hesabın var mı? giriş yap

  • yalnız o dolapta yemeklik hiçbir şey yok.
    bir de havalı havalı buzluğu açınca etle vs dolu olduğunu gösterecek zannettim de, orası da boş.
    sadece sarı renkli, ki o da şişelere ve poşetlere doldurulmuş limon suyu diye tahmin ettiğim şeyden başka bir şey yok buzlukta.
    hayır o dolabın içinde ekonominin çok iyi olduğunu gösteren ne var?

    hakikaten bu hayat bunlara müstehak ya, biz boşa kendimizi harap ediyoruz.
    ne gerek var, yesin ketçabını baksın keyfine.

    edit:elli tane mesaj almışım tavuk suyudur, kemik suyudur vs diye.
    “tavuk suyudur la o” diyen de var. *
    tamam tavuk suyu olsun. madem ekonomi o kadar iyi, niye bir tane tavuğu haşlayıp poşet poşet suyunu saklamış ki her yemeğe koymak için?
    alsın doldursun dolabını tavukla, etle, butla. ne seviyorsa artık?
    ayrıca limon suyunu şekilli dondurup içeceklere attıklarını görmüştüm, oradan aklıma geldi. ekonomi de o kadar iyi olunca. *

  • ...ingilizce'deki “pain” kelimesi ile fransızca'daki “pain” kelimesini düşündü. biri “acı”, diğeri “ekmek” demekti. barbaros bunu sıradan bir tesadüf olarak değerlendirmeyecek kadar sarhoş ve yalnızdı. acı, insanın hayat tarlasında biçtiği buğdaylardan pişirdiği ekmekti. dolayısıyla sabah kahvaltısı kadar kaçınılmazdı... piç'ten.

  • bu hastalık sebebiyle şehir karantinaya alındı ve insanların giriş - çıkışlarına artık daha çok dikkat ediliyor. wuhan'da yaşayan birisi karantina gününden sonra yaşadıklarını günlüğüne almış. okumak isteyenler için ;

    23 ocak perşembe - izole yasağının başladığı gün

    uyanıp yasağı öğrendiğim zaman ne yapacağımı bilemedim. ne anlama geldiğini, ne kadar süreceğini ve nasıl hazırlık yapacağımı bilmiyordum.

    sosyal medyada çok fazla olumsuz haber dolaşıyor. hastalara teşhis koyulduktan sonra tedavi uygulanmadığı (çünkü yeterli yer yok) ve ateş hastalığı olan insanlara doğru tedavi yapılmadığı söyleniyor.

    çok daha fazla insan maske takıyor. arkadaşlarım bana erzak depolamamı söyledi. pirinç ve erişte neredeyse mağazalarda tükenmiş.

    bir adam çok fazla tuz alıyordu ve birisi ona nedenini sordu. adam "ya bu yasak bütün yıl boyu sürerse ?" diye cevap verdi.

    eczaneye gittimde herkese sayılı ilaç veriyorlardı. ellerinde maske ve alkollü dezenfektan kalmamış.

    yiyecekleri depoladıktan sonra, hâlâ şok içindeydim. sokaktaki arabalar ve yayalar öncesine göre çok daha azdı, sanki şehirdeki hayat birden durmuş gibiydi.

    şehir tekrar ne zaman hayata dönecek ?

    24 ocak cuma - sessiz bir yıl başı arifesi

    dünya sessiz ve sessizlik korkutucu. ben yalnız yaşıyorum, bu sebeple sadece koridordaki diğer insanların seslerini duyarak başkalarının varlığından haberim oluyor.

    nasıl hayatta kalacağımla ilgili düşünecek çok zamanım oldu. benim fazla kaynağım veya bağlantıda olduğum insan yok.

    benim hedeflerimden bir tanesi hastalığa yakalanmamak, bu sebeple egzersiz yapıyorum. hayatta kalmam için yiyecek de büyük önem taşıyor, bu sebeple yeteri kadar malzemem olduğundan emin olmalıyım.

    hükümet yasağın ne kadar süreceğiyle veya bizim burada nasıl hayatımızı devam ettirebileceğimizle ilgili bir şey söylemedi. burada yaşayanlar yasağın mayısa kadar sürebileceğini söylüyor.

    eczaneler ve küçük mağazalar bugün kapalıydı ama kuryelerin yemek getirdiğini görmek beni rahatlattı.

    marketlerde erişteler tükenmiş ama pirinç var. bugün ben de markete gittim. kereviz, sarımsak ve yumurta aldım.

