hesabın var mı? giriş yap

  • sözlükte, moderasyon açısından ters tepti bence kondüktör uygulaması. ilk başta şöyle bir şey düşünülüyordu: kondüktörleri alalım hem insanlar beklemekten kurtulsun, hem de çaylak inceleme/onaylama gibi ekstra bir yükten kurtulalım. ama kondüktörler o kadar hızlı çalıştı ki artık yeni yazar alımları ile günde binlerce yazar sözlüğe giriş yapmaya başladı. haliyle günlük yazılan entry ve açılan başlık sayıları da çok büyük oranda artış gösterdi. bunların içinde de hatalı entry oranı o kadar yüksek ki.

    bu uygulama başladığı günden beri o kadar çok gözüme çarptı ki ispiyonlanan, silinen entryler. artık moderatörlere çok daha fazla iş düştüğünü tahmin ediyorum. bir önceki entryde aynı şey yazılmış olmasına rağmen tekrar aynı bilgiyi ısrarla gireni mi dersin, atıyorum, güzel bir manken hakkında yüzlerce entry girilmişken 355. entrye "güzel kadın" diye tanım yazanı mı dersin, insanlara gg kapsamında olduğunu bilmeden hakaret edeni mi dersin, imla hatalarıyla açılan başlıkları mı dersin, aramaya zerre inanmadan yeni başlık açanı mı dersin, hepsi fazla fazla var artık. modlara kolaylıklar diliyorum bu hususta.

    bir de bu uygulama sonunda artık şöyle bi olay da var, kondüktörler bu gazla gitmeye devam ederse birkaç güne kadar artık bekleyen çaylak kalmayacak. bu da şu demek oluyor; artık herkes burada yazabilecek. yani, kullanıcı buraya üye olup yazmaya başladıktan sonra hesabını kötü amaçla kullansa dahi kafası rahat olacak, çünkü bir süre sonra uçurulsa bile tekrar 10 entry girdikten sonra kısa bir içinde tekrar yazmaya başlayabilecek. troller, fakeler ve türevleri ortamda bir bir boy göstermeye artarak devam edecek. owencem diye yazar gördüm ya! geçen haftalarda boş ve anlamsız entryler girdiği gerekçesiyle bol bol eleştiri alan noryth aquanum, reenkarnasyonla zombi olan nekrofil vs. arkadaşlar gibi onlarcası var artık. yazarlığı onaylandığı andan itibaren bir hızla entry yazmaya başlayıp bir günde 200 entrye ulaşan inasanlar var ve sayıları hiç az değil. bunun yan etkisi olarak sol framein tıpkı inci'deki gibi aktığına tanık oluyoruz. sözlük okunurluktan biraz uzaklaşıyor diyebiliriz. herkes yazıyor ama yazılan her şey okunuyor mu acaba? bir süre sonra ekşi sözlük bir entry çöplüğüne döner mi?

    yeni yazmaya başlayan arkadaşlar iyidir kötüdür diye, alınsın/alınmasın diye bir yorum yapmıyorum, zaten böyle bir yorumu yapmak bana düşmez. ben ortaya çıkan ve çıkabilecek sorunlar karşısında moderasyonun nasıl önlemler alacağını gerçekten merak ediyorum. eyorlamam bu kadar.

  • bir çok amerikan filminde defalarca tekrarlanarak insanlara "neden ben böyle yaşamıyorum" dedirten sahneler bütünüdür.

    koşarak basamaklardan inerken kravatımı bağlamaya çalışır, kocaman mutfakta hazırlanmış masadan yalnızca portakal suyundan bir yudum alıp "geç kaldım toplantım var " derken hanımdan küçük bir öpücük ile devasa bir arabaya atlar ve bahçedeki kapalı otoparktan sessiz, sedasız ama yemyeşil bir caddeye çıkıveririm... (kahretsin köpekle şakalaşmayı unuttum)

  • google girip mikrofona tıklıyoruz sonra mikrofona 3 defa "kışlık lastik, kışlık lastik, kışlık lastik" diyoruz sorun çözülüyor.

