hesabın var mı? giriş yap

  • birçok berbat kitabın ya da metnin yer aldığı site. buna katılmamak elde değil, lakin 16-17 yaşındaki çocukların instagramda beğeni kasmak yerine kitap yazmaya çalışmaları bana çok daha iyi bir fikirmiş gibi gözüküyor. sonuçta sitede yer alan kişiler elinden geldiğince yazmaya, daha da önemlisi bir şeyler üretmeye çalışıyor. ayrıca hiçbir yazar hop diye yazar olmaz. yaza yaza, deneyimleye deneyimleye, yaşaya yaşaya bir noktaya gelir. bu yüzden bu ergen kardeşlerimizin yazdığı metinleri aşağılamak yerine büyük resmi görmekte yarar var.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • kardesim, yillardir dogrusunu dile getiriyoruz. 'sen de', 'o da', 'oteki de' 'beriki de' anlamiyorsunuz. herhalde 'sende' bir sey var. isi inada sokan sensin. dogru 'sekilde' kullan, bu 'is de' huzur 'icinde' cozulsun.

  • marmara üniversitesi göztepe kampüsü - maltepe arasında 2 yıl boyunca 17 nolu hat ile yaptığım yolculuklarda sinirlerimi sıkça geren hadise.

    bu yolculuklardan birinde:
    teyzenin biri ineceği yere yaklaştığında yakınındaki kızlardan birine seslenip "gel kızım sen otur" deyip "ben de şimdi ineceğim vs." cevabını aldıktan sonra bir kaç genç kızda daha şansını deneyip olumsuz yanıt almıştı. ayaktaki genç erkeklerden birisinin "teyze sen indikten sonra koltuğun ne olacak onu dert etme, orasını bırak da biz düşünelim" demişti de yüreğimize tercüman olmuştu.

    sözün kısası millet olarak her boku çok sahiplenip kendimize mal etme huyumuzdan kaynaklanıyor bu koltukoğulları hanedanı meselesi.

  • yaptıkları şey başlı başına magandalık. hamile kadına yapılmış, hamile olmayan kadına yapılmış, yetişkin bir erkeğe ya da yaşlı bir kadın veya erkeğe yapılmış fark etmez.

  • kadın çığlık atarak “telefonu alsana” dediğine göre konu gene aynı.
    yalanarak milletin karısını, kızını çekip, sağda solda yayınlıyorlar ve yetkili hiç kimse bundan rahatsız olmuyor.

    sadece oy kaygısı vs değil bu kadar göz yumulması.