    eve döndükten sonra bütün elbiselerimi yıkadım ve duş aldım. kişisel hijyen önemli, sanırım ellerimi günde 20 veya 30 kez yıkıyorum.

    dışarı çıkmak benim hâlâ dünyayla bağlantılı olduğumu hatırlattı bana. tek başına yaşayan yaşlı veya engelli kişilerin bunu nasıl atlatacağını bilmiyorum.

    her zamankinden daha az pişirmek istemedim çünkü bu gece domuz yılının son günüydü ve bunun kutlama yemeği olması gerekiyordu.

    yemekten sonra arkadaşlarımla internet üzerinden görüntülü konuşma yaptık. virüsten konuşmak kaçınılmazdı. wuhan'ın yakınlarındaki kasabalarda evleri olanlar var, bazıları hastalık sebebiyle evlerine gitmek istemediler, bazılarıysa evlerine gitmekte ısrarcıydılar.

    bir arkadaşımız görüntülü görüşme sırasında hapşırdı ve bir kişi şaka amaçlı ona konuşmayı kapatmasını söyledi.

    benim pişmanlığım yok, çünkü anlamlı bir işim var. ama hayatımın sona ermesini istemiyorum.

    25 ocak cumartesi - çin yeni yılı yalnız başına

    bugün çin yeni yılı. ben hiçbir zaman festivalleri kutlamayı çok istememiştim ama artık yeni yıl başlangıcı her zamankinden daha anlamsız geliyor.

    sabah olduğunda, hapşırdıktan sonra kan gördüm ve korktum. beynim hastalık hakkında endişelerle dolmuş. dışarı çıksam mı diye düşündüm. ateşim yoktu ve canım bir şeyler yemek istedi, dışarı çıktım.

    herkes anlamsız ve gereksiz olduğunu söylemesine rağmen iki tane maske taktım. kötü kaliteli ucuz maskelerden endişeleniyorum, bu sebeple daha güvenli hissetmek için iki tane taktım.

    etraf yine çok sessiz.

    açık bir çiçekçi vardı ve sahibi dışarıya biraz kasımpatı yerleştirmişti (genelde cenazelerde kullanılan çiçek). o çiçeğin bir anlamı olduğunu bilmiyordum o zamana dek.

    markette sebze rafları boştu ve neredeyse bütün hamur işleri ve erişteler tükenmişti. sırada çok az insan vardı.

    markete her gittiğimde daha fazla şey alma dürtüsü oluyor. evde 7 kilo pirinç olmasına rağmen 2.5 kilo pirinç daha aldım. ayrıca biraz patates, hamur işi, sosis, fasülye, darı ve tuzlu yumurta aldım.

    ben tuzlu yumurtayı hiç sevmem bile. yasak kalktığında arkadaşlarıma veririm.

    nehire doğru yürüyüşe gittim. açık iki tane kafe vardı ve bazı insanlar köpeklerini dolaştırıyordu. bazılarının da etrafta amaçsızca dolaştığını gördüm, sanırım onlar da evde hapis olmayı sevmeyenlerdendi.

    bu yolda daha önce hiç bu kadar uzağa yürümemiştim. sanki dünyam biraz daha büyümüş gibi hissettim.

    26 ocak pazar - sesini duyur

    tuzağa düşen sadece şehir değil, aynı zamanda insanların sesleri.

    yasağın ilk gününde sosyal medyadaki sansürden dolayı bu konuyla ilgili bir şey yazamadım wechat'te bile yazamıyordum. internet sansürü çin'de her zaman vardı ama sanki şimdi biraz daha artmış gibiydi.

    hayatın tersine döndüğünde günlük hayatını tekrar oluşturman zor oluyor. sabahları egzersiz yapmaya devam ediyorum ama odaklanamıyorum çünkü beynim meşgul.

    bugün yine evden çıktım ve yolda kaç kişiyle karşılaştığımı saydım. evimden 500 metre uzaktaki restorana gidene kadar 8 kişiyle karşılaştım.

    eve gitmek istemedim. daha fazla araştırmak istedim. ben wuhan'a geleli sadece iki ay oldu. burada çok fazla arkadaşım yok ve şehri çok iyi bilmiyorum.

    sanırım bugün yaklaşık 100 kişi gördüm.kendimi duyurmaya çalışmam ve zincirlerimi kırmam gerek. umarım kimse umudunu yitirmez. arkadaşlar, umarım ilerleyen zamanlarda buluşur ve konuşuruz.

    akşam 8 civarında pencerelerden "haydi, wuhan" sesleri duydum. herkes birbirine destek verircesine bağırıyordu.

