hesabın var mı? giriş yap

  • eşşek gibi çalıştıktan sonra kendine yemek yapmak gibi bişey. asıl sorun eşşek gibi çalışıp evde yemek yapmak zorunda olmak. yani eşşek gibi çalışıyorum ulan dışardan söylerim lüksünün olmaması. çünkü para yetmez. yahut eşşek gibi çalışmana rağmen, evde yemek yapacak birini istihdam edemiyor olmak sorun. öyle ki, çocuğu anane babanne elinde büyütmek zorunda kalmak, okul başlayınca bakıcı parası verilmesin diye fellik fellik etütlü okul aramak zorunda kalmak gibi.

    çare zengin koca! asdfgfgdsd

  • --- spoiler ---

    “benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını arzu ediyorum”

    --- spoiler ---

    o yıllarda şunu diyebilecek adama ben saygı duyarim. görüldüğü üzere, atatürk'ün derdi sadece islam'la değil, tüm dinlerle. gelip buraya yok atatürk islam'a saldırıyor, yok ingiliz uşağı falan diye ağlamayın yani.

    ayrica adam müslüman olmadığı halde cebinden verdiği parayla kuran'ı türkçe çevirttirdi, bence sözde müslümanim diye gezinenlerden daha hayirli bir iş yapmış.

  • hani yüzü gözü hürmetine boğazına kadar boka batan bu dünyayı halen ayakta tutup döndüren insanlar vardır ya işte tam onlardan birisi.

    bir gazetede çıkan haberinde kendisini "sokak hayvanlarının yakışıklı prensi" olarak tanıtmışlardı. öyle ki yüreğinin güzelliği yüzüne yansıyan bir adam.

    herhalde bir canlı ancak bu kadar içten sevilebilir:
    "narin kızım benim, güzel kızım benim.."
    "yağmur yayıyor , seller akıyor , narin kızım camdan bakıyor.."
    "hanım kızım benim, hasta kızım benim.."

    belli ki yardıma muhtaç canlılara olan merhameti ve sevgisi tüm hayatını onlara adamasına sebep olmuş. keşke bu hayvanlara sahip çıkan bir devletimiz olsaydı, ya da sosyal sorumluluk sahibi bir millet olsaydık ve bu havyancıklar aç, susuz, korunmasız ve barınaksız kalmasaydı da, böylesi güzel insanlar tüm şahsi ideallerini bir tarafa bırakıp tek başına bu canlılar için uğraşmak zorunda kalmasalardı.

  • -sanayi devriminin temel yakıtı kömürdü. petrolün keşfi hem teknolojinin gelişimini hem de devletlerin politikalarını değiştirdi. osmanlı devleti de değişen politikaların merkezindeydi. bildiğiniz gibi, petrol pek çok ülkenin kaderini değiştirdi. peki osmanlılar petrol çıkarmak için neler yapmışlardır? hangi şehirlerde petrol aramışlardır? anadolu’da petrol var mı?

    -binlerce yıldır petrol insanlar tarafından biliniyordu. yüzeye çıkan yerlerden ya da birkaç metrelik kuyulardan petrol çıkarılıp çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. gazyağı olarak aydınlatmada, mozaik yapıştırmada, boya hazırlarken ya da ilaç olarak kullanılmıştır. sümer tabletlerinden anladığımıza göre o dönem de petrol bilinen bir madendi (bir tablette “kayıkçı için fırın kurarım, onun için zift eritirim” yazıyor).

    -osmanlı devleti’nde petrol üzerine bilinen ilk belge ıv. murat zamanına tarihleniyor. 1639 yılında kerkük – baba gurgur petrol bölgesi neftçizadeler’e iltizam olarak verilmiştir. neftçizadeler petrol gelirleriyle bölgenin vakıf işlerini yürütme sorumluluğunu almıştır. bu arada, osmanlı’da neft, zift kelimeleri petrol anlamında kullanılmıştır.

