hesabın var mı? giriş yap

  • seçtikleri örneklerin saçmalığıyla ön plana çıkan reklamdır.
    otobüs örneğinde direk, e otobüs şoförü zaten değişmez mi uzun yolda diye düşündük. tek şoför kaza yapabilir, uykusu gelir, yorulur...
    hakem var da, yan hakemler de var, ve çok bilmiyorum ama herhalde hakemi denetleme sistemi vardır?
    berber tamam belki. yine de berber bile saça karar veren kişi değildir, eğer kötü bir saç yaparsa müşteri kaybeder. müşteriler başka berbere giderler. (oha demokrasinin de böyle işliyor olması lazım aslında di mi lan?)

  • açılın ben geldim. size dayımı anlatıyorum.

    ön bilgi: dayım babadan zengin bir adamdır. dedem ölmeden önce bütün mal varlığını araya başka adamlar sokarak dayımın üstüne geçirmiş. sebebini de pek sonra öğrendim. direkt dayımın üstüne yapsaymış kendisi öldükten sonra kalan 3 kardeş anlaşıp dayımı mahkemeye verirlerse o mallar paylaşıma açılıyormuş ve 4 kardeş paylaşıyormuş. neyse ki zeki dedem bu detayları düşünmüş. mal varlığı dediğim farklı bir büyük şehirde en az 30 apartman -daire demiyorum apartman-, çeşitli yerlerde dükkanlar, evler, arsalar ve kilolarca altın. hangi şehirde yaşadıklarını söylemeyeceğim ama bir şehrin küçük bir ilçesinde kimin ne yaptığı duyulur, bilirsiniz. dayımların senelerce gelen kiralardan külçe külçe altın aldığını -bu altınlar, kayda geçmeyeceği için bir mükellefiyet doğurmaz-, düzenli olarak elden kira toplamaya gittiğini ve bir sürü şeyini duyuyoruz. elbette aile büyükleri ölmeden önce oturup kalktığımız dönemlerde bunları bizden gizlemeye çalışsalar da biz de şahit oluyorduk. bu dayımın adı esnaftır ama en az 10 yıldır dükkan açtığını görmedim. zaten ihtiyacı da yok, sadece 1 ayda gelen kiralarla yedi sülalesi rahat yaşar.

    şimdi gelelim nasıl yaşadığına...
    - senelerdir altın kaplama range rover alma hayali vardır ama hacı murat kullanır. araba trafikten men edilmesine rağmen temel işlerini bu arabayla halleder.
    - bazı güzel lezzetlerin başkentinde yaşamasına rağmen gidip bunları çarşı esnafından değil bim’den alır. mesela şöyle düşünün; antep’te yaşıyor ama baklavayı gidip bim’den alıyor gibi.
    - evlerinde eski mavi benzin bidonları da dahil olmak üzere sayısız bidon ve şişe vardır. bu şişelerle dağdan, bayırdan, mahalle çeşmelerinden su doldurur ki suya para vermesine gerek kalmasın.
    - rahmetli ananem hastanede yoğun bakımda yattığı süreçte mecburen görmek zorunda kalıyorduk. hastane cafesindeki şekerleri avuçlayıp cebine attığını söylememe gerek yoktur herhalde.
    - kemeri olmadığı için beline hastaneden arakladığı çöp poşetini bağlar.
    - eskiden le cola bağımlısıydı. şimdi ne halde ne içiyor bilmiyorum.
    - ilkokuldayken (2007 2008 yılları) bir etkinlik kapsamında öğretmenlerimiz bizden sponsor bulmamızı istemişti. sponsor olanların 20 tl karşılığında kartvizitlerini reklam olarak paylaşıp etkinliğe fon çıkaracaktık. esnaf bildiğim dayımdan rica ettim. 10 dk boyunca telefonda parasını ben verirsem kartvizitini verebileceğine ikna etmeye çalışmıştı. ben o yaşta şaka yaptığını düşünüyordum ama babam telefonu kapatmamı isteyince dayımın ciddi olduğunu anladım.
    - yine ilkokuldayken öğle yemeklerimizi okulda yerdik. dayım da oğlunun öğretmeniyle, müdürle görüşme bahanesiyle gidip haftada en az 2 kez öğle yemeğini okulda yermiş.
    - yine çocukken sürekli süper toto, süper loto oynadığını görürdüm.
    - bayramlarda en ucuz şekeri alırlardı. ne çikolatalardan ne şekerlerden tat alamazdık.
    - (bu sefer dedem) her bayramda diğer dedemin kaç para verdiğini sorardı inatla. ablamla bana 10 lira veriyorsa, o dayımın çocuklarına çeyrek altın takardı.
    - (bu da dedem) kurban bayramında tek konuştuğu konu hayvanın kaç kilo çıktığı, kaç kilosunu kıyma yaptırdığı ve kaç para karşılığında kaç kere kıyma makinesinden geçirdiği olurdu.
    - sürekli lafta türkiye ve dünya turlarına çıkardı. hep bir plan yapardı. nerelerin nasıl gezilmesi gerektiğini anlatırdı. kira toplamaya gitmek haricinde şehirdışına çıktığını görmezdik.
    - siyasilerle arasının iyi olduğunu söyler hep. bir lafıyla bakanların kendisini evinden helikopterle aldıracağını iddia ederdi. bir kez belediye başkanlığına adaylık koymak istedi. adaylık için istenen 5000 tl gibi bir parayı yatıramamış.
    - tüm ilçe doğalgaza geçti. kömür kullanan kalmadı nerdeyse. ama dayım doğalgaz sisteminin kurulması için gereken parayı ödemediği için hala kömür yakıyorlar.

