hesabın var mı? giriş yap

  • eger 0,74 gibi bir faiz orani yakalarsaniz, kredi ile ev almak diyorum. 1500 tl lik bir evde kiraci oldugunuzu ve kiraniza yilda ortalama yuzde 12 zam geldigini farz edelim. 15 yilin sonunda 671.000 tl odeme yapmis oluyorsunuz.

    yuzde 10 pesinatla 365.000 tl lik ev icin 15 yilda, pesinat dahil odeyeceginiz miktar 635.000 tl. yani 36.000 tl kar ediyorsunuz birde mulk sahibi oluyorsunuz.

  • bir şey icat etmesi an meselesi olan bir bilim insanı ya da müthiş bir sanatçıyım. twitter'dan bi' arkadaşıma ''naber lan yarrağım. yok mu akşama 3 banko'' yazsam 4 bin rt alıyor ve bunu aforizma zannedenler de her platformda altına ismimi yazıp paylaşmaktan imtina etmiyorlar. kişi başına 1.3 metre fular düşen ortamların vazgeçilmez tartışma konusuyum. arada sırada saçma sapan konuşuyorum ve ekşi sözlükte de ''x(298)'' şeklinde sol frame'den düşmüyorum. benim bir hıyar olduğumu düşünler de çok, müthiş bir herif olduğumu düşünenler de. yalnız otisabi beni çok seviyor. başlığıma gelip, ben dahil hiç kimsenin anlayamayacağı türden, 9 paragraflık bir yazı yazıp beni övüyor. bir yandan tezle falan da uğraşıyorum. konferanslara katılıyorum, söyleşilere katılıyorum, uzaklara bakmalı filmlerde 5 dakikalık yan rollerde oynuyorum, twitter'da zeki demirkubuz falan takip ediyor beni. acayip bir yaşam.

    sonra bir gün, annem arıyor:

    - oğlum hiç uğramıyorsun unuttun bizi.
    - anne vakit bulamıyorum. boynuma fular geçirdim geçireli ebem sikildi. o söyleşi senin, bu söyleşi benim, memlekette adam kalmamış gibi kolumdam tutan çekiyor.
    - yarın akşam gel bi görelim.
    - programa göre gelirim anne, programıma bakmam lazım.
    - gelirsin gelirsin..

    sonra gidiyorum eve. yemekte bulgur pilavı var.

    sanatmış, bilimmiş, aykırılık, farklılık, bienal, tez, kadife ceket, kirli sakal, aralara aklar serpiştirilmiş saçlar. hiçbirinin bir önemi kalmıyor o bulguru kaşıklarken. bariz olarak soğanla bulgur pilavi yiyorsun. 3 saat sonra habertürk'te murat bardakçı ve ilber ortaylı'nın karşısında bir sürü acayip şeyler anlatacak olmamın hiçbir değeri yok.

    bilmiyorum, kafam çok karışık. bulgur pilavı çok acayip bi yemek. insanın tüm sanat hayatını sikip atabilir gibime geliyor.

    bak oğlum, şimdi bienalde falan böyle ilginç insanlara denk geliyorsunuzdur. kadına bakıyorsun, melankolik, suskun ve hüzünlü. siyah giyinmiş, zarif bir yürüyüşü var. sanattan anlıyor. bu kadının bulgur pilavı yediğine kim inanır ya. hayal edemiyorum lan ben.

    hayallerimin sınırını bulgur pilavi çiziyor. inanılmaz bir olay.

  • mallık yapmaya gerek yok kardeşim kemeri ister takarsın ister takmazsın ama o arabada emniyet kemeri olmak zorundadır yani ortada bir ikiyüzlülük yoktur daha çok birilerini aklamak için yapılan yüzsüzlük vardır.

  • oha oha oha. 14 yasindaki ablasinin da babasi cikti adam.

    görsel

    edit: @yalandadaolsa isimli arkadas uyardi. odatv olayi yalanlamis.
    odatv haberi

    türkiye'deki pislik zincirinin açığa çıkmış küçük bir halkası.

    bunu sadece "muslumenin dedesi babasıymış yaa" diye okumamak da lazım.

    ya anne kocasını aldattı. ya da anne tecavüze uğradı.

    neresinden tutarsan elinde kalıyor. keşke insanları black mirror'daki gibi sessize alsam ya her şey çok kötü abi. yani her gün bir insanı rahatsız edecek olay oluyor ve bu olay dibin dibi.

  • aman beşiktaş ve fenerbahçe taraftarları, burada lütfen ''omurgasız, bilmem ne'' diye yazmayalım. yarın öbür gün kendi takımlarımız huzura çıkınca kıvırtmayı beceremeyiz çünkü. maalesef ülkede işler böyle yürüyor, bunun galatasaray'ı, beşiktaş'ı, fenerbahçe'si yok.

    not: beşiktaş.