    -yine o yıllarda osmanlı coğrafyasını gezen evliya çelebi, van’da kayalardan çıkan neft yağından bahseder. dağlarda bulunan mağaralarda neft yağının biriktiğini, zamanı gelince van defterdarı tarafından satıldığını yazmıştır.

    -dünyada petrole olan talep on dokuzuncu yüzyılda artar. modern petrol tesisleriyle günlük çıkarılan petrol miktarı artar. 1850li yıllarda amerika’da kurulmuş onlarca tesis vardır. ruslar tarafından bakü’de de aynı yıllarda tesisler kurulur. buralardan çıkarılan petrol dünyaya satılır. osmanlılar da genelde amerika’dan gelen petrolü satın almışlardır.

    -on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar -ıı. abdülhamit dönemine kadar- petrol çıkarmak için ciddi bir girişim yapılmamıştır. kendiliğinden yüzeye çıkan petrol kovalarla taşınmış, ilkel yöntemlerle işlenmiş, çıkarılan gaz yağı satılmıştır.

    -on dokuzuncu yüzyılda yapılan saha araştırmaları ve hazırlanan raporlarla özellikle musul, kerkük ve bağdat bölgelerinde ciddi petrol rezervi olduğu tespit edilmiştir (ingiliz diplomat morier raporu(1809), mehmet arif bey raporu(1888), fransız mühendis jacquarez raporu(1894), ingiliz albay maunsell raporu(1897), osmanlı fen müşaviri arslan efendi raporu (1898)). raporlarda osmanlı devleti’nin petrol üretmesini engelleyen birkaç sorun şunlardır;
    • modern tesisleri kuracak teknoloji eksikliği
    • tesis kurulsa bile onu işletecek ve yönetecek nitelikli personel bulunmaması
    • petrol çıkarılsa bile nakliye edecek vasıta olmaması.

    -bu sebeplerden dolayı petrol çıkarma girişimi yapılmamıştır. günümüzden yapılan bir eleştiriye göre osmanlı sınırında bulunan bakü’de ki tesislerin örnek alınabileceği ya da bazı ülkelere imtiyaz verilerek tesis kurulabileceği söyleniyor. yabancı ülkelerden mühendis ve işçi getirilerek personel sağlanabileceği eleştiriler arasında.

    -uzun yıllar herhangi bir girişim yapılmazken, 1871 yılında bağdat valisi mithat paşa petrol tesisi kurmak için çalışmalar yapmıştır. bölgeden toplanan petrol örnekleri londra’ya gönderilmiş. yapılan incelemeler sonucunda bulunan petrolün çok kaliteli olduğu tespit edilmiş. ancak nakliye sorunu yüzünden çıkarılacak petrolün amerikan petrolüyle rekabet edemeyeceği belirtilmiştir.

    -ikinci abdülhamit dönemi petrol çalışmaları
    -devletin pek çok açıdan zayıfladığı bir dönemde ıı. abdülhamit pek çok sorunla baş başa tahta çıkmıştır. devlet ekonomik olarak da sıkıntılı bir dönemdedir. kapitülasyonlar ile ülke ithalat cennetine dönmüş, yerli üretici çok zor durumdadır. avrupa devletlerine olan borç ödenemeyecek durumda ve borcu kapatmak için yine borç alınmıştır. borçların bir sonucu olarak 1881’de düyun-ı umumiye kurulmuş, bildiğiniz gibi devletin gelirlerine el koyulmuştur.

    -ıı. abdülhamit, devletin savaş ve çatışmayla ayakta kalamayacağını görmüş, bu sebeple güçlü devletler arasında denge politikası izlemiştir.

    -ıı. abdülhamit petrol bulunan arazileri hazine-i hassa denilen kendi hazinesine (saltanatın hazinesine) geçirmiştir. neden petrol bölgelerini kendi hazinesine devretmiştir?

    -maliye nezareti o dönem düyun-ı umumiye elindedir. devletin gelirleri doğrudan borç ödemeleri için alıkonulmaktadır. petrol üzerinden elde edilecek geliri düyun-i umumiye’den korumak için böyle yapmıştır. bir başka sebep ise petrol arazilerini tek bir elde toplamaktır. büyük miktardaki petrol arazisinde imtiyaz elde etmek isteyen güçlü devletler arasında bunu koz olarak kullanma niyetindedir. gerçekten çok zekice! ancak bu politika devam ettikçe petrolden yararlanılamamıştır!

