hesabın var mı? giriş yap

  • "bu siteden hemen cikabilirsiniz tesekkurler" olarak algiliyorum ben bunu ve memnuniyetle cikip gidiyorum.

  • geçtiğimiz hafta çinili fırın'ın önünden geçerken marmara üniversitesi ülkücüleri'nin iftar yemeğini bu mekanda düzenlediklerine şahit olmuştum. mekan bayraklarla donatılmıştı ve teşkilat içeride iftar yapıyordu. muhtemelen bu fotoğraf da o yemekten sonra çekilmiştir.

    yani demem o ki, bu haber diye ortaya saçtıkları ifrazat, dezenformasyondan başka bir şey değil.

    mide bulandırıyorsunuz, daha fazlası değil.

  • bunu kılıçdaroğlu 2015'den beri bas bas söyleyince, meydanlarda yuhalatılıyordu. cumbabamız açıkça bizlere çiftdüşün demektedir.

    gıda, tarım ve hayvancılık bakanı ahmet eşref fakıbaba: "biz dışarıdan şu an 3,5 milyon bizim suriye'den gelen misafirlerimiz var, kendileri gitse biz onları göndermeyeceğiz, bizim ihtiyacımız var" 1 ekim 2017

    ak parti manisa milletvekili doç. dr. selçuk özdağ: "biz kılıçdaroğlu gibi ‘alın başınızı gidin’ diyecek tabiata sahip değil, o insanlara devlet şefkatini, millet olma bilincini verecek güce sahip bir iktidar partisiyiz." 12 mayıs 2015

    içişleri eski bakanı efkan ala: "herkes biliyor ki; sınırın öte tarafında savaş var ve insanları savaş bölgesine gönderemeyiz. türkiye’de halkın sığınmacılarla birlikte yaşamasına, yaşam koşullarının iyileştirilmesine dönük çalışmalar da hızla sürecek." 5 nisan 2016

  • hastalandiğinizda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya birakip hakkını helal et diyorsanız yalnızliği iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

  • tüm anatomik özellikleri ile istediği takdirde tam bir ölüm makinesine dönüşebilen canlıları "eğitilirse çok tatlı, ay ben kaç tane besledim hiç böyle değildi, her şey eğitim onlar dünyanın en tatlı köpekleri" şeklinde savunan modelleri tekrar gün yüzüne çıkarmış köpektir.

    arkadaşım madem uysal, sevimli, canayakın, evinde ve dışarıda huzur içinde besleyebileceğin bir köpek sahibi olmak niyetin, gider buna uygun milyon tane köpek cinsinden birini alırsın. iki dakika samimi olup itiraf edemiyorsunuz asıl gerçeği. böyle kas yığını, çenesini kaya parçalamakta kullanabileceğiniz köpekleri elinizde hayvani tasmalarla gezdirmek hoşunuza gidiyor, insanların size hayranlıkla baktığını, sizden çekinip saygı duyduğunu falan zannediyorsunuz. sokakta bu tip köpekleri gezdirenlerin alayında bu "poz" var çünkü. çok büyük çoğunluğu da aynı zamanda sporla, vücut geliştirmeyle uğraşan tipler ki böyle köpekleri normal güce sahip bir insanın zaptedebilmesi zaten mümkün değil.

    adam mantığı, izanı olmayan ve çok rahat biçimde öldürme kabiliyetine sahip bir "hayvan"ı eğittiğinden bahisle içimizin tamamen rahat olması gerektiğini iddia ediyor. gidip tüm parasını lamborghini'ye, ferrari'ye yatıran adamın "abi bu arabayla basmazsan hız yapmıyorsun zaten; ben de hızı, gösterişi, dikkat çekmeyi seven adam değilim, konforu için biniyorum bu arabaya" demesi kadar ikiyüzlü şu tavırlarınız.

    iki dakika lan sadece iki dakika dürüst olun.

    edit: tamam sakinim dedikten sonra bir iki agresif kelimeyi törpüleme ihtiyacı hissettim, bu arada entry'i başlıktaki entry'lere fiziksel referans içeriyor gerekçesiyle ispiyonlayan arkadaş kimse en fizikselinden öpüyorum kendisini böyle kafaları ben de yaşabilsem keşkem.