  • o sümüklüyle boy boy fotoğrafları olan adamlar da akşam televizyonlarda bu çocuğu konuşurlar.

  • sırada bekleyen hastalarının hakkını yedirmeyen doktora helal olsun. ülkenin böyle yürekli insanlara çok ihtiyacı var.
    normal çalışan bir hukuk sisteminde hsyk’nın bu ve benzeri durumlarda (halı saha maçında öğretmenleri gözaltına aldıran savcı https://eksisozluk.com/…retmenin gözaltına alınması - link için @mavibalinahemdeminik’e teşekkürler) gerekli adımları atması gerekirdi.
    edit: hsyk değil hsk imiş. “yüksek” ibaresi son referandumla çıkarılmış. @kafto’ya bu bilgi için teşekkürler.

  • yonetmenin "bu bir yasam ne senaryo ne suflor" diye algilamamizi etkilemeye calistigi acilis sahnesinde, truman'in aynadaki yansimasina ve o yansimanin yonetmenine, "yapamayacagim, bensiz devam etmeniz gerekecek" yanitindan itibaren biz modern cagin ozgur(!) bireylerinde kimlik krizleri deprestiren senaryosuyla sarsici bir film. kader, irade, ozgurluk ekseninde felsefik okumaya da imkan veren senaryoya sahip film, yoneten yonetilen ekseninde sosyopolitik cagrisimlara sebep olacak carpici diyaloglara da sahip. en kucuk ayrintisina kadar yasamini kurguladigi truman'a haksizlik yaptigi suclamasina maruz kalan yonetmenin, ona bir cennet yarattigini gercek hayattaki her turlu suctan sucludan tehlikeden arinmis bir ortamda konforlu ve guvenli bir yasam sagladigini soylerken ki "iyiniyetli yonetici" pozunda, halklarina "guvenlik ve konfor" sagladiklari iddiasiyla onlarin ozgurluklerini gaspeden bigbrother'larin golgesini gormek mumkundur. aslinda iyiniyetlidirler, bireyin guvenligini ve konforunu saglama cabasindan gozlerine uyku girmiyordur, her sey trumanlar icindir. truman'in, yarattigi sahte guvenlik ve konfor cennetinin disina cikmasini engellemek icin kucuklugunden itibaren bilincaltina "deniz korkusu" yerlestiren yonetmenin sahsinda, bizi bazi politikalarina ikna etmek icin kucuklugumuzden itibaren olusturduklari korkularimizdan yararlanan modern zaman tiranlarinin prototipini gormek mumkundur. filmde truman'in basina geldigi gibi, gercege ve kaderimize yelken acmaya karar verdigimizde iste bu onceden bilincaltimizda kurgulanmis korkularimizi deprestirip geri donmeye zorlayacak suni firtinalarla karsilasacagimizi biliyoruz. truman'a her seyin bir oyun oldugu gercegini fisildayan sevdigi kiz hakkinda kurgucularin verdigi hukum ise urpertici: "inanma o bir sizofren". truman'in kendisine ait oldugu iddia edilen yasamindan trajikomik bir sekilde tunel kazarak kacmasindan sonra, 30 yillik yayinin "teknik bir ariza, lutfen bekleyin" denilerek kesilmesinin, demokrasilerin ozgurluklerin rafa kaldirildigi "politik bir ariza oldu, lutfen beklemede kalin" anonslarini cagristiran bir yonu de var. yonetmen, korkularini asmayi basarmis bir sekilde suni firtinayla mucadele ederek yoluna devam eden truman'a huzunle bakar ve sorar; "truman, where are you going?" gercege, elbette ki gercege, her turlu surprize acik, ozgur kaderinin efendisi olacagi gercek dunyaya. sadece aktoru olmayacagi yonetmenligini de ustlenecegi gercek hayatina..