    28 ocak salı - sonunda gün ışığı

    panik insanların arasını açmış gibi

    birçok şehirde, insanların kamusal alanda yüz maskesi takması gerekiyor. bunun sebebi pnömoni hastalığını kontrol etmek. ama bu gerçekte güçlerin suistimal edilmesi için kullanılabiliyor.

    maskesi olmayan bazı kişiler toplu taşıma araçlarından atılmıştı. onların neden maske takmadığını bilmiyorduk. belki maske alacak paraları yoktu, belki uyarıdan haberleri yoktu. ne olursa olsun, onların dışarı çıkma hakları ellerinden alınmamalı.

    internette dolaşan bazı videolarda, bazı insanlar kendilerini evlerine kilitlemiş ve kendilerince karantina ortamı oluşturmuş. hubei şehrindeki (wuhan'ın olduğu yer) insanlar evlerinden çıkartıldı ve onların gidecek yerleri yok.

    ama aynı zamanda, bazı insanlar hubei'den gelip evsiz kalanlara kendi evlerini açıyor.

    hükümetin insanlara evde kalmaları için destek vereceği birçok yöntemi var. hükümet her vatandaşın yeteri kadar maskesi olduğundan emin olmalı veya evlerinde kalan vatandaşlara para ödülü vermeli.

    bugün, sonunda gün ışığını gördüm - aynı ruh halim gibi. yaşadığım binada daha fazla insan gördüm ve birkaç toplum hizmeti görevlisi vardı. görevliler buralı olmayanların vücut ısısını ölçüyordu.

    karantina altındayken güven ve bağ kurmak kolay değil. şehrin üzerine ağırlık çökmüş gibi.

    bütün bunlar olurken, ben kendimi daha çok savunmaktan geri duramıyorum.

    benim hayatta kalma kaygılarım yavaşça kayboluyor gibi. eğer buradaki insanlarla bağlantı kurmazsam şehirde daha fazla dolaşmam anlamsız olacak.

    sosyal iletişim önemli bir ihtiyaç. herkesin toplumda bir rolü olmalı ve başkasının hayatını anlamlandırmalı.

    bu yalnız şehirde, benim de kendi rolümü bulmam gerekiyor.

    kaynak

  • italya başbakanı giuseppe conte şu açıklamayı yaptı

    --- spoiler ---
    salgının kontrolünü kaybettik, en başından türklerin yaptığı gibi konut satışında peşinatı %10'a indirmeliydik, çok geç kaldık. türkler bu metotla virüsü 1 hafta içinde yenecektir.
    --- spoiler ---

    kaynak gelince editlerim.

    yahu corona'dan önce zaten pek iyi değildiniz, şimdi toptan tırlatmışsınız. arkadaş burayı kariyer yapacak bir yer mi zannettiniz. nedir buraya atfedilen ciddiyet? mesajlar yağıyor. "çaldın" diyorlar. espriyi çalmışım? kafayı mı yediniz. whatsapp grubundan gelen sikko bir espriyi buraya koydum ki gülelim. manyak mısınız ulan. nasıl da zorlarına gitmiş :))) ulan burada fav alsam ne olur almasam ne olur. fav alınca ne oluyor.

  • muaviye: yeni sarayım nasıl olmuş ebû zer
    ebû zer: kendi paranla yaptırdıysan israf, halkın parasıyla yaptırdıysan haram olmuş

  • şu hayatta iki şeyi unutamam:

    1) yeni zelanda haber bültenlerinde ilk haberin kırkılmaktan kaçan koyunun bulunmuş olması
    2) iskandinav ülkelerinden birindeki gençlikle ilgili bir belgeselde, kızın tekinin "üzerimizde çok toplumsal baskı var. kırmızı ışıkta karşıya geçerseniz, tüm gözler üzerinize dikiliyor" demesi.

    ışıd, el nusra ile koyun koyuna yaşamak; dibine kadar yolsuzluğa batmışken hesap vermek yerine muhalefeti suçlayan dünyanın en yüzsüz iktidarına sahip olmak; hesapça okumuş yazmış adamların üye olduğu bir forumda evlenmeden 25 kez vurdurmuş kız başlıkları okumak.

    yağni diyorum yağni.

    debe edit: güldünya ve nç'yi unutma.