hesabın var mı? giriş yap

  • o değil de, çayı gören akplilerin sesleri anında nasıl da kesiliyor ama! assgasfsgshsfshsjs.

  • az önce cnn 'de çıkan haberler üzerine babam her zamanki gibi gel tercüme et diye çağırdı beni. dinlemeye başladım ama anlayamadım malesef. sonrasında gelicek olan bu kadar sene boşuna mı okudun bıdı bıdıları duymamak için sallamaya başladım. ama ne sallama, aman yarabbi ya. bunu gerçekten yaptım ve şu an hiç utanmıyorum.

  • her ne kadar wright kardeşler kadar ünlü olmasa da havacılığın gerçek manada öncü kişisidir. aynı zamanda mühendis ve mucittir. ve ingiltere'nin yetiştirdiği en önemli bilim insanları arasında yer almaktadır.

    george cayley 1773 yılında yorkshire'da isabella seton-cayley ve brompton baronu sir thomas cayley'in çocuğu olarak dünyaya geldi. aristokrat bir aileye mensuptu. 4 tane kardeşi vardı. babası astım hastaydı. sık sık yatağa düşerdi. yataktan çıkabildiği zamanlarda da soluğu yurtdışı seyahatlerde alırdı. ve çocuklarıyla ilgilenemezdi. bu noktada çocukların bütün bakımı anne isabella cayley'in üzerindeydi. çocuklar ise böyle bir anneye sahip oldukları için oldukça şanslıydılar. çünkü anne isabella cayley çocuklarına son derece düşkün birisiydi. onlara hem annelik hem de babalık yapıyordu. çocukların giyimlerinden kuşamlarına, bir aristokrat olarak nasıl oturup kalkmaları gerektiğinden, eğitimlerine kadar hayatlarının her alanında onlara yol gösteren eğitimli ve baskın bir kişilikti. çocuklarına günlük tutmayı öğütler ve günlükleri düzenli olarak okuyarak onları yapacakları işler konusunda cesaretlendirmekten geri kalmazdı. bu noktada george'a da bir günlük tutmasını öğütlemiş ve george'un başta çizim konusu olmak üzere birtakım özel yeteneklere sahip olduğunu hemen anlamıştı. anne isabella cayley hayatı boyunca george'u yapacağı işler için yönlendirmiş ve bir nevi onun akıl hocası olmuştu.

    george yakalandığı ve ölümün kıyısından döndüğü bir hastalık hariç oldukça sakin ve sıradan bir çocukluk geçirmişti. zaten mizaç olarak da sakin bir kişiliğe sahipti. çok sosyal değildi. annesinin verdiği karar üzerine 15 yaşına kadar evde eğitim görmesi de asosyal bir çocukluk geçirmesine neden olmuştu. bu dönemde en iyi arkadaşı aynı zamanda kuzeni de olan philadelphia cayley'di. george kuzeninden 4 yaş büyüktü. birlikte vakit geçirmeyi seviyorlardı. özellikle nehre gidip balık tutmak en büyük eğlenceleriydi. evdeki derslere de beraber katılıyorlardı. george 15 yaşına geldiğinde anne isabella cayley evdeki eğitimin artık george'a yetmediğini düşünmüş ve onu ciddi bir eğitim alması için yatılı bir okula göndermeye karar vermişti. aslında bulduğu bu okul da yine klasik anlamda bir okul sayılmazdı. okul nottingham'daydı. george walker adlı kilise karşıtı bir bilim insanı tarafından yönetiliyordu. ve sadece 4 kişiye eğitim veren özel bir okuldu. ancak daha önce insanlarla pek fazla haşır neşir olmamış george için bu bile oldukça iyi bir sayıydı. burada yeni arkadaşlıklar kurdu. hatta ileride öğretmeni george walker'ın kızı sarah walker kendisinin eşi ve 10 çocuğunun da annesi olacaktı. george cayley bir süre burada eğitim gördükten sonra londra'da benzer şekilde eğitim veren başka bir okula geçti. ve eğitimini burada tamamladı.

    george 19 yaşına geldiğinde ise sürekli hastalıklarla boğuşan babasının ölüm haberini aldı. hemen evine döndü. babasından kendisine yüklü bir miras ve baronluk ünvanı kalmıştı. artık kendisi brompton'un yeni baronuydu.

    george cayley çocukluğundan beri doğa bilimlerine karşı konulamaz bir merak içersindeydi. ileride mühendislik alanında yapacağı çalışmaların ve keşiflerin de temelinde hem bu merak duygusu hem de annesinin kendisini cesaretlendirmesi vardı. en büyük şansı ise yaşadığı dönemdi. çünkü o yıllarda ingiltere'de büyük bir sanayi devrimi gerçekleşiyordu. bu da mühendislik alanındaki çalışmalarına doğrudan katkı sunmuştu.

