hesabın var mı? giriş yap

  • bir telefonun "neredeyse" i7 6700k işlemcili, asus z170 pro gaming ddr4 anakartli, 16 gb ddr4 ramli, gtx 970 ekran kartlı bilgisayarla aynı fiyatta olması durumudur. candy crush oynamak için o kadar para mı verilir amk.

  • bütçeye ilişkin eleştirilere yanıt veren ak partili belediye başkanı tevfik göksu, “türgev’e, tügva’ya, ensar’a ve ilim yayma’ya çatlasanız da patlasanız da destek vermeye devam edeceğiz." dedi.

    kaynak

    1000 yıllık tarihimiz boyunca hiçbir yönetim halkına bu şekilde meydan okumamıştır. bu halk sizi perişan edecek. bütün bunların hesabını vereceksiniz.

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • zentangle yöntemi, yapılandırılmış desenler çizerek güzel görüntüler oluşturmanın öğrenmesi kolay, rahatlatıcı ve eğlenceli bir yoludur. amaç, güzel görüntüler yaratan yapılandırılmış kalıplarla sakinliği ve meditasyonu teşvik etmektir. tekniği öğrenmek kolaydır ve aynı zamanda rahatlatıcı ve zevklidir. görsel

    zentangle yöntemi hakkında bilmeniz gerekenler:

    yaratıcılara göre, bir kalem veya boya fırçasıyla iyi olduğunu düşünmeseniz bile, yöntemi anlamak ve eğlenmek basittir. zentangle eseri yaratmak, bir sihirin numarasını öğrenmek gibidir.

    her çizgi sanki düşünceler, kelimeler veya olaylardan oluşmuş gibi bilinçli ve düşünceli bir şekilde çizilir. yani, her çizimde hayatınızdaki tüm önemli şeylerin izini bırakırsınız.

    ona nasıl baktığınız önemli değil; tamamen zihninizi elinize ve kağıda bağlamakla ilgilidir. bu, şimdiki zamana odaklanmanıza ve odaklanmanıza yardımcı olan yeni düşüncelerin ve perspektiflerin gelişmesini sağlar. bu yüzden silgilere izin verilmez, çünkü o zaman kendinizi silmiş olursunuz.

    neyin sonuç vereceğini bilmemek kasıtlıdır ki bu hem özgürlüktür hem de zordur. diğer hobilerde olduğu gibi önceden belirlenmiş bir çözümün olmaması, ilk önce can sıkıcı olabilir, çünkü mükemmel çözümler bulmak için yetiştirilmedik mi?

    ihtiyacınız olan şeylerin bir listesi:

    zentangle döşemesi veya çerçevesi her iki tarafta 8,89 cm'dir. desenleri olmayan her türlü dokulu kağıt kullanabilirsiniz. tercihen yukarıda belirtilen boyutlarda beyaz olmalıdır.

    bir çizgi çizerek başlamalı ve oluşturduğunuz deseni tekrarlayarak devam etmelisiniz.

    tek bir seansın 15 dakikada tamamlanabilmesi için veya istediğiniz kadar uzun da çalışabilecek kadar esnek şekilde tasarlanmıştır. dolayısıyla, üzerinde fazla zaman harcamayanlar için başarı ve memnuniyet duygusu hızlı bir şekilde gelebilir.

    zentangle desenleri oluşturmanın arkasındaki ritüel; kişisel, samimi ve eşsiz bir ortam yaratmak içindir. duygularınızı zentangle karoların dokusu ile birleştirmek, kendinizi mükemmel bir şekilde rahatlamanızı ve kendinizle iletişimde olmanızı sağlayabilir.

    zentangle yönteminin özellikleri:

    sanatın ve yaratıcılığın kendimizle bağlantı kurmamıza yardımcı olması şaşırtıcı değil, çünkü bizi her zamanki iş ve aktivite rutinimizden kurtarıyor.

    zentangle, genellikle farkındalığımızı artıran yeni algılara kapı açan iç ve sözel olmayan bir dil ve orantı dili oluşturmamıza yardımcı olan bir uğraştır. tıpkı mandalalar gibi, bu yöntem de bir tür “modern meditasyon” dur.

    ayrıca, sonucun önceden tasarlanmamış olması, hayatı siyah ve beyaz yerine renkli bir şekilde görmenize yardımcı olur.

    zentangle'nın faydaları:

    zentangle diğer çalışmalardan farklıdır. çünkü kendi desenlerinizin oluşturulmasını teşvik eder ve böylece güzel görüntüler de oluşturabileceğinizi görürsünüz.

    bir zentangle çizimi yaparak sizi mekansal ve zamansal farkındalıktan çıkarmanın üstünde:

    -rahatlatıcıdır.
    -yatmadan önce yapılırsa uykuda rahat olmanızı sağlar.
    -yeteneklerinize değer vermenizi teşvik eder.
    -sizi destekleyici ve eğlenceli bir toplulukla birleştirir.
    -yaratıcı yeteneklerinizi güçlendirir ve geliştirir.
    -fobilerden ve bağımlılıklardan kaçınmanıza yardımcı olur.
    -kişiye çatışma çözme becerisi kazandırır.
    -beyniniz egzersiz yapar.

