hesabın var mı? giriş yap

  • italya'da ikamet etmiş, varlığını m. ö. 6. yüzyıla kadar sürdürmüş bir halktır. heredot, etrüsklerin anadolu menşeili bir halk olduğunu belirtir ve lidya bölgesinden(ege bölgesi civarları) italya'ya göç ettiğini nakletmiştir. özellikle bulundukları bölge itibariyle roma imparatorluğu'nu inanç sisteminden hukuk sistemine oradan teknik yöntemlere kadar etkilemişlerdir. bir nevi roma imparatorluğu'nun atası olarak sayabiliriz ve imparatorluğa ait örgütlenmelerde çok sayıda etrüks izine rastlamaktayız.

    bildiğimiz kadarıyla m. ö. 8. yüzyıldan itibaren italya'nın toscana bölgesinde önemli bir uygarlık kurdular. etrüsk sanatını irdelediğimizde roma' daki özellikle heykel alanında yer alan portre realizmi, etrüsk menşeili bir özelliktir. hatta ve hatta bizans dönemi ait gerek imparatorluk, gerekse halk yaşantısından kesitler sunan resimlerde yer alan tasvir yöntemleri, renk kullanımı gibi unsurların prototipi etrüskler dönemine dayanmaktadır.

    her antik toplumda olduğu gibi mezar anıtları üzerinde ölüm kültüyle ilgili kavramları bağdaştırabileceğimiz sahnelere rastlamaktayız. mezar anıtları üzerindeki resimlerde yaşama sevinciyle dolu bir hayat anlayışı bu ölüm kültüne bağlanabilir.

    etrüsk resimlerindeki genel karakteristiği incelediğimizde hareketli sahnelerle bezenmiş sahneler karşımıza çıkmaktadır. dans eden, savaşan, şölene gelen insanlar genel olarak işlemiştir. insan figürlerinin yanı sıra aslan, boğa, yunus balığı gibi hayvanlara da tasvirlerde yer verilmiştir.

    etrüsk ressamlarını tarihteki ilk empresyonist eğilimli ressamlar olarak algılamamızı sağlayacak hızlı çizim teknikleriyle doğadan ve hayatın içinden sahneler tasvir etmişlerdir.

    toparlayacak olursak tarih sahnesinde yer almış en kadim ve en gelişmiş devlet teşkilatlanma sistemlerinden birini kurmuş olan roma imparatorluğu etrüsklerin yarattığı kültürel, siyasal ve sosyal temel üzerine kurulmuş ve gelişmiştir.

  • firmanın 3 senede toplam ödediği vergi, maaşlı bir çalışanın 1 senelik ödediği verginin büyük ihtimal yarısı..

    öğrenmek ve anlamak için soruyorum. patiswiss veya farklı firmalar nasıl oluyor da dünyanın parasını kazanırken iş vergiye gelince sokaktaki simitçiden, asgari ücretli herhangi birinden bile daha az vergi ödüyorlar?

    ne yapıyorlar? evlerine aldıkları çorabı bile şirket yatırımı olarak mı gösteriyorlar? ya da ev, araba, arsa alıp bunları şirket gideri gibi mi gösteriyorlar?

    sayın şimşek ,

    esnafların iban'a istedikleri paraları takip etmeye gelene kadar öncesinde böyle kurumların vergi matrah doğrulamasını yapmak daha kritik değil midir?

  • ilgili haberin altındaki bir yorumu beğendim:

    "8000 liralık fatura nasıl olmuş ki? 2 göz odada ayda 100 lira desen yılda 1200 yapar hiç ödemesen 2.ayda elektrik olmaz faturanda olmaz. 100 liranın faiz neyse onla kalırsın. 8000 için bayağı bir çaba harcamak lazım. haberi yaparken sormak aklınıza gelmedi mi?allah bilir elektrik şirketine de nasıl oldu bu iş dememişinizdir . öyle ya, kızı var 14'lük satılacak.hikayesini pazarlarken bahane bulmak lazım_ o kızı her şekilde satacak fatura bahane. kızı kurtarın kurtarabiliyorsanız. yatılı okul meslek okulu herneydiyse yol açılsın. bunların da ebeveynlik hakları iptal edilsin. emsal olur. fakirlik olur kaç zengin var zaten ama çocuk satmak fikri mide bulandırıcı sempatinin zerresi yok içimde."

    adam haklı, dağılın.

