hesabın var mı? giriş yap

  • zannediyorum ki, türkiye'nin %80lik kısmından biridir. en azından balık zannetmesiyle kendine özgü bir tarzı olabilir; ama ne olduğunu bilmeyenler oldukça fazladır zannımca. ya da kendimi aklamaya çalışıyorum şu an lanet olsun.

    o kadar da araştırmacı, kafasına takılan şeyi sorgulayıp, arayıp, öğrenen bir adam diye geçinirim habuki; ama lazanyayı daha düne kadar balık çeşidi zannediyordum. hep garfield'ın yüzünden. en sevdiği şey lazanya idi. ben de dolaylı çağrışım yaparak kedi en çok balık sever, e bu lazanya denen şey de, balıktır herhalde düşünüyormuşum herhalde. dedim ya, hiç üzerinde araştırma gereği hissetmemiştim bile. n'olur beni yalnız bırakmayın. itiraf edin, rahatlayın. siz de bilmiyordunuz ne olduğunu dimi?

    o değil de, şu yaşıma kadar nasıl oldu da araştırmadım onu merak ediyorum.
    bir insanın canı hiç mi lazanya çekmez? en azından "bu lazanya nedir lan?" demez? yarın anneme lazanya yapmasını söyleyeceğim. şu an çok karmaşık duygular içerisindeyim.

    (bkz: yer yarılsa da içine girsem denilen anlar)

    edit: öğrendim ama bir makarna çeşidi olup, börek şeklinde yapılıp servis edildiğini.
    kedi hiç makarna yer mi olm ya. geber lan! yaktın beni garfield.

  • cevabı şöyle olan bir sorudur:

    * ülkenin ismi cumhûriyet masr'al arabiye diye geçer kendi dillerinde, mısır kelimesi de masr'al 'dan gelir. mısırlılar ülkelerine "mısr" diye hitap ederler. biz de bu ismi kullanırız.

    * egypt ise mısır'ın müslüman olmadığı dönemlerden kalma bir kelimedir. yunanistanlı şehir devletleri bu diyara "aigyptos" diye hitap ettiği için (hwt-ka-ptah kelimesinin bir türevi, mısırlılar'ın o zaman kendi ülkelerine hitap şekli) günümüze "egypt" şeklinde ulaşmıştır.

    * tahıl olan mısır ise, tüm bunlardan bağımsız olarak dilimizde "mısır buğdayı" olarak anıldığı için bu isme sahiptir. zaten yeni bir tahıl olduğundan (eski dünyaya 16. yy'dan sonra getirilmiştir, amerika'dan) değişik dillerde birbirinden alakasız isimlere sahiptir.

    (bkz: google sizin dostunuzdur, arkadaşınızdır)

  • insan için olumlu ve yapıcı olanın sadece olguları gözlemleyerek betimlemek olduğunu ileri süren öğreti.

    pozitivizm (olguculuk) öğretisi hume ve kant anlayışları temeli üstünde fransız düşünürü auguste comte (1798-1857) tarafından kurulmuştur. ingiliz düşünürleri john stuart mill (1806-1873)'le herbert spencer (1820-1903)'in de geniş çapta katkıları olmuştur. öğretiye olguculuk adını veren comte'tur.

    comte'un terminolojisinde pozitif deyimi, negatif deyiminin tam karşıtıdır. comte, bu deyimle, kurduğu sistemden önceki bütün felsefelerin yıkıcı ve olumsuz olduklarını, ancak kendi sisteminin yapıcı ve olumlu olduğunu ileri sürmektedir. comte'a göre bütün felsefeler yıkıcı ve olumsuz olmuşlardır, çünkü deneyi aşan anlamında metafizikle uğraşmışlardır. oysa ister düşünceci (idealist) ister özdekçi (materyalist) olsun, deneyi aşan bütün spekülâsyonlar metafiziktir. felsefeden metafiziği atmak ve bunun yerine bilimi koymak gerekir, bundan ötürü de olguculuk bir bilim felsefesi'dir.

