hesabın var mı? giriş yap

  • birçok nedene bağlıdır bu durum öncelikle ;

    1- erkeğin hiç ilişkisi olmamıştır, yol yordam bilmez ve korkar
    2- reddedilme korkusu
    3- ortak çevre yetersizliğine bağlı sorunlar
    4- dini ve sosyokültürel nedenler*
    5- kişilik ( ilk olsun tek olsun düşüncesi )

  • rizelilerin bu duruma fazla ses cikaracagini sanmiyorum. put falan diyorlar hatta heykele. erzurum'dan daha koyu bir muhafazakarlik ve milliyetcilik ariyorsaniz, rize'ye bakin direk.
    isterseniz eksileyin su entryi de.. ama gercekler ortada.
    rize denilen yer, kücük, dünya gerceklerinden bihaber, ice kapali, reise hayran, kafatasci ve islamci bir sehirdir. adamlarin, atatürk ilkelerini ve ülkeye sundugu yenilikleri, modern gelismeleri filan takdir ettigini mi saniyorsunuz? onlar dikilen betona bakar, duble yola bakar..

    debe editi: (bkz: arda için yardım topluyoruz)
    ve sehitlerimize rahmet..allah yakinlarina sabir versin. cok üzgünüm.korkunc bir olay yasanmis. ne oldugunu biliyorsunuz..

  • fr nin önemli tanrilari bunlardir; ancak bir kamyon daha vardir....

    greater powers
    akadia; neutral - gezi, rüzgar vs.
    bane; lawful evil - tiranlik, güç
    chauntea; neutral good - tarim, toprak, hasat, büyüyen seyler
    cyric; chaotic evil - cinayet, yalan, ilüzyon, hiyanet, (az biraz hirsizlik) tanrisi (bkz: prince of lies)
    grumbar; neutral - toprak, yeminler
    kelemvor*; lawful neutral - ölüler, adil yargilanma, dürüstlük
    kossuth; lawful neutral - ates, ve atesin yoketme ve yaratma gücü
    lathander; neutral good - safak lordu, dogum, gençlik, spor, bahar, yaraticilik ...
    mystra; neutral good - büyü tanriçasi
    oghma; neutral - bilgelik, kitaplar ve bardlar
    shar; neutral evil - gece, karanlik, unutkanlik
    silvanus; neutral - druidler, ormanlar, doga
    sune; chaotic good - ask mesk güzellik tutku
    talos;chaotic evil - firtina ve kaos
    tempus; chaotic neutral - savas savas savas
    tyr; lawful good - adalet esitlik

    intermediate powers
    beshaba; chaotic evil - kötü sans, kötü raslanti
    gond; neutral - craftman tanrisi
    helm; lawful neutral - koruma, adalet, gardiyan tanri
    ilmater; lawful good - aci çekme, kendini arindirma, saflik
    iyachtu xvim; lawful evil - tiranlik vs (bkz: bane)
    mielikki; neutral good - ormanlar rangerlar av (bkz: drizzt)
    selune;neutral good - ay yildizlar gemiciler
    tymora; chaotic good - iyi sans
    umberlee; chaotic evil - deniz rüzgarlari akintilari vs

    lesser powers
    auril; neutral evil - kis tanriçasi
    azuth; neutral - büyücüler
    eilistraee; chaotic good - iyi drowlar, dans, ay
    lliira; chaotic good - festival dans eglence mutluluk
    loviatar; lawful evil - iskence, aci
    malar;chaotic evil - anlamsiz av, canavarlar
    mask; neutral evil - gölge ve hirsiz
    red knight; lawful neutral - stateji, taktik
    shaundakul; chaotic good - arastirma, haritalar
    talona; chaotic evil - hastalik ve zehir
    torm; lawful good - paladin, görev, sadakat

  • o yazdıklarının yarısını yapsaydı o yazdıklarını yazma ihtiyacı duymazdı. hayat böyle bir şeydir kabul etmek istemeseniz de. iç huzur, tatmin gösterilmek istenen bir şey değildir, tam tersine göstermek zaten bunların eksikliğidir, hepimizde olduğu gibi tıpkı.

