hesabın var mı? giriş yap

  • yukarıda bir arkadaş ismail milli takım alt yaş kategorisinde hiç forma giymemiş, skaldal yazmış. ben size bir örnek vereyim. fenerbahçe'nin göztepe'ye kiraladığı (bkz: emir ortakaya) bu sene göztepe'nin tüm maçlarına çıktı ve şuan taraftarın en çok sevdiği oyunculardan. bugün tr u19 maçında yedek oturtuldu. hayatında hiç profesyonel maça çıkmayan ts'li ali şahin yılmaz ise ilk 11'deydi. çünkü u19 hocası eski ts altyapı hocası. milli takımların genç kategorileri böyle pislik, kokuşmuşluk ve rezilliklerle dolu. ne bekliyosunuz?

  • kampüste bildiri okuyan devrimci delikanlının ezan okunmaya başlayınca söylevine ara vermesi. ülkücülerden önce alkış alması sonra dayak yemesi.

  • engin ergönültaş'ın okuyucuyu, dar alanda kısa paslarla karakterler arasında top gibi dolaştırdığı romanı. bir iki sayfa yolculuğuna eşlik ettiğimiz bir karakterin yolu bir diğer karakter ile kesiştiğinde, bayrak yarışında bayrağı devreder gibi okuyucuyu o karaktere devrediyor ve birkaç sayfa boyunca diğer karaktere eşlik ediyoruz. bazen de bu bayrak yarışında bayrağı taşıyan rüzgarda uçuşan bir kar tanesi, ezan sesi, batan ay, doğan güneş veya mahallenin köpeği kont oluyor. karakterler, mahalle, doğa birbirlerine el vererek bizi hikayenin içinde gezdiriyor.

    pişmiş kelle okurlarının başka isimlerle de olsa, farklı farklı hikayelerden hatırlayacağı sultan abla, işsiz ali, terso gibi karakterlerin hikayeleri nakış işler gibi bir incelikle birbirine öyle bir eklenmiş ki, insan kitabı okurken sanki o hikayeler zamanında sırf bu hikayenin alt yapısını oluşturmak için yazılmış/çizilmiş hissine kapılıyor. kişisel arşivleri karıştırıp o hikayelere ulaşma çabası karşılıksız kalınca da minare gölgesi'nin yaşattığı hüzün biraz daha katlanıyor. engin ergönültaş acilen eski yazıp çizdiği, kendisinin yazıp başkalarının çizdiği bütün çizgi hikayelerini bir albümde toplayıp yayınlamalı. hem türk çizgi romancılığı, hem türk edebiyatı bu hikayelerden yoksun kalmamalı.

  • sen büyük evsahibi, rulo yapmalik dergi editoru, terlik fabrikatoru saim bey. sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun. larvalarima, yumurtalarima hiç birşey yapamayacaksın. zehirleyemeceksin, ezemeyeceksin, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize feromonlarla bağlıyız. biz bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? dokunma artık kolonime. dokunma yavrularima. eğer onların antenine zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile yememis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden ucar sen uyurken agzina girerim. girerim ve gotunden cikana kadar da dönüp arkama bakmam bile.

  • 30 yaşında bir mimar arkadaş var. hem arkadaşım hem de iş yaptığım bir insan. bana 3 ay önce mimari bir proje gönderdi. statik proje çizdim buna istinaden. 2 hafta sonra projesini revize etti, ben de değiştirmek zorunda kaldım. sonra bir daha, bir daha. kızdım kendisine içten içe baştan yaptığı işi değiştirip beni uğraştırıyor diye. ama sonuçta müşterim, bunun için bana para ödüyor.

    1 ay önce yeniden konuştuk. bir iki güne dönecem, belediyeden ruhsat çıkar, sana haber veririm dedi. 3 hafta önce mesaj attım dönmedi. 2 hafta önce mesaj attım dönmedi. ben de daha aramadım, mesaj da atmadım. ama çok kızdım kendisine, iş bitip para ödeme zamanı gelince cevap vermiyor diye.

    3 saat önce öğrendim.belediyede bizim projeyi onaylatmaya çalışırken virüs kapmış. 1 hafta mücadele etmiş yoğun bakımda. ölmüş. ciğerim yandı. çok zor bir duygu. çok gençti. çok erkendi.

    şimdi o projeye ruhsat çıkacak. o bina yükselecek. ama kimse bilmeyecek mimarın biri, hayatının baharında o projeyi onaylatma çalışırken ölüp gitti. insanlar yaşayacak o binada. arkadaşım çürüyecek.

  • nostalji güzellemesi sevmiyorum ancak şu kısmı vurgulamak istiyorum; o zamanlarda hatta 90'larda da orta halli anadolu lisesinde okuyan bir öğrencinin geleceğe dair umudu vardı. eğer çalışır ise başarılı olabileceğini istediği mesleği yapabileceğini biliyordu. temel motivasyon da buradan kaynaklanıyordu aslında.

    şimdi orta okulundan üniversiteye kadar bakın kimsenin bir umudu yok. en iyi liseyi en iyi üniversiteleri okusan ne olacak ki? sen 5000 tl maaş için kıvranırken, o parayı 15 saniyede burnuna pudra şekeri olarak çekenler var.

    bu ülkenin şuanda en yoksul ve yoksun kesimi eğitimli kesim sanıyorum. eğitime yapılan yatırımın(elbette başkaca çok artıları olmakla birlikte) ekonomik anlamda neredeyse hiç karşılığı yok. yani mesele o yıllarda iyi eğitim vardı bu yıllardaki eğitim kötü değil sadece. bu çocukların güzel bir geleceğe inanmalarını sağlayamadıktan sonra vereceğiniz eğitimin içeriğinin pek bir önemi yok maalesef.

  • doktorun sahte raporuna rağmen takipsizlik kararı vermek hangi vicdana sığar? türkiye vahşileşiyor!