  • başlık: oh be sonunda boş starbucks bardağı buldum

    1. biliyorsunuz beyler bunları bulmak çok zordur çünkü alan insan yıllarca bunları kullanabilir. gider evinde nescafe yapar sanki matara kullanırcasına yıllarca bunları kullanırlar.

    bugün işten gelirken yol kenarında bırakılmış grande boy bir bardak buldum. içerisinde 3-4 parmak kadar tahmin ettiğim kadarıyla mocha vardı. mochayı tek dikişte kafaya dikerek oracıkta bitirdim. az önce eve vardım direkt gidip mutfakta kenarında ki kahve lekelerini ve kapağı sildim.

    yarın ilk işim nescafe 3ü1 aradamı yaparak içine koyucam ve marlboro paketine koyduğum samsun 216'larım ile artık ben de havalı bir insan evladı olucam.

  • 19. yuzyilda dunya ekonomisi makinalarin da yardimiyla insan emeginin efektif sekilde kullanilmasi ile buyume yolunu secmisti. bu fabrikalarin kurulacgi anlamina geliyordu. fakat bu tercih insanligin iki kez cihan harbi etmesine sebep olacakti. insan emegi hammadde kaynaklari olmadan cok da fazla bir ise yaramiyordu. savaslar daha cok bu yuzden cikmisti. ikinci dunya savasindan sonra hegemonik guc haline gelen amerika birlesik devletleri olmustu ve nisbeten de dunya’ya bir dirlik getirmisti. fakat ikinci dunya savasinin tek muzaffer tarafi abd degildi, sovyetler de bu savasi kazanmisti o da hegemonya hayalleri kuruyordu dogal olarak. bu yuzden abd ve rusya arasinda bir yeni savas baslamisti fakat bu savas daha farkli bir savasti, bu savas bilim ve teknolojinin savasiydi. artik bilim ve teknolojinin cagi baslamisti. ay’a gidildi. ay’a gitmeden once insanlik, ikinci dunya savasi sonuna dogru kesfettigi bilgisayari artik programlayabilir hale gelmisti cunku. simdi ise yeni bir donusumun esigindeyiz. bilgisayarlar degismek uzere. konvansiyonel bilgisayalarin binlerce yil calisarak sonuca varabilecekleri problemleri saniyeler icersinde cozebilecek olan yeni bilgisayarlardan bahsediyoruz artik. kuantum bilgisayarlar. gunumuzunde en cok ihtiyac duydugumuz optimizasyon ve sifreleme islemleri konvansiyonel bilgisayarlar icin cozmesi zor problemler olarak karsimiza cikiyor fakat kuantum bilgisayarlar icin bu problemler sadece bir kac saniyelik bir is.

    bu genel dergi makalesi tarzindaki giris paragrafini da yazdigimiza gore artik asil soylemek istediklerimi soyleyebilirim. bu kuantum bilgisayarlar cok uzun suredir aslinda insanligin tabaginda olan bir yemek. fakat ozellikle gectigimiz yil ciddi kipirdanislar basladi bu konu uzerinde. yine ne yazik ki bizim kendi medyamizda bu konular hakkinda pek haber yapilmiyor. ben gazeteci degilim, benim bu konulari arastirma motivasyonum bambaska fakat bunlari paylasmayi seviyorum.

