hesabın var mı? giriş yap

  • maça çağırdığımız bir elemanın (ki kendisi gelirsem dengeler değişir demişti) ısınırken bana "şş paşa! topu bana atsana bi solak mıyım değil miyim ona bakıcam" demesi, üstelik solak olup olmadığını anlamak için çektiği şutta topun koskoca sahada kalenin 3 metre yukarısında bir topun anca sığacağı delikten çıkıp gitmesi ve "solak değil mişim ehuehehehe" dedikten hemen sonra diğer topu isteyip bu kez sağ ayağıyla çektiği şutta topun bilmem kaç milyonda bir kez olacak ihtimale yine aynı delikten dışarı çıkması hayatımda halı saha maçlarında beni en çok şaşırtan olaydır. bir daha da şut çekmedi kerkenez.
    hayır adam bizimle dalga mı geçti anlamadık maç başlayıncaya kadar. maç başladı da fasulye olduğunu gördük de bir daha çağırmadık pilardacıyı (aramızdaki lakabı oldu bu olaydan sonra).

  • yemiyor diyen yiğidi bulup alnından öpmek lazım. öteki zaten öpülmek için daha sert taşa kendini vurur bir gün.

  • çocuğu elaleme göre yönlendirmenin de, içinde bolca bulunduğu bir tuhaf teknikler.

    * okullar açılınca, oyun konsollarını ortadan kaldırmak, saklamak. sabahın köründe uyanmış, okulda kafası ambale olmuş çocuğun, koskoca bir öğrenim dönemi boyunca sadece ders çalışmaya mahkum edilmesini hiç anlamadım. o yasakla aklı oyunda olan çocuktan ne kadar verim alınır, hep kafamı kurcalar. okulu asıp, internet kafelere giden çocukların çoğu bu kategoride sanırım.

    * okul, kurs, evde ders çalıştığı masa üçgenine kıstırılmış çocuğu sürekli eleştirmek. serpil hanım'ın çocuğu daha başarılı olduğundan, serpil hanım'la sidik yarışı için gereksiz yere kursa gönderilen ve akşam karanlığında sırtında 10 kilo çantayla nefes nefese dönen çocuğa balkondan seslenerek, "fırından ekmek al." diyerek, yokuş yukarı yollamak. çocuk eve girince, "hemen yemeğini ye, ödevlerini yap." demek. iyi de, o çocuğa bu kadar görev yüklemişsin, kendin akşama kadar ekmek bile almamışsın.

    * çocuk kazayla bir şey kırınca, dökünce dövmek. korkudan sinmiş çocuğu üzerinden kendini överek "ben çocuklarımı çok güzel yetiştirdim. bana cevap veremezler." diyerek, komşu muhabbeti yapmak.

    * kendine kozmetik ürünleri almayı ihmal etmeyip, misafir günlerindde 20 kişiyi tatlı, börek, pastayla ağırladıktan sonra çocuğu peynir sıkıştırılmış ekmekle okula yollamak. sakız bile istese kızmak ve almamak. bir gofret istediğinde bunu hemen alınca şımaracağını sanmak.

    * yaz aylarında 40 derece sıcakta, kış aylarında eksilerde seyreden ayazda misafirleri geldi diye çocuğu sokağa yollamak. sonra da "eve gel artık." diye balkondan yırtınmak. çocuk gecikince, "baban gelince görürsün sen." demek.

    * çocuğunu döven öğretmene kızmayıp, bir de üstüne yalakalık yapmak.

    * çocuğun odası dağınık olmasa bile "odanı topla. sabahat teyzenler gelecek." demek. sabahat teyzeye bu kadar derli toplu görünmek için çocuğu sıkıştırmanın amacını yıllardır anlamadım. sabahat teyze müfettiş sanırım. hem bu sabahat teyze, başka birine "ah şekerim, şükran'lara gittim, çocuğunun odası dağınıktı." dedikodusunu yapacak veya dağınık odayı ayıplayacak tipse, neden o eve sokulur, bunu da anlamadım.

    edit: bazı kişiler, bunların benim başıma geldiğini sanmış. sadece çevremde gözlemlediğim şeyler.

  • adımızı söylemeyi sormayı öğrenmek. lisede hocamız gizemli bir şekilde sınıfta dolana dolana "wwwhhat iiis yyouuurr name!" diyip ani dönüşler yapıyordu. -sanki bana "gryffindorrr!!" . sonra da kendi ismini yine çok gizemli bir şekilde söyler ve tüm sınıf hipnoz modda aydınlanırdık. o değilde hocanın ismini unuttum. neyse.