  • evet. yine ben geldim.

    bu başlığa yazmayı seviyorum. umarım herkes sıfır bulaşık ve hazırlıkla, her öğünü hazırlayabilir duruma gelir.

    neyse yine çok pratik ve bulaşıksız ama birno kadar da leziz tarifle geldim.

    elzem olan malzemeler,

    fırın (bekar adamın kurtarıcısı)
    fırın poşeti (marketteki en ucuz şeylerden)
    fırın tepsisi (kirlenmeyecek, rahat olun)
    varsa alüminyum folyo (çok gerek yok, emniyet için)

    efenim tarifimize gelirsek, ilk kural, kuralın olmamasıdır.

    evde ne varsa,

    patates,
    soğan,
    biber, (acısı size kalmış, ben sivribiber severim)
    bezelye,
    fasulye,
    mantar, (kendisi ile aşk yaşıyorum. tabii ki kültürlü)
    sarımsak, (efsaneler ölmez)
    domates, (sulandırır, tercihen çok fazla dilimsiz)
    havuç, (pişince daha sağlıksızmış)

    hangilerini canınız çekiyorsa ve varsa, soyup, dilimleyip fırın poşetinin içine atıyoruz.
    sonra yine aynı poşetin içine salça, tuz, yağ ekliyoruz.

    şimdi gelelim, can acıtıcı kısma.

    inanın böyle de fırına atsanız lezzeti muhteşem bir sebze yemeği elde edeceksiniz ama mümkünse bu poşetin içine bir miktar, et ya da tavuk atabilirseniz iyi olur. etin ya da tavuğun şekli şemali önemli değil, danayı ya da tavuğu bütün olarak koymayın yeter.

    tercihen, et ise kuşbaşı, tavuk ise sote, pirzola gibi parçalar olabilir.

    bunların hepsi poşete girdikten sonra, poşetin içine ister dıştan avuç avuç avuçlayarak, ister içine o tertemiz elinizi sokarak bir miktar karıştırınız.

    sonra elinizi yıkayıp, poşetin ağzını gerekli aparat ile büzüp, içine nolur nolmaz kirlenmesin diye alüminyum folyo sarılmış fırın tepsisine yatırınız. ağız kısmı yine de bir miktar havada kalsın. (zaten ekstra bir su olmadığı için taşma olmaz da, şimdi söz verdik bulaşık çıkmayacak diye o yüzden)
    üst göbek kısmına da kürdan ile 3 tane delik açın pıt pıt pıt.

    atın fırına şimdi tepsinizi, pişsin. tavuk varsa 1 saat, et varsa 1.5 saat pişiriyorum ben.

    sonra fırından çıkarıp, tepsiyi masasa nihalenin üzerine koyun. fırın poşetinin içindeki su qkmayacak şekilde şişkin yerinden makasla bir kapak açın. dikkat burada yüksek sıcaklıklı buhar var, yanmayın. önce bir kesik atıp, buharın çıkmasına izin verin. iyi yakar benden söylemesi.

    açtığınız kapaktan, kaşıkla yiyeceğiniz kadar yemeği tabağınıza alın.

    eğer yemeği 2 ya da 3 günlük olarak yapmışsanız. kalan yemeği de, ilerde ocakta ısıtabileceğiniz bir tencereye alırsınız. 3 günlük yemeğiniz çıkmış olur.

    yemin ederim yazması, yapmasından daha zor.

    afiyet olsun efenim.

    ha unutmadan, tepsideki alüminyum folyoyu atmayın. zaten temizdir. başka bişi için de kullanın. pahalı zira.