    kuantum bilgisayarlarina daha dogrusu kuantum hesaplama -quantum computing/computation- islerine buyuk finans kuruluslarindan ciddi yatirim gelmeye basladi. 2019 yilinda google’in yaptigi bir kuantum ustunluk deneyinde -quantum superiority- ortaya cikan sonuclar nature dergisinde basildi (makale harika bu arada). kaynaklari yazinin sonunda verecegim. google bu deney sonucunda konvansiyonel bilgisayarlarin 10 bin yilda cozecegi bir problem quantum bilgisayar kullanarak 200 saniyede cozmeyi basardi. bu da tabii ki direkt olarak bazi cevrelerin dikkatini cekti. dusunebiliyor musunuz? makinalarin emeklerini bugun para haline getirmis olan insanlik bitcoin’in bir tanesini 30-40 bin amerikan dolarindan degis tokus ediyor ve bu coin konvansiyonel bilgisyarlar tarafindan uretiliyor. bunu kuantum bilgisayari belki degerini dusurecek bir nitelikte bir gucte geliyor fakat konvansiyonel bilgisayarin 10 bin yillik calismasinin sonucunu 200 saniyede almak demek cok daha fazla dogru -fidelity- ve hizli -speed-up- uretim demek. kisacasi bunu soyle dusunmek gerekiyor bir isci bir gunde urettigi degeri bir sekilde 1 saniyede urettigini dusunun. eger klasik ekonomik kurallarinda uretilen deger emek ve sermayeyinin birlesiminden kaynaklaniyorsa ve bu uretilen deger uzerindeki paylari bunun %40-%60’ı gibiyse, asagi yukari 20 bin kat daha hizli uretim yapabilecek olan isciler artik 20*0.4 8, dunya ekonomisini 8 bin kat buyutme gucune erismis olacaklardi. ıste quantum bilgisayarlarin degistirecegi dunya boyle bir dunya olacak ve bu dunyanin icerisinde yer alamamis insanlar ile yer alabilmis insanlar arasindaki fark cok daha fazla acilacak.

    birkac da fotograf vermek iyi olacak burada, bu fotograflarin referansi da asagida olacak. bu google'in sycamore adli makinasinin fotograflari.

    kuantum bilgisyar
    kunatum islemci

    burada dikkat ederseniz quantum bilgisayarlar hakkinda teknik bilgi vermiyorum cok fazla. cunku bu bilgilere arastirma ile herkes kavusabilir. burada benim yapmak istedigim sey ise bu teknoloji icerisindeki kritik alanlarin bizim hayatlarimizda neler degistirecegi kismi oluyor. bunu bir komplo teorisyeni gibi “yeni insanlik kuruluyor, dijital cag basladi, yeni efendilerimiz geliyor” gibi degil, bu isten nasil faydalanabiliriz siradan insanlar olarak bunlarin pesinden gitme odakli bir sunus yapmak istiyorum.

    bu kuantum bilgisayarlarin temel olarak konvansiyonel bilgisayarlardan iki farkli calisma prensibi var. daha dogrusu, konvansiyonel bilgisayarlarda olmayan kuantum bilgisayarlarda olan iki tane fiziksel fenomen var. bunlarin ilki superposition denen bir sey otekisi de entanglement denen bir sey. bu iki fenomen sistemin quantum state denen kuantum duzeyinde ya da durumunda, halinde calismasini sagliyor. disaridan herhangi bir bozucu geldiginde ki bu kuantum islemciler gercekten cok nazlilar hemen classic state denen bizim alisik oldugumu duruma geciyor. e peki nedir bu kuantum islemcileri rahatsiz eden sey? birincisi ve belki de en onemlilerinden biri bu islemciler derin uzaydan daha soguk ortamlarda calismak istiyorlar ve ortamin sicakliginin degismesi hemen onlari kuantum halden klasik hale sokuyor. derin uzay bu arada 2.7 derece kelvin civarinda. denilenlere gore kuantum cipler yani islemcileri olusturan komponentler bu sicakligin 250 kat daha soguk oldugu yerleri seviyorlarmis. bu iste kabaca, 2.5 desek, 0.011 derece kelvin sicaklikta olmaktan hoslandiklarini soyleyebiliriz. bir ikinci husus da bu konuda gozlem konusu. biliyorsunuz bu sistemler temelde schrodinger’in kedisi ile anlatmaya calistigi gozlemci oldugu zaman farkli davraniyorlar. yalniz bu durum soyunan arkadasiniza “hadi tamam bakmiyorum” demeniz gibi degil, orada o tur bir islemin olduguna dair olculebilir bir bilgi sizmasinda dahi sistem “beni tadilar, siz kacin” diyor. kisacasi sistemlerden bir foton bile kacmamali. yoksa orada kuantum halined bir isler dondugu hakkinda bilgi sizmis oluyor dis dunya’ya ve bunu sevmiyor bu islemciler. bu probleme de decoherence deniyor ve makina birden lumsuz bir kablo yiginina donusuyor. bu sadece sicaklik degil manyetik flux gibi ya da radyo dalgalari filan gibi yani dis dunyada ne varsa gurultu kaynagi her sey bu makinanin keyfini kacirmaya meyyal. ıste bu konularda mesela ciddi arastirma – gelistirme isler oldugunu soylemek pek mumkun. kabaca superpozisyon soguk ortam entanglement da gozlemcisizlik istiyor. bu kadar kesin ve basit degil ama kabaca boyle dusunmek beyindeki yuku azaltacaktir.