  • ekşi sözlükteki gerizekalının peşinden koşan linç kültürünün verdiği bıkkınlıktan mütevellit artık buraya yazmıyorum, sadece çok gerekli gördüğüm, bilgi vermem gerektiğini düşündüğüm durumlarda yazıyorum buraya. örneği için (bkz: #73490640)

    şimdi, öncelikle, bu başlığa yazanların yüzde 95’i için söylüyorum. cahilsiniz ve cehaletiniz inanılmaz boyutlarda bir gerizekalılığa ulaşmış. partizanlık gözlerinizi kör etmiş. kendi düşünce sisteminize alet olabileceğini düşündüğünüz potansiyel bir “olay” gördüğünüz zaman koşa koşa gelip reröre yapar hale gelmişsiniz. çomar olarak yaftaladığınız kitleden gram farkınız kalmamış çünkü bilginiz olmadan siyasi görüşünüz çerçevesinde linç eder olmuşsunuz. ülkenin geldiği ayrışmış noktada payınız, hor gördüğünüz kitle kadar olmasa da, azımsanamayacak seviyede.

    şimdi neden cahil ve gerizekalı olduğunuza geçelim. frekansta “niyetiniz nedir?” sorusu bir rica, minnet belirtmez. pilotun bir sonraki adımının ne olacağını anlamak maksadı ile sorduğunuz bir sorudur, ki, kontrolör olarak siz, bir sonraki adımınızı planlayabilesiniz. aviation english’teki “what is your intention?”ın karşılığıdır. pilottan, sorduğunuz soruya aldığınız cevaba binaen, yine bir kontrolör olarak, kuralların dahilinde, trafiğin emniyetli ve hızlı akışını sağlayacak harekette bulunmak sizin inisiyatifinizdedir.

    kontrolör arkadaş soruyor “niyetiniz nedir” diye. tc-lad tescilli (ki kendisi çok nadiren vip operasyonda kullanılmakla birlikte, seyrüsefer yardımcı cihazlarının testlerinde kullanılan “flightcheck” uçağıdır) uçağın pilotu da şansını deniyor, “kalkabiliriz aslında” diye. bunu emin olun her pilot yapar. türk yıldızları gösterisi nedeni ile uçuşa kapatılacak sahadan “efendim biz aradan kaçarız” diyen pilotları duydu bu kulaklar. suçlamıyorum, olay ciddiyeti hususunda derinlemesine malûmatı olmamasından mütevellit, operasyonel durumu muallakta olan bir havalimanından kalkıp gitmeyi istiyor. neden? çünkü geç kalkana kadar motorlar çalışır vaziyette kalırsa benzin sarfiyatı, eşittir maliyet. yok motor susturursa hooop yeni plan çekmekle uğraş. belki de slot zamanı yemekten mütevellit istediğinden çooook sonra kalkmak durumunda kal. pilot arkadaş pek tabii ki bütün imkanları “kurallar dahilinde” zorlayacak. o da verdiği cevapla bunu yapıyor.

    bundan sonraki cevap kısmı ise, frekansta yeri geldiğinde haddinden fazla konuşmanın getirdiği gereksiz laf kalabalığı, bunun da sebebi, gün içerisinde tamamiyle ingilizce konuşan kontrolörün türkçe’ye dönünce istemeden fazla malumat vermesi. fazla kibarlık ve laf kalabalığı dışında, şuradaki cahil kalabalığın (yüzlerce kaza raporu izleyen adamın, bunu mesleği olarak yapan adamdan daha fazla bilmesinden doğal ne var? dangalak) iddia ettiği üzere, bu karşılıklı konuşmada hiç bir yanlış öğe yok. bir tane dahi yok. onu da, eğer ki şikayet edebileceğiniz, tutulacağınız bir dal bulabilirseniz gidin edin, burada goygoyculuk yapmaktan öte gidemeyen bir kitle olarak kalmamış olursunuz.