    -ilk petrol arama izinleri (imtiyaz) ıı. abdülhamit döneminde verilir. biraz sonra bahsedeceğim izinler bugün ki anadolu topraklarından. petrol cenneti olan mezopotamya’da uzun yıllar tesis kurulması için bir çalışma yapılmamıştır!

    -ilk arama izni(imtiyaz) 1887 yılında iskenderun - çengen bölgesinde ahmet necati bey’e verilir. ahmet necati bey’e 75 yıllığına verilen imtiyaz sonucu yapılan aramada petrol bulunur. bulunan petrol çok karlı görünmediğinden seri üretime geçilmez. daha sonrasında bu imtiyazı alman-ingiliz bir şirkete devretmiştir. şirket de birkaç kuyu daha açmış ancak daha fazla devam etmemiştir.

    -1888 yılında erzurum, tercan kazasında neft madeni aranması için sarıca osman bey’e izin verilmiştir. izin verildikten sonra yapılan incelemede osman bey'in hiçbir çalışma yapmadığı, rus ve ermeni iki kişiye kuyu açtırdığı tespit edilmiştir.

    -1896 yılında van belediye başkanı galip paşa van’da petrol aramak için izin istemiştir. evliya çelebi’nin de bahsettiği van’da, 1877-78 osmanlı-rus savaşı’nda tayfur paşa tarafından yüz deve yükü petrol çıkarılıp savaşta kullanılmıştır. izin istenilen bölge daha önce petrol çıkarılan bir yerdir.

    -1898 yılında tekirdağ şarköy’de, halil rıfat paşa’ya petrol arama izni verilmiştir. 99 yıllığına verilen imtiyaz ile bölgede sondaj çalışmaları yapılmıştır. yapılan sondajla petrol bulunmuştur ancak bulunan petrol önemli miktarda olmadığı için vazgeçilmiştir.

    -1911 yılında sinop – boyabat ekinveren köyünde süleyman reşad bey’e arama izni verilmiştir. ekinveren köyü için başka izin talepleri de olmuştur. yapılan incelemeler ve soruşturmalar sonucunda altunoğlu yevan isimli kişiye de izin verilmiştir. bu bölgede günlük 25 litre petrol üretildiği belgelerde geçmektedir.

    -1913 yılında arşiv belgelerine göre aydın vilayetinde çal kazası baklan köyü, nazilli-kuyucak'ta ortakçı köyü, bolvadin kazası yenice köyü, denizli-sarayköy'deki kumluca ve tarkaz köylerindeki petrol ve diğer madenler için izin verilmiştir.

    -anadolu’da yapılan çalışmalarda ciddi miktarda petrole rastlanmamıştır!

    -3b projesi ve bağdat demiryolu
    -ıı. abdülhamit ingiltere, fransa ve rusya’ya karşı sömürgeci amaçları olmaması sebebiyle almanya ile yakınlık kurmuştur. almanlar’la bağdat demiryolu yapılması için anlaşma yapılmıştır. 1889’da anadolu demiryolları şirketi kurulmuş. şirket haydarpaşa-ankara arasında tren hattı yapmayı kabul etmiştir. 1896’da konya’ya kadar tren hatları döşenmişti.

    -bağdat demiryolu ise 1903 yılında yapılan anlaşma ile planlanmıştır. anlaşma ile bağdat demiryolu şirketi kurulmuştur. yapılan anlaşma ile musul ve bağdat’ta 40 yıllık petrol imtiyazı verilmiştir. ayrıca demiryolunun geçeceği devlet arazilerinin bedava verilmesi, kum ve taş ocakları ile devlet ormanlarından kesilecek kerestelerin bedelsiz kullanılması, hattın iki yanında 20 km genişliğindeki alanda bulunan madenler nafia nezareti ile antlaşma yapılarak işletilmesi izni de bağdat demiryolu şirketi’ne verilmiştir.

