hesabın var mı? giriş yap

  • artık üşenmeyi bir kenara bırakıp kendisiyle ilgili tecrübelerimi yazacağım almanya'nın güzel şehridir. şubat-temmuz 2016 arasında erasmus yaparken bu yazıyı yazmaya niyetlenmiştim ancak üşendiğim için sürekli ertelemiştim. baştan uyarayım oldukça uzun ve bol resimli (bazıları kendi çektiklerimden) bir yazı olacak, konu bremen olunca çenem düşüyor.

    erasmus ile kendisine gelmeden önce hakkında hep çok küçük bir şehir olduğuyla ilgili yazılar okuyup orada sıkılmadan nasıl yaşayacağım diye endişelenmiştim. evet, 500 bin nüfuslu bremen gerçekten de küçük bir şehir. hele istanbul gibi 20 milyon nüfuslu bir yerden geliyorsanız ilk anlarınızda tam olarak bocalamanız tamamen normal. doğal olarak büyük şehirden gelen biri olarak büyük şehir yaşamına uygun hareketlerde bulunuyorsunuz; hızlı hızlı yürümek, otobüse koşmak, otobüs durağa henüz gelmeden ayağa kalkıp kapı kenarına yaklaşmak vb. ama burası küçük olduğu için yavaş yaşayan bir şehir, insanlar otobüs durağa gelip kapılarını açmadan yerlerinden kalkmıyorlar bile, ya da kimse otobüse yeni binen birinin şoförle konuşup bilet alması arasında geçen yaklaşık 2-3 dakikalık sürede oflayıp puflamıyor. doğal olarak bazı şeyleri ilk başta garipsiyorsunuz ama sonra her şeye adapte olmaya başlıyorsunuz.

    peki bremen'de alışmanız gereken en önemli şey nedir? kesinlikle bisikletliler... burada size araba çarpmayabilir ama bisiklet çarpabilir. çünkü arabadan daha fazla bisiklet var ve bisiklet yolları bizim alışkın olduğumuz şekilde değil. eğer bisiklet yolu yoksa bisikletliler epey dikkatli oluyorlar ama eğer bisiklet yolu varsa epey hızlı gidiyorlar ve bu noktada dikkat etmeniz gereken sizsiniz.

    bisiklet uyarımı da yaptıktan sonra biraz bremen'i tanıtayım. otobüs ve tramvay haritası ile bremen yaklaşık olarak böyle bir alan. cuma ve cumartesileri toplu taşıma 24 saat oluyor, ancak diğer günler bazı seferler 00.30 bazıları ise en geç 01.30 gibi biter sabah 04.30 ya da 05.30'a kadar çalışmaz. seferler çok dakiktir ve bunları telefonunuza indirebileceğiniz fahrplaner veya db navigator gibi uygulamalardan takip edebilirsiniz. bremen'de arabaya ihtiyacınız olmadan her yere gidebilirsiniz.

    gelelim turistik olarak gezilebilecek yerlere; marktplatz şehrin en merkezidir. eğer şanslıysanız bu alana kurulan etkinliklere denk gelebilirsiniz. bu meydanda bulunan beck's mekanı oldukça sevimlidir. bu arada beck's demişken bu biranın ana üretim yerinin bremen olduğunu biliyor muydunuz? beck's'in burada büyük bir fabrikası var ve neredeyse her gün 12.90 euro gibi bir fiyata tur düzenliyorlar. detaylı bilgi için bu linke tıklayabilirsiniz. turda bira yapımından beck's tarihine kadar çeşitli bilgiler öğrendikten sonra bar kısmına geçiyorsunuz ve burada bir saat içerisinde size verilen biraları içme hakkınız var. denemeniz adına 5 bardak bira size verilirken sonuncu birayı siz listeden seçiyorsunuz ve şişe ile geliyor. yaklaşık önünüzde şöyle bir manzara oluşuyor. işin güzel yanı içmek için bir saat süreniz olduğu için hızlıca hepsini içiyorsunuz ve kafalar güzel turu sonlandırıyorsunuz. herkese tavsiye ederim.

    bremen'in bir başka güzel yerlerinden biri de schnoor. içinde böyle dar sokaklar bulunan, ilginç restoranlara denk geleceğiniz eski bir yerleşim yeri.

    doğallık arıyorsanız sizi bürgerpark'a alalım. gerçekten de kocaman olan bu parkın içinde hayvan çiftliğine kadar her şey bulunuyor. parkın ufak bir haritası. parkın içerisinde göreceğiniz manzaralar aşağı yukarı şöyle; resim 1, resim 2, resim 3, resim 4. gerçekten huzur dolu bir ortam.

