hesabın var mı? giriş yap

  • yine brezilya: karim benimle tanismadan once bir turkiye seyahati yapmaya niyetlenmis, denyo seyahat acentacisi "gitme" demis "seni kacirir, deve karsiligi sultana satarlar!" .. korkmus, gitmemis tabii .. peru'ya gitmis. biz daha cikarken bunu anlatip dogru olup olmadigini sordu. ben de soyle yukaridan asagiya bir suzdum, "8 deve edersin" dedim. hala dalga mi gectim dogru mu soyledim bilmez.

  • tanım olarak batığımızda günümüzde; bireysel markaları temsil eden basit, ikonik görüntüler şeklinde bir cümle kurarsak garip kaçmaz.örnek kendim olarak çizimle ilgilendiğimden bu tanıma uyan birçok görsel çizmişimdir.

    günümüzde her nereye bakarsak bu tarz işleri yani logo tanımı görmekteyiz bir şeyin ismini bilmemize gerek yok ufak bir resim bize bütün bilmemiz gereken her şeyi anlatmakta.görsel

    bu konunun tarihçesine inersek bu simge ve çizimlerin ne kadar önemli olduğunu
    görebiliriz. insanlar yüzlerce, hatta binlerce yıldır amblem ve imza işaretleri kullanarak kendilerini tanımlayıp farklılaştırılıyor bu önermenin örneklerini belki eski mağara resimlerine koyabiliriz. belkide bu resimlerin amacı iyi bir avcı veya iz sürücü olduğunu ya da iyi bir kabile reisi olduğunu gösteren işaretlerdir.

    fakat gerçek logo diyebileceğimiz işaretler veya bildiğimiz logoların tarihi eski aile armalarına, hiyerogliflere ve sembolizme kadar uzanır. ama bildiğimiz yani logo tanımına uygun olan ve bu kategoriye soktuğumuz ilk görselleri ms 1300 civarında , mağazalar ve barlar için kullandıklarını biliyoruz.

    logonun nasıl geliştiği sorusuna şöyle bir yanıt verebiliriz; o tarihlerde yaşayan insanlar arasında okuma, yazmanın oranı yerlerde sürünmekteydi ve insanlar hanedanlık armalarına toplumsal anlam ve statü atama işlevi verdiler . bu sayede belirli bir renk ve şekil kümesi belirli bir soylu aileyi temsil eder. bu görüntü seti benzersiz bir arma oluşturmak için birleştirildi.

    orijinal amaç biraz farklı olsa da - savaş sırasında dost ve düşman ordusunu tanımlamak için kullanılırdı. bu sayede tasarım öğeleri anlam kazanmış bulundu ve insanların favori markalarını tanımlamalarına yardımcı oldu.

    ingiltere'de 1389'da, ingiltere kralı ıı. richard bir yasa koydu*yasaya göre bira yapan birahanelerin bira yaptıklarına dahi bir tabela asmaları mecburi kılınmıştı aksi halde yaptıkları biraya el konulacaktı. bu durum ingiltere'de işletmelerin işaretlerine hanedan tarzı görüntüler ekleyerek kendilerini farklılaştırmasına yol açtı. yeşil ejder gibi görüntülerin oluşmasına neden oldu. ve bu görüntüler isimlere döndü ve kullanıcıların en sevdikleri bira üreticilerine marka sadakati duygusu geliştirmelerine sebep oldu.

    kağıdın keşfinden ve yaygınlaşmasından sonra johannes gutenberg, 1440 yılında matbaayı icat etti, bu etki logoyu da bir ileri seviye taşıdı.basılı malzemelerin üretiminin çok daha yaygın hale gelmesini sağladı ve modern logo tasarımının çıkışına ön ayak oldu. sonrasında 15. yüzyılın sonlarına doğru, çeşitli matbaacılar eserlerini tanımlamak için logolar kullanıyorlardı. baskı ile daha fazla basılı eser geliyor. 1600'lerin ortalarında düzenli tirajlı ilk basılı gazeteyi gördük. bu durum reklam sektörü ve sanayileşmeyi arkasında arkasında getirdi.böyle bir getiri sanatı da bu kulvara davet etti ayrıca ekonominin insanlar üzerindeki arttı yani bir orta sınıf oluştu ve ilk kez toplumun üst kademelerinde olmayan insanların harcanabilir paraları vardı. bu iki durumda eklenince reklam sektörü parladı 123

    sonuçta firmalar doğal olarak farklılaşmaya itilmiş oldu ve görsel etkini insanlar içinde son derece etkili olduğunu gördüler ve kendi tarzlarını betimleyen simgeler, harfler, renkler ve yazılar kullanmaya başladılar. bu gün dünyadaki çoğu şey logolarla temsil ediliyor.