    aslında aklıma daha neler neler geliyor ama onu tanımayanlar bunların ne çeşit bir cimrilik olduğunu anlayamaz diye yazmıyorum.

    yazabileceğim başka şeyler gelirse güncellerim burayı.

    debe editi: yazarlığımın ikinci gününde debe’ye girmemi sağlayan tüm okurlara ve en önemlisi dayıma teşekkür ederim :)

  • türkiye sınırlarında olmadığını unutup, farkında olmadan seccadenin üzerine basana saldırabileceğini sanan şovmenin dramı.

    siyasal islam her yerde işlemiyor sayın gurbetçi (!)

  • keşke her zaman tekrarı yayınlanan programın tekrarının yayınlanmamasının da sebebini açıklasaymış ...

    hatta ve hatta "ama vakit bitti" dedikten sonra "ya bari reklama gidelim hiç olmazsa da sus iki dakika be adam" komedisi...

    ben yapmadım ben etmedim. başka da bir açıklama yok.

    dip not : geçen hafta bin-ali'nin programında 4 pusuladan 3'ü nün kabul sayılıp 1'inin sayılmamasını sormuştu ve bin-ali 10 dakika geveleyip hiçbir dişe dokunur cevap verememişken en sonunda "ben ikna oldum" demişti. dileyen arşivden çıkarip bakabilir.

    bence ysk'da kabul oyu verenler bile ikna olmamışken muazzam bir yalakalıktı. detaylıca tebrik ederim.

  • emrah serbes, son hafriyat'ında, behzat'ın sorgusunu yapan mülkiye müfettişine betty der. buyrun betty'nin ağzından behzat ç.:

    "askeri lisedeyken yüzbaşına fiili saldırı. askeri okuldan atılmışsınız. siciliniz emniyete sizden önce gelmiş. herhangi bir okuldan disiplin suçuyla atılanlar polis akademisine giremez. ama babanız emekli albay olduğundan araya hatırlı kişileri sokmuş. kayıt dosyanıza ufak bir 'sakıncalıdır' notu düşüp akademiye girişinizi yapmışlar. öğrenciliğinizde ve mesleğe başladıktan sonraki ilk on senenizde fazla göze batan bir durumunuz olmamış.

    sene 95. zamanın ankara emniyet müdürü yanınıza gelip 'iyi misin?' diye sormuş. 'saçma sapan konuşma' demişsiniz.
    savunmanız 'o sorudan nefret ederim.'
    hatırlı kişiler araya girmiş, 2 yıl kıdem tenzili, 2 maaş kesinti, olay kapanmış.

    aynı sene ekip aracında alkol alırken yakalanmışsınız.
    savunmanız 'karımdan yeni boşandım.'
    yine hatırlı kişiler araya girmiş,kınama cezası, yarım maaş kesinti, olay kapanmış.

    sene 96. dördüncü sınıf emniyet müdürüne fiili saldırı.
    savunmanız, 'terbiyesizlik yaptı.'
    yine hatırlı kişiler, 1 yıl kıdem tenzili, 2 maaş kesinti, olay kapanmış.

    sene 97. asayiş şube müdürüne sözlü saldırı. parantez içinde okuyorum 'çok konuşma lan' demişsiniz.
    savunmanız ' işime karıştı.'
    kınama cezası, 2 yıl kıdem tenzili, müdürlere gıcığınız var herhalde?

    sene 98. hizmet içi eğitim kapsamında, başkomiserler arasında yapılan bir ankette, 'polis olmasaydınız ne olurdunuz' sorusuna verdiğiniz yanıt: 'katil olurdum.'
    savunmanız, 'hayatımda böyle saçma sapan anket görmedim.'
    kınama cezası, 2 yıl kıdem tenzili.

    sene 99.yılbaşı gecesi bir vatandaşın işaret parmağını kırmışsınız.
    savunmanız, 'meskun mahalde ateş edecekmiş gibi bakıyordu.