    kafa dinlemelik bir başka sakin yer alternatifi mühle am wall olur. bu yeldeğirmeninin orada sevimli bir kafe var.

    takılıp, nehir kenarı (weser) bir şeyler içelim derseniz en ideal yer schlachte olur. havaların ısındığı zamanlar burası insanlarla dolup taşar. aradan geçen iki yıldan sonra mekanın adını hatırlamasam da bir restoranın çok güzel sangriası vardı. giderseniz weser manzarasında sangria içmenizi öneririm.

    aklıma gelen bir diğer yer de viertel. bana burası biraz daha öğrenci mekanı gibi geliyordu, orada chinchilla diye bir barda ağırlıklı takılsak da bu bölgede birbirinden güzel bir sürü bar vardı. hegarty's irish pub da sürekli dolan barlardan biriydi. irlanda barlarından hoşlanıyorsanız bremen hauptbahnhof'un (ana tren istasyonu) hemen karşı hizasındaki paddy's pit irish pub da oldukça güzel bir bardır. ancak irlanda barlarındaki içki fiyatları diğer barlara göre biraz yüksek.

    hauptbahnhof demişken neredeyse tüm tramvayların buradan geçtiği bilgisini vereyim. bremen'in meşhur gece kulüplerinden biri olan laviva'ya çok yakındır. istanbul gibi bir yerden geliyorsanız gece kulüpleri sizi muhtemelen hayal kırıklığına uğratacaktır ancak cumaları öğrenciye bedava giriş, sadece 2 euro olan bira gibi fiyatlardan sonra insan her şeyi unutuyor. bir ara gece 12'ye kadar sınırsız mojito veriyorlardı.* onun haricinde disko tarzı olan mekanlar; stubu, tower, modernes, avenue (garip tiplerin takıldığı, çirkin müzikli bir yer), lila eule (burayı da tavsiye etmem hem klostrofobik hem kötü müzikli) ve birkaç bu tarz yer var. maalesef hepsinin adlarını hatırlayamıyorum.

    müzeler konusunda maalesef çok bilgi veremiyorum çünkü bremen'deki müzeler pek ilgimi çekmemişti. müze olmasalar da beck's turu ve bir de mercedes-benz turunu tavsiye ederim. evet, mercedes'in de bremen'de bir fabrikası var ve turu inanılmaz zevkli. ilgilileri şöyle alayım. turdan çıkınca robot teknolojisi ve mercedes hayranı oluyorsunuz.

    görmeniz ve resim çekilmeniz gereken şeylerden biri de tabii ki bremen mızıkacıları! baştan uyarı; heykel beklediğinizden çok daha ufak boyutlarda. bu heykeli ilk gördüğünüz zaman eşeğin iki bacağını tutup dilek dilemeniz gerekiyor. tıpkı resimdeki gibi. bunu ne kadar çok insanın yaptığını görseniz inanamazsınız. bremen mızıkacıları demişken bir ilginç bilgi daha vereyim; şehir merkezinde bulunan bremer loch denilen bu rögar kapağına bozuk para attığınız zaman içinden bremen mızıkacılarından birinin sesi geliyor. ben iki kere denemiştim; ilkinde eşek, ikincisinde ise horoz sesi gelmişti. bunu sarhoş halimizle yapıp nedense çok güldüğümüzü hatırlıyorum.

    primark severlere güzel haber, bremen'in alışveriş merkezlerinden biri olan waterfront'da büyük bir primark bulabilirsiniz. istanbul'daki alışveriş merkezleriyle kıyasladığınızda waterfront epey küçük gelecektir ancak içerisinde işe yarayan bir çok marka mevcut. boyner tarzı bir yer isterseniz de şehir merkezinde bulunan karstadt ihtiyacınızı karşılayacaktır.

    bremen demişken werder bremen'den bahsetmezsek olmaz. werder bremen lebenslag grün-weiß! sahaları olan weser stadium'a gidip bir maç izleyin derim. ben şansıma en kritik maçlardan biri olan 14 mayıs 2016 eintracht frankfurt maçına gitme şansını yakalamıştım ve werder bremen'in 88. dakikada gol atıp üst lige çıkmaları sonucu şöyle bir manzara yaşanmıştı. sonra tüm gece kutlamalar falan derken muhteşem zaman geçirmiştim.