    “finans kuruluslari yatirim yapiyor dedin ama kim bunlar bir soyle de gorelim.” diyecekler icin, goldman sachs var en buyuk yatirimcilardan, daha sonra bana gore dunya’nin en iyi finans kurulusu olan fed’den daha cok saygi duydugum jp morgan var. citi group yine bu listede. bir de wells fargo ibm q programina dahil olmus. kim bu wells fargo diye baktim bir de ne goreyim, wells fargo berkshire hathaway’in bir sirketiymis. peki berkshire hathaway kimin? en buyuk ortagi warren buffet. sadece abd tarafinda degil avrupa’da bbva da bu isin icinde. kisacasi finanscilar bu isin pesindeler. bu olaylarin kisa zaman icerisinde finans piyasalarini ve borsalari oldukca etkileyecege benziyor. bu etkilesim kotu sekilde olmayacak belli ki. peki bu finanscilarin ne isi var kuantum bilgisayarla? neden boyle bir teknoloji insanligin faydasina kullanilmiyor da hemen borsa morsa islerinde kullaniliyor? burasi tuyleri diken diken eden bir nokta dikkatinizi istirham edecegim: bundan 100 yil once tercih ettigimiz, 30 sene once de kesin sekilde karar verdigimiz su an icinde oldugumuz ekonomik sistem buna kapitalist sistem diyin ya da neoliberal donem vs hic farketmez, ekonomik krizler ureten bir sistem. bunu da cogu kisi super bir cikarimmis gibi ilgi karsiliginda satmakta. peki neden ekonomik kriz uretiyor bu sistem? tek bir cevabi var portfolio optimizasyonu hatasiz yapilamadigi icin. yani yatirim yapilacak para kusursuz zamanlama ile, kusursuz miktarda, kusursuz islemler gerecklestirilmiyor. sistem icerisinde daima reziduel bir iz birakiyor bu hatalar. mesela jp morgan altin alacak 1 milyar dolar yerine 1.1 milyar dolar aliyor bunu da yarim saat erken yapiyor. bu yuzden sistemde bir calkalanma oluyor. bunu da soyle hayal etmeniz mumkun. akrobatik dalis var ya su sicratmadan suya girenin kazandigi hani oncesinde takla makla atiyorlar akrobatlar, iste boyle olmali islemler. su an kotu degil yapila islemler fakat eldeki makinalar ile ancak bu kadar. kuantum makinalar bu isleri artik cok daha hassas yapabilecek. daha dogrusu daha karmasik problemleri uretebiliyor ama cozemiyoruz artik bunlari cozebilecek bu bilgisayarlar. ıste bu yuzden ilk kullanim alani da finansta oluyor. artik dunya’da ekonomik kriz yasamak istermiyor insanlik.