    -yapılan anlaşma ile haydarpaşa- izmit – eskişehir – konya – basra tren hattı 1911 yılında tamamlanacaktı. 1908’de ıı. meşrutiyet’in ilanı, ıı. abdülhamit’in tahttan indirilmesi demiryolu çalışmalarını sekteye uğratsa da 1918’de demiryolu bitirilmiştir.

    -ıı. abdülhamit tahttan indirilince hazinei hassa’ya geçirilen araziler devlet hazinesine devredilmiştir. sonraki yıllarda çıkan savaşlar ve 1914’te başlayan birinci dünya savaşı’ndan mondros mütarekesi’ne kadar olan dönemde petrol araştırmaları yapılamamıştır.

    -birinci dünya savaşı sonrası, petrol zengini toprakları kaybettik. hem devletin zayıflığı hem de izlenen politika gereği osmanlı devleti petrolden gelir elde edememiştir.

    tarih ve genel kültür içerikli videolar hazırlıyorum. amacım güzel vakit geçirirken bir şeyler öğrenmek/öğretmek. youtube kanalıma bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

    kaynakça
    • sefa sekin, türkiye’de petrol.
    • fatih başgül, osmanlı coğrafyasında petrol alanları, çıkartılması, işletilmesi, imtiyazları ve ekonomide değerlendirilmesi (1876- 1914).
    • ferah çark, 19. yüzyıl osmanlı devleti’nde neft ve petrol üretimi ve imtiyazları.
    https://islamansiklopedisi.org.tr/bagdat-demiryolu
    • derviş başa ,uluslararası petrol politikasının osmanlı devleti’nin yıkılmasına etkisi.

  • tanım: kısa dönem askerlik vazifemi içerisinde tamamladığım için gurur duyduğum, ulu önderimiz atatürk'ün ebedi istirahatgahı.

    sizlere anıtkabir'in pek bilinmeyen özeliklerini, askeri ve güvenlik sırlarını paylaşmadan elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım... öncelikle isterseniz biraz anıtkabir'i tanımakla başlayalım. sanıyorum ki hepimiz az çok fikir sahibiyiz. kimilerimiz daha önce ziyarette bulundu, kimilerimiz gitmeyi düşünüyor. şunu belirtmeliyim ki anıtkabir bir anıt mezar olmanın ötesinde, içerisinde hem atatürk'ün hem de koca bir ülkenin geçmişte yaşadığı tarihi olaylarının yansıtıldığı ve sunulduğu, çok önemli bir kültürel mihenk noktası olarak duruyor. bu bağlamda anıtkabir'i ziyaret amacıyla merdivenlerden yukarı aslanlı yol'a doğru adımlarınızı attığınızda şunu bilmelisiniz ki aslanlı yol'un, o yoldaki aslan heykellerin, yerdeki basamakların, türk erkek ve kadın heykellerin, seçilen ağaçların, toplamdaki 8 kule ve içindeki objelerin, mozolenin dışındaki duvardaki fresklerin, hemen hemen her şeyin bir seçilme ve yapılma nedeni var. içerideki müze zaten başlı başına içinde saatler ayrılabilecek kadar kültürel, tarihi ve sanatsal bir zenginlik barındırıyor. anıtkabir hakkında ne kadar çok şey bilirsek inanın o kadar iyi ve daha da önemlisi bunları bilmek boynumuzun borcu diye düşünüyorum. dolayısıyla anıtkabir hakkında bildiklerimizi tazelemek adına yazıya öncelikle bir adet rehber sayfa, bir adet de belgesel linki ekliyorum:

    https://www.youtube.com/…atch?v=pnjoss2afju&t=1167s
    http://www.anitkabir.org/…ri/anitkabir-rehberi.html

    burada askerliğini yapanlara genelde şu iki soru sıklıkla sorulur:

    - anıtkabir'de saygı nöbetçisi miydin?(kımıldamadan durarak saygı nöbeti tutan askerlere ithafen)
    - hareket etmemek için topuklarından iğne oluyorlarmış, doğru mu?

    anıtkabir'de askerlerin kaldığı bir birlik binası bulunuyor. lokasyon olarak tam nerede olduğunu söylemeyeyim. ve bu birlik'te de farklı takımlara ait askerler kalıyor. her askerin ve bulunduğu takımın, askeriye düzeninde işlerin yürümesi için çeşitli görevleri bulunuyor, yani anıtkabir'deki her asker saygı nöbeti tutmuyor. saygı nöbetini tutan askerler sadece uzun dönem jandarma takımı'ndaki askerlerdir. topuktan iğne olunma konusu da tam bir şehir efsanesi. çeşitli dayanıklılık eğitimlerinden geçerek, hareketsiz bir şekilde durmayı öğreniyorlar. 2 saatte bir de saygı nöbeti değişimi gerçekleşiyor. ziyaretlerinizde denk gelirseniz mutlaka izleyin derim.

    bunun haricinde pek çok farklı takım daha bulunuyor. kısa dönemlerin çoğu anıtkabir müzesi'nde takım elbise ile çalışıp, ziyaretçilere ve gelen gruplara rehberlik yapan rehber takımı'na seçiliyor. birlik binası'ndaki diğer takımlar ise hizmet takımı, kara takımı, hava takımı, deniz takımı, karargah takımı ve emniyet takımı.

    ...

    bu arada anıtkabir'in çevresinin diğer askeri alanlar gibi insanların girmesini engelleyecek şekilde neden tellerle çevrili olmadığını merak edebilirsiniz. çünkü anıtkabir, bir askeri saha değil, bir anıt mezar olduğu için yasalar gereği etrafı çevrilemiyor.

    sizlere biraz da anıtkabir'in içerisinde başka hangi yapıların olduğundan da kısaca bahsedeyim. bir defa içerisinde bir sera var. sonra pek az kişi tarafından bilinse de, bir köpek eğitim timi ve parkuru var. orada eğitilmiş köpeklerin özel parkurdaki şovunu izlemek harikaydı. bunun haricinde su deposu, çeşitli malzemelerin olduğu malzeme depoları, futbol için çok kötü bir toprak saha, en son ne zaman oynandığını bilmediğim bir mini golf alanı, kıyıda köşede kalmış dinlenme ve çay bahçesi alanları bulunmaktadır. tam da bu noktada bir ara basında da yer almış anıt mezar bölgesinde yapılan çocuk parkı saygısızlığından bahsetmek istiyorum. bilindiği üzere aslanlı yol ile başlayıp mozoleye kadar giden bölümün ayrı bir kültürel, sanatsal ve mimari dokusu bulunuyor. işgüzarlık edercesine oraya çocuk parkı koymak hem estetik dizayna, daha da önemlisi kültürel mirasa ve atatürk'ün anısına saygısızlık anlamında yanlış bir uygulamadır. oradaki dinlenme alanlarına amenna, insanların oturup dinlenmesi ve bir şeyler yiyip içmesinde katiyen bir sakınca yok. keza mozole bölgesinin dışında kalan yerlerde, örneğin birlik binası'nın bahçesinde basketbol potaları olduğu gib, halı saha vb.. farklı tesislerin olmasında da bir sakınca yok. sonuçta bu yapılar, insanların göremeyeceği ve askeriyenin ihtiyacı dahilinde inşa edilmiş yapılar. ancak, mozole bölgesi hassas nokta olarak karşımıza çıkıyor. buradaki ayırımı net bir şekilde ifade etmekte fayda var.

    ...

    29 ekim, 10 kasım, 19 mayıs, 23 nisan gibi özel günlerde hareketlilik inanılmaz derecede artıyor anıtkabir'de, bunu her ne kadar birlik binası'nda kalmış olsam da yakından gözlemleme şansına sahip oldum diyebilirim. 29 ekim'de ankara semalarındaki jetlerin gösterisini izlemek de pek keyifliydi bu arada hazır konusu açılmışken.