    george cayley'in çocukluğundan beri yaptığı gözlemlerde en çok ilgisini çeken şey kuşların uçma kabiliyeti olmuştu. uzun uzun bunun üzerinde düşünmesi havacılık konusunda bir ilki başarmasının yolunu açacaktı.

    george cayley'in bu alandaki ilk çalışması bir helikopterdi. uzun uğraşlar sonunda küçük bir helikopter tasarlamayı başarmıştı. tabi bu bildiğimiz anlamda motoru olan modern bir helikopter değildi. daha çok bir oyuncağa benziyordu. ancak günümüz helikopterlerinin pervane sistemine öncülük etmesi bakımından önemliydi. çalışmalarına ara vermeyen george cayley, launoy ve bienvenu'nün deneylerini tekrarlayarak modern bir uçağın bütün parçalarını belirterek uçağın temel ilkelerini açıklamayı başardı. bunlar kalkış, çekiş ve itişti. ve bu ilkeler ışığında bir prototip geliştirdi. ancak buhar ve barut destekli kanat çırpma denemeleri başarısız olunca planörler konusunda yoğunlaşmanın daha doğru olacağına karar verdi. ve 1804 yılında 1.5 metre uzunluğunda olan ilk planörünü yaptı. 1809 yılında ise gerçek boyutlara yakın ilk planörünü yapmayı başaracaktı. ancak içinde insan olan bir planör yapmak içinse aradan uzun yıllar geçmesi gerekecekti.

    george cayley'in en büyük tutkusu her ne kadar havacılık olsa da hayatın birçok alanını ilgilendiren birçok icat yapmaktan da hiçbir zaman geri kalmadı. herhangi bir maddi kazanç beklemeden insanlığa birçok katkı sundu. mesela kendisine modern anlamda tekerleğin mucidi de diyebiliriz. o güne kadar tahtadan yapılan tekerlekler kendisinin yaptığı planör deneyleri sonucunda şekil değiştirdi. planörün yere inerken alacağı darbeyi hafifletmek için jant telli tekerlekleri icat etti. ve böylece günümüzde arabalarda ve bisikletlerde kullandığımız tekerleğin de bir nevi mucidi oldu. icatları yalnızca bununla sınırlı kalmadı. demiryolları için sinyalizasyon sistemleri geliştirdi. gemiler için alabora olmayan cankurtaran filikaları tasarladı. traktörlerin engebeli arazilerde hareketini kolaylaştırmak için paletler yaptı. kazalardaki ölümleri azaltabilmek için emniyet kemerleri üzerinde çalıştı. kiracısının ampute oğlu george douseland için yapay bir el tasarlayarak ampute insanları da düşünmeyi ihmal etmedi. 1828 yılına geldiğimizde ise hayattaki en büyük destekçisi olan annesi isabella cayley'i kaybetti. ne yazık ki hayatındaki tek kayıp bu olmayacaktı. on çocuğundan üçü de hastalanarak ölmüştü.

    george cayley'in yaşantısı sadece mühendislik ve bilim adamlığından ibaret değildi. toprak reformu üzerine çeşitli çalışmalar da yapıyordu. tarım arazilerinin bölünüp paylaştırılması fikrini de geliştiren o olmuştu. tarım alanında yaptığı çalışmalarının bir karşılığı olarak da 1832 yılında ingiliz parlamentosuna seçildi. böylece bilim adamı kimliğinin yanına bir de siyasetçi kimliği eklenmiş oldu. artık çocukluğunun asosyalliğinden hiçbir iz kalmamış, hatta zamanla ingiliz sosyetesinin aranan simalarından birisi haline gelmiş ve birçok bilim kulübünün de üyesi olmuştu.

    george cayley hayatının sonlarına doğru bütün enerjisini havacılık konusunda harcamaya başladı. daha önce insansız olarak uçurduğu planörleri bu defa insanlı olarak uçurma konusunda kararlıydı. ilk olarak 1849 yılında içine yalnızca bir çocuğun sığabileceği bir planör tasarladı. ve bu ufak planörü içinde bir çocuk varken uçurmayı başardı. ancak bu başarı kendisi için yeterli değildi. içinde yetişkin bir insan varken de bir uçuş gerçekleştirmek istiyordu. bunun için daha büyük boyutlarda bir planöre ihtiyaç vardı. hız kesmeden çalışmalarına devam etti. 1853 yılına geldiğimizde ise yeni bir planör üretmeyi başarmıştı. sıra içine oturtacağı kişiyi bulmaya gelmişti. bunun için biraz zorlansa da brompton'da kendisi için çalışan arabacısını ikna etmeyi başardı. ve bir vadide gerçekleştirdiği deneyle içinde arabacısı olan planörünü 900 feet yani yaklaşık 275 metre boyunca uçurdu. bu tarihteki ilk ciddi planör uçuşuydu. bu planörün bir benzeri de şu anda yorkshire havacılık müzesinde sergilenmekte. george cayley 1857 yılında hayatını kaybetti. eşi ise kendisinden üç yıl önce ölmüştü. yaşayan tek oğlu digby cayley ise brompton'un yeni baronu oldu.