    kuantum bilgisayarlar bu isleri yapmakta cok mahirler. dahasi, bu tur problemleri cozmekte muktedirler. yani optimizasyon problemlerini. optimizasyon problemleri nedir dersek cok kabaca su sekilde bir cevap vermek mumkun: isin icinde cok degisken oldugu ve optimizasyon fonksiyonu denen bu da aslinda icine iyice girdikce utility function yani fayda fonksiyonuna gelen bir fonksiyonu maksimuze etmeye calisan cabadir. gercek bir ornek verelim; diyelim ki sizin bir bakkaliniz var bakkalda bin tane urun satiyorsunuz. fakat o urunlerden bir tanesi en yuksek kar oranina sahip. e peki neden binlerce urun satiyorsunuz? sadece o en yuksek karli urunu satin? ıste oyle olmuyor. optimizasyon boyle bir seydir. daha dusuk kar getiren urunu satmak sizin aslinda karinizi maksimize eder. karma bir urun havuzu olusmasi daha iyidir. bunu bakkallar boyle hissikablelvuku ile yaparken bilgisayarlar gercekten hesaplayarak yapar. dusunsenize binlerce urun var, onlarin ne zaman tedarik ne kadar tedarik edilecegi var. isin icinde binlerce degisken binlerce kez degisince ortaya milyonlarca problem cikiyor ve biliyoruz ki bugun konvansiyonel bilgisayarlarin en hizlilarinin islemcileri saniyede 5 milyar filan islem yapiyor. bunlari da birbirine parallel baglayinca ip gibi oyle toplanmiyorlar ama olsun yine de bir artis oluyor islem hizinda allocation filan yapila yapila bu sanki seri bagli gibi oluyor biraz da iste manipulasyon filan deken 1000 islemcili 10 bin izlekli bir superbilgisayar saniyede 10 trilyon islem yapabilir hale geliyor. yani saniyede 1 tb harddisk dolduracak daha uretiyor ya da bu islemi kaldirabiliyor. fakat 100 trilyon tb olunca iste 3 milyon yildan fazla suruyor. ınanmayan 100 trilyon saniye kac yil yapiyor hesaplasin. ıste o yuzden kuantumlu isler boyle cok kucukler dunyasi 10 uzeri eksi 30 gibi mesela, ote taraftan da astronomic rakam deriz yah ani onlar da iste boyle 10 uzeri 30 filan gibi sayilar. ornek verelim dunya ile a341zkq74w adli gezegen arasindaki message 10^356 milimetre olsun. bu da iste 10^350 km yapiyor. cok kucukler ve cok buyukler dunyasi boyledir iste. cok farkli bir dunya. mesela bizim insanlik olarak bildigimiz en kucuk ya da en kisa sey bir planck uzunlugu 1.616x10^-35 metre. hepimizin ortaokuldan bildigi avagadro sayisi vardir, 6.023 x 10^23 bir de 10^-26 li bir sey vardi hatilamiyorum. neyse bu gibi problemleri cozmek icin cok uygun iste kuantum bilgisayarlar. ee bir tek optimizasyon mu? yani hayir ama hayatimizin cok buyuk bir kismi optimizasyondur bu arada.

    bir diger unsur da kriptografi alanida yani encryption filan isleri. buradaki sorun ne? buradaki sorun da su boyle 500 basamakli bir sayinin asal carpanlarina ayiramiyor yine konvansiyonel bilgisayarlar. kuantum bilgisayarlar bu konuda cok iyi. yani muhtemelen bu blockchain islerini filan hallac pamugu gibi atabilit bu kuantum islemciler.

    bir baska sey de random number generator. bilgisayarlar random number uretemiyorlar aslinda. yani boyle bir yetenekleri yok. kafadan bir sayi atmak yani. cunku klasik bilgisayar hep bir programlama ile bir is halleder. ona soylemeden bir sey yapamaz. o yuzden “hadi bir sayi soyle” deyince de bir sey yapamiyor. ha peki bu bankacilik islemlerinde filan uretilen tek kullanimli sifreler random number generation degil mi? evet oyle fakat bunlar da bir tur data setine dayali sekilde calisiyorlar. mesela, dunya’nin en iyi random number generatorlari dunyadaki son 100 yilin deprem istatistiklerini aliyor, bunu da amerika’daki tarim disi istihdam verileriyle carpip boluyor boyle sacma sapan bir veri seti elde ederek algoritmalarini train ettiriyorlar ve ortaya bu calisma sonucunda random number urebileten bir algoritma cikiyor.