    ...

    anıtkabir'daki asker geleneklerinden de bahsedeyim biraz. bunları kısaca aşti, boyama ve dayak atma olarak sıralayabiliriz. aşti, kısaca teskeresi yakın olan kişinin çeşitli yiyecek, içecek satın alıp yemek masasını donatarak asker arkadaşlarına verdiği ziyafetin ve jestin adıdır. yani arkadaşlarını yedirip, içirir gidecek olan kişi. ismi de zaten ankara'daki aşti otogarı'ndan gelir. işin boyama kısmı ise muzur tezkerecinin gece koğuş arkadaşları uyurken, gizlice onların el veya ayak parmaklarını oje ile boyamasına denir. özellikle bu ojelerin zor çıkmasından ötürü oldukça uyuz bir şaka olduğunu söylemek gerek. dayak kısmı ise tezkeresini alan askerin nizamiye kapısından çıkmasından hemen önce gerçekleşen bir aksiyondur. özgürlüğüne kavuşacak olan asker 10 tekrar şınav çeker ve diğer herkes ellerinde ne varsa ve allah ne verdiyse, sırt bölgesi ağırlıklı olmak üzere şanssız kişiyi bir güzel pataklar. adeta geçmişin ve yaşananların intikamı alınır diyebiliriz. bazı askerlerin sırf o anın gelmesi için yaşadığına, o sahneleri gördükten sonra iyice emin oldum diyebilirim. :)

    terhis töreni:

    son olarak sizlere terhis olmaya yakın gerçekleşen bir anımdan bahsedeyim. askerliğin son günleri yaklaşmıştı ve anıtkabir'de terhis töreni düzenlenecek ve bunlar fotoğraflandırılacaktı. gerekli konuşmalar yapıldı, anıtkabir komutanı tarafından pek çok kişiye üstün hizmet belgesi verildi(ben de aldım) ve her bir asker ile albayımız hatıra fotoğrafı çektirdi. sonrasında mozoleden içeri girdik ve anıtkabir'de askerliğini tamamlayan kişiler için tanınan "o muhteşem an" yaklaşmaya başlıyordu. hepimiz sıra halinde yavaşça ulu önderimiz atatürk'ün gerçek mezar odasına girmek için yürüyorduk. odaya yaklaştıkça enerjinin farklılaştığını hissettim. ve gerçekten de atatürk'ün mezar odasına girmiştik. ellerini açıp dua eden askerler, müthiş bir sessizlik, hissedilen saygı ve özlem, gerçekten çok çok özel bir andı...odanın ortasında kırmızı mermerden bir sanduka vardı. çevresinde ise pirinç vazolar. bu vazoların içindeyse türkiye'nin 81 ilinden ve kktc ile azerbaycan'dan getirilmiş topraklar yer alıyor. törenlerde ve ziyaretlerde çelenk bırakılan mozolenin tam altında yer alan atatürk'ün mezar odasına ait fotolara ve detaylı bilgilere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

    https://www.internethaber.com/…i-1730122.htm?page=4

    evet, acısıyla tatlısıyla askerliğimi atatürk'ün manevi huzurunda, böylesine özel bir yerde yapmış olduğum için gerçekten kendimi çok şanslı hissediyorum. herkes gibi elimden geleni yapıp, iyi bir asker olmaya çalıştım. üzerimde emeği olan tüm komutanlarıma, sivil memurlara ve en önemlisi de beraber o günleri geçirdiğimiz kısa ve uzun dönem asker arkadaşlarımın hepsine teşekkür ediyorum. hepsine burdan selam olsun...

    önemli not: anonim kalmak adına, hangi dönem gittiğimi paylaşmamayı tercih ederim arkadaşlar. yazıyı umarım keyifle okumuşsunuzdur.

  • 80 milyonun çalıştığı, ürettiği, kazandığı tüm değerleri ve tarihten gelen kurulu düzeni, kurumlarını; sırf seçim kazandı diye mülkiyetine geçirip kendi özel şirketi gibi yönetmek istiyor. yönetiyor da.