hesabın var mı? giriş yap

  • israfin bir yasam tarzi oldugu okyanus otesi bir memlekette, is cikisi igne atsan yere dusmeyecek telasli kalabaliklarin arasinda yururken gozune ilisen, yolun ortasina atilmis bir parca ekmegi iliklerine islemis bin yillik bir terbiyenin etkisiyle egilip ayaklar altindan alan ve vefali bir hurmetle bir kenara koyan birisi varsa emin olun o turktur. siz de bu derin kulturun varisleri olarak, o bereketli topraklarda yasamis ve medfun ecdadinizin ervahina bir fatiha gonderir ve memleket insaninin kadrini daha bir iyi anlarsiniz bu uzak ulkelerde..

  • --- spoiler ---
    tek olumsuz yönü üstündeki hindistan cevizleri yerken biraz dökülebiliyor.
    --- spoiler ---

    illa bir yerden not kıracak.

    ne yapsınlar kardeş, hindistan cevizlerini tek tek japonla mı yapıştırsınlar yani?
    kibar kibar yersen dökülmezler.

    editanım: gerçek bir dh yazarına mahsustur.

  • istanpool 99 avrupa yüzme şampiyonası, trt'de canlı yayın, 1500 metre yarışı. spikerler hüseyin başaran ve yanında genç melih şendil. hüseyin abi sıkılmış, havadan, seyircilerden, bu organizasyonu ne kadar başarılı bir biçimde düzenlediğimizden falan bahsediyor. tam o sırada seyircilerin gaza gelip bağırmaya başladığını farkediyor, kaçıncı tur olduğunu saymamış olacak ki yarışın son metreleri zannedip o da coşuyor.

    - bu arada dördüncü kulvarda ukraynalı snitko önde. hemen arkasında beşinci kulvarda rumen coman var. son metreler. snitko önde, snitko..

    halbuki yarışın bitmesine bir tur daha var. yüzücüler takla atıp yüzmeye devam ediyor. bu esnada her kulvarın başında yüzücülerin dönüşlerini kontrol eden beyaz giyimli kulvar hakemlerinden esinlenmiş olacak, melih şendil araya girip durumu toparlamaya çalışıyor.

    - ve hakem devam diyor sayın seyirciler!!!

    yıllar sonrasından gelen edit: canlı yayında şahit olduğum, ancak kimseyi inandıramadığım bu olayı entry tarihinden 18 yıl sonra melih şendil beinsports'taki "soyunma odası" programında aynen bu şekilde bizzat anlatmıştır.

  • 7 yaşındaki kızımla alerji testi için hastanede sıranın bize gelmesi beklenmektedir:
    - ne o kızım? mırıl mırıl ne konuşuyorsun?
    - dua ediyorum baba?
    - ne duası?
    - alerji duası.
    - nasılmış o dua?
    - allaam n'olur brokoliye alerjim olsun, çikolotaya olmasın.

  • beş dakika önce;

    -abi bana biraz avans ateşlesene.
    +geç kaldın birader, dağıttım bütün parayı.
    (sesini değiştirerek)
    -kısa kuyruk bu avdan da evine aç dönüyor.

    belgesel tadında şirket amk.

  • apati, rasyonel düşünce kabiliyetini geliştirmiyor. rasyonel düşünmek duygusuz olmak değil, mantıksal kararları etkileyebilecek duygu kökenli olan veya olmayan çeşitli yanılgıların farkında olarak düşünebilmektir. kaldı ki sağ beyin sol beynin, sanatsal yaratıcılık bilimsel düşüncenin, duygular da rasyonalizmin zıttı değildir.

    beyinlerimizde, corpus callosum adını verdiğimiz bir yapı var. bu yapı sağ ve sol beyin yarı kürelerini birbirine bağlıyor. latinceden türkçeye "sert cisim" şeklinde tercüme edilebilir. aslında corpus latincede "vücut" gibi bir mânâya gelir, lakin teorik fizikte ingilizcesi black-body radiation olan fenomeni nasıl kara cisim ışıması şeklinde çeviriyor isek, burada da benzer bir durum söz konusudur. konudan fazla sapmamak gerekirse; sağ ve sol beyin aktivitelerini birbirinden tamamen bağımsız olabilirmiş gibi düşünmenin mantıksızlığının temel sebebi, arada böyle güçlü bir sinir demetinin olmasıdır.