  • şey değil mi bunlar ya ubercileri müşteri gibi çağırıp, köşede sıkıştırıp döven; havaalanı saldırısı olduğunda milleti soymaya çalışıp insanlığı ayaklar altına alan topluluk?

    hmm itfaiyeli bi söz vardı hatırlayamadım şu an.

    edit: bir üstteki arkadaşla hemen hemen aynı entariyi giymişiz. ben yazarken o entry yoktu. bence çok güzel olmuş, ne kadar yazılırsa o kadar hatırlamış oluruz.

  • şarkının orjinali sanırım japonca ve tarkan şarkının orjinaline gönderme yapıyor nakaratında;

    benoşinaynt saçlara
    haitonioat kaşlara
    osouzebaa dudaklara
    öp öp öp öp doyamadım

  • suriye forumlarına girip, bir kaç arkadaşı ikna ettiğim kampanya . 500 bin kişi olarak gelecekler.
    umarım faydali olmuştur .

  • benzin kokusu bir çoğumuzun henüz daha çocukken ailemiz aracına benzin doldururken duyup hayran olduğumu bir kokudur. kendimi sadece bu kokuya olan hayranlığım yüzünden "imkan verilseydi"* kadrolu bir keş olacak gibi hissetmişimdir.

    büyük ihtimalle bu yazıyı merak edip okuyan kişilerden biriyseniz siz de bu kokuyu seven ya da sevdiğini fark etmiş kişilerden birisinizdir. benzin içerisinde bulunan 150 kimyasaldan biri burnumuza hoş gelen bu benzin kokusunun sebebidir.

    renksiz ve son derece yanıcı bir sıvı olan benzen, benzine tanıdığımı kokusunu verir. benzenin benzin içindeki hacmi ise sadece %1 civarındadır. koku reseptörlerimiz bu hidrokarbona o kadar duyarlıdır ki, abd zehirli maddeler & hastalıklar ajansı'na göre, kokusunu tespit edebilmemiz için varlığının havada milyon parçacıkta sadece 60 partikül kadar olması yeterlidir. bunu daha anlaşılır şekilde ifade edersek, 150 litrelik bir sıvı içerisinde 1 damla kadar bulunması kokusunu anlamamız için yeterlidir.

    bilim insanları, bu kokuya olan bağlantımızı ve hayranlığımızı henüz tam olarak çözemese de geçerli olan iki teori bulunmaktadır. bunlardan biri anılarımızla diğeri ise beynimizin ödül mekanizması ile ilgilidir.

    belirli bir parfüm ya da kolonyayı kokladıktan sonra babanızı ya da bir sevdiğinizi hatırladıysanız, temiz çamaşır kokusu size geçmiş günleri hatırlattıysa proust fenomeni ile bağlantılı bu teoriye zaten aşinasınızdır. bu fenomen tanıdık bir kokuya verilen güçlü duygusal tepkiyi konu alır ve bu beyin anatomimizden kaynaklanmaktadır.

    beynimizdeki ön koku çekirdeği koku alma duyusunu yönetir ve daha fazla işlenebilmesi için kokladığımız şey hakkındaki verileri beynin diğer bölümlerine gönderir. bu koku bilgisi, temel duygularımızı kontrol eden limbik sisteme doğrudan iletilir. korku ve zevk gibi duygularımızı kontrol eden amigdala ve hafızamızı yöneten hipokampus, koku soğanı yakınlarda sayısız sinirsel bağlantıya sahip limbik sistem parçalarıdır.

    sonuç olarak benzin kokusu hakkındaki işlenen veriler ve ortaya çıkan bilgiler, beynimizde duygularımızı ve anılarımızı kontrol eden bölümlere hızla iletilir. aracınızın deposunu doldurmak üzere akaryakıt istasyonunda beklerken, bu koku ile ilişkilendirdiğiniz güzel anılar, bilinçaltınızda tetiklenebilir.

    ikinci teori, beynimizdeki 4 ana dopamin yolundan biri olan mezolimbik yol ile ilgilidir. benzen veya diğer hidrokarbonları kokladığımızda, sinir sistemimizi uyarır ve geçici bir öforik hisse neden olur. bu gerçekleştiğinde mezolimbik yolumuz nörotransmiter dopamini dışarı atarak bizi daha mutlu hissettirir ve az önce kokladığımız şeyin güzel olduğunu pekiştirir. uçucu madde bağımlılığı sırasında yaşanan şey de tam olarak budur.

