsın” dedi. ayakta gezinen bir arkadaştı ve kendini çok iyi kamufle etmişti, fakat onu müdür ele verdi. gittim yanına dedim böyle böyle. o da “nerde dosyan hani” dedi. meğersem adliye veznesinden bir dosya alınması gerekliymiş önce. gittim aldım, saat 4 oldu. vezne 4’de kapanıyormuş bu arada. zar zor 25 kuruşluk karton, ilkel ve bir ton ağaç israfına yol açacak bir dosya aldım. koştur koştur kamufle olmuş memuru aradı gözlerim ama bulamadım. “müdüre bir umut gideyim, belki bu kalabalığın içine bir tane daha memur saklanmıştır” dedim. fakat müdür: “artık saat 4 oldu bu saatten sonra icra olmaz” dedi. mesai 5.30’da bitiyor. tüm öğleden sonra bir icra dairesine atanıp bir memur bulamamıştım, suç benimdi... adamlar 2’ye kadar çay-kahve molası yapıp, 4’e kadar kalabalıkta ilahi bir derviş misali bir görünüp bir kayboluyordu. 4’den sonra icra mı olurmuş benimkisi de densizlikti. akıllandım tabi, ertesi gün sabahtan gittim. 3. icra dairesini de iyice çözmüş, en azından içeride bir müdür ve 1 memur olduğunu biliyordum. o memuru sabahtan yakaladım benimle birlikte resmi kıyafetli bir uzman çavuş da başka bir firmadan aldığı telefon yüzünden icra takibi başlatıyordu. ama onun işi daha karmaşıktı; zira tayin olmuş ve şehir değiştiriyordu. süreç burada başlarsa nerede biterdi memur bile bilmiyordu. ayrıca dilekçesi de hatalıydı. “nerden hazırlattın” diye sordu uzman çavuş’a memur ve “arkadaş orası bilmiyor hep yanlış yapıyor” dedi. tarif ettiği kişi benim adliyeden emekli olan amca idi. neyse ki benimkini kabul etmişti. üstelik ben 15 tl vermiştim, uzman arkadaş 20 tl… memur bana bir numara ve bir pc çıktısı verdi. “1 ay sonra gel takip et, bu numarayı da kaybetme” dedi.

    ömürden 1 ay daha geçti. gittim baktım para falan yatmamış. “haftaya gel” dedi. 2 hafta sonra gittim. yine para yok. gold bilgisayar’a iletilen “icraya geliyoz bak heee…” tebligatının üzerinden 1 ay geçmişti. “eğer haftaya da yatmazsa gel, icraya gideriz fiili olarak” dedi memur arkadaş. sevindirik olmuştum; gözümde canlandırıyordum: “şu plazmayı alın, şu laptobu alın, bir de iphone 4 alın” ne bilelim icrada kaça satılır değil mi???

    haftaya gittim bir de ne göreyim, artık zerre ihtimal vermediğim halde parayı yatırmışlar. 6 ay sonunda 430 tl’lik telefonu 474 tl ödeme ile iade etmiştim. sanırım masraflar falan katılınca faizi ile böyle olmuştu. fiziki olarak gidip müdürü bir daha göremediğim için çok üzülmüştüm. sonunda parayı almıştık ama sevinememiştim. gold bilgisayar gibi bir firmanın işi bu noktaya getirmesini ise bir türlü anlayamadım…

  • asabi coğrafya öğretmeni en arka sırada uyuyan kemal'in yanındaki arkadaşına seslenir.

    -yanındaki saygısıza söyle de kalksın, ders işliyoruz burada.
    +kime hocam?
    -yanındaki diyorum, kemal değil mi o?
    +kemal değil hocam, benim paltom.
    -kes sesini bana cevap verme!!!

  • bir sürü kişi mühendis ve yazılımcı demiş.

    şirkette sadece bizim katta yaklaşık 80 tane erkek bilgisayar mühendisi var. 50 tanesi bekardır. kandırmayalım birbirimizi. niye bekarız biz o zaman ?

  • yillar once kulagimi deldirmistim, babam gormeden once mesajla soylesem daha iyi olur diye dusundum:
    ketch: "sekiz delikli tokmak, bunu bilmeyen ahmak hehehe"
    babasi: "alnindan vurulmus cocuk?"

  • sadece annelerin misyonudur.
    kardeşim olana kadar kullandığım kalıptır.
    -anneee bittiiiiie
    -geldim canım

    işte bu kadar.
    ne zaman ki anne kardeşi doğurmak için hastaneye yattı, biz babayla kaldık.

    baba da dayadı yumurtayı; sabah haşlanmış, öğlen sucuklu akşam soğanlı yumurta..

    -babaaa bittiiieee
    -aferin, gel de kestane ye.
    -??????
    -baba?
    -efendiim?
    -bittiiiii?????
    -aferin kızıma, hadi ellerini yıka gel.
    -aha?

    çözdük olayı baba sayesinde. teoriyi pratiğe aktarabildik.

  • ben hayatımda bir siyasinin bu kadar aleni bir şekilde hakaret ettiğini görmedim. fena tazminat öder. altılı masanın tepkisini merak ediyorum. çünkü üslup inanılmaz kötü.