hesabın var mı? giriş yap

  • kendine aşırı güvenmesi.

    dizide kafa kafaya tokuşan polat ve pala karakterini incelerseniz, pala'nın polat'tan bir çok açıdan daha donanımlı olduğunu görürsünüz. pala saha adamıdır. yıllarca dağ bayır dolaşmıştır. suriye'ye hain başına suikaste dahi gönderilmiştir. hayatı yaşayarak öğrenmiştir. polat ise daha steril bir ortamda yetiştirilmiştir. yakından tanıdığımız diğer kgt elemanı abdülhey çoban'a göre daha iyi bir çocukluk yaşamıştır. güzel bir aile ortamında büyümüş, sevgilisi olmuştur. aldığı eğitimler üst düzey olsa da yaşı itibariyle de pala'dan daha deneyimsizdir.

    fakat tüm bunlar pala için bir handikap oluşturmuştur. pala'nın kendine fazla güvenmesi seyfo dayı olayından başlayarak bir çok hatayı peş peşe yapmasına, operasyonlarda başarısız olmasına neden olmuştur. işte pala'nın en büyük hatası budur.

  • bilal erdoğan'ın paraları sıfırlamak için internet bankacılığından amcasına eft yapacakken ödemeyi yanlışlıkla imf'ye geçmesi olayı. sonra bankayı falan arayıp, araya tanıdık koyup yanlışlık oldu dese de adamlar parayı almışken geri göndermemişler doğal olarak. tayyip ise olayı duyduktan sonra sinir krizleri geçirip bilal'e temiz bir dayak atsa da ertesi gün krizi fırsata çevirip "imf'ye borcumuz kalmadı" diye oy istemeye başlamış. bilal mi? hala ne olup bittiğinin farkında değil.

  • çete lideri iç işleri bakanlığından gelinen nokta çok umut verici.

    benim gözümde devlet görevini yerine getiren en iyi bakan.

  • şenol güneş'in nasıl haince ve vahşice saldırıya uğradığını teyit eden görüntülerdir. adam resmen yüzükoyun yere kapaklanmış. hadi aranızda delikanlı birisi çıksın da, hiçbir yere tutunmadan, ellerini yere koymadan kendini bilerek yüzüstü yere bıraksın. sıkar biraz. hepiniz korkarsınız. çünkü bu şekilde düşmek bile ciddi bir hasar verebilir. kolunuz, çeneniz, dişleriniz kırılabilir. hatta havuza bile böyle atlayamazsınız. 70 yaşındaki birisi ise bunu hiç yapamaz. ancak kafasına ciddi bir darbe alan kişi böyle düşebilir. bu bir film sahnesi olsa dublör kullanılır. o kadar ciddi bir düşüş bu. şenol güneş'e bir kez daha geçmiş olsun diyorum. fenerbahçe çıkarttığı her yeni görüntüyle kendini biraz daha rezil etmeyi başarıyor.

  • ıskandinav ülkeleri içinde, en güneyde ve almanya sınırında yer alanıdır.

    aarhus ve kopenhag en büyük şehirleridir.

    almanya sınırında bulunan sønderborg şehri yaz turizmine en uygun şehirdir.

    ortalama hava sıcaklıklarını değerlendirmeye almadan söyleyecek olursak; yazın gördüğüm en yüksek sıcaklık 32 °c, kışın gördüğüm en düşük sıcaklık ise -6 °c olmuştur. bir yaz mevsiminde, genellikle 20 gün civarı yaz günü (22 derece ve üzeri sıcaklık) olur. ama; hissedilen sıcaklık, türkiye'deki etkisinden daha fazla bir etkiye sahiptir. kışları kar görmek mucize gibidir. bir yıl içerisinde 2 defa kar topu yapacak kadar kar yağdıysa eğer kendinizi şanslı sayabilirsiniz.

    danimarkalılar; söz edildiği gibi soğuk insanlar değillerdir. sadece bireysellikleri çok geliştiğinden bazen size çok bencil gelebilirler. özellikle yaşlı kesim çok sıcak kanlıdır. gençler iletişim kurma konusunda daha zayıftırlar. çünkü; yabancı biriyle sokakta konuşmak onu rahatsız etmek anlamına gelebilir. bu flört etmek için de geçerlidir.

    flört etmek demişken kadın-erkek ilişkilerine de değinelim.