    sene 2000. gençlerbirliği idari menajerine silah çekmişsiniz.
    savunmanız, 'kapıları vaktinde açtırmadı, vatandaş dışarda kaldı.'

    ve daha bir sürü sayamadığım şey. bunlar ilk gözüme çarpanlar. görev yerini terk etme ve rüşvet alma dışında, disiplin yönetmeliğindeki hemen hemen bütün suçları işlemişsiniz. 22 yılda 213 soruşturma. toplamda 16 kıdem tenzili, 22 maaş kesinti, 10 kınama cezası, 7 sefer açığa alınma. 161 yıllık polis teşkilatının yetiştirdiği sicili en kabarık başkomisersiniz. meslek hayatınız, polis koleji öğrencilerine kötü örnek olarak okutulabilir. ve şimdi susma hakkınızı kullanıyorsunuz."

  • --- sivas kongresi öncesinde mandacılara ithafen ---

    "biz başarılı olacağız. buna şüphem yok. acaba zafere kavuştuğumuz ve memleketi kurtardığımız zaman osmanlı ricalinin (yöneticilerinin) ileri gelenleri utanmak hissini duyabilecekler mi?

    öyle bir manda istenecek veya verilecekmiş ki, hakimiyet hakkına, dışarıda temsil hakkımıza, kültürel bağımsızlığımıza, vatan bütünlüğümüze dokunulmayacakmış.

    buna ve böylesine, amerikalılar değil, çocuklar bile güler. her şeyin başında amerikalılar kendilerine hiçbir menfaat temin etmeden böyle bir mandayı niçin kabul etsinler?

    amerikalılar bizim kara gözlerimize mi aşık olacaklar! bu ne hayal ve ne gaflettir!

    hayır paşalar hayır, hayır, beyefendiler hayır, hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok,

    ya istiklal ya ölüm var."

    --- sivas kongresi öncesi mandacılara ithafen ---

  • bireysel emeklilik olayının ne demek olduğunu yazdığımda insanlar bana kızmıştı. (bkz: bireysel emeklilik/#44018930)

    bunun özet olarak, en yalın haliyle anlamı şudur; "sana verdiğimiz paranın bir kısmını ver de biz onu işletelim. ancak bu yolla piyasa derinliği elde edebiliriz".

    insanlar şunu görmüyor; türkiye'de çok genç bir nüfus geldi ve şu anda hüküm sürüyor. ama bu gençler devlet iyi planlama yapmadığı için çok çok çok büyük bir oranda yetersiz; vasat insanlardan oluşuyor. buna kendimi de dahil ediyorum. iyi yetiştirilmedik. yaptığımız işlere baktığımızda, bu işleri dünyayla kıyasladığımızda katma değerimizin çok düşük olduğunu görmeliyiz. bizler entelektüel derinliğe sahip olmamızı sağlayacak o eğitimi almadığımız için üretimimiz de vasat. bununla beraber geçmişte erkenden emekli olan dedeler ve babalarımız; gelecekte sosyal patlama yaşanacağı gerçeğinin fitilini ateşlediler. bu genç nüfus; bu vasatlıkla emekli olursa ve bu emeklilik hakkıyla sosyal yardım alırsa ekonomik sistemimizin göçeceği açık. peki bu hangi sonuçları doğurdu reaksiyon olarak;

    (bkz: sigortalı olmayanların 213 tl ödeme zorunluluğu)
    (bkz: 65 yaşında emekli olmak)
    (bkz: bireysel emeklilik)
    (bkz: doğum kontrol oyununu artık bozuyoruz)
    (bkz: en az 3 çocuk)

    bu son 2 bakınız gelecekte çok fazla yaşlı olmasına karşın; çok az genç nüfus bulunacağından bir felaketin habercisi olarak yorumlanmaka olan gidişatı ifade ediyor.

  • ned kelly, polis gücünün faşist tavırları ve baskıcı tutumu karşısında baş kaldırmış ve haksızlığı ortadan kaldırmak adına dağa çıkmış bir yaralı aslandır. üstelik kısa sürede robin-hood tutumu ve tatlı dili ve iyiliksever tavırları ile halk kahramanı -daha yaşadığı sıralarda- olmuştur. ortaçağ zırhı değil, şans eseri farkettiği demirin kurşunu durdurması üzerine kendine dövdüğü zırhı oluşturmuştur. ayrıca bu zırhı sadece kendisi değil onunla omuz omuza çatışmaya giren arkadaşları da çatışma esnasında giymiş victoria polis gücüne zor saatler yaşatmıştır. evet ned kelly avustralya'nın victoria eyaletine ait bir halk kahramanı iken, ünlü çatışması ve fısıltı gazetesi sayesinde tam bir ulusal kahraman olmuş başkaldırısı haklı sebeplere dayandığı söylenen eşkiyalardandır.

    (bkz: güzel eşkiyalar)