  • medeniyetsiz, gelismemis tipler her ulkede vardir. danimarka'da bile vardir.

    fakat medeniyetsizligin, gelismemisligin normal sayilmasi, hatta ovulmesi... iste bu gelismemis bir medeniyetin gostergesidir.

  • ilk yazarı kanzuk atsın, kasa her zaman kazanır.

    olm ben yapınca niye komik olmuyor, siz fuları nerenize bağlıyorsunuz?

  • bu adamın ismini duyunca aklıma iki anı gelir. nedense anlatasım geldi.

    birincisi sanırım young boys maçıydı. izmir'de bir kahvehanede izliyordum. 0-1 gerideyken bu adam fırlayıp ceza sahasının içine girdi. sanıyorum fenerbahçe'nin ilk ciddi pozisyonuydu, kahvedeki herkes 'düş yere', 'atla ulan' diye bağırmaya başladı. stoch sanki bizimkileri duymuş gibi bıraktı kendini yere. ardından ikinci sarı kartını alıp oyun dışına atıldı. kahvede atla diye bağıran adamlar bu sefer ana avrat sövmeye başladı. çok ilginç bir manzaraydı.

    ikincisi gençlerbirliği maçını antalyada bir otelde izliyordum. stoch ceza sahasının dışından birkaç şut denedi ama isabetli olamadı. önceki maçta türkiye milli takımına güzel bir gol atmıştı. izleyenler 'ulan anca türkiye'ye atarsın, bize gelince böyle vurursun' minvalinde bir şeyler söylemeye başladı. birkaç dakika sonra stoch fifa puskas ödülünü alan, yılın en güzel golünü attı.

  • kuruluş döneminin en önemli savaşlarından birisidir.

    savaşa ev sahipliği yapan niğbolu 1394 yılında bulgaristan'dan osmanlı devleti'ne geçmişti. bulgaristan gittikçe küçülmekteydi ve macar krallığı ile osmanlı devleti arasında bir tampon bölge olma işlevini yitirmişti.

    osmanlı devleti'nin macar sınırına dayanması avrupa'da geniş bir yankı uyandırmıştı. papalık makamı yaşanan gelişmelerden rahatsız olduğu için bir haçlı seferi tertip etmeyi planlıyordu. dönemin şartları da buna oldukça müsaitti.

    ingiltere ve fransa arasında devam eden amansız mücadelede (yüz yıl savaşları) bir barış dönemi yaşanmaktaydı. venedik, osmanlı devleti'nin genişlemesinin akdeniz'de ki limanlarını tehdit edeceğini anlamış ve tetikte beklemekteydi. yine aynı şekilde cenevizliler kefe, amasra, galata üsleri için endişeliydiler. macar krallığı yapılacak bir haçlı seferine zaten dünden razıydı. bunun yanı sıra papa'nın isteği doğrultusunda bohemya, polonya, navarra ve ispanya'dan da asker temin edilecekti. haçlı seferine ilginç bir özellik katan şey ise ortodoks bir ülke olan eflak krallığı'nın yana yakıla bu ittifaka girmek istemesi olmuştur.

    yıldızlar takımı şeklinde toplanan haçlı ordusu tuna nehrinin sol kıyısını takip ederek sefere başlamıştır. ayrıca kendilerine bir donanma da eşlik etmektedir. haçlı ordusu oldukça agresif bir şekilde ilerlemektedir. çoğu tarihçinin belirttiğine göre bu agresifliğin sebebi acımasız fransız askerleridir. yol üstünde teslim alınan kalelerde hiçbir savaş ve barış kaidesi uygulanmamış ve istisnasız her önlerine geleni katletmişlerdir. nihayetinde haçlı ordusu balkanlar'da önemli bir geçiş noktası olan niğbolu önlerine gelmiştir. niğbolu o tarihlerde yeni onarım görmüştü ve içinde sağlam bir askeri birlik vardı. kalenin komutanı yıldırım'ın en sevdiği komutanlardan biri olan doğan bey'di.