    kadınları sanılanın aksine çok güzel değillerdir. özellikle 25 yaş sonrası daha yaşlı görünürler. “danimarka erkekleri türk kızlarından bile güzel” demişti birisi, hatırlamadığım bir yerde... bu çok doğru! erkekleri kadınlardan her zaman daha genç gösterir. hepsi spor yapar ve dar omuz bulmanız imkansızdır.

    kadın erkek eşitliği gerçek anlamda uygulandığından, ilişkilerde pozitif ayrımcılık beklenmemelidir. bir kadının hesabını ödemek, ceketini vermek, evinden arabayla almak, yerine çantasını taşımak gibi şeyler kadına değersiz hissettireceğinden yapmazlar. aynı şekilde; erkeklerin de temizlik, yemek gibi beklentileri olmadığını söylememe gerek yok herhalde…

    25 yaşına kadar evlenmeyen erkeklerin kafasından kovayla tarçın, 30 yaşına kadar evlenmeyen erkeklerin kafasından ise kovayla karabiber dökme adeti vardır. yani bekar veya tek başına yaşayan insan sayısı azdır.

    en az 3 çocuk yaparlar. tek çocuğunuz olması onlar için alışıldık değildir, nedenini mutlaka sorarlar.

    küçük bölgelerde, komşuluk ilişkileri çok gelişmiştir. türkiye'deki eski komşuluk adetlerini anımsatıyor. mesela; taşındığım yeni evimde komşumun bana yiyecek-içecek hazırlayıp getirmesi gibi…

    vergiler çok yüksektir. maaşınızın en az %38'ini vergi olarak verirsiniz. kazancınız arttıkça bu oran %55'lere kadar çıkar. sağlık ücretsizdir ama; diş, göz tedavisi ve ilaç ücretlidir. 6 derece ve üzeri kusurlu gözlerde lazer tedavisi ücretsiz olarak yapılır. gerekçeleri ise; uyandığınızda çocuğunuzu veya eşinizi görememek büyük bir sağlık probleminiz olduğu anlamına gelir.

    okullar ücretsiz, kreşler ise yaklaşık %80 devlet desteklidir. özel okullar vardır ama genelde tercih edilmez. en iyi okullar listesinde genellikle devlet okulları vardır. doğumdan sonra çocuk büyüdükçe azalan çocuk yardımı vardır. 12 yaşından sonra bu para çocuğun hesabına yatırılır ve haftada belli bir saat çalışma koşulu vardır. çocuğun kendi ekonomisini idare etmesi hedeflenmektedir. belediyelere göre bu uygulama değişiyor olabilir, bilemiyorum.

    danimarka'da sadece ingilizce bilerek tüm yaşamınızı sürdürebilirsiniz. sokakta insanlara ingilizce konuşup konuşmadıklarını sormadan direkt olarak iletişim kurabilirsiniz. bilmeyen neredeyse yok. ama bir işe girdiyseniz global bir şirket bile olsa sonradan danca öğrenmenizi isteyecektir.

    iş demişken; eğer danimarka'da bir iş arayışındaysanız iş ilanında verilen numarayı mutlaka arayın. o numarayı gerçekten aramanız için veriyorlar. cevabı ilanda olmayan teknik bir kaç soru hazırlayın ve işe alım müdürünü arayın. iş görüşmesine çağırılma ihtimaliniz çok artacaktır.

    iş yerlerinde çok farklı insanlara ve uygulamalara şahit olduğum için genel bir yorum yapamıyorum. iş yerinde sadece çalışılır. mesainiz bitene kadar her an çalışmanız beklenir. mesai saatleri; sabah 8 öğleden sonra 4 arasındadır. cuma günleri 3'te çıkarsınız. genelde kendi mesai saatlerinizi kendiniz belirleyebilirsiniz. evden çalışma imkanları her zaman vardır.

    ev kiralamak çok sıkıntılıdır. ev peşinatı gibi depozito ödersiniz. kiralık ev bulmak ayrıca zordur. genelde herkes ev satın alır. kimse bir ev daha alıp, kira geliri elde etmeyi düşünmez. çünkü; vergiler çok yüksektir.

  • tam aksine gidilip, hatta zirve düzenleyip hayvanlar gibi yiyip içtikten sonra, "biz yediklerimizi beğenmedik" denip beş kuruş para vermeden çıkılması gereken mekandır.

    en kısa sürede batasıcalar.