    aşağıdaki linkte george cayley'in çalışmaları resimler eşliğinde detaylıca anlatılmış. incelemek isteyenler bakabilir:

    https://www.aerosociety.com/…-time-of-trafalgar.pdf

  • 24 şubat 2014 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    fatih portakal başbakanın devlet bahçeli ile ilgili kullandığı "mhp lideri aile nedir çocuk nedir bilmez" zırvasıyla ilgili bir haberde sonra tam karşısındaki kameraya baktı ve;

    “ben çocuksuz bir aileyim. eşimle ben varım, istedik allah bize vermedi. ama başbakan o sözü söylediği gün, cumartesi günü gerçekten çok kızdım, inanın şu anda bile tüylerim diken diken oluyor ve eşim göz yaşı döktü, bu yüzden bu sözlerden dolayı, belki bizi kastetmedi, bahçeliyi kastetti ama insan ister istemez alınıyor ve eşim benim bu sözlerden dolayı göz yaşı döktü, kimsenin eşime göz yaşı döktürmeye hakkı yok, başbakanın dahi yok…

    onun için siyasete lütfen ne aileyi karıştırın ne çocuğu karıştırın. ne yapacaksanız yapın ama bu kutsal öğeleri lütfen karıştırmayın allah aşkına rica ediyorum sizlerden, insanları da üzmeyin”

    dedi.

    ayar değildi, kesinlike ayar değildi, sadece kovulma pahasına da olsa, başka bir televizyonda iş bulamama riski de olsa, başbakana karısının göz yaşlarının hesabını sordu elinden,dilinden geldiğince. haddini bil dedi.

    umarım bu haber bülteni de varank-kurank danışmanlar tarafından dinlenmiştir de, birileri alması gereken dersi alır, ya da utanır.

    tabi hala utanma duygusu kaldıysa.

    not: fatih portakal'ın gazeteciliğini falan bilmem, ama bildiğim bir şey varsa bu gece onu evinde kocasıyla gurur duyan bir kadın karşılayacak.

    not-2: link soran arkadaşlar var, anlamıyorum o işlerden ama ileten olursa paylaşabilirim. 2 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    bu da link http://www.youtube.com/watch?v=wivl7mpyeqw

    edit: tarih sinirden 2012 yazılmış, uyaran shaaborz'a teşekkürler, link için de vayanasinisayinseyirciler ve embraceown'a teşekkürler

  • çift başlılıktan şikayet eden cumhurbaşkanının başbakanla birlikte düzenleyeceği miting.

    bu nasıl çift başlılık lan?

  • ne kadar ileri gidebileceklerini merak ediyorum. sabah erken kalkıp, işe gitmeden biraz tenis oynayan, sonra duşunu alan insanlar var. o arada fırınlar da açılmış oluyor (!) taze ekmekle kahvaltısını ediyor, kahvaltı sonrası biraz gazete keyfi, sonra iş. ve bunu yapanlar öle ne yaptığını bilmeyen insanlar değil. misal, ne kadar ölçüdür bilmiyorum ama, aralarında ünlü holdinglerin üst düzey yöneticileri de var.

    yanlış anlamayın, yargılamıyorum, her konuda kendimi kaynak eser zannetmiyorum. ama iddiam odur ki bu kadarı artık sabah insanı olmak falan değil. ne sabahı yahu? hangi sabah? bir önceki günün insanı bunlar.

  • adamin biri sinemaya gider. tam sinemada film baslarken önüne saçini kazitmis biri oturur ve sinemanin isiklari bu saçini kazitmis adamin kafasina vurur... arkasindaki adam bir turlu filmi izleyemez. adam içinden "sunun ensesine bi tane yapistirayim" der sonra "oglum adam iri yari... ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanina temel oturur..
    adam temel'e donup "su kafasini kazitmis adamin ensesine bi tane vur sana 5 milyon verecem" der.
    temel de dayanamaz adamin ensesine bi tane yapistirir ve devam eder "ulan hasan sen burada miydin" der. adam donup ;
    "ne hasani kardesim" der
    temel de "pardon kardesim karistirdim" der ve adam onune donunce 5 milyonunu alir.
    adam dayanamaz ve temel'e donup "kardes bi tane daha yapistir sana 10 milyon verecem" der.
    temel bi tane daha adamin ensesine vurur ve ilave eder "hasan sensin be yeme beni"
    adam donup "hasan degilim kardesim be " diyip on koltuklardan birine oturur. temel'in yanindaki adam artik filmi birakip bu kafasini kazitan adami aramaya baslar ve bulur hemen temel'e donup "bak kardesim iste oraya oturmus. git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayi verecem" der.
    temel hemen kafasini kazitmis adamin arkasina geçip ensesine bi tane yapistirip
    "ulan hasan burda miydin, ben de yarim saattir arkadaki adami sen sanip ensesine vuruyorum"