    bununla birlikte, akaryakıt istasyonunda maruz kaldığınız benzin kokusunun keyfini çıkarıyorsanız, bu, kesinlikle tuhaf biri olduğunuz anlamına gelmemektedir. sadece, benzenin uzun süre ya da yüksek konsantrasyonda solunması oldukça tehlikeli bir kanserojen olduğunu unutmayın. yine de akaryakıt alımı sırasında derin bir nefes alıp bu kokunun keyfini çıkarmanın bir zararı yoktur.

    kaynak: popular mechanics

  • milyon dolarlar kazanmışsın bir de bunu gizli saklı yapmamışsın. tam tersine göz önünde bulunarak yapmışsın. magazin medyası tarafından 20 yıldır yok şöyle güzel yok böyle yetenekli hem de ne biçim sporcu diye sürekli pohpohlanmışsın. sonra da ben çok zorluklar çektim.

    tanımayan etmeyen biri olsa sanacak ki kürt olduğu için işten çıkarılmış, aç kalmış kimse yüzüne bakmamış. sonra azim etmiş kendi işini kurarak tüm bunlara rağmen zengin olmuş.

  • organ bağışı ile alakalı bir programda "hepsini bağışladım ama kalbimi bağışlamadım, o allaha mahsus" demiş bir insan.
    o allah seni pinpon topu yapsın, masalarda sek muazzez.

  • bizim bölümden alpaslan ve bahadır adlı iki arkadaşın 2-3 sene evvelinde lineer cebir dersinde yaşadıklarınıda geçtiğimiz günlerde daha yeni duydum.

    bu iki eleman küçük bir sınıfta yapılan derste canları sıkılınca "hangimiz daha uzun süre bacaklarımız sıranın üstünde durabilecek" yarışması yapmaya karar veriyorlar. hoca tabi bunları farkedince çıldırıyor ve;
    hoca - siz ikiniz...çıkın dışarı!
    b & a bu çağrıyı üzerine alınmıyor
    hoca - size dedim! o ayaklarınızı indirip çıkın!
    bahadır - yürü alpaslan yürü, bize ders mi yok!
    alpaslan - heee sanki ne..

  • repliğin tamamı şöyle:
    yaşar usta-saim beyi görecektim.
    sekreter-randevunuz var mi?
    yaşar usta-yok.ama yaşar usta derseniz beni kabul eder.çok önemli.
    sekreter-hiç sanmıyorum ama bir sorayım.(telefonda) saim bey, yaşar usta diye biri sizinle görüşmek istiyor.peki efendim.(yaşar usta'ya) sizi bekliyorlar, buyrun.
    (içeri girer)
    saim bey-söyle ne istiyorsun?
    yaşar usta-bak beyim, sana iki çift lafım var.koskoca adamsın.paran var, pulun var, herşeyin var.binlerce kişi çalışıyor emrinde.yakışır mı sana ekmekle oynamak.yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak.ama nasıl yakışmaz.sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören.anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.ama ben boşuna konuşuyorum.sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.hıh.sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey.sen mi büyüksün.hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta.sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.gözümde pul kadar bile değerin yok.ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın.yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız.bizler birbirimizi seviyoruz.biz bir aileyiz.biz güzel bir aileyiz.bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.dokunma artık aileme.dokunma çocuklarıma.dokunma oğluma.dokunma gelinime.eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni.anlıyor musun.vururum ve dönüp arkama bakmam bile.(çıkar)

  • olaya katılan tüm polislerin görevden ihraçları şarttır. bu tarz olaylar mağdurlarda haklı olarak uzun süren yaralar açmaktadır.

    malum parti ilçe başkanlarının 13 yaşındaki veletlerinin elini eteğini öpecek olan köpekler, milletin kendilerine sunduğu üniformayla millete artistlik yapamazlar.