  • çok enteresan bir şeklini görmüştüm.

    yolda yürüyorum, yaşları taş çatlasa 12-13 olan çocuklar top oynuyor. içlerinde aynen böyle bir çocuk, ama herkes gibi ronaldinho, alex, lincoln, delgado falan değil... fadıl vokri.

    - fadıl vokri!.. fadıl vokri!... şuuuuttt!... hay amını skym...

    ulan dedim, kimdi lan bu fadıl vokri? vardı böyle biri ama kimdi? sonradan hatırladım. takriben 15-16 yıl önce fenerbahçe' de oynayan sıradan bir futbolcuydu. peki bu eleman nerden biliyor fadıl vokri'yi? yaşı el vermiyor bir kere... efsane biri de değil herif. hadi bi yerden duydu diyelim, ulan başka futbolcu mu yok koca memlekette? ne düşündürmüştü velet beni o gün.

  • özet: gel sen şuna "varoluşun amaçsızlığı" de, olayı tatlıya bağlayalım.

    başlıktaki "evrende" ifadesinin çok saçma olması(evrenden başka bir yerde varoluş mu var? yoksa mutfaktaki varoluş başka, çamaşırhanedeki varoluş başka, evrende varoluş başka mı?) ve varoluş kelimesinin "var oluş" olarak yanlış yazılması bir tarafa, önce anlam ve amaç kavramlarının birbirinden farklı şeyler olduğunu fark edelim. ki bu konu sorgulandığında anlam ve amaç kavramları sürekli karıştırılıyor. (tdk'dan anlam, anlamak ve amaç kelimelerinin anlamlarına bakın lütfen.)

    eğer bir şey(a) başka bir şeye(b) işaret ediyorsa, bu a'nın mutlaka bir amacı olduğu anlamına gelmiyor. a ile b arasında anlaşılması gereken bir bağlantı olduğu anlamına geliyor. mesela yıllardır yağmur yağmayan bir çöle yağmur yağar ve çölde çiçekler açar. yağmurun yağmasının bir amacı yok, kendisini var eden neden-sonuç zincirinde bir halka sadece. yani yağmur çiçekler açsın diye yağmıyor ancak çiçeklerin açması ile yağmurun yağması arasında bir bağlantı var. işte buna anlam diyoruz. bu bağlantıyı kavradığımızda anlamı çözmüş oluyoruz. tıpkı bir matematik probleminin çözümünü anlamak gibi.

    tabii ki her olayın/olgunun arkasında bir anlam yok. mesela yolda yürüyorsunuz ve önünüzde bir güvercin yere çakılıyor ve orada ölüyor. siz "bunun anlamın ne?" diye düşünerek evrenin, tanrının ya da her ne sikime inanıyorsanız onun, size bir mesaj göndermiş olduğunu zannedebilirsiniz. oysa sadece o güvercin oraya düşerken orada rastgele bulunan birisiniz. sizin orada bulunmanızla güvercinin düşmesi arasında hiçbir bağlantı yok. bağlantı olmadığı için bir anlam da yok.

    aslında amaç ve anlam açısından bir şeyi değerlendiriyorsak dört farklı durum ortaya çıkıyor: 1. amaçsız anlamsız. 2. amaçlı anlamsız. 3. amaçsız anlamlı. 4. amaçlı anlamlı.

    bu dört durum için de örnekler türetilebilir. şimdilik anlam ve amacın farklı şeyler olduğunu anladıysak devam edelim.

    sadede geleyim; evrenin varoluşunun bir amacı yok gençler. hele yaratılışçıların olmasını arzuladıkları gibi ulvi bir amacı kesinlikle yok. çünkü ortada ulvi bir amaç olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yok. ki tanrı var olsaydı ve evreni belirli bir amaç için yaratmış olsaydı, anlam açısından yine fark etmezdi. yani anlamın var olup olmaması amaca bağlı değil ve zaten amacı olup da anlamı olmayan tonla şey görebilirsiniz etrafınızda. neden aklıma bu örnek geldi bilmiyorum ama amacı insanları eğlendirmekten başka bir şey olmayan "aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem" sözlerinin, bir anlamı var mı mesela?*

    yani bir tanrının var olduğunu ve evrenin bir amaç doğrultusunda yaratılmış olduğunu kabul etsek bile, evrenin anlamı açısından bir şey fark etmiyor. çünkü karadelikler, tekillik, dolanıklık, zaman, karanlık enerji, karanlık madde vs. gibi çözülmesi gereken tonla soru halen yerinde duruyor. ve tüm bunların bir amacının olması evrenin ne olduğu sorusunu cevaplamıyor.

    bir şeye anlamsız diyorsak, ortada kavranacak bir şey yok demek isteriz. peki evrenden bahsediyorsak, ortada gerçekten kavranacak bir şey yok mu?

    demek istediğim şey şu ki; evrenin bir amacı yok ama bir anlamı var olabilir. ve eğer bu anlam varsa ve bu anlama ulaşacaksak, önce "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormalıyız. yani "neden" sorusunu amaca dönük değil de, sebebe dönük bir şekilde sormaya başlarsak, büyük bir yol katetmiş oluruz diye düşünüyorum. zira "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başlarsak, artık bir dedektifin bir cinayeti çözdüğü gibi, geriye doğru iz sürerek bir şeyleri aydınlatmaya başlayabiliriz.