    buradan biraz da artificial intelligence hakkinda konusmak sart oluyor. biliyoruz ki gunumuzdeki ai algoritmalari yine konvansiyonel bilgisayarlar ile calistiriliyorlar. yani algoritmalar klasik hesaplama (classic computation) metotlari ile train ediliyorlar. manava gittiniz ve 1 kilo domates aldiniz. sonra reyona bakmaya devam ediyorsunuz. manav da size soyle dedigini dusunun “2 kilo daha domastes almak ister misin?” bu soruyu duydugunuzda yuzunuz eksiyecektir. “mal mi bu?” filan diye dusuneceksinizdir ya da "cherry domates de vereyim mi" filan gibi bir sey dedigini dusunun. "tamam lan aldik iste domates" dersiniz, bunu telaffuz etmeseniz bile en azindan icinizden dersiniz yani. bir de soyle bir senaryo dusunun. amazon’dan diyelim kendinize bit bot aldiniz caterpillar marka. sonra amazon size neredeyse tamamen ayni olan “timberland bot” reklami gonderiyor. buna sasiriyor musunuz? hayir. cunku yapay zeka henuz gerizekali. fakat bu kuantum bilgisayarlar eline gectigi zaman leb demeden leblebiyi anlayip, bot alan insane belki kofte siparisi yapamak ister misin diye soracak. “oha ne alaka lan” derken, kendinizi alisverisinizi bitirmis muzaffer bir musteri olarak simdi yemek yiyebilirim artik diye dusunurken buldugunuzda kaniniz donabilir. fakat bana henuz aldigim kitabin “bunu alanlar bunu da aldi” diye ayni kitabin hardcover olanini ya da bir onceki baskisini oneriyorsa bu yapay zeka algoritmasinin probleminden daha cok o algoritmayi calistiran bilgisayarin hantalligindan oldugunu da unutmamak lazim. kuantum bilgisayarlar burada da bize yeni oyunlar yapacaklar gibi gorunuyor sanki.

    kuantum bilgisayarla zengin nasil oluruz sen bize onu anlat diyenler varsa kanalimi abone olup katil butonuna tiklayip bana her ay para odemelerini istiyorum ve beni twitterdan takip etmelerini oneriyorum ahahaha.

    dalga gecmeyi bir kenara birakip, bir uyarida bulunmak istiyorum; turkiye’deki bilgisayar muhendislerinin ya da yazilimcilarin %90’ı hayatinda hic superbilgisayarda bir job run etmeden mezun olan ogrenciler. dolayisiyla da profesyonel is hayatlarinda bu tur isler degil daha cok amelelik kodlari yazarak mesleklerini ifa ediyorlar. bunu kucumsemek icin soylemiyorum, yanlis anlasilmak pahasina cok acik konusuyorum sadece insanlarin tepkilerini cekme riskini alarak. turkiye bu konularda gelismemis bir ulke oldugundan muhendislerimiz cagi yakaladigini dusunuyor olabilir cogu yazilimci arkadasimiz fakat yola 5 saat gec cikmis bir otobusun on koltugunda oturmak size kesinlikle gideceginiz yere vaktinde goturmeyecek. o yuzden turkiye’de hangi kurumsal sirkette calisiyorsainz calisin, hangi maaslari alirsaniz alin, turkiye’deki bilisim, telekomunikasyon, bankacilik, fintech, ne ise artik hangi isle ugrasiyorsaniz bunlarin hepsi abd’nin gercekten en az 10 yil gerisinde. bu donemde 10 yilde olmak demek aslinda 1500’lu yillarda 100 yil geride olmak gibi bir sey. turkiye'de bu konularda en ileri sirketlerden biri olan turkcell sirket olarak buyuk olabilir, karlilik acisindan buyuk olabilir fakat urettigi teknolojilerin hicbiri yeni degil. turkcell bip 10 yil oncesinin, zaten hizmetini verdigi internet 20 yil oncesinin teknolojisi. sunduklari diger servisler dunyadaki emsalleriyle kiyas kabul etmiyor. turkiye'ye 5g teknolojisi neden tamamen yerli bir teknoloji olsun diye ugrasilmadi bu gectigimiz 20 sene icinde. ya da su an 8g icin calisma yapiyor mu bu sirketler? faturadan telsiz kullanim ucreti almak pesinde olan bir sirketten bunlari beklemek de bizim ayibimiz olsun.