    leibniz, da vinci, goethe gibi polymathleri polymath yapan, yaratıcılıklarının tek bir alanla sınırlı kalmamasıydı. sezgisel zekâ, yaratıcılık ve hayal gücü yeri geldiğinde caz doğaçlaması, yeri geldiğinde fizik teorisi olarak kendisini dışavurabilir. duygusuzluk ise hayatın detaylarından sanatsal veya bilimsel anlamda bir ilham almayı zorlaştırır. monadolojiden izler gördüğünüz borges eserleri gibi eserler, rasyonel zekânın sanatsal yetenek ile harmoni içinde işlemesi sonucunda ortaya çıkarlar.

    hannah arendt'ın, on violence adlı eserinde şu satırlar yazar:

    "duyguların yokluğu ne rasyonelliğe neden olur ne de onu teşvik eder. dayanılmaz bir trajedi karşısında tarafsızlık ve soğukkanlılık, denetimden kaynaklanmıyor da kavrayışsızlığın bir dışavurumu olarak ortaya çıkıyorsa gerçekten de dehşet verici olabilir. makul bir tepki gösterebilmek için kişinin öncelikle müteessir olması gerekir. duygusallığın tersi rasyonellik değil müteessir olma yeteneğinden yoksun olma ya da aşırı hassas olma, yani duygulanımın sapkın bir hâlidir."

    hannah arendt bir nörobilimci değil siyaset bilimciydi, ancak haklıydı.

    arendt'ı bu mevzular üzerinde düşünmeye iten nedenleri tahmin etmek pek zor değil. gözlem yeteneği muazzam olan bir kadındı arendt. şiddet üzerine adlı eserinin yayınlanmasından 7 yıl evvel, banality of evil yayınlanmıştı. şüphesiz, kafasında akılcı bir zemine oturtamayacağı, aşağılık gördüğü "emir kulu" itaatkârlığından doğan ve kendisine ürkütücü gelen türde bir soğukkanlılığı en çok adolf eichmann'da gözlemlemişti.

    çok duygusuz olduğu iddia edilen einstein ise, mein weltbild'i kaleme alan, okul arkadaşı mileva'yı evlilik dışı hamile bırakabilecek kadar duygusal dürtülerinin peşinden giden, boş vakitlerinde de keman çalan, ahlak felsefesi gibi konularla ilgilenen bir adamdı. eichmann'ın ahlak felsefesi ise çok basitti: "bana söylenen neyse yaptım."

    "zeki ama duygusuz insan" figürünün moda olmasında popüler kültürün etkisi büyük. yapımlarda sheldon cooper gibi karakterler sık sık işlense de gerçek dünyada bu karakter yapısının pek fazla karşılığı yok. çevrenizde duygusuz sandığınız kişiler duygusal ihtiyaçlarını çeşitli sanatsal uğraşlarla gidermeyi tercih ediyor olabilirler. asosyal de olabilirler, asosyal insanların duygularını nasıl yaşadığına etraftakiler pek tanık olmaz. duygusuzluk, duygu kontrolü ve asosyallik: bunlar birbirlerinden farklı konseptlerdir.

    "aşırı zeki ama duygusuz insan" klişesi; 21. yüzyılın popüler dizileri ile iyice ünlenmiş olan suni bir stereotiptir.

  • sektörün içinden biri olarak söyleyebilirim ki reklam tamamen başarısız, mesaj yeterince kuvvetli değil ve görsel olarak tatmin etmiyor. sektör dediysem reklam değil lan, 31 sektöründeyim ben.

  • timsah derisinden değil de kaplumbağa kabuğundan yapılsaydı almayı düşünebileceğim ceketimsi. buna bir daire parası verdikten sonra, bari evim sırtımda diye kendimi avutabilirdim.

  • özel okuldaki hocaların en büyük hayali devlet okulunda öğretmenlik yapmak iken velilerin hayali daha iyi eğitim alsın diye çocuğu özel okula göndermek. bu işte bi terslik var ama bilemedim.