  • hanımefendinin instagramında 5 dk gezince bir arkadaşımı hatırladım. pendikte bir gecekonduda yaşıyorlardı. çok büyük bir şirkete sekreter olarak girdi ne yaptı ne etti 6 ay içinde şirketin sahibini kafaladı evlendi. aynı bu abladaki gibi 20-30 yaş fark var. ondan sonra yüce dağları ben yarattım tribinden çıkamadı. konuşurken ben bu şirkete ömrümü verdim diyor 2 gün gitmesem batar diyor. terfi etti tabi muhasebe müdürü gibi bir şey oldu. en son birlikte happy moonsa gittiğimizde garsona benim yemeğimi herkesten önce getireceksin!!! deyince son görüşmemiz oldu.

    bu ablamızda da onu hissediyorum bir şeyleri hazmedememiş gibi. sürekli tüm postlarda ben buraya tırnaklarımla kazıya kazıya geldim imajı vermeye çalışıyor da içi boş çok belli.

    -yazan arkadaşa telafi edebiliriz bir aksaklık olmuş olabilir deseydi bugün kimse bunları yazmayacaktı ama onun yerine arkadaşın yaşadığı evin neminden( yani sen fakirsin rutubetli evde oturuyorsun diyor ) bahsetmeyi daha uygun görmüş. kibir en büyük günah.

  • bu yorumu beğendim:

    "düşünsene hayatının en özel anı. hep bu anın hayaliyle yaşamışsın. hedefine ulaşmışsın. emeğinin, alın terinin tam tadını çıkarman gereken o anda bir el seni dürtüyor. dönüp bakıyorsun bir kasap reklam derdinde"

    bu adam da messi'nin kayıp amcası herhalde :)

  • amerikadayım o zaman. tatil için eve gelecem, kardan dolayı uçak ertesi sabahın körüne erteledi. telefonda anneme söyledikten sonra yattım uyudum.
    o zamanlar modemler dial up, hattım da tek. kabloyu bi telefona bağlıyorum, bi modeme, öyle bağlanıyorum. gece de yatmadan azcık internette takılmışım, sonra da unutmuşum, telefon kablosunu modeme takılı bırakmışım.cep telefonunun da şarjı bitmesin mi?
    neyse ben sabah saatin alarmıyla kalktım, hazırlanıyorum filan, kapı çaldı. alla alla dedim, sabah 7 mi ne zira.
    uyku mahmurluğuyla açtım, karşımda bir kadın, türkçe olarak "anneniz sizi aramış ulaşamamış, uçağınız varmış, sizi uyandırmamı istedi."
    ????
    kimsin ya sen? neden türkçe konuşuyorsun? annem seni nerden tanıyor? neler oluyor? ben nerdeyim? yoksa ben aslında türkiye'ye gittim de kar-mar hepsi rüya mıydı? ya da manyak mısınız?
    meğer neymiş, sonra çözüldü: evimin hemen yanında bir türk restoranı vardı, annem bana ulaşamayınca ağır uyuduğumu da bildiğinden uçağı kaçırırım korkusuyla gitmiş internetten o restoranı bulmuş, aramış, rica etmiş, kadınceyiz de kırmamış gelmiş.
    ama yuh yani. ben o an aşırı dumur olmuştum, sanırım bi daha o kadar dumur olmadım hatta.

  • içinde tatlı bir sitem barındıran cümle. duşa girmeye üşenmesine karşılık, malzemenin kalitesi karşısında kendine hakim olamayan kardeşimizin haklı sitemini içeriyor.