  • yüksek maaş alıyor diye sınıf atladığını sanan bir grubun içler acısı hali. görünen o ki zenginliğin tanımını bilmeyenler var etrafta.

    yönetici müdür direktör ne olursan ol o maaşla zengin olamayacak ve zengin gibi yaşayamayacaksın. "bizim site çok nezih" diyorsan hala zengin değilsindir emin ol. o site kelimesinden bi kurtulman lazım. bana hiç "metrobüs çok zaman kazandırıyor"larla, "bazı günler arabayı almıyorum"larla gelme, hala bir ayağın metrobüsten kesilmediyse zengin değilsin. kaliteli diye gittiğin spor salonlarında et ete spor yapıyorsan zengin değilsin. bebek'teki kafelerde sıraya yazılıp kısa mesaj gelince içeri girebiliyorsan, kusura bakma daha çok yolun var.

    ha sen iyi yaşarsın, görece iyi yaşarsın. ama zengin değilsin. zengin olduğunu sanma. etrafında gördüğün şovmenleri de zengin sanma.

    ne zaman ki günlük hayatta karşıma çıkmazsın, o zaman şüphelenirim işte. zengin falan mı oldun da ortalarda görünmüyorsun diye.

    edit:
    zengin sevici değilim
    zengin düşmanı değilim
    zengin hiç değilim....
    zengin taklidi yapanlara gıcığım biraz. neysen osun lan.
    bu ülkede üç evi bir yazlığı olana zengin denildiği için bunlar türedi işte.
    zengin kimdir biliyor musun? bak şu haberde var. türkiye'de hem de.

  • pesin edit: justhink'e uyarisindan oturu tesekkurler. bu entry girildiginde 1 euro'nun da 2.95 tl olduğunu belirtmek isterim.

    bilgisizce yapılan bir kıyaslamadır. 1200 euro maaş asgari ücrettir. stajyerler 400-600 euro arasında kazanırlar. ortalama maaş olarak da 2500-3500 arasındadır. çocuğunuz varsa 180 euro'dan, evliyseniz ve eşiniz çalışmıyorsa 300 euro'dan, evcil hayvanınız varsa da 100 euro'dan başlayan ek gelirleriniz olur. böylece maaşınız 4000'i görebilir. şimdi karşılaştırma yapmaya kalkarsak, zaman zaman berlin'de zaman zaman da istanbul'da yaşan birisi olarak şunları söylemeliyim:

    - türkiye'de dışarıda her türlü karnınızı doyurursunuz. lakin almanya'da döner dışında çok ucuz alternatifleriniz yoktur. ortalama öğlen yemeğiniz 12 euro'dur.

    - dışarıda yemek yemenin aksine, alım gücünüz türkiye'ye göre daha yüksektir. 100 euro'ya bir haftalık et, süt, her çeşit peynirinizi, balığınızı alır buzdolabınızı doldurursunuz. türkiye'de 100 euro'ya o dolabı ancak bim'den doldurursunuz. yediğinizin çoğunda da bok gibi katkı maddesi vardır. yani dışarıda bir bonfile yeseniz buna 18 euro civarında para verirsiniz, marketten alırsanız 4-5 parçayı 6 euro civarında alırsınız. 6 euroya türkiyede sadece 1-2 dilimini alırsınız. kangal sucukları 5 euroya 10'ar 10'ar alırsınız. türkiye'de 5 euroya bim'den tavuk sucuk alırsınız.

    - araba almaya kalksanız bmw 2004 bmw 116i'yi 7000 euro civarında alabilirsiniz. türkiye'de ise 40 bin civarına alabilirsiniz. aynı arabayı almanyada 7 ay boyunca kenara 1000 euro koyarak alabilirsiniz, türkiye'de ise 40 ay boyunca kenara 3 bin koyarak 13 ayda alırsınız. ben 4500 euroya 2006 model de bulmuştum bir ara.

    - 600-1000 liraya ev kiralayan arkadaşın nerede ev kiraladığını merak ediyorum. varsa öyle bir muhit söylesin de verelim. velev ki tuttun, türkiye'de emlakçının komisyonunu cebinden ödersin, almanya'da emlakçının komisyonunu ev sahipleri ödemek zorundadır.

    - içki konusuna gelirsek, karaköy'de 7500 tl alıyorum diye düşünerek gidip, bir kız ile tanışıp kendisine bir adet martini ısmarlamayı deneseniz cebinizden 30 tl'yi çıkarmanız gerekir. şisesini 40 liradan alırsınız migrostan. berlin'in en pahalı market zincirinden biri olan galeria'dan 6.99 euroa alabilirsiniz. (https://www.galeria-kaufhof.de/…720387?v=1001731610)

    daha fazla onlarca karşılaştırma yapabilirim size. karşılaştırma yapacaksanız türkiyede 7500tl vs berlinde 3000 euro şeklinde deneyin. o zaman bu kadar eğlenceli olmayacaktır.

  • gençlerbirliği maçından hemen sonra;

    **
    -blacktiger89
    dügünden geldim renktaslar
    nasil oynadik kisa bir özet gecebilen ?
    --

    -galactic fear
    düğündekiler daha güzel oynamıştır‚ özetini izleyip sinirini bozmana gerek bile yok derim ben.

    **

  • "iphone'lar blackberry'lerden sonra telefonu duvara atıp kırmalarda bi azalma oldu di mi, havasını sevdiğim atarlı sevgililer:))"