    tekrar ediyorum. laf kalabalığı ve gereksiz kibarlık dışında hiç bir sıkıntı olmayan bir durum. başlığı ya kasıtlı, ya da konu hakkındaki bilgisizliği nedeniyle bu şekilde açan ve onun arkasından “olm koşun lan bedava linç var!” diye takip eden, tekrar ediyorum, cahil kitleye selam ederim.

    eserinle gurur duy kanzuk efendi. eskinin kutsal bilgi kaynağı, şimdinin bedava linç çukuru. sen git danla biliç’le dürüm falan göm.

    ek: olay “ground” frekansında geçiyor. apronda ve taksi yollarındaki hareketliliği düzenleyen birimin frekansında. kalkış izninin/kleransının verildiği kule/tower frekansında değil. kontrolörün niyet sormasının asıl amacı, uçağın o anki pozisyonu ile ilintili. pistte/pist başındaki bir uçak ground frekansında değil, tower frekansında olur. dolayısıyla, kontrolörün niyet sormasındaki asıl amaç, uçağın havaalanında o anki pozisyonundan sonda ne yapmaya niyeti olduğuyla alakadar. aprona geri mi dönecek? başka bir park pozisyonuna mı dönecek? taksi yolunda beklemeyi mi tercih edecek? motorları susturmasından mütevellit, yakıt ikmaline ihtiyacı olacağından park pozisyonuna yakıt tankeri mi isteyecek? veya içindeki yolcuları indirmek mi isteyecek? tüm bu seçenekler için ayrı birer eylemde bulunmak durumunda kontrolör arkadaş. niyet sormasının asıl sebebi bu. yukarıda da belirttiğim gibi, pilot arkadaş da şansını deneyip kalkış şansını zorluyor. kontrolör arkadaş da, kısa bir cevapla “negatif, kalkış mümkün olmayacak” demek yerinde, gereğinden fazla bir kibarlık gösterip uzatıyor da uzatıyor. olay bu kadar basit arkadaş ya. öf.

    ek 2: bu arada uçak vip operasyon için kullanılsa da, içindeki pilot dhmi’nin kendi pilotu, kontrolör dhmi’nin kontrolörü. aynı kurumda çalışıyorlar, bir ast-üst ilişkisi yok. birbirlerini gören, tanıyan insanlar. bir ast’ın üst’üne kibarlığı söz konusu değil, çalışma arkadaşlarının birbirine karşı kibarlığı söz konusu. mesai arkadaşı olm bunlar.

  • gerçekten muharrem ince bunu demişse bu adama inananların, bu adamın peşinden yürüyenlerin oturup bir düşünmesi gerekiyor.

    mitinglerinde belirli anahtar kelimleri söyleyerek bilimsel görünmeye çalışıyor. ama hiçbir alt yapısı yokken komik duruma düşüyor. kendini her geçen gün rezil ediyor.

    edit: bazı eklemeler yapma gereği duydum.

    bu adam bir ay öncesine kadar akp'lilerden oy alabilecek durumdaydı, millet ittifakı için de şu anki kadar olumsuz şeyler söylemiyordu. hatta ikinci tura kk kalması durumunda kk'yı destekleyeceğini de söylüyordu.

    şimdiyse kitlesine sürekli millet ittifakının pkk'yla işbirliği içinde olduğu mesajını veriyor. 6'lı masaya 7'li masa diyor. bu adam 2. tura kalmayacağını kendisi de biliyor ve tek yaptığı millet ittifakına zarar vermek.

    2. tura kk kaldığında, ince kk'ya oy toplamak isterse kitlesi "sen daha geçen bu adama pkk'li dedin diye biz seni destekliyorduk, şimdi biz bu adama nasıl oy verelim?" diye soracaklar. ince bunu bilmeyecek kadar aptal değil. o yüzden kk'ya oy isteyemeyecek. ve oluşturduğu kitle ya akp'ye oy verecek ya boykot edecek. ve nihayetinde seçimi akp kazanmış olacak.

    bu durumda aklımıza iki seçenek geliyor.

    1 - muharrem ince intikam ateşiyle yanıp tutuşmuş, hırsından ne dediğini bilmeyecek seviyeye gelmiş ve "ben kaybettim o da kaybetsin" fikriyle agresifleşmiş birisi.