    osmanlı hükümdarı yıldırım bayezid bu sıralarda istanbul önlerinde keyfini çıkara çıkara bir kuşatma yapmaktaydı. keyifliydi çünkü istanbul ve balkanlar arasında çok sıkı bir istihbarat ağı kurmuştu. deyim yerindeyse uçan kuştan haberi oluyordu. bunun yanı sıra istanbul boğazı'ndan çeşitli savaş gemileri mütemadiyen geçiş yapmaktaydı. insan ister istemez işkilleniyordu. yıldırım bütün bunları iyi idrak ettiği için gerekli tedbirleri almış ve haçlı ordusunu uyandırmadan niğbolu önlerine çok kısa bir sürede varmıştı.

    savaş günü ise şaşırtıcı bir durum olmamış, doğu'dan gelenler turan taktiği uygulamış batı'dan gelenler de itinayla bunu yemişlerdir. namlı fransız şövalyeleri bozguna uğrattıklarını düşündükleri osmanlı piyadelerini kovalamaya başlamışlar ancak piyadeler kaçınca önlerine büyük kazıklar çıkmıştır. kazıkları atlarla birlikte aşamayacakları için atlarını terketmişler ve ağır zırhlı oldukları için manevra kabiliyetleri sınırlanmıştır. bunun üzerine yıldırım asıl gücünü ortaya sürmüş ve fransızları adeta imha etmiştir. bunu gören haçlı ordusunun diğer mensupları ürkmüş ve kaçmaya başlamışlardır. tuna nehrindeki donanma üstüne binenleri taşıyamadığı için batmıştır. savaş haçlı ordusu için tam bir kepazelik ile sonuçlanmış namlı komutanlar ve asiller osmanlı hükümdarı yıldırım'a esir düşmüştür. bunlardan birisi de korkusuz jean'dir. fidyesi mukabilinde serbest kalan jean osmanlı ülkesinden ayrılmadan önce padişahın huzuruna çıkmış ve yıldırım'ın rövanşa da bekleriz esprilerine maruz kalmıştır.

    niğbolu'da kayınçosu lazarevic ile müthiş bir zafer kazanan yıldırım ülkeye adeta bir fatih terim gibi dönmüştür. bu müthiş zafer uğruna yirmi camii yapılmasını emretse de damadı emir sultan'ın telkinleri ile bu yanlıştan dönmüş ve yirmi kubbeli bir camii yapılmasını emretmiştir. (kayınçon lazarevic damadın emir sultan sen nasıl ilginç birisin orası da ayrı bir mevzu)

    neticede avrupalı devletlerin ve papanın osmanlıları balkanlar'dan atma umudu kalmamıştır. osmanlı defansif olarak başladığı savaşı yoğun bir taarruz gücüne haiz olduğunu göstererek bitirmiş ve gelecek için güven tazelemiştir.

    savaş sonrası avrupalı devletler bellerini doğrultamayacak düzeye indikleri için (belirli bir süre için) yıldırım kayınçosu lazarevic ile birlikte anadolu'ya yönelmiş ve kati ilhaklara başlamış, türk milletine eziyet eder hale gelmiştir. baskıdan ve zulümden bunalan anadolu beyleri çareyi timur'a sığınmakta bulmuşlar ve ona anadolu'ya gelmesi için müthiş bir fırsat sunmuşlardır. neticede timur kıymetli vaktini yıldırım'ın kulağını çekmek için ayırmış ve binlerce kilometre öteden kalkıp ankara'ya gelmiştir.

    devamı için (bkz: #81389780)