ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
7 haziran 2022 ulaştırma bakanı tweet'i
-
önceden 12 saatte de olsa insanlar istanbul'dan izmir'e gidebiliyorlardı, şimdi 3.5 saate düşse de gidebiliyorlar mı? sanmıyorum.
insanlar artık sayenizde ota boka devasa paralar veremediği için korkudan dışarı çıkamıyorlar.
hayatı kaçırma hissi
-
hayatımın en marjinal hareketi gece balkona çıkmak oluyor. soğuk vuruyor önce yüzüme, sonra bedenimi sarıyor. soğuğu hissediyorum böylece bir anlık olsa da bir his duyumsayabiliyorum. çarpık kentleşme sayesinde etraftaki apartmanları izleyebiliyorum sadece balkonda. zaten nereye baktığımın bir önemi yok bir şey görmüyorum. bakar gibi yapıyorum sadece. bir çeşit rol gibi. yoksa ne görüyorum, ne duyuyorum, ne hissediyorum. hepsi birer rol. gerçi rol birileri için yapılır ben rol yapmıyorum sadece eylemsizlik bile aslında bir eylemken yaşayamamak da yaşamanın bir çeşidi oluyor galiba. sanırım şimdi anladınız balkondayken nereye baktığının bir anlamı olmadığını.
bir filmde rol kaparsam bir gün 'bu noktaya nasıl geldik biz' deyip uzaklara bakan adamı oynamak isterim. ne kadar ''cool'' ve anlamsız bir soru. nasıl geldiysek geldik sonuç olarak buraya çıktık işte. sebepler umurumda değil. 1-0 olsun bizim olsuncular iyi bilir bunu. 3 puanı aldın mı nasıl oynadığının anlamı kalmaz. ''tarih iyi oynayanları değil kazananları yazar'' diye de ekleme yapabilir miyim filmdeki rolüme? filmlerin ''canı cehenneme adamım''. bizleri kandırmaktan başka bir işe yaradıklarına şahit olan var mı?
kafam o denli karışık ki içerisinde anlamsızca tonlarca kelime dolaşıyor. hiçbiri bir cümleye dönüşmüyor. sıralı bir düzene girmeyi reddediyorlar. içinde hiçbir düşünce bulunmayan ama tarifsiz bir karışıklığa sahip bir beynimle iyi geçiniyoruz bu aralar. ben onu uyutuyorum o da karşılığında bana hissizlik veriyor. herkes memnun.
kafa karışıklığım entry'e de bir hayli yansıdı biliyorum. siz okuyun diye yazmıyorum bunları zaten. şikayet etmeye hakkınız yok. bir nevi tarihe not düşüyorum kendimce. bir nevi ruhumu deşiyorum. anlık bir yaşam belirtisi göstersin diye kendime bakıyorum. sizin olmadığı gibi benim de şikayet etmeye hakkım yok. dünyanın geldiği noktada hepimiz bedeller ödüyoruz. o yüzden şikayet etmek şımarıklıktan fazlası değil. hele ki her şeye rağmen bu şartlarda.
hayatı kaçırmak diyorduk değil mi? daha doğrusu hiç dememiştik ama bu başlığa gelmiştik öyleyse demeliydik.
zaman akarken bizim de onla birlikte akamamız belki de tüm sorun. ardına bakmadan, dinlenme hayalleri kurmadan, of be neler yaşadık deyip bir soluklanmadan, anı tüm gerçekliğiyle elinde tutarak.. anlıyor musunuz? anı fotoğraf çekerek saklamaktan bahsetmiyorum. sonra o ''an''ı sosyal medya hesabınıza atarak bilgisayar başında beklemekten hiç bahsetmiyorum. koşarken kafanızda bir an önce eve varıp uzanma hayallerinizin olmamasından bahsediyorum.
beni anladığınızı biliyorum -tabii eğer buraya kadar okuyan varsa- çünkü hepimiz ne kadar farklı olsak da aslında temel konularda aynıyız işte. biliriz neden bahsediyoruz. farklı tecrübelerden geçeriz ama benzer duyguları yaşarız.
hayatı dibine kadar kaçırdığımı hissediyorum. hiçbir zaman ''hayata bir daha gelmeyeceğiz'' gibi sözler bana çok bir anlam ifade etmemişti. şimdi ise telaştayım sanırım. korkak bir adam olarak hayatı yakalamak için bedel ödemeye cesaretim yok sanırım. insanın ''kendi olması'' için bile bedel ödemesi gerekir. beleşe hiçbir şey yok bu dünyada. o bedeli ödediğimde mutlu olacağımı bildiğim halde bedeli ödeyemiyorum. neden? bilmiyorum.