  • klasik tiyatrodan farklı olarak, oyunculuk yeteneğinden ziyade hızlı düşünme ve yaratıcılığın daha önemli (ve gerekli) olduğu tiyatro biçimidir. kendi içinde uzun form ve kısa form olmak üzere ikiye ayrılır. herkesin aşina olduğu mahşer-i cümbüş tarzı doğaçlama, kısa form doğaçlamadır.

    uzaktan göründüğü kadar kolay olmamakla birlikte, doğaçlama tiyatronun büyükannesi viola spolin'in kaleme aldığı improvisation for the theater kitabının giriş cümlesi şu şekildedir:

    "everyone can act. everyone can improvise. anyone who
    wishes to can play in the theater and learn to become 'stage-
    worthy.'"

    türkçe meali:

    "herkes rol yapabilir. herkes doğaçlayabilir. isteyen herkes tiyatroda oynayabilir ve 'sahneye layık' olmayı öğrenebilir."

    peki bu nasıl olacak? her ne kadar doğaçlama da olsa, bu tiyatro çeşidinin de kendi içinde birtakım kuralları var. spolin zaten konu hakkında yeterince ahkam kesmiş olduğu için ben çok fazla teknik bilgiye girmeden naçizane en önemli bulduğum iki maddeyi yazacağım.

    1) dinlemek

    dinlemek deyip geçersek çok hakkını verememiş oluruz aslında. o yüzden birinci kural için "dinlemek, dinlemek, daha çok dinlemek, hep dinlemek" diyebiliriz.

    doğaçlama bir oyun oynarken, oyuncular birbirlerini çok iyi dinlemeli, verecekleri tepkiye, girecekleri role ya da söylecekleri repliğe ona göre karar vermelidirler. birbirini dinlemeyen oyuncular arasında geçen diyaloglar da alakasız olur. örneğin, bir oyuncu arabadan bahsetmek isterken öteki oyuncunun ona annesinin yaptığı kısırı anlatıyor olması ortaya saçma sapan bir diyalog çıkmasına neden olur. başka bir örnek olarak, bir oyuncu sahnede kendini tanıtırken adını söylediğinde, karşısındaki oyuncu onu iyi dinlemediği için bu adı unutup oyunun ilerleyen bölümlerinde ona başka bir isimle seslenirse, seyircideki hikaye algısı yerle bir olur.

    2) kabul

    kabul, bir oyuncunun diğer oyuncudan gelen fikri, teklifi, karakteri vb. kabul edip, hemen uyum sağlamasıdır. kabul için, yine çok iyi dinlemek gereklidir. kabulün tersi reddetmektir ve redler hikayenin akıcılığını öldüren katillerdir. red, bir doğaçlama tiyatro oyununda yapılmaması gereken yegane şeydir. örnek vermek gerekirse, bir oyuncunun diğer oyuncuya "gel seni arabamla biraz gezdireyim" demesi, hikayenin akması için açılan bir kapıdır. diğer oyuncunun "yok yea istemem" şeklinde vereceği cevap, bu kapıyı kapatarak hikayenin tıkanmasına ve oyunun seyir zevkinin düşmesine sebep olur.

    kısacası, doğaçlama tiyatronun da tıpkı klasik tiyatro gibi kendi içinde kural ve dinamikleri vardır. herkes doğaçlama tiyatro yapabilir ama doğaçlama tiyatro herkesin yapabileceği kadar da kolay değildir.

  • otobüsten inmek için düğmeye geç basanlara, otobüs şoföründen geliyor;

    - iki günde 3g'yi öğrendiniz, bir otomatik kapıyı yıllardır öğrenemediniz!

  • şirince köyünün muhtarı ben olsam yarın köyün elektirik şalterlerini ipneliğine kapatırım. ardından da vericen ses efektini ortama gel ondan sonra.

  • 2014'te bir memur maaşı 2000 lira yoktu. insanlar o paraya 1 ay geçiniyordu. bölüm başına 2450 lira para, aylık 10 bin liraya yakın para ediyor. bugüne uyarlarsak ayda 35-40 bin lira para.

    bu da az bir para değil bence..