    bremen'e yakın şehirlerden de bahsedeyim biraz. eğer öğrencilerin sahip olduğu semester ticket'a sahipseniz bremerhaven, hamburg, hannover, osnabrück, oldenburg gibi şehirlere hızlı tren hariç diğer trenlerle ücretsiz gidebiliyorsunuz. bu yerlerin çoğuna 1 saat gibi bir sürede ulaşıyorsunuz ve genelde saat başı tren oluyor. kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim, özellikle hamburg muhteşem bir şehir. tren hariç bir başka alternatif ise flixbus olur. genelde şehirlerin ana tren istasyonlarını durak olarak benimseyen flixbus ile her yere ucuza gidebiliyorsunuz. çok yakın olmayan ancak 4-5 saatlik sürede olan iki önemli şehir ise berlin ve amsterdam. bremen'de uzun süreli kalıyorsanız bu iki şehre de rahatlıkla gidebilirsiniz.

    yazacak çok şey var. bremen hakkında sayfalarca şey yazabilirim ama artık sizi iyice sıkmış olurum. bu entry'yi yazmaya 9 mart 2016 tarihinde başlamışım, nihayet 2 eylül 2018 tarihinde sonlandırıyorum.

    dipnot: olur da bremen hakkında sohbet etmek istersiniz, ya da bir şeyler sormak istersiniz her zaman mesaj kutuma beklerim. bu arada bremen'de huchting flämische straße civarında yaşamıştım. epey huzurlu bir yer, buradan bir durak uzakta sodenmatt see bulunuyor, gitmenizi tavsiye ederim.

    dipnot 2: biriniz kanıma girin de birlikte bremen'e gidelim. vallahi çok özledim canım şehrimi.

  • ispanyollar takimlarini 18 yasindaki ricky rubio'ya, sirplar 19 yasindaki milos teodosic'e emanet edince bokunu cikarmiyor da bizim cedi 19 yasinda gucsuz bir kadroyla geldigimiz bir turnuvada 10 dakika sure alinca biz bokunu cikariyoruz, he. sonra niye biz oyuncu yetistiremiyoruz. sporu yoneten adamlar da buradaki vizyonsuzlarin bi cesidi oldukca daha cok dizimizi doveriz ya neyse, biraz adam olacaz sanki.

    konuya gelelim, bu cocuk canavar gibi bir uzun rotasyonu olan yeni jenerasyonumuza ilac gibi gelecek, daha fazla oynasin, daha fazla tecrube kazansin, bize cenk akyol'u ender aslan'i falan unuttursun artik. hadi bakim padawan. (star wars esprisi yapmayani vuruyorlar)

  • otopsinin "vücudu kurcalamak" olduğunu sananları göstermiştir.
    yiğidim aslanım, otopsi sadece neden ölmüşü değil, nasıl ölmüşü ve daha bir çok "şey"in incelemesidir, mermi çekirdeğinin giriş açısından tut, maktul'ün ölüm saatine kadar herşey gizlenmeye/saklanmaya çalışılan "şey"leri ortaya çıkarır.

    senin anlamadığın o kadar "şey" var ki, köpekli, katilli cümle kurabildiğin için biz seni şanslı kabul ediyor, yanağından bir makas alıyoruz.

    not: buralarda "vurularak öldürüldüğü kesin, neyin otopsisi anlamadığım olay, zehirlediler mi ona mı bakacaklar, katil köpekler bırı dımtıs" yazan bir şeyler var idi.imdu yürek yırtulur.

  • işten gelen ev arkadaşına "günün nasıl geçti" diye sorulmaz.

    bi kere sormuştum "sevgilin miyim lan ben" demişti. sonra bi aydınlanma falan,bu da bir antlaşma maddesi heralde diyerek olaysız dağılmıştım.

  • fransız devrimi, rönesans ve aydınlanma dönemlerine az kaldığını bize gösteren demeçtir. teşekkürler erdoğan. bu ülke sana çok şey borçlu(!) türkiye tarihinin ortaçağı da böylece tarih sahnesinden kapanmış oluyor. sırada pozitivizm ile birlikte din ve bilimin ayrılması var.

    edit: bakalım altın vuruşu yapacak türk descartes'ımız ne zaman çıkacak*

  • kotu kaleci oldugunu soyleyenler var. ben kendimi mal zannederdim amina koyim. benden mallari da varmis. rahatladim neyse...

  • ulan mbappe'yi dunya gozuyle izleyelim diye konya'ya gittik, hasan ali sag olsun adami sahadan sildi.

    helal olsun milli takim!

  • devlet böyyüklerimizin fon vurgununu unutturmak için " bisüre ortadan kaybol!" demiş olmaları ihtimalini yadsımayalım lütfen

    edit: bide kaçak fetöcü hakan şükürün fatih terim'in yardımıyla kaçabildiği iddiası daha bir ürkütücü değil midir ??

    fatih terimin hikayeden ifadesini bile almadı devletimiz ve şimdi gidiyor öylemi :/