    baska bir konuda felsefi derinlik meselsi, orneign, telekomunikasyon ne demek onu ozumsememis insanlar bu islerin kodunu yazamazlar arkadaslar. ne yazik ki yazamazlar cunku sorun ne onu bilmiyoruz. buradaki sorun tele uzak demek, komunikasyon da iletisim demek, temelde uzaktan iletisim saglamaktir yani bunu anladiigimiz zaman kafamizda bir alan acilacak. bu her is icin boyle burada ozellikle telekomunikasyon alaninda calisanlara laf carpmiyorum kesinlikle oyle bir amacim yok. o yuzden bankacilik icin de ayni ornegi vermek mumkun. portfolio optimisation denen seyin temelinde optimizasyon var. bu da optimus latince kokunden gelmis en iyi anlamina gelen -ize ile de -lestirme anlamiyla en iyilestirme gibi bir anlam ile cikiyor karsimiza. basit gorunebilir ama biz turkler bu basit seyleri atladigimiz icin konu icerisinde derinlere indigimizde baglamdan kopuyoruz cunku ne yaptigimizi bilmiyoruz. bu da surdurulebilir ilerlemeyi getirmiyor iste. o yuzden ben ozellikle bilisim telekom, fintech vs gibi alanlarda calisan arkadaslara sunlari oneriyorum nacizane. kuantum algoritmalari uzerinde kendinizi gelistirin. bunlar nedir nasil calisiyor ogrenin. ozellikle gecen gun de bahsetmistim, combinatorics, combinatorial operasyonlar tarafinda kendinizi gelistirin. kuantum bilgisayarlarin ciktilari deterministic degil tamamen probabilistic o yuzden cok iyi discrete mathematics bilmek gerekiyor. onceden de dedigim gibi bizdeki cogu ogrenci hayatinda superbilgisayar dahi gormeden bu isi yapiyor. emin olun musteri listesi icinde sorgu yapmak ya da finansal ensturmanlardan olusan bir tabloda pivot tablosu yaratmak gibi basit isler gunumuzun problemleri degil bundan 20 sene oncesinin problemleriydi fakat bu isleri yaparak para kazandiginizi gorun. kapital sahibi alir bir kuantum bilgisayar koskoca bir departmanda 20 yazilim muhendisinin yaptigi isi bir designer bir de coder ile bitirir isini, siz de islevsiz kalirsiniz. eski bir arkadasim odtu teknokentte yazilim sirketinin ortagiydi. bunlar dogalgaz abonelik programi yazmislar musterileri kontrol ediyorlar. su adreste bu oturuyor, vanasindan su kadar gaz gecti filan. belediyeler icin calisiyorladi. butun is bu. bir tane liste var. o kolonu al otekiyle kiyasla, carp bol, sorgu yap, musteri ekle musteri cikar. “ya kolay mi saniyorsun sen bu isleri” hayir degil belki ama siradan yani. 200 kiloyu kaldirmak da zor ama kaldirinca da pek bi rise yaramiyor. burada kimsenin yaptigi isi kucumsemiyorum, amacim gelecegin nerede oldugundan haber vermek ve farkindalik uyandirmak. bana burada birkac kisinin hayatina dokunmus olabilmek yeter. zaten fazlasi da mukun degil esyanin tabiati geregi.

    limana yeni bir gemi geliyor ve bu gemi yeni yerlere goturecek bazi insanlari. o yuzden yavas yavas bulundugumuz yerden “gitsek mi acaba ya” diye dusunmenin vaktidir. bu is icin hazirliklar yapmak icin cok guzel zamanlar. korkmayin, eger warren buffet bu ise para yatiyorsa bu isten zararli cikmasinin imkani yok.

    referanslar:
    https://en.wikipedia.org/wiki/quantum_computing
    https://en.wikipedia.org/…–turing_thesis#variations
    https://www.mckinsey.com/…change-financial-services
    https://ai.googleblog.com/…-using-programmable.html
    https://www.nature.com/articles/s41586-019-1666-5

    edit: bir takim imla ve yazim hatalari duzeltildi.