  • bazen bir dilencinin isyanı ile tetiklenen farkına varma anlarıdır.

    üzerinden yıllar geçmesine rağmen unutamadığım, her hatırladığımda içimi burkan yaşlı amcanın isyanı da bunlardan biridir. ankara'da, şu anda neresinde olduğunu hatırlamadığım bir bölgede sıra sıra dizilmiş, gelenlerden para dilenen, ve bu işi mecburiyetten değil de meslek olarak yaptığı çok belli olan, kucağında bebekli kadınların arasında, kaldırıma çökmüş, umutsuzca insanların yüzüne bakan, kucaktaki bebek faktöründen dolayı bütün sadakaları kadınlar aldığı için eli boş, havada kala kalan amca sonunda dayanamayıp, yorgun sesiyle "ben de insanım, bana da verin" diye isyan etmişti. kadınlar yüzsüzce kikirdeyerek adamdan biraz uzaklaşıp ona da dilenme alanı açmışlardı, ama insanlar daha amcanın yakınına bile gelemeden önlerine atlayıp rahatsız edici bir şekilde dilendikleri için insanlar yardım edecekleri varsa bile vazgeçiyordu veya sadakalarını bu kadınlara verip hızla uzaklaşıyordu. zaten hayatta kalabilmek için dilenmek zorunda kalacak kadar düşmüş bu adamın, yetmiyormuş gibi bir de profesyonel dilencilerle baş etmek zorunda kalması adaletsizliğin vücut bulmuş haliydi gözümde.

  • tatlı su hümanistleri de teşrif ettiğine göre mükemmel bir haberdir.

    edit: bu entry'de hümanizme bir sataşma tespit eden adam, su katılmamış bir gerizekalıdır. solunan oksijene yazık. kadın küçücük çocuklara işkence yapıyor, arkasından oklava sokup bağırsaklarını deşiyor. kendinize gelin.

    edit 2: "tatlı su hümanistleri" dedim diye, bu kadın kadar cani olduğumu iddia edenler beni çok şaşırttı ve üzdü. benzer her olayda "oh iyi oldu" diyen bir insan değilim. ama burada o iki çocuğun çektiği eziyetleri görünce bir robot olmadığım, duygularım olduğu için kadının canının yanmasına sevindim. makatından oklava sokulup bağırsakları parçalanan, 2 ay hastanede yatan o güzel çocuğun hayatı bitti. bu travmadan sonra onun güzel bir hayat geçireceğini kimse düşünmesin.

    evet, kadının acı çekmesi hoşuma gitti. bu beni o kadın kadar cani yapıyorsa, o zaman buyrun şikayet edin, ben de gireyim içeri. potansiyel bir tehditim sonuçta.

    tekrar izleyin görüntüleri: http://www.liveleak.com/view?i=d38_1450956945

    ama kulaklık takın, sesi sonuna kadar açın, gözlerinizi kırpmadan izleyin.

  • kocaelinde meydana gelen ve videosu net bir şekilde olan ve ceza almayacaklarından emin olan teröristlerdir.

    https://x.com/…132682?s=46&t=xexacncoufso-3zez08i-w

    doktorların ağır yaralı olduğu iddia ediliyor.

    sağlık camiasını ciddiye almayan, sağlık bakanlığı adalet bakanlığı ve buna tedbir almayan iç işleri bakanlığının sorumluluğu vardır.

    bu video 21. yüzyıl türkiye'sinde çekilmiş olup türkiye cumhuriyeti'nin doktora bakışının özetidir.

    bu tipler yüzünden doktorsuz kalacağız ve bunun faturası türkiye'ye ağır olacaktır.

    bankada el pençe durabilen ve olay çıkarmayan, nüfus müdürlüğünde adliyede bunlara cesaret edemeyen
    bu çomarlara fırsat veren herkesin allah belasını versin.

    https://x.com/…390997?s=46&t=xexacncoufso-3zez08i-w

    edit: terörist tanımı bu teröristler için tam uygun tanımdır ve bunlar ile devlet mücadele etmelidir. bunu tavsiye etmek bile devletin ayıbı. sağlık çalışanları yıldı akın akın yurtdışına gidiyor. alın size tdk'daki terörist tanımı:
    görsel

    edit: tüm sağlık camiasını ve temsilcilerini pazartesi sağlık bakanlığına izin dahilinde beyaz ve kanlı önlük ile yürümeye davet ediyorum. bakanlıkta ses getirmek gerekiyor.

    edit: fahrettin koca tweet atmış
    iki kişi gözaltına alınmış biri firariymiş.

    https://x.com/…712021?s=46&t=xexacncoufso-3zez08i-w