    2 - muharrem ince ak partili.

    hangisine inanmak istediğinize siz karar verin.

  • sanirim herkes hoslandigi, begendigi kisilerle bulusmus ama ben bu deneyimi en yakin arkadasimla yasamistim.

    12 yasinda bi sims forumunda (bkz: simaniac com) tanismistik. bir iki seneye, artik ne konustuk, nasil yakinlastik cok hatirlamasam da, yakin arkadas olduk. internete girdigimde ilk yaptigim msn'i acip online mi diye bakmak olurdu. aramizda 4 yas vardi ama en az benim kadar cocuksuydu, muhabbetimiz cok cocuksu ve tatliydi. sanki kardesimle konusuyormus gibi hissediyordum. birlikte super kahraman oldugumuzu hayal ederdik, ayni online oyunlari oynardik, ayni animeleri izlerdik, tanistigimiz forumdaki insanlari cekistirirdik. okulda da cok yakin arkadasim vardi ama onu en az okul arkadaslarim kadar cok seviyordum, baskalariyla paylasamadigim seyleri onunla paylasiyordum.

    sonra ben liseye gectim, o universiteye gecti. ben lise 1 ve 2de cok arkadas edinemedim, diger arkadaslarim da baska liselere gitmisti. kendimi yalniz hissediyordum. o ise universitedeki bolumunden memnun degildi, cift anadal yapmaya calisiyordu, dolayisiyla cok fazla calismasi gerekiyordu. ben cok mutsuzdum, onun da mutsuz oldugunu tahmin ediyorum, cok belli etmezdi boyle seyleri. okuldan doner donmez internete giriyordum, msn'de saatlerce konusmak icin can atiyordum. okuldakilerin ergen muhabbetlerinden sonra birlikte yaptigimiz cocuksu muhabbetler bana cok iyi geliyordu.

    derken lise 3'e gectim, hala okulda kendimi yalniz hissediyordum. 6 senedir arkadastik, artik en yakin arkadasim olmustu. hep ergenken soyledigimz bir sey vardir ya "beni en iyi anlayan oydu" diye, benim icin o insandi. fakat ben ankara'da yasadigim, o istanbul'da yasadigi icin hic bulusmamistik. o senenin temmuzunda bir dugun icin ilk kez istanbul'a gittim, hemen bulusma karari aldik. birlikte benim kaldigim otelin cevresinde dolandik, ozsut'te tatli yedik. bır suru fotograf cekildik. ikimiz de biraz utangactik fakat cok eglendik. yolda annemlerle karsilastik, annem ve babamla tanisti. annem "seninle yasit gibi duruyor, dedigin kadar cocuksu ve neseliymis" dedi onun icin. o gun uzulerek ayrildik.

    dort ay sonra bir gun, sebepsiz yere okuldan kacip eve geldim. msn'e girer girmez ortak bir tanidigimiz bana bir link atti. linki actim. linkte arkadasimin okula giderken trafik kazasi gecirdigi, kamyonun altinda ezildigi ve hayatini kaybettigi yaziyordu.

    o gun hem hafizama kazinmis, hem de surekli agladigim icin biraz bulanik. annemin "keske o gun sizinle karsilasmasaymisim, o kizla tanismasaymisim" diyerek benimle birlikte agladigini, abimin beni alip ozsut'e goturdugunu, orda birlikteyken yedigimiz tatlidan yedigimi hatirliyorum.

    uzerinden 5 sene gecti, onun vefat ettigi yastan 1 yas buyugum. hala arada onu animsatan bir sey oldugunda aglayabiliyorum. fakat bunun disinda onu dusundugumde hep gulumserken buluyorum kendimi. oldugune uzulmektense onu tanimis oldugum icin, bana kattigi seyler icin mutlu oluyorum.

    en cok da o olmeden once bir kez olsun gorusmus oldugumuz icin mutluyum. o gun utanip haber vermesem, o da uc saat otobuse binip yanima gelmese bir zamanlar en yakin arkadasim olan insani hic gormemis olacaktim. ve hayatimin o donemiyle ilgili bir seyler hep eksik kalacakti.