    çünkü bir anlam varsa, önce sebepleri anlamalıyız. atomlardan galaksilere, karanlık enerjiden tekilliğe, dolanıklıktan kütle çekime kadar, evreni var eden her bileşeni, her kuvveti, her gizemi bir bir anlamalı, her birini var eden neden-sonuç ilişkisini çözmeliyiz. [bu arada, bildiğimiz kadarıyla bunu yapabilecek tek canlı insan. zira gece gökyüzüne baktığında gördüğü şeyi anlamlandırabilen, kompleks matematiği kavrayabilen, yıldızların oluşumunu, atomların yapısını, hücre içi aktiviteyi, zihnin kendisini, evreni var eden kuvvetleri veya kısacası "tüm bunları" anlayan/anlayabilecek bilişsel fonksiyonlara sahip olan yegane canlıyız. (zaten bu yüzden insan hayatı kutsaldır. ışidli bir piçin hayatı bile.) ki beynimiz "tüm bunları" anlayabilecek kapasitede de olmayabilir. yani belki de "tüm bunları" anlamlandırmamızı sağlayacak matematiksel derinlikten yoksunuz. belki de bu yüzden felsefeye ve sanata ihtiyaç duyuyoruz. çünkü bir şeyleri açıklamak için matematiğin yetmediği yerde felsefe, felsefenin yetmediği yerde de sanata sığınıyoruz.*(ayrıca (bkz: #64868800)) ]

    nerede kalmıştık. evreni var eden bileşenlerin arkasındaki sebepleri anlamalıyız diyorduk. he işte. "neden" sorusunu doğru bir şekilde sormaya başladıysanız, büyük bir yol katettiniz sayılır. artık evrenin ne olduğunu öğrenmeye başlayabilirsiniz. öğrenmek için hangi yolu tercih edersiniz bilemem ama bence bu noktadan sonra yapacağınız şey meta data toplamak olabilir. okuyacağınız kitapları, izleyeceğiniz belgeselleri, dinleyeceğiniz podcast'leri, takip edeceğiniz siteleri tespit edin. sırf sözlükte bile uzay, evren, karanlık madde, fizik, kuantum fiziği, sicim teorisi, karanlık enerji, dolanıklık vs. gibi konularda çok güzel entry'ler var.

    hatta meta data toplamanıza ilk katkıyı ben sağlayayım;
    (bkz: #63212144)
    (bkz: #64871430)
    bunlara ek olarak lawrence krauss abinin yoktan varolan evren konuşmasını, jim al-khalili abinin "everything and nothing" belgeselini de izleyin.
    ayrıca (bkz: ekşi sözlük entelektüel nefes alma uzamı) diye bir şey var. ona da bir bakın derim.

    bkz verdiğim ilk entry'deki kitap tavsiyeleri fazlasıyla yeterli ama onlara ek olarak bir iki kitap da ben tavsiye edeyim;
    zamanın daha kısa tarihi - stephen hawking & leonard mlodinow (zamanın kısa tarihi'nden daha basit.)
    her şeyin teorisi - stephen hawking
    kozmik bağlantı - carl sagan

    bunlara ek olarak üç kitap daha tavsiye edeceğim. okunması çok kolay kitaplardır ve içlerinde sadece evrenle ilgili değil, evrim, zihin vs. gibi konulara dair çok güzel bilgiler bulabilir, alanında uzman bilim insanlarının çalışmaları hakkında bilgi alabilirsiniz. ted videolarının kitap versiyonları desek yeridir.
    hayat kitabı - eduardo punset & lynn margulis
    üçüncü kültür - john brockman
    kanıtı olmayan gerçekler - john brockman (biraz spekülatif bir kitaptır. ama yeni başlayanlar için beyin fırtınası yapmaya yardımcı olur.)

    son olarak, nerede okuduğumu hatırlayamadığım* bir alıntı yapayım, "varoluşçuluk felsefenin bataklığıdır. bu bataklığa saplanıp kalmaya en iyi iki örnek sartre ve camus'dur. bu iki filozof kendileri bu bataklıktan kurtulamadıkları gibi, fransız felsefesini de bu bataklığa sokmuşlardır. o zamandan beri de fransız felsefesi iflah olmamıştır." minvalinde bir yazıydı. varoluşçuluk gerçekten bir bataklık. evrenin varoluşunun(hatta kendi varoluşumuzun öznel) bir anlamı(ve hatta bir amacı) olsa da olmasa da hayattayız, yaşıyoruz. bu yüzden okuyun, düşünün, araştırın, sorgulayın ama asla bu bataklığa saplanıp kalmayın, varoluşçuluğu hayatınızın merkezine koymayın.