şimdi sıkıştım kaldım adeta. hoş eskiden de çok mu farklıydı? hep elimizdeki imkanları küçümsedik veya onları farketmedik. bugün ise mazeretten çok gerçekten elim kolum bağlı olduğunu biliyorum ama geleceğe dair umudum yok değil ama ''kontrolün bende olmadığını'' biliyorum. dibine kadar yalnızlık, bir kuytu köşede büyük zaman dilimleri geçirmek ve daha niceleri... kendimden ve kişisel tecrübelerimi anlatmaktan çok soyutsal bir biçimde durumumu anlatmayı seviyorum. o yüzden şu sözlükte kişisel paylaşımlarım olabildiğince azdır.
geçen sonbaharda... bir akşamüstü öyle bir yağmur bastırmıştı ki bardaktan boşanırcasına deyimi az kalır. arabalar bile hızlarını kesmek zorundaydı. o yağmura seyyar arabasıyla tavuk pilav satan biri de yakalanmıştı. yazdan yeni çıktığımız o günlerde o ani yağmura üstündeki tişörtle yakalanmıştı ve itmesi gereken tekerlekli bir arabası vardı. o yağmurun altında o arabayı iterken ben onu yine camdan dışarıya bakarken gördüm. şimdi o adam mı daha şanslıydı ben mi? cevabı söylemeyeceğim ama bazı kriterlerinizi gözden geçirin derim ben. sahi beni buraya kadar okuyan oldu mu?
ateist annelerin sütünü nasıl tespit edeceksiniz
-
çok gereksiz yere sorulmuş bir soru. süt mikroskopta incelenir, biryerlerinde allah yazıyorsa o süt müslümandır.
danla bilic aleyna tilki ifşası
-
insanlar hakkinda ortada hic bir sey yokken dedikodular cikartip, sonrasinda da "herkesin kendi ozel hayati" demek hangi seviyede gerizekalilik oluyor kim bilir.
iamwaldo
-
yaptıklarım için pişman değilim aklım hala yapmadıklarımda
bob ross
-
twitch streaminde yorumlari izlemesi de cok eglenceli.
o anki haliyle guzel gorunen resme yeni bir kisim eklemek icin vurdugu ilk firca darbesinde:
-ruined
-ruined this time
-ruined
birkac dakika sonra o karalti guzel bir agaca donusunce:
-saved
-omg it's magic
-saved
-saved
-i told u guys
arada palette renkleri secerken birisi anliyor cikiyor bagiriyor:
-tree incoming!!!
resim bitene kadar bunlar bir dongu halinde devam ediyor. resim bitip de bob ross hadi gorusuruz haftaya diyince 10 bin kisi arka arkaya gg yaziyor.
streamde ara olmadigi icin hemen arkasindan diger bolum basliyor. bob amca hi welcome diye girince yine 10 bin kisi ayni anda:
-hi
-hi
-hi bob
-hi
bir ekranin basinda bekleyen binlerce kucuk minyon gibiler. bob ross hi diyor. dalgalanarak arkalara dogru giden bir hiiiiiii dalgasi basliyor.
dokuzdan dördü çıkaramadığı için elenen yarışmacı
-
dokuzdan dördü çıkaramayan itü mezunu inşaat mühendisinin yaptığı evlerde oturmak
edit : inşaat mühendisleri ve itü mezunlarından bolca hakaret içerikli mesaj aldım genellikle yanlış anlamış olamaz mı minvalinde. inşallah oturduğunuz evlerde, geçtiğiniz köprülerde statik - mukavemet hesaplarını yanlış anlamamışlardır sayın inşaat mühendisleri.
bir kitabı okumamak için sebepler
-
elif şafak'ın yazmış olması.
not: pazarlamacı yazarları ve yerli oryantalistleri sevmiyorum.
sedat kapanoğlu'nun ekşi sözlükteki aylık geliri
-
buyük ihtimalle kanzuk'un aylık dürüm masrafının birazcık altındadır.
zeki müren
-
dile kolay; bu gün vefatının 15. yıldönümüdür. huzur içinde yat zeki müren.
sevgi dolu bir dünyan var
dört yanında tüm insanlar
dünya malı neye yarar
dostluklarla yaşıyorsun
şiirlerde romanlarda
gelmiş geçmiş zamanlarda
tamburlarda kemanlarda
şarkılarda yaşıyorsun
sevgilerden nakışlarla
mutlu mutsuz bakışlarla
kalpten kalbe akışlarla
alkışlarla yaşıyorsun
sen de sevdin bir zamanlar
içinde bin hatıra var
herkes hayatını yaşar
anılarla yaşıyorsun
ne köşklerde ne sarayda
ne dünyada ne de ayda
senin yerin çok uzakta
dualarla yaşıyorsun
şarkılara duygu seren
çilelere göğüs geren
dertli gönüllere giren
işte sensin zeki müren.
http://www.youtube.